Hüseyni Erbain-5
(last modified Sun, 26 Sep 2021 06:18:30 GMT )
Eylül 26, 2021 09:18 Europe/Istanbul

Bismillahirrahmanirrahim, Rahmet kucağı kulları için her zaman açık olan Allah'ın adıyla sohbetimize başlıyoruz. 

Azık bulundurmayan ziyaretçilere selam olsun. Yaya ve çıplak ayak gelenlere selam olsun.  Yorgun düşen ziyaretçilerin nasırlı ayaklarına selam olsun.  Hazır bulunan gönüllere selam olsun. Hüseyin as haccına hoş geldiniz ey Kerbela ziyaretçileri. Biz İranlılar arasında bir laf vardır. Medine'den geçen Hacılar diye.  Yani  Haclarına başlamadan  Medine'de bulunanlar. İşte Kerbela ziyaretinde de ziyaretçiler ilk olarak Necef'ten geçer.  

 

Ey Hacı! Kurban bayramı için  neler getirdin? bu haccın kurban bayramı haccın ilk gününden itibaren başladığını bilir misin?  Yola koyulduğun ilk andan itibaren babanın mezarından oğul mezarına gitmeye başlandığında her şey başlar.   Bu büyük hac,  büyük bir kurban ve büyük bir ihsan ve ağırlama ister. 

İşte melekutilerin Hüseyin haccını yapan hacılara hitaben  ilk sözü şu olur: " Ayakkabılarını çıkar ki  belalı ve zor kutsal bir diyara gelmişsin.  Bu senin ilk kurbanındır. Tüm kibrin ve gururunu kurban et.  Ben diye getirdiğin her şeyi bırak. "

Hüseyin hacısı  "ben" diye bir şeyi yoktur.   Erbain ziyaretçisinin kalbi, sadece bir kişi için çarpar.  Hüseyin as için,  tüm iyiliklerin özü için çarpar. 

Yola koyulduğun zaman daha önce doktor, mühendis veya sade işçi olduğun önemli değildir.  Zengin mi yoksa yoksul olduğun önemli değildir. Müdür veya çalışan olduğunun önemi yoktur.   İşte bu Hüseyin haccının ikinci kurbanıdır.   Burada sosyal konumun  paraya, servete veya  güce bağlı değildir sırf aşka ve sevgiye bağlıdır.  Kim daha fazla aşıksa daha  iyi bir konumda olur ve daha değerli sayılır.   Burada herkes sahip olduğu her şeyi  hizmet için  harcar. İster para olsun, ister bilim olsun ister beceri olsun sahip olduğunu ortaya koyar. 

  Burada ilginç olan nokta  kimin mevki makamı daha yüksekse daha mütevazı olmasıdır.   Böyle bir insan  diğerlerine yük olmamasına ilaveten  bükülerek diğerlerine hizmet vermeye çalışır. Diğerlerinin ona hizmet etmesini beklemeden  başkalarına hizmet eder. Hem de bunu hiçbir şey beklemeden sadece şefkat simgesi olarak yapar. 

Burada herkes bir birine benzer.  Dünyanın her yerinden gelenler ve farklı dillerde konuşlar arasında hiçbir fark yoktur.   Yüzlerinin ne renkte olduğu ve hangi ırka ait oldukları önemli değil.  Burada herkes  ziyaretçi adı altında tanınır ve özel bir yere ve değere sahiptir.  Hangi milliyet veya hangi coğrafyadan olduğu  önemli değil çünkü zaten bulunduğu uçsuz bucaksız bir  aşk milliyetinin parçasıdır.  İşte bu Hüseyin as'ın haccının üçüncü kurbanıdır.  Öyle bir kurban ki tüm küresel denklemleri karıştırmaktadır. 

 Bu hacda, hacılar farklı milliyetlerden ve ırklardan olsalar da  ortakları  bir biri ile çatışmamaktadır.  Onlar sadece " Hüseyin as'ın adı ve yolunu devam ettirmek" derdindedirler.   Farklı coğrafi sınırlar içerisinde yaşayan farklı milliyetlerin   tek bir çıkara sahip olması ve hiçbir zaman çıkarlar çelişkisi yaşamaması  bu dünyada hayretle izlenen bir durumdur.   Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki  milletlerin çıkar çelişkilerinden doğan gerginlikler milletlere büyük yararla dayatmış ve birçok savaşı ve çatışmayı tetiklemiştir.   Şimdi de bu yaraları kapatan  bir mucize yaşanmaktadır. 

