İmam Hüseyin -s- ayı, Muharem 1
(last modified Thu, 12 Aug 2021 10:46:57 GMT )
Ağustos 12, 2021 13:46 Europe/Istanbul

Her sene Muharrem ayın gelince bir kez daha Aşura günü ve İmam Hüseyin -ks- kıyamının anısı akıllara geliyor ve yürekleri burktuğu gibi Aşura günü için yas merasimleri hatırlatıyor.

İslam dini zuhur etmeden yaklaşık iki asır önce Mekke’de Arap aşiretlerin liderleri Arap takviminde ayların adına çeki düzen vermek ve ortak adları kullanmak üzere bir araya geldiler. Oturum İslam Peygamberi’nin -s- beşinci kuşaktan ceddi Kilab bin Murra’nın evinde düzenlendi. Arap dünyası bu mevsimde savaşmayı haram biliyor ve bu yüzden çatışmalardan el çekiyordu. Dolayısıyla o tarihte bu ay Muharrem olarak adlandırıldı ve Muharrem ayının ilk günü de kameri takvimde yılın birinci günü olarak belirlendi.İslam Peygamberi’nin -s- Bi'set’in 13. yılında Rebiülevvel ayında gerçekleşen hicreti ile birlikte bu tarihi hadise ve bu ay Müslümanların tarihinin başlangıcı olarak kabul edildi. Dolayısıyla hicretin ilk yılından itibaren bu gelişme Müslümanların takviminin başlangıç yılı olarak belirlendi.

Öte yandan İslam’ın İran ve Roma imparatorluklarına yayılması ve barış, haraç ve fidye gibi alanlarda çeşitli anlaşmaları imzalama zarureti, daha dakik bir takvimin gerekli olduğunu ortaya koydu.

Bu doğrultuda ikinci Halife daha düzenli ve daha dakik bir takvimin belirlenmesi için bir istişare oturumu düzenledi. Böylece Müslümanlar ikinci Halife döneminde Hz. Ali’nin -s- önerisi üzerine İslam Peygamberi’nin -s- Mekke’den Medine’ye hicret ettiği günü İslami tarih ve takvimin başlangıcı olarak kabul ettiler ve Muharrem ayı da Hac ziyaretinin sonu olması ve has özellikleri ve yine son haram ay sayılması itibarı ile kameri yılın ilk ayı olarak belirlendi.

Bugün ise yeni kameri yılın ilk günü ve Muharrem ayının başlangıcıdır.

Evet sohbetimizin başında da belirtildiği üzere, her yıl Muharrem ayın gelince bir kez daha Aşura günü ve İmam Hüseyin -ks- kıyamının anısı akıllara geliyor ve yürekleri burktuğu gibi Aşura günü için yas merasimleri hatırlatıyor. Kameri 61 yılında savaşmanın haram ilan edildiği ayda İmam Hüseyin’in -s- haksız bir şekilde akıtılan pak kanı üzerinden 14 asır geçmesine rağmen halâ tazeliğini koruduğu gibi milyonlarca hür ve adalet talep insanın damarlarında akmaya devam ediyor ve Hüseyin bin Ali -s- salih ve zulüm karşıtı bir insan olarak haksızlıkla mücadele edenlere emsal teşkil ederken, hazretin ve arkadaşlarının fedakarlığı yüreklerde anlatılmaz bir coşku yaratıyor.

 

Her sene İslam Peygamberi’nin -s- sevgili torunu İmam Hüseyin’in -s- Kerbela’da şehit düştüğü günlerin yaklaşması ile birlikte İran İslam Cumhuriyeti ve diğer birçok İslam ülkesinde atmosferi aniden değişiyor ve her yer buram buram Muharrem kokuyor... kentlerin duvarlarına ve evlerin kapılarına asılan pankartlar, üzerinde Ehl-i Beyt -s- fertlerinin adı yazılan rengarenk bayraklar, insanların siyah renkte elbiseleri, hepsi hüzün ve keder ayı Muharrem’in geldiğine işaret ediyor.

Selam olsun Muharrem’e.

İslam Peygamberi’nin -s- sevgili torunu İmam Hüseyin’in -s- kameri 61 yılında Kerbela’da yarattığı hamaset, beşeri hakikat ruhunu aşılayan, tarih ve coğrafya sınırlarını aşan bir hamasettir. O dönemin liyakatsiz zalim hükümdarı Yezid ordusuna karşı eşit şartlarda olmayan savaş, İmam Hüseyin’in -s- direnişini tarih boyunca herkese bir ibret yaptı.

İmam Hüseyin -s- o dönemin toplumunda zulüm, adaletsizlik ve fesat durumlarını görünce, Müslümanların durumunu ıslah etmek üzere kıyam etmeyi kendisi için bir farz olarak gördü.

İmam Hüseyin -s- bu uğurda asla hileye başvurmadı ve hareketinin ta başından itibaren açıkça emri maruf ve nehyi münker için kıyam ettiğini ilan etti; zira o hazret Allah Resulü’nün -s- sünneti unutulmaya yüz tuttuğunu fark etmişti.

İmam Hüseyin -s- için ilahi yükümlülüğü yerine getirmek her şeyin başında geliyordu ve bu mantık, hareketinin sonuna kadar hakimdi.

Gerçekte Aşura kıyamı hangi yönden bakılırsa bakılsın, İmam Hüseyin’den -s- güzel bir boyutu göze çarpan çok boyutlu bir harekettir. Bu hareketin bir boyutu, zalim hükümdarlardan korkmamak ve bir başka boyutu da fedakarlıkta doruk noktasına çıkmaktır.

