İmam Hasan Askeri’nin -as- veladeti yıldönümü
bugün hk 8 Rebiülsani, imamet semasının 11. Yıldızı İmam Hasan Askeri’nin -as- mübarek veladet yıldönümüdür.
Irak’a gidip de Allah Resulü hz. Muhammed'in -saa- ehlibeytini -as- Kazımeyn, Samarra, Necef ve Kerbela’da ziyaret etmeyen çok az insan vardır. Orada insanlara nasıl yaşanması gerektiğini öğreten büyük insanların mübarek ve kutsal türbeleri bulunuyor, güneş gibi insanlara hayat ve sıcaklık vere şahsiyetler.
Samarra kenti Irak’ın 4 kutsal kentinden biridir. bu kent Bağdat’ın 124 km kuzeyinde ve Dicle nehrinin doğusunda bulunuyor. Hk 221 yılında Harun el-Raşid’in oğlu Muhammed el-Mu’tesem Billah hilafet merkezini Bağdat’tan Samarrra’ya taşıdı ve hk 256 yılında Bağdat’ın tekrar hilafet merkezi olana kadar bu kentte 8 Abbasi halifesi hüküm sürdü. Samarra 30 yıl boyunca hilafet merkezi olarak önemli oranda gelişti ve kentte birçok saray, eğlence merkezi ve cami inşa edildi.
Samarra günümüzde de ehlibeyt imamlarından 2'si yani İmam Hadi -as- ve İmam Hasan Askeri’nin -as- mutahhar türbeleri nedeniyle ehlibeyt aşıkları ve özellikle Şia Müslümanların ilgi odağındadır. Günümüz kentin kalbini oluşturan bu türbe bir zamanlar iki İmam’ın yaşadığı evdi ve şehadetleri ardından orada toprağa verildiler. Ehlibeyt imamlarının 8'incisi İmam Rıza -as- şöyle buyuruyor: Her İmam’ın onu sevenler ve izleyenlerin boynuna ahit ve anlaşmaları vardır ve bu ahde vefa ise onların kabirlerini ziyaretle mümkün olur, ve onları ziyaret şevki ve onların faziletini tasdik ederek o kabirlere doğru yola çıkan ise kıyamette imamlar tarafından şefaat edilir.
Bugün Samarra kentinin büyük efendisi, İmam Hasan Askeri’nin -as- mübarek veladet gününde birçok ehlibeyt aşığı bu yüce mekanda bir araya gelerek, iç huzursuzlukları ve acıları için şifa ararken, yüce Allah tarafından onların vücutların sağlık, ruhlarına temizlik ve kalplerine huzur ve sefa inayet etmesini diliyorlar. İşte ziyaretçilere verilen huzur ve neşe, içlerinin tüm karanlıklardan temizlenmesi ise bu kutsal mekanları ziyaret etmek ve böyle büyük insanlara tevessül etmenin özelliğidir.
Medine kentinde hk 232 yılında 8 Rebiülsani günü dünyaya gelen İmam Hasan Askeri’nin veladet günü Allah resulünün -saa- ehlibeytini sevenlere ve özellikle siz kıymetli dinleyicilere kutlu olsun.
İmam Hasan Askeri muhterem babası İmam Hadi’nin oğlu olarak yaklaşık 6 yıl Müslümanların imametini sürdürdü. Gerçi 28 yılında Abbasi hanedanın zalim halifeleri tarafından şehit edildi fakat İslami maarifin yayılmasında büyük rol oynadı. O hazret zor şartlarda yaşamasına rağmen aldığı önlemlerle mümin ve çalışkan Müslümanları koordine etmekle onların gelecekte İslami düşünce ve inanç sınırları korumaya hazırladı.
Ali bin Cafer dönemin şartları hakkında şöyle anlatıyor:
Samarra’da ne zaman İmam kendini hükümet kurumuna tanıtmak istediği zaman biz o hazretin yolu üzerinde durur ve o hazreti ziyaret ederdik. Günün birinde İmam darul-halifeye giderken ve biz de o hazreti ziyaret etmeyi beklerken, o hazretten mühürlü ve kat'i emir içeren mektubu bana ulaştı. Hazret şöyle yazmıştı:
أَلَا لَا یُسَلِّمَنَ عَلَیَ أَحَدٌ وَ لَا یُشِیرُ إِلَیَّ بِیَدِهِ وَ لَا یُومِئُ أَحَدُکُمْ فَإِنَّکُمْ لَا تَأْمَنُونَ عَلَی أَنْفُسِکُمْ
Önünüzden geçtiğim zaman bana selam bile vermeyin veya hatta bir işaret bile etmeyin zira siz güvende değilsiniz ve bu şekilde sizin bana olan bağlılığınız (saygınız) anlaşılır ve canınız tehlikeye düşer.
İmam Hasan Askeri -as- kendi kültürel hizmetleri ve faaliyetlerinin yanında, Abbasi hanedanının siyasetlerini ifşa etmekten de gafil olmadı. O hazret halka toplumda adaletsizlik ve zulüm yayıldığı zaman, Allah hükümlerinin işlenmediği, fesat ve yolsuzluğun yayıldığını ve halkın hakkının zalim hükümranlar tarafından ayaklar altına alındığını hakkında halkı bilgilendiriyordu. İmam Hasan Askeri'nin -as- siyasi ve kültürel faaliyetleri Samarra kentinde az çok devam ediyordu; bu mesele o hazretin Abbasi halifeler tarafından hapse atılmasına sebep oldu. Abbasi halifeleri arasında ise Mu'temid hepsinden daha çok İmam'a eziyet ediyordu. O hapishanede en sert ve acımasız gardiyanları İmam için görevlendiriyordu.
İmam Hasan Askeri -as- özelliklerinde o hazretin manevi bir mehabet ve çekici ve nurlu yüzü olduğu, öyle ki o hazreti görenin ona cezp olduğu ve o hazrete saygı göstererek övmeye başladığı anlatılıyor. Katı yürekli ve sert biri olan Ali bin Otaş, Resulullah -saa- ehlibeytine düşmanlığı ile biliniyordu ve bu yüzden Mu'temid İmam'a işkence etmek için onu İmam'a gardiyan olarak seçti ve ona yapabildiği kadar İmam'a eziyet etmeyi emretti. O da aynısını yaptı. Fakat İmam'ın davranışı bu katı yürekli adamı bile yoğun şekilde etkiledi.
İmam Otaş'ın gözetiminde hapisteyken gündüzleri oruç tutuyor ve geceleri de ibadet ediyordu. İmam Hasan Askeri'nin sevgi dolu bakışları ve kerem ile lütuf dolu davranışları, Ali bin Otaş'ı çok etkiledi ve onu yaptıklarından pişman etti. Öyle ki büyük bir değişime uğradı ve İmam'a büyük bir saygı duymaya başladı fakat daha önce yaptığı eziyet ve işkence nedeniyle İmam'ın yüzüne bakamıyordu. Otaş Resulullah'ın -saa- ehlibeytine büyük bir marifet ve sevgi ile İmam'dan ayrıldı ve ondan sonra İmam Hasan Askeri'nin -as- yarenleri arasında yer aldı.
Resulullah -saa- ehlibeytinin -as- bariz özelliklerinden biri onların insanların kalplerine hükümet etmesi ve halk arasında derin manevi nüfuzudur. İmamın -as- düşmanları o hazrete husumetlerine rağmen yine de İmam Hasan Askeri'nin fazilet ve erdemliğine itiraf ediyorlar. Nitekim hükümetin vezirlerinden biri şöyle anlatıyor: Samarra'da Hasan bin Ali gibi birini görmedim. Vakar, takva ve büyüklükte halk arasında onun gibi birini bulamadım. Genç olmasına rağmen Haşimoğulları onu aile büyüklerine tercih ediyorlar. Öyle yüce bir konuma sahip ki dost ve düşman onu övüyorlar.
İmam Hasan Askeri'nin -as- en büyük sorumluluklarından biri evladını İmam ve halkın lideri olarak tanıtması ve onun gaybeti için ortam hazırlamaktı. İmam Hasan Askeri -as- bu büyük görev için çeşitli yöntemlere başvurdu ve hz. Velyy-i Asr'ın -as- imameti ve gaybet dönemini, ehlibeyt -as- aşıklarına açıklıyordu. Abbasi hanedanın zorba hükümranları Şia Müslümanların, Kaim ve kurtarıcı olarak bildikleri imamı sabırsızlıkla beklediklerinin farkındaydılar; zira İmam Cafer Sadık -as- yıllar önce huzuruna çıkan bir gruba yaptığı açıklamada, Ümeyye Oğulları ve Abbasi hanedanı hükümranlarının Al-i Muhammed Kaim'i -as- tarafından iktidarlarının zevale uğrayacağını bildiklerinden dolayı, onu öldürmek için kılıçlarını çekeceklerini söylemişti.
Abbasi hükümranları da vaat edilen Mehdi'nin -as- zuhurundan duydukları korku nedeni ile İmam Hasan Askeri -as- ve yarenlerine daha çok baskı uyguluyor ve eziyet ediyorlardı. İmam Hasan Askeri -as- yarenlerinden Ahmet bin İshak'a şöyle buyurmuştu: "Allah Adem'i yarattığından kıyamet gününe kadar, yer yüzüne asla hüccetten boş bırakmamış ve bırakmayacaktır. Allah kendi hüccetinin yer yüzündeki bereketi sayesinde dünya insanlarından belayı def ediyor ve yağmur gönderiyor ve yerin içindeki gizli bereketleri açığa çıkartıyor."
İmam daha sonra o dönemde daha 3 yaşında olan evladını Ahmet bin İshak'a göstererek şöyle buyurdu: O Resulullah'ın adaşıdır ve aynı lakaba sahiptir, yeri adaletle doldurur, tıpkı zulümle dolduğu gibi.
Resulullah'ın -saa- ehlibeyti, Kur'an-i Kerim ve bizzat kendisinin değerli şahsiyeti ardından Müslümanların en büyük manevi sermayesi sayılırlar. Resulullah'ın -saa- pak ehlibeytine duyulan aşk, tıpkı bir nehir gibi Müslümanların kalbinde akmakta ve onların can ve ruhlarını cilalamaktadır. Resulullah'ın ehlibeyti -as- sadece şeriat ve mektebin korunmasında değil, siyasi ve sosyal çalışmalarda da her zaman en önde yer aldılar. Bu büyük insanlar bereketli yaşamları boyunca ahlaki güzellikleri yayarak hak ve adaleti savunmaya çalıştılar.
Bizler de onları izleyebilme umuduyla ilahi erdemlik yolunda adım atmaya çalışıyoruz.