Vahdet Haftası Özel - 3
Müslüman alimlerin en önemli istidlallerinden biri, geçmiş peygamberlerin ve geçmiş ümmetlerin seçkin insanlarının İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in -s- yüce konumunu itiraf etmeleridir.
Seyyidin Tavus Saad’ul Suud adlı kitabında şöyle yazıyor:
Allah teala Hz. Adem’e hitaben şöyle buyurdu: Ey Adem, zürriyetine bak. Hz. Adem zürriyeti arasında nuru tüm ufukları aydınlatan ve özel bir şekilde parlayan bir grubu gördü. Hz. Adem arz etti: Ey yüce Rabbim, bunlar kimdir? Allah teala şöyle buyurdu: Bunlar senin soyundan peygamberlerdir. Hz. Adem arz etti: Rabbim, neden enbiya sülalesinde son kişi herkesten daha parlak ve daha nuranidir? Allah teala şöyle buyurdu: Onun tüm enbiyadan ve evliyadan üstün olması yüzünden.
Hz. Adem bu peygamber kimdir, adı nedir? diye sordu. Allah teala şöyle buyurdu: Bu Muhammed, gönderdiğim peygamberim, güvendiğim, necip, sırdaşım, seçilmiş, pak, habip, dostum ve benim katımda en saygın mahluk ve mahluklarım arasında en sevilen, en yakın ve en tanınan mahlukumdur. O ilim, hilm, iman, yakin, sadakat, iyilik, paklık, tevazu ve alçak gönüllülük, takva, itaatkarlık bakımından hepsinden üstündür. Onun için Arş’ımı taşıyanlarda ve yerde ve göklerde diğer mahluklarımdan ona iman etme ve nübüvvetini itiraf etme sözü aldım. Ey Adem, ona iman et, o zaman benim katımda makamın, şanın, fazl, nur ve vakarın artacaktır. Hz. Adem şöyle arz etti: Ben Allah’a ve peygamberi Muhammed’e iman ettim. Allah teala şöyle buyurdu: Ben de senin fazlını ve kerametini arttırdım. Ey Adem, sen peygamberlerimin ilki ve evladın Muhammed sonuncusudur.
Kur'an'ı Kerim ayetlerinde belirtildiği üzere tüm geçmiş kavimler ve peygamberlerin İslam Peygamberi’nin -s- risaletine iman etmeleri gerekiyordu; zira Allah teala hepsinden bu bağlamda söz almıştı ve hepsi de eğer Hz. Muhammed -s- doğup zuhur ettikten sonra hayatta olurlarsa İslam dinine iman etme sözü vermişti.
Kur'an'ı Kerim Al-i İmran suresinin 81. ayetinde şöyle buyurmakta:
Hani Allah, peygamberlerden: "Ben size Kitap ve hikmet verdikten sonra nezdinizdekileri tasdik eden bir peygamber geldiğinde ona mutlaka inanıp yardım edeceksiniz" diye söz almış.
Bu ayetlere göre İslam dininin büyük peygamberi tüm ilahi peygamberlerin arasında tanınmış biriydi. Bu doğrultuda müfessirlere göre İslam Peygamberi’ne -s- özel olan en önemli özelliği, adının diğer dinlerin semavi kitaplarında kayda geçmiş olmasıdır.
Allah Resulü’nün -s- sıfatları, işaretleri ve nübüvvet delilleri çeşitli tabirlerle önceki semavi kitaplar olan Tevrat ve İncil’de beyan edilmiştir, ki bu da insanı o hazretin hakkaniyetinden emin olmamıza yardımcı oluyor. Kur'an'ı Kerim Araf suresinin 157. ayetinde şöyle buyurmakta:
Yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları o elçiye, o ümmî Peygamber'e uyanlar (var ya), işte o Peygamber onlara iyiliği emreder.
Kur'an'ı Kerim bir başka ayette de, kitap ehli olan alimlerin İslam Peygamberi’ni -s- kendi evlatları gibi tanıdığını ve işaretlerini kendi dini kitaplarında okuduklarını buyuruyor. Nitekim Bakara suresinin 146. ayetinde şöyle buyurmakta:
Kendilerine kitap verdiklerimiz onu (o kitaptaki peygamberi), öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar.
