Muhakkık Hillî anısına
Allah dininin yolunda yılmadan ve yorulmadan cihat etmek ve tevhit bayrağını dalgalandırmak, kutsal İslam dininin bütün yiğit ve mutahhar liderlerinin değerli ömürlerini uğruna harcadıkları büyük bir çalışmadır.
Bu çalışmalar onlar tarafından farklı yöntemler fakat bulundukları zaman ve mekana uygun şekilde gerçekleşti. Mutahhar ehlibeytin -as- ardından tevhid bayrağını ayakta tutmak ve yayma çalışmaları sona ermedi ve İslam dünyasının çeşitli noktalarından büyük alimler asırlar boyunca can-ı gönülden bunun için çalıştılar ve sürekli ve amansız çalışmalarla hatta bir gün bile olsa tevhid ve “la ilaha illa Allah” bayrağının yere düşmesine izin vermediler.
Abbasi hanedanının çöküşe yüz tuttuğu dönemde tevhit düşüncesinin yayılmasına çalışan bu büyük insanlar ve alimlerden biri hiç şüphesiz Muhakkık Hillî olarak bilinen Ebulkasım Necmeddin Cafer bin Hasan bin Yahya bin Said Hillî’dir. Kendisi fıkıh alanında derin araştırmalar ve çalışmalar gerçekleştirerek bu dalda seçkin bir maharete ulaştığı için kendisine Muhakkık lakabı verilmiştir; üstelik ilk kez islami ilimlerde Muhakkık değimi yaygınlaştığı için kendisine 1. Muhakkık denildi. Fakat genel anlamda "Muhakkık" denildiğinde mutlak anlamda Muhahhık Hillî kast ediliyor.
Muhakkık Hillî olarak bilinen Ebulkasım Necmeddin Cafer bin Hasan bin Yahya bin Said Hillî hk 602 yılı 18 rebiüssani gününde tarihi Hille kentinde, İslam beldelerinin bir yandan Abbasi hükümranlarının zorbalığı sayesinde facia boyutunda acılar yaşadığı ve diğer yandan Moğolların acımasız ve vahşi saldırılarına maruz kaldığı bir ortamda dünya geldi. Çocukluk yaşlarından itibaren asrının yaygın ilimlerini öğrenmeye başladı. Ana dili olan Arapçayı çok iyi öğrendi ve heyet, matematik, mantık ve kelam ilimlerini gerektiği kadar öğrendi ve sahip olduğu üstün zeka ile tüm bu dallarda gerekli maharete ulaştı. Ardından fıkıh ve usul derslerini babası olan Hasan bin Yayha nezdinde öğrendi ve Hille'nin tanınmış fakihlerinden büyük feyizler aldı.
Muhahhık Hillî bir aracı vasıtası ile Şia mezhebinin büyük fakih ve muhaddislerinden olan Ebul-mekarim İzzeddin Hamza bin Ali bin Zuhre ve Muhammed bin Ahmet bin İdris bin Hüseyin bin Kasım bin İsa Hillî Aceli'nin öğrencisi oldu. Kuzeninin tabiri ile üstat allame Hillî, döneminin fıkıh alanındaki en seçkin şahsiyetiydi ve kısaca "Şerayi' el-İslam" olarak bilinen "Şerayi' el-İslam fi Mesail el-Helal vel-Haram" kitabını telif etmekle, kendisinden sonra günümüze kadar gelen tüm fakihlerin dikkatini bu kitaba çekti ve hepsi de bu kitaba şerh ve tahşiye yazmaya çalıştı.
Allame Hillî, 12 bin helal ve haram meseleyi içeren bu kitapta ilk kez fıkhı, düzenli bir şekilde tedvin etti ve eğer Muhakkık Hillî'nin adı bu kitapta olmasaydı bekli de hiç kimse bu kitabın hicri 7. Asrın başlarında yazıldığına inanmayacaktı. Şimdi de kitabın kaleme alınmasından 8 asır geçmesine rağmen yine de bu kitapta belirtildiği üzere fıkıh meselesinin ibadetler, ticaretler, îkaâtlar, ahkamlar olmak üzere 4 sınıfa ayrılma meselesinin yeni bir mesele sayılıyor ve kimse de bundan daha kapsamlı bir sınıflandırma yapamamıştır.
Muhahhık Hillî usûl ilminde de üstün bilgi ve konuma sahiptir ve kaleme aldığı "Ma'ari el-usûl" kitabı ise Seyid Murtaza'nın ez-Zaree'a ve Şeyh Tusi'nin el-İdde'nin ardından Şii alimlerin usûl alanında yazdığı en kapsamlı eserdir.
Muhahhık Hillî'nin diğer eserlerinden "el-Muhtasır el-Nafi' fi Fıkh el-İmamiyet", "el-Meslek fi usûl el-din",Nehc el-Vusul ila Marifet İlm el-usûl", "Ma'aric el-Ahkam fi Usûl Fıkıh"a değinebiliriz.