 Dünyanın dört bir yandan  vatanlarına saygı duymalarına rağmen  ancak kendini bu sınırlar ile kısıtlı görmeyen  kişiler bir araya gelmiş ve  bir ümmet oluşturmuştur.    Bu ümmetin  düşünce ufku öyle ki  sınırları bile aşmakta ve adalet ülküsü doğrultusunda hareket etmektedir.   Erbain haccı,  " İnsanlar adaletle ayakta kalırlar. " ifadesinin tecellisidir.  Bir araya gelen ümmet,  barış ve huzur içinde ayağa kalmış ve ayrımcılıklar ve aşırılardan kurtulmak ve adaleti ve eşitliği  kurmak için  harekete geçmişlerdir. 

Bu büyük haccın  bir başka kurbanı da vardır.   Öyle bir kurban ki  modern çağda insanlar için çok değerlidir.   Büyük ve değerlidir ve her şey ona göre değerlendirilir.   Sahiplerine bile özel yasalar dayatır ve hak ve hukuka sahiptir.  Evet bu kurban servettir. Sözün özeti paradır. 

Hüseyin  as'ın hacıları tüm yıl boyunca çalışır, ancak sermaye toplamak için bunu yapmaz. Onlar çalışıp servet üretirler, ancak başkalarına karşı böbürlenmek ve övünmek için , daha fazla tüketmek ve daha fazla zengin olmak için bunu yapmazlar. Para kazanırlar ama kendi refahları için değil.

Paranın daha fazla servet ve para getirdiğini duydunuz mu?  Sadece para kazandıran paraya yazıklar olsun.  İşte Hüseyin as ziyaretçilerinin serveti aşktır.  Öyle bir servet ki  bir yıllık veya daha fazla sürede  alın teri ile kazanılır.  Hepsi diğer insanların refahı için harcanır, ziyaretçilerin azığını karşılamak, yorgun ayaklarını ve nasırlı ayaklarını  dinlendirmek ve iyileştirmek,  Hüseyin ziyaretçilerini doyurmak ve susuzluklarını gidermek için,  gönülleri sevindirmek ve dünya ümitsizlerinin ışıklarının sönmemesi için  kullanılır.  

Hadis-i şerifte İmam Sadık as'ın  şöyle buyurduğu nakledilmiştir: "  İmam Hüseyin as'ı bilerek tam marifetli bir şekilde  ziyaret eden biri, sanki  bin kulu özgür bırakmıştır.   

Bir başka rivayette ise şöyle anlatılmaktadır: "   Erbain ziyaretçisinin  bu yolda attığı her adımın değeri  İsmail evlatlarından birini özgür bırakma sevabına eşdeğerdir. " 

İşte şimdi bu denklemin sebebini daha iyi anlayabiliriz.   

  Erbain haccı  binlerce insanı  cehalet, gaflet ve şehvetten  uzaklaştırabilir.   İnsanı  bulunduğu maddi istekler bataklığından kurtarıp, modern medeni kölelik prangalarından  kurtarabilir. İşte bu,  Hüseyni Erbain ziyaretçilerinin dünyaya sunduğu büyük  ihsan da budur. 

  Hüseyin as hacıları  attıkları her adımda, soludukları her solukta tüm modern medeniyet sütunlarını  kurban edip   dünya ahiret, duygu akıl, siyaset ahlak, adalet ve gelişmenin bir arada olduğu  bir medeniyetin bayrağını ellerine alırlar. 

