İmam Hüseyin -s- ayı Muharrem - 2
İmam Hüseyin -s- asırlardır hiç batmayan ve nuru aşıkların kalbini ısıtan ve aşk ateşini alevlendiren bir güneştir.
Bugün İmam Hüseyin -s- ve kıyamının adı ve yadı üzerinden asırlar geçmesine rağmen halâ müminlerin kalbinde yaşayan ebedi bir gerçektir.
Şimdi İmam Hüseyin -s- aşıkları bir kez daha Muharrem ayında yas heyetleri kurmaya başladı ve insanlar sağlık protokollerine uyarak Hüseyin bin Ali -s- için yas tutmaya başladı.
Kur'an'ı Kerim müfessire ve edebiyat ustası Ragıp İsfahani arifane bir cümlede İmam Hüseyin -s- hakkında şöyle diyor:
Hüseyin -s- ezel ve ebet sakisinin güçlü eli iman ehli olanların kalbine akıttığı ve onları Hüseyni aşk ile mest ettiği mutahhar şaraptır.
- Kimdir Hüseyin ki alem ona divane olup
- Bu ne şem'dir ki canlar ona pervane olup
Evet, İmam Hüseyin -s- asırlardır hiç batmayan ve nuru aşıkların kalbini ısıtan ve aşk ateşini alevlendiren bir güneştir. Hüseyin -s- kurtuluş gemisi ve insanları saadet ve kurtuluşa çağıran hidayet meşalesidir.
İslam Peygamberi -s- şöyle buyurmuştur:
Hüseyin hidayet ışığı ve kurtuluş gemisidir.
Evet, Hüseyin’in -s- kurtuluş gemisi tarih boyunca yoluna devam etmekte ve beşeriyete hüsran ve umutsuzluk, boşluk ve kimliksizlik, dinsizlik ve laubalilikten el çekmeleri ve Ehl-i Beyt -s- velayetine sarılmaları ve kulluk yolunu onlardan öğrenmeleri ve böylece izzet ve keramet sahiline ulaşmaları için seslenmektedir.
İmam Hüseyin -s- şöyle buyuruyor:
Ey insanlar, Allah kulları yarattı ki O’nu tanısınlar ve tanıdıktan sonra O’na tapsınlar ve O’na taptıktan sonra başkasına tapmasınlar.
İmam Hüseyin’in -s- kişiliğinin özellikleri arasında en belirgin olan özelliği, hazretin tüm söz ve amellerinde yer alan tevhidi bakışıdır.
İmam Hüseyin -s- her sözünde ve her amelinde ancak ilahi rızayı kazanacak kadar tevhide inanmaktadır. Tevhit ilkesi aslında tüm enbiya ve evliyaların yaşamlarının her alanında yer alan bir ilkedir ve bu ilke İmam Hüseyin -s- yaşamında daha fazla ve daha somut bir şekilde tecelli etmiş ve hazretin yaşama bakışı, hutbeleri ve duaları da Allah tealaya inanmak ve tevhit ilkesi hayatında her şeyden daha çok belirgin olduğunu ortaya koymaktadır.
İmam Hüseyin’in -s- ister Mekke’de, ister Mina’da, ister Kerbela yolunda, ister Aşura kıyamı sırasında olsun, tüm beyanatı arifane tevhit temeline dayanır. İmam çok güzel sözlerinde insanlara Allah’a ibadet etmeyi şöyle tavsiye ediyor:
Bazıları Allah’a cennet aşkı ile ibadet eder, ki bu ibadet, tacir meslekli insanlara özeldir. Kimileri ise cehennem korkusundan Allah’a tapar, ki bu da kölelerin ibadetidir. Ancak bir grup ise Allah’ı hak ettiği için ibadet eder, ki bu da en üstün ibadettir ve hür insanlara özeldir.
Dünyanın hür insanlarının efendisi İmam Hüseyin -s- ise en iyi ibadet edenlerdendi. İmam’ın mabudu ile aşk dolu bir münacatı vardır ve hazretin Allah inancının doruk noktasını yansıtır. Arafe duası, İmam Hüseyin’in -s- irfani bir bakışla manevi yolculuğunu beyan ettiği ve varlık alemini ve dünyayı tanımanın en zengin kaynaklarından biri olan bir duadır. Bu arifane duanın bir bölümünde şöyle okumaktayız:
Ey yüce Rabbim, sen çağırılacak en yakın ve en hızlı cevap veren, affeden en büyük affedici, en büyük bağışlayan ve talepleri en iyi duyansın. Ey dünya ahiret şefkatli ve bağışlayan Rabbim, senin gibi sorulan ve senden başka arzu edilen yoktur. Sana seslendim, bana cevap verdin; senden talep ettim, bana bağışladın, sana yöneldim, bana merhamet ettin, sana güvendim, beni kurtardın, sana sığındım, bana yettin.
