Vahdet Haftası Özel - 6
Tarihi önemli kitaplar ve kaynaklarda belirtildiği üzere, ilahi peygamberlerin veladeti ve zuhur edecekleri günler yakın günlerde bazı önemli gelişmeler yaşanıyor ve o peygamberin geleceğini haber vererek gerçekte insanları peygamberlerin gelmesine hazırlıyor.
İslami rivayetlere göre, Allah Resulü’nün -s- veladet gecesinde de çeşitli tarihi kaynaklarda nakledilen harikulade ve acayip gelişmeler yaşandı.
Senin adın geçince salevat ışıkları yüreklerde alevleniyor ve senden bir faziletten söz ediyor; gönüller Muhammedi çiçeğin kokusu ile yeniden diriliyor. Seni müjde veren yadın, sabah kapılarını yüzümüze açıyor. Senin semavi kitabın kurtuluşun en yakın yolu ve senin aydın ellerine bize ulaşan ve beşeriyetin acılarına merhem olan bir kitaptır.
Ey sevgili peygamber, ey alemi aydınlatan güneş! Allah’ın selamı üzerine olsun; hani kulluk alnını toprağa koyduğun ve kulluğun ihtişamını yerine getirdiğin zaman; Allah’ın selamı üzerine olsun, hani Allah’ın yegane olduğuna şahadet getirdiğin ve tevhit ıtrı Mekke sokaklarını sardığı zaman.
Allah’ın selamı üzerine olsun, hani anneni selamladığın ve melekler emsalsiz cemalini takdir ettiği zaman. Allah’ın selamı üzerine olsun, hani yeryüzün kainatta varlığın nimetinden yararlandığı ve gökler yeryüzünün seni misafir etmesine gıpta ile baktığı zaman.
Birçok muhaddis ve tarihçi İslam Peygamberi’nin -s- doğumu Rebiülevvel ayında olduğuna inanır, ancak doğduğu gün hakkında farklı görüşler söz konusudur. Şia muhaddisler o hazretin Amm’lu Fil yılının 17 Rebiülevvel günü şafak söktükten sonra dünyaya geldiğini belirtirken, Ehl-i Sünnet arasında Allah Resulü’nün aynı ayın 12. gününde dünyaya geldiği görüşü yaygındır.
İmam Humeyni -ks- ise bu altı günlük arayı vahdet haftası olarak adlandırdı ve her yıl uluslararası İslami mezhepler takrib kurumu İran’da vahdet haftası çerçevesinde uluslararası İslam vahdet konferansı düzenlemeye başladı. Dünya Müslümanları bu mübarek günde birbirini tebrik ediyor ve Hz. Muhammed’in -s- şefkati, hoşgörüsü ve insan severliğini yad ederek aralarındaki gönül bağını daha da güçlendiriyor.
İslam Peygamberi’nin -s- babası Abdulmutallib’in oğlu Abdullah ve annesi Vehb kızı Amine her ikisi büyük Kureyş aşiretindendi. Kureyş aşiretinin büyükleri Mekke’de büyük nüfuza sahipti ve ticaretle uğraşırdı.
Allah Resulü’nün -s- babası Abdullah evladı dünyaya gelmeden ticaret için bir kervanın eşliğinde Şam’a gitti, fakat dönüşte hastalanarak hayatını kaybetti.
Hz. Muhammed’in annesi Vehb bin Abdu Manaf kızı Amine’ydi. Bu saygın kadın Kureyşli kadınların arasında paklık ve takva bakımından hepsinden üstündü.
Rivayetlere göre Amine Hz. Muhammed -s- dünyaya geldikten sonra iki yıl dört ay ve bir başka rivayete göre altı yıl yaşadı ve en son Medine’ye akraba ziyaretinden oğlu Muhammed -s- ve nedimesi Ümmi İmen’le Mekke’ye dönerken Abva adında bir mekanda hayata gözlerini yumdu.
Öte yandan Hz. Muhammed’in -s- babası Abdullah evladı dünyaya gelmeden iki ay ve bir başka rivayete göre yedi ay önce vefat ettiğinden, hazretin bakımını dedesi Abdulmutallib üstlendi. Abdulmutallib ilkin Hz. Muhammed’i -s- emzirmek üzere ilkin Süyebe hatuna emanet etti, fakat bir süre sonra onu Abdullah bin Haris Sadiye’nin kızı Halime’ye verdi. Gerçi Halime hazretin dadısıydı, fakat beş yıl boyunca ona bir ana gibi baktı.
Sohbetimizin başında da belirtildiği üzere, tarihi önemli kitaplar ve kaynaklarda kaydedildiği üzere, ilahi peygamberlerin veladeti ve zuhur edecekleri günler yakın günlerde bazı önemli gelişmeler yaşanıyor ve o peygamberin geleceğini haber vererek gerçekte insanları peygamberlerin gelmesine hazırlıyor.
İslami rivayetlere göre, Allah Resulü’nün -s- veladet gecesinde de çeşitli tarihi kaynaklarda nakledilen harikulade ve acayip gelişmeler yaşandı.