Bu ayetlere göre İslam Peygamberi’nin -s- özellikleri ve işaretleri, onu açıkça tanıyabilecekleri kadar açık ve aydın bir şekilde eski semavi kitaplarda beyan edilmiştir.
Tarihi rivayetlere göre Hz. İsa -s- kendisinden sonra gelecek peygamberin zuhur işaretlerini müjdelemişti. Kendisi yüce Allah’ın büyük mucizesi olan Hz. İsa sürekli son ilahi peygamberin Hicaz’da zuhur edeceğinden söz eder ve zuhur işaretlerini anlatır ve onun aşkını yüreklerde alevlendirirdi; öyle ki nerede Hz. İsa’nın inancı revaç bulacak olursa beraberinde kendisinden sonraki peygamberle ilgili müjdeler de yayılırdı.
Alman psikolog Karl Jaspers Mesih adlı kitabında şöyle diyor:
Mesih hakkında en iyi yakinle bildiklerimiz, onun müjdeleridir.
Hz. İsa’nın son ilahi peygamber hakkındaki müjdeleri hâlâ Yahudilerin ve Hristiyanların kutsal kitaplarına göze çarpıyor. Yuhanna İncilinin 14. bölümü 16. bendinde şöyle deniliyor:
Ve ben O’ndan talep ediyorum ve O, size bir başka teselli edici (İslam Peygamberi) sunacaktır.
Hz. İsa ayrıca bir kaç kez açıkça kendisinden sonra Faraklit’in (İslam Peygamberi) geleceğinden söz ederek şöyle diyor: Ben gitmeden o gelmez. Eğer beni seviyorsanız, vasiyetlerimi tutun. O Allah’ın pak ruhudur ve sizi tüm hakikatlerle tanıştıracaktır.
Buna göre İslam Peygamberi’nin -s- İslam’da davet mektubu Habeşistan’ın Hristiyan kralı Necaşi’nin eline ulaştığında şöyle der: Allah’a and olsun o, kitap ehli olanların beklediği peygamberdir.
Hz. Musa’nın -s- Tevrat’ında da İslam Peygamberi’nin -s- yüce sıfatlarına işaret edilerek, o hazreti Mekke için sağlam bir direk olarak adlandırıyor.
Yine Ahd-i Atik’te Tesniye seyahatinde şöyle deniliyor:
Ve Allah bana dedi: Söylediklerini iyi söylediler; Nebiyi onlar için kardeşleri arasından senin gibi mebus edeceğim ve kendi kelamımı onun ağzına koyacağım ve ona emrettiğim her şeyi onlara söyleyecektir.
Tevrat ayetleri devamında Allah Resulü’nü -s- şöyle anlatıyor: Allah teala onun ruhunu geri kalmış, yanlış düşünen milleti doğru yola hidayete erdirene dek ve onları Lailahaillallah tevhit nidasına tanıştırmadan almayacaktır. O görmeyen gözleri aydınlatacak, pas tutmuş hasta kalpleri cilalandıracak ve hak sözü duyamayan kulakları hak sözü duymaya hazırlayacaktır.
Büyük ilahi peygamberlerden Hz. İbrahim -s- de Mekke’de Kâbe’yi inşa ettiğinde dua ederek Hz. Muhammed -s- hakkında şöyle buyurdu:
Ey yüce Rabbim, bu bölgede öyle bir peygamber mebus et ki bu yöreden olsun ve senin ayetlerini insanlara okusun ve onlara kitap ve hikmet öğretsin ve kötülüklerden ve günahlardan arındırsın.
Kaab bin Galib kitap ehli seçkin bilgin ve Hz. İbrahim’in tevhit inancına inanırdı ve İslam Peygamberi’nden -s- önce yaşıyordu. Kaab Hz. Muhammed’in -s- özelliklerini Hz. İbrahim’in kitabında okumuş ve o hazrete iman etmişti.