 Batı medeniyeti insanlığa birçok vaatlerde bulunmuştur: barış, güvenlik, adalet ve özgürlük. Ancak günümüz insanlığı, Batı medeniyeti ve bu yerine getirilmemiş vaatler yüzünden hüsrana uğramış, yorgun düşmüş ve bunalıma girmiştir.  Bu medeniyet vaatlerini yerine getirmemekle kalmamış, adalet ve özgürlük adına haksızlıklar yapmış ve insanlığı esir almıştır. Barış ve güvenlik adına dünyayı güvensizlik ve teröre sürüklemiştir. Bugün insanoğlu tüm maddi uygarlıklardan bıkmış ve kaybettiğini sabırsızlıkla yeni bir uygarlıkta aramaktadır.
Dünya, insan onurunun korunduğu ve tüm insanlara, aşırı taleplere maruz kalmamış  adalet getirecek  bir kültüre susamıştır. Erbain'e dayalı yaşam tarzı insanlara,  daha iyi bir dünyaya sahip olabileceği konusunda umut veriyor. Erbain hacıları, hepimizin daha sonra o istikamette hareket edeceğimiz Mehdi as yönetimini ve o dönemdeki hayat tarzını simgelemektedir.Erbain, modern dünyanın dışında Masum İmamlar yönetiminde dünyanın  ön aşaması olarak addedilmelidir. 

Erbain'in acı ve karanlık bir olayın sonu olduğunu hayal etmeyelim! Aslında Erbain uzun bir yolun sadece başlangıcıdır, tatlı ve parlak bir son için tarihi bir başlangıçtır. Erbain'in temel kimliği, çoğulculuk ve çok mezhepçilik ve çatışmadan ders alarak, birlik ve bütünlüğü sağlamaktır. Erbain hacıları, sadece Müslümanlar arasında değil, dünyadaki tüm özgürlük arayanlar arasında birlik, dostluk ve kardeşliğin oluşmasına zemin hazırlayabilir. Son masum imamın kendisini dünyaya ecdadı Hüseyin as aracılığıyla tanıtması tesadüf değildir.

Mehdi as'ın  Kabe duvarına yaslayacağı ve şunları söyleyeceği nakledilmektedir: " 

Ey dünyalılar! bilin ki kıyam eden imam benim.  Alemin ahalisi, intikam alan  kılıcın ben olduğunu bilin.  Ey Ehli Alem   Ceddim Hüseyin as'ın susuz bir şekilde şehit düşenin evladı da benim. Topraklarda süründürülen Ceddim  Hüseyin as'dır. Hakları  kincilikten dolayı  ayaklar altına alınan Hüseyin'in evladıyım. "

Erbain, insanlığın ideallerinin ulaşılabilir olduğunu gösteriyor. Dinin halk güçlerini harekete geçirme gücüne sahip olduğunu gösterir. Ehli Beyt'in  tüm insanlığın ve dinlerin hidayeti için geldiğini ve İmamların her dilden ve milliyetten tüm insanları bir araya getirdiğini gösterir. Böyle bir durumda dünya sultacılarının Erbain'den korkması da doğaldır, çünkü emperyalistler ve sultacılar  bu etkinliği İslam dünyasının güç kazanması yolunda önemli bir  adım olarak görmektedirler.

 Düşmanlar Erbain'in yeni bir İslam medeniyeti yaratmak için etkili ve stratejik bir adım olduğunu görüyorlar.  Hüseyin as bayrağı altında İslam aleminin birliğine ve tüm dünya mazlumlarının birliğine doğru büyük bir adım olarak görüyorlar. Erbain'in genelleştirilmesinden ve İmam Hüseyin'in  sevgisinden endişe duyuyorlar çünkü biliyorlar ki, Erbain'in daha da büyümesi halinde  cihat ve şehadet kültürünün yeniden canlanacağını, böyle bir kültür yeniden canlandırıldığında tüm dünyanın da etkileneceğini biliyorlar.  Nitekim sekiz yıllık İran-Irak Baas Rejimi savaşı,Lübnan 30 günlük savaşı ve  Gazze'de 22 günlük savaşında da böyle bir idealin yaşatıldığı açıkça görüldü. Bu savaşlarda dünyanın dört bir köşesinden insanlar bir araya geldi  ve emperyalistlerin desteklediği düşmanlara karşı zafere ulaştı. 

Aslında bu süreç yeni bir  hayat tarzını vadediyor. Öyle bir hayat tarzı ki  şehvet, çıkarcılık ve  hazcılıktan uzaktır.  Fedakarlık ve özveriye dayalıdır. İmama ve vilayete sevgiyi eksen olarak ele alır.  Erbain  sadece insanları yetiştirmez tarih de yazar.  Erbain ziyaretçileri  tarihte büyük değişimler yapacak isimlerdir. Bu insanlar  rutin hayattan uzaklaşıp  tarihlerinin masum imamının tecellisi için vasıtalar arayan insanlardırlar.