İşte bu yüzden Şia mezhebinde Muhakkık Hillî'den sadece döneminin en büyük ve tanınan fakihlerinden biri olarak söz edilmiyor üstelik Şia dünyasının tüm dönemlerinde müçtehitler arasında özel biri itibar ve azamete sahip olduğu biliniyor, öyle ki daha önce de belirttiğimiz gibi fakihler arasında "Muhakkık" kelimesi mutlak ve eşsiz olarak sadece kendisine ithaf ediliyor.
Muhakkık Hillî sahip olduğu zengin zevk, yaratıcı fikir ve geniş bakış açısıyla, Şia mezhebi ve içtihat mektebinin temellerini güçlendirmeye çalıştı ve fıkıh meselesini güçlü delillere dayandırmaya ve boyutlarını genişletmeye çalıştı. İslami fıkıh tarihinde Muhakkık Hillî'yi parlayan bir yıldız gibi yapan ise iki şeydir: biri ardışık kuşaklar için canlı ve ebedi olan, üstelik İslam dünyasının bilginleri ve araştırmacıların asırlar boyunca bu duru ve önemli kaynaklardan yararlandığı emsalsiz araştırma ve telifleridir. İkincisi ise İslam ilminde ve uygulamada kapsamlı ve maharetli olan, her biri kendi döneminde halkın din ve dünyasının liderliğini üstlenen seçkin öğrenciler yetiştirmektir. Anlatılanlara göre Muhakkık Hillî en az 400 seçkin ve mücadeleci müçtehit yetiştirdi, bu konu allame Hillî'den önce emsalsiz bir konuydu.
Muhakkık Hillî, fıkıh ve usûl alanlarında büyük bir hoca olmasına ilaveten, edebiyat alanında da kalem sahibi biri olarak şair olan fakihlerden biriydi. Onun şiirleri ahlaki ve irfani konulara ilaveten hikmet dolu konular içerip, atışma, mektuplaşma ve baba ile arkadaşlarına hitaben yazılmıştır. Muhakkık ayrıca fikri, mantık ve hikmet konularında da önde gelenlerden biriydi. Üstelik aydın ve üstün zekaya sahip olması nedeniyle hiçbir soru konusunda kaşlarını çatmazdı.
Muhakkık Hillî sorulan sorulara, uzun süre düşünüp karşılık bulduğu gibi cevap verirdi. Bu büyük alim sahip olduğu tüm bilgi ve büyüklüğüne rağmen çok mütevazi biriydi, öyle ki öğrencilerinden biri onun methinde bir kaside yazdığı zaman, şiirinde gerçeklerden başka bir şey yazmadığı halde Muhakkık Hillî ona karşı şöyle yazdı: Benim omuzlarıma, zamane erkeklerin bile yaşıyamayacağı hatta dağların bile bu yükten omuz silktikleri böyle ağır bir yük yüklemesi için onu zorlayan ne olduğunu bilmiyorum, hal bu ki onun kardeşleri ve arkadaşlarına karşı müşfik olduğunu biliyorum…
Muhakkık Hillî’yi ahlaki faziletleri ve eserlerine ilaveten, İslam dünyasının diğer alimlerinin görüşleri ve konuşmalarında da aramak gerekiyor, böylece onun Şia tarihindeki parlak rolü ve faziletleri anlaşılır. Allame Hillî’yi dönemin en fakih insani bilen yeğenine ilaveten hicri 14. Asrın şia dünyasının büyük ricallerinden ve muhaddisi onun hakkında şöyle diyor: Şeriat gerçeklerini keşf eden, alimlerin Reisi ve hakimlerin fakihi, fazılların parlayan güneşi, ariflerin dolunayı, adı ve bilgisi Hazra adasının hikayesini anlatandır. O masum imamların -as- ilmi ve Hakk’ın dünyalılara olan hüccetinin varisidir. O tahkik bayrağını dünyalılara göndere çekendir. Muhakkık denildiğinde hedef sadece odur.
Muhakkık Hillî’nin yüksek ders celselerinden, her birinin hayat hikayesinin ricalin kitaplarında geçen 400’den fazla bilge müçtehit mezun oldu. Böyle bir başarı şimdiye kadar kimseye nasip olmamıştır. Allame Hillî, ibn-i Davud Hillî ve Fahr el-Muhakkikıyn onun öğrencilerindendi. Hicri kameri 7. Asrın diğer büyük alimi olan İbn-i Davud Hillî kendi kitabında Muhakkık Hillî hakkında şöyle yazıyor:
Muhakkık Hillî, onun gibi bir hatip olmayan döneminin imam, allame ve tek şahsiyetiydi. O delil ve kanıtlarla hasmını sessiz kalmaya ve huzuya mecbur bırakan kişidir.
Muhakkık Hillî verimli bir ömrün sonunda hicri kameri 676 yılının 13 Cemasiüssani gününde 74 yaşında hayata veda etti. Onun vefatı ardından kent halkı yas tuttu ve cenaze töreni ardından onun na’şını kentin mezarlığında toprağa verdiler. Hille kentinde bulunan Muhakkık Hillî’nin mezarı üzerine büyük bir kubbe inşa edilmiştir. Yıllar boyunca da bazı hizmetçiler nesiller boyunca orada hizmet ettiler.