İbni Huşam, Müslüman ünlü şair Husan bin Sabit’ten şöyle naklediyor:
Allah’a and olsun ben yedi veye sekiz yaşındayken ve duyduklarımı çok iyi anladığım bir zamanda Yahudi bir adamın Medine kalelerinden birinde yüksek bir yere çıkarak şöyle haykırdığını duydum:
Ey Yahudiler, haberiniz olsun Ahmed’in dünyaya gelmesiyle doğacak yıldız dün gece doğmuştur.
Yine anlatılanlara göre, Hz. Muhammed’in doğduğu gün taştan ve kireçten inşa edilen ve inşaatı için yıllarca emek sarf edilen ve hiç bir kazma ona işlemeyen Kisra sarayında on dört sütun devrildi.
Allah Resulü -s- doğduğu gece iblis şeytan ve arkadaşlarından yardım istedi ve etrafında toplanan ona sordu: Efendimiz nedir sizi bu kadar korku ve paniğe sürükleyen? İblis şöyle karşılık verdi: Eyvahlar olsun size, ben akşamdan beri yer ve göklerini halini çok değişmiş görüyorum; hiç kuşkusuz yeryüzünde İsa’nın miladından bu yana görülmemiş yeni ve büyük bir hadise oldu. Artık biz göklerin hakikatlerinden haberdar olamayız, zira Muhammed -s- dünyaya gelmiştir.
Şeyh Sıdduk, Amali adlı kitabında, İmam Cafer Sadık’tan -s- içinde İslam Peygamberi’nin -s- dünyaya geldiği gece meydana gelen hadiselerin anlatıldığı bir hadisi rivayet etmiştir. Bu hadis-i şerifte o hazret şöyle buyuruyor:
İblis göklere çıkabiliyordu ve Hz. İsa -s- dünyaya gelince üç gökten men edildi ve ancak dört göğe çıkabiliyordu. Ancak Allah Resulü -s- dünyaya geldiğinde her yedi gökten men edildi ve şeytanların göklere girişi atılan yıldızlarla engellendi.
Yine rivayetlere göre İslam Peygamberi’nin -s- bereketli veladet gecesi Hicaz’dan bir nur yükseldi ve doğuya doğru ilerledi. O gecenin ertesi sabahı kralların tahtı devrildi, kahinlerin bilimi ellerinden alındı, büyücülerin büyüleri batıl edildi ve her kahin yoldaşı olan şeytanla temastan men edilerek aralarındaki bağ koparıldı. Bundan başka bin yıldır sönmeyen Fars ateş tapınağı Hz. Muhammed’in -s- doğduğu gece söndü ve tapınağın rahibi rüyasında güçlü develerin Arap atlarını çektiğini ve Dicle’ye geçerek onun diyarına yayıldığını gördü.
İslam Peygamberi’nin -s- Allah tealadan naklen anlattığı kudsi bir hadiste yüce Allah peygamberine şöyle buyuruyor:
Ey Ahmed eğer sen olmasaydın ben bu alemi yaratmazdım.
Bu hadis-i şerifte İslam Peygamberi’nden -s- varlık alemini yaratma saiki ve hedefi şeklinde söz ediliyor. Allah Resulü varlık aleminin yaratılış hedefini tam olarak kendi varlığı ile gerçekleştiren zattır. Ancak o hazretin bu dünyada bu erdemi kendisinde yaratmak için tüm alemin yaratılması ve tüm insanların, ister mümin ister kafir, ister dost ister düşman, yaratılması ve böylece Allah Resulü -s- kemale ermeye ve kabiliyetlerini uygulamaya fırsat bulması gerekiyordu.
Yüce Allah Enbiya suresinin 170. ayetinde de İslam Peygamberi’ni -s- alemlere rahmet olarak gönderdiğini buyuruyor. Bu ayet hazretin tüm ilahi rahmetlerin simgesi olduğunu gösteriyor.
İslam Peygamberi -s- sadece insanlara değil, cinlere ve hatta diğer ilahi mahluklara gönderilen bir rahmettir. Bir başka ifade ile Allah Resulü’nün -s- rahmeti tüm varlığı ve özel olarak insanlardan ve cinlerden iman edenleri dünya ahiret kapsayan genel bir rahmettir.
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei Resulullah efendimizin -s- veladet yıl dönümü dolayısıyla yaptığı konuşmada, İslam Peygamberi’nin -s- mukaddes varlığı tüm beşeriyetin kaderini ilgilendirdiğini belirterek şöyle buyuruyor:
İslam Peygamberi -s- hakkında Kur'an'ı Kerim’de birçok ayet vardır. Bur ayet Beraat suresinin 129. ayetidir. ayet şöyle buyurmakta:
And olsun size kendinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir. Bu iki cümle çok önemlidir. Birinci cümleye göre sizin sıkıntılarınız büyük peygambere çok ağır gelir ve sizin acınızdan acı çeker ve bir sonraki cümleye göre peygamber efendimiz -s- size çok düşkün ve çok şefkatli ve kaderinizi düşünmektedir. Bu tüm beşeriyet için geçerlidir.