İslam Peygamberi -ks- İmam Hüseyin -s- hakkında “Kuşkusuz Hüseyin cennet kapılarından biridir” diye buyurmuştur. İmam Hüseyin -s- her daim Allah tealayı yad ve zikir etmekle alışık bir insandı. Kur'an'ı Kerim Allah’ı yad etmek kalplere huzur verdiğini buyurmuştur ve İmam Hüseyin’in -s- mutahhar kalbi de Allah’ı yad ederek huzura kavuşuyor ve her an imanı artıyordu. Nitekim Fetih suresinin 4. ayetinde buyurduğu üzere:
İmanlarını bir kat daha arttırsınlar diye müminlerin kalplerine güven indiren O'dur.
Eğer İmam Hüseyin -s- Aşura günü en ağır musibetlere katlandıysa, altı aylık bebeği Ali Asger’in şehadeti, genç oğlu Ali Ekber’in şehadeti, hanedanının üyeleri ve arkadaşlarının şehadeti gibi musibetleri görüp içinde hiç bir kuşku, korku ve paniğe yer vermediyse, bunun tek sebebi Allah tealaya olan kesin imanı ve inancıydı.
İmam Hüseyin -s- her yerde ve her an Allah tealanın adını zikrediyordu. Aşura günü sürekli “La havli vela kuvveti illa billah” zikrini söylüyor ve “Enna lillah ve enna elayhi raceun” diye haykırıyor ve yürekleri kararmış düşmanlara herkes bir gün Allah’a döneceğini ve resulullah’ın torununu öldürmek ilahi öfke ve gazaptan başka hiç bir getirisi olmayacağını söylüyordu.
İmam Hüseyin -s- defalarca yürek yakarak düşman ordusunu Allah’a ve velayetine itaat etmeye davet etti, zira Yezid’in dinsiz, laubali ve heveslerinin peşinden koşan ve dini doğru yolundan saptıran ve bidatleri yaygınlaştıran ve kesinlikle Müslümanların halifesi olmaya layık olmayan biri olduğunu biliyordu. Ancak İmam dünya aşkı düşman ordusunun gözünü kör ve kulaklarını sağır ettiğini görünce şöyle buyurdu:
Şeytan sizlere musallat olmuş, Allah’ı yad etmeyi kafanızdan ve kalbinizden söküp atmış. Hepinize ve amaçlarınıza yazıklar olsun. Bizler hepimiz Allah’a aitiz ve hepimiz O’na geri dönmeliyiz.
İmam Hüseyin’in -s- bir başka güzel sıfatı izzeti, onur ve hür bir yiğit olmasıdır. Bu sıfat da İmam’ın tevhidi bakışından kaynaklanır. İmam Hüseyin -s- varlık alemini yaratan yegane Allah ile derin bağları olduğundan ve kendisini ancak Allah’ın kulu bildiğinden, başkalarına kulluk etmeyi ve zillete düşmeyi asla kabul etmiyordu ve bu özelliği sözlerine ve amellerine de yansımıştı.
Şehitlerin efendisi İmam Hüseyin’in -s- konuşmaları tarih sayfalarının parlayan ve kalıcı sayfalarından sayılır ve hazretin ne denli hür olduğunu gösterir. İmam’ın unutulmaz konuşmalarından biri ise kendisini Yezid’e biat etmeye teşvik edenlere hitaben yaptığı konuşmadır. Hazret onlara şöyle cevap verir:
Acaba hakka amel edilmediğini ve batıl men edilmediğini görmüyor musunuz? Gerçekten mümin insan ölümü ve Allah’ı ziyaret etmeyi arzu etmelidir. O zaman ben de ölümü saadet ve zalimlerle bir arada yaşamayı acı çekmek ve zilletten başka bir şey olarak görmüyorum.
İslam Peygamberi’nin -s- pak Ehl-i Beyt’i -s- dürüstlük ve doğruluğun bayraktarı olarak hepsi izzetli ve hür insanlardı. Ancak bu sıfatın belirgin hale gelmesi İmam Hüseyin -s- döneminde oldu ve İmam en güzel biçimde hür olmayı ve zillete boyun eğmemeyi gözler önüne sererek dünyanın hür insanlarının efendisi olarak lakaplandırıldı. İmam Hüseyin -s- hatta en zor şartlarda düşman karşısında boyun eğmeye yanaşmadı ve kendi canını korumak için zilletin işareti olacak en ufak esneklik göstermedi.
Aşura hamaseti baştan başa hürriyet, hür olmak, izzet, yiğitlik ve onur dolu bir hamaset ve İmam Hüseyin’in -s- dünyanın tüm hür insanlarına emsal teşkil eden bir mesajdır. İmam kendisini Kerbela’ya gitmekten men etmek isteyenlere şöyle buyurdu:
Bana gitme diyorlar, ama gideceğim. Bana öldürülürsün diyorlar; acaba ölmek bir yiğit için ayıp mıdır? Ölmek ancak insanın amacı alçak olur ve başa geçme uğruna ölürse ayıp sayılır. Oysa hak sözü yüceltmek ve hak yolunda ölmek asla ayıp değildir, zira Allah’ın salih kullarının adım attığı yola adım atmaktır. İzzet ve şerefle ölmek, zilletle yaşamaktan daha iyidir.