Aşura kıyamının bir boyutu izzet ve onurdur, zira İmam Hüseyin -s- bu kıyamın sonunda katledilmesine karşın izzetliydi ve izzetli olarak tarihe geçti, zira gerçek izzet Allah’a, peygamberine ve müminlere aittir.

İmam Hüseyin -s- kıyamının bir başka yüzü, reformcu olmaktı. Yani İmam Hüseyin -s- büyük bir reformcuydu ve canı pahasına kutsal hedefi uğruna direndi. Bu muazzam harekette şehadet, yani Allah yolunda ölmek ve zamanın tağut gücüyle amansız mücadele etmek oldukça ilginçtir.

Bu kıyamın diğer boyutlarını da etkisi altına alan daha da önemli boyutu, Allah’a ve kıyamet gününe iman etmektir. Bu iman, İmam Hüseyin’den -s- cesur, yılmaz, reformcu ve ebedi şehit yaratan özelliktir.

İmam Hüseyin -s- Kerbela kıyamında tüm dünyaya kerametin ve izzeti nefsin değerini hatırlattı. İmam asla zillete boyun eğmem şiarı ve zalimlere ve zorbalara teslim olmaması ile beraber, insan kişiliği ve kerameti asla pazarlık konusu olamayacağını gösterdi; yani eğer tüm dünya İmam Hüseyin’e -s- verilseydi ve karşılığında imanı, izzeti nefsi ve hürriyeti talep edilseydi, İmam asla böyle bir alış verişe yanaşmazdı, zira İmam insani faziletleri en iyi bilen ve kendisi bunun en bariz örneği olan biriydi. Nitekim bu yüzden en güzel ahlaki davranışları da İmam Hüseyin’in -s- kıyamında görmekteyiz.

Tarihte belirtildiği üzere, İmam Hüseyin -s- ve arkadaşları yolun ortalarında Hür bin Yezid Riyahi komutasında bin süvariden oluşan ordu ile karşılaştı. Hür İmam’ın yolunu kesti ve beraberinde gelen kafileyi kuşatmak istedi. Ancak yakıcı güneş ve çölde susuzluk Hür ordusunu perişan etmişti. İmam Hüseyin -s- büyük bir şefkatle arkadaşlarına düşman ordusuna su vermelerini buyurdu. İmam’ın arkadaşları hatta Hür ordusunda tüm binek hayvanlarını da suladı.

Aslında İmam Hüseyin -s- o sırada düşman ordusuna su verilmesini engelleyebilirdi, ancak hazretin kişiliği, insaniyeti ve şefkati hatta düşmana karşı bile bu şekilde davranmasına müsaade etmiyordu. Oysa o dönemde insanların arasında yaygın olan bir adet, düşmana karşı zafer kazandıklarında veya üstünlük sağladıklarında tüm ahlak ilkelerini hiçe saymalarıydı; fakat İmam Hüseyin -s- ve arkadaşları İslam dininden aldıkları derslerle böyle davranmamıştı.

Tarihte etkileyici bir şahsiyet olarak bilinen İmam Hüseyin’in -s- özelliği, insanları erdemli olmaya yönlendirmesidir. İmam kibirlenmek ve başkalarına üstünlük taslamak yerine insanları güzel insani özelliklere yönlendirmeye çalışırdı.

Kendisi ilahi rahmetin simgesi olan İmam Hüseyin -s- insanları severdi ve zaten onları zilletten ve esaretten kurtarmak için kıyam etti.

Şehit üstat Murtaza Mutahhari şöyle yazıyor.

Resulullah’ın düşmanlarının çektiği acı o hazreti daha çok üzüyordu. Gerçi düşmanlar bunu anlamıyordu. İmam Hüseyin -s- de düşmanların acılarına ve bedbaht olmalarına üzülüyordu. İmam bu insanların hayduk gibi yaşamalarını istemiyor ve Küfe’ye doğru ilerlerken herkesi sevgi ve şefkatle karşılıyordu. İmam çeşitli fırsatlarda muhalifleri ile sohbet ediyor ve haydut zümreden bazılarını hidayete erdirmeyi umuyordu.

İmam şöyle buyuruyordu:

Ben Hüseyin, Resulullah’ın kızı Fatıma ve Ali’nin evladıyım. Ben sizinle beraberim ve hanedanım sizin hanedanınızdır ve ben sizlere bir örnek sayılırım.

Tarihte de birçok deneyim, bazı insanların çıkarcı zorbaları izleyerek batıldan yana hareket ettiklerini, ancak bilinç ve marifeti olanlar hak ve hakikati desteklediğini gösterir. Bu iki kesim tarih boyunca her daim ve her yerde birbiriyle açık gizli mücadele eder. Gerçi batıl ve asi ve despot güçler arada bir topluma musallat olmuştur; ancak hiç bir zaman hakkı yok edememiştir; zira yaratılış düzeninde hakkın asaleti söz konusudur.

Hakla batıl masalı gölge ve nur masalıdır; nur asil ve her daim vardır; hatta gölge olduğu zaman nur bir süre görülmese bile asla yok olmaz.

Yezid ordusu ile İmam Hüseyin -s- ve seyrek sayıda arkadaşları arasında meydana gelen ve eşit şartlarda olmayan savaş, hak ile batıl arasındaki savaşın en bariz örneklerinden biridir ve tarih boyunca da türlü şekillerde devam etmiştir.

Her yıl Muharrem ayı gelince bu eşit şartlarda olmayan savaş anılır ve böylece hak peşinde olanların yoluna ışık tutulur.

Selam olsun Hüseyin’e, selam olsun Muharrem’e ki tüm alemi tüm asırlarda hak ve hakikate davet ediyor.