Enis’ul İlam adlı kitabın yazarı Muhammed Sadık Fahr’ul İslam da ilkin Hristiyanlığı ünlü papazlarından biriydi. O da Hristiyanlığın seçkin şahsiyetlerinden birinden Hz. Muhammed’in -s- gerçek kişiliğini öğrenerek o hazreti doğru tanıdıktan sonra İslam dinini benimsemiş ve aynı kitapta neden Muhammed’in -s- dinine iman ettiğini şöyle açıklamıştır:
Vatikan’da üstadım bana Hristiyanların tahrif edilmemiş iki kitap gösterdi. Bunlardan biri Yunanca ve diğeri Süryanice deri üzerine yazılmıştı. Süryani kitapta İslam Peygamberi’nden -s- Faraklit adı ile ve Yunanca kitapta da Perikatus adı ile söz edilmiş ve her iki ad Ahmed ve Muhammed olarak çevrilmiş ve İslam Peygamberi’nin tüm sıfatları ve işaretleri takdir edilerek zuhuru Hz. İsa’nın -s- dilinden müjde verilmişti.
İmam Bakır’dan -s- İslam Peygamberi’nin -s- geçmiş peygamberlerin kitaplarında adı hakkında sormuşlar. Hazret şöyle buyurur:
Resulullah’ın -s- adı Suhuf-u İbrahim’de -s- Mahi (temizleyen) ve Musa’nın Tevrat’ında Hadd (mücadeleci) ve İsa’nın İncil’inde Ahmed ve Kur'an'ı Kerim’de Muhammed’dir. Sahabeden biri sordu: Bu adlardan maksat nedir? İmam Bakır -s- şöyle karşılık verir: Resulullah -s- putların yüzüne temizleyen ve putperestlik inancını yok edendir. O, Allah’tan başta tüm mabutları silmiştir. Hadd’dan maksat, o hazretin Allah ve dinina savaş açan kim olursa olsun, onunla mücadele edeceğidir. Ahmed’den maksat, Allah tealanın onu en iyi şekilde takdir ettiğidir. Ve adı, Allah teala, melekler, enbiya ve tüm ümmetler onu takdir ederek ona selam gönderdikleri için Muhammed’dir.
Gerçekte Hz. Muhammed -s- Allah’ın Resulü ve peygamberlerin sonuncusu ve en üstün ve en fadıl olanıdır ve ahiret aleminde de tüm geçmiş ümmetler peygamberleri ile birlikte son ilahi peygamber, yani Hz. Muhammed’in -s- ve İslam’ın bayrağı altında toplanacaktır.
Hz. Muhammed -s- mükemmel ve dengeli bir insanın en güzel modelidir. Tüm insanlar bir nevi yetenek ve erdemden yararlanır; ancak insaniyet gevherinin gelişmesi insanın erdemin başlangıcı ile eşgüdümlü olmasına bağlıdır. İnsan her ne kadar Allah ile eşgüdümlü olup bağlarını güçlendirirse, izzet ve erdem derecesi bir o kadar yüksek olur, zira izzet ve erdem ancak Allah nezdindedir.
Yüce kişiliğin en somut örneği olan İslam Peygamberi -s- erdemin başlangıcı ile en iyi şekilde eşgüdümlü oldu ve erdem yolunda hatta ilahi meleklerin bile ulaşamadıkları noktaya ulaştı.
Allah Resulü muazzam mucizesi Kur'an'ı Kerim ile diri ve cazip ve insan doğası ve fıtratına uygun olan ve her çağda ve her zaman ihtiyaçlarını karşılayan bir inanç armağan etti. Özgürlük, insaniyet, sevgi, insan hakları gibi günümüz zorbaların elinde birer sömürü malzemesi olan kavramlar aslında İslam Peygamberi’nin -s- çabaları ile anlam kazandı. Allah Resulü’nün -s- mesajı insanların arasında dostluk, kardeşlik ve adalettir. Bu yöntem ebediyen kalıcı olan bir yöntemdir.