İslam inkılabının 43. zafer yıl dönümü üzerine - 5
(last modified Tue, 08 Feb 2022 17:07:58 GMT )
Şubat 08, 2022 19:07 Europe/Istanbul

İran İslam inkılabının 43. zafer yıl dönümü dolayısıyla İran’ın bu yıllarda kaydettiği gelişmeleri ve kazanımlarını sizlerle paylaşmak istediğimiz dizi sohbetimizin 5. bölümünde sizlerle birlikteyiz.

İran İslam inkılabının en önemli özellikleri nizamın hem halkçı ve hem dini boyutları olmasıdır. İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei bu özellikten dini demokrasi şeklinde söz ediyor.

Bugünkü sohbetimizde ise dini demokrasinin özelliklerini ve halkın rolünü gözden geçirerek bu durumu bölgedeki bazı ülkelerdeki durumlar karşılaştırmak istiyoruz.

İran İslam inkılabının en temel özelliklerinden biri bu inkılabın halkçı olmasıdır. İran İslam inkılabı halkın dini bir önderi destekleyerek zafere kavuştu ve ardından halkla inkılap arasındaki bağlar ve teamüller aynı şekilde devam etti.

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei inkılabın ikinci adımı belgesinde şöyle diyor:

İran milletinin muhteşem inkılabı yeni çağın en büyük ve en halkçı inkılabıdır.

İran halkı İslam inkılabında bu hareketin gücü ve ilerletme etkeniydi. Bu arada inkılap güçleri arasında tek ortak payda ve vahdet yaratan etken ise din etkeniydi. Doğal olarak bu etken İslam inkılabı zafere kavuştuktan sonra da ülkenin siyasi yapısında aynı rolü ifa etmesi gerekiyordu. İslam inkılabından sonra da halk inkılabın çeşitli meydanlarında etkili ve gerçek bir şekilde hazır bulunarak etkisini sürdürdü ve sürdürüyor.

Bugün bölgede bazı ülkelerin milletleri için seçimler ve siyasi sürece katılım bir hayal ve bir arzu seviyesinden öteye gitmediği bir sırada İran İslam inkılabı zafere kavuştuğu ilk günden itibaren halkın seçim sandıklarının başında oy kullanmasına şahit oldu.

1 Nisan 1979 tarihinde İran halkı sandıkların başına gelerek yüzde 98 İran İslam Cumhuriyeti nizamına evet dedi.

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei bu konuda şöyle diyor:

Demokrasi toplumu, yani halkın tüm sahnelerde boy göstererek karar almasını ve seçim yapmasını ve ülkede hangi nizamın kurulması gerektiğini İmam -ks- referandumu sundu, ki bu da dünyada eşi görülmemiş bir hareketti. Biz hiç bir inkılapta yeni nizamın seçimi halka havale edildiğini ne gördük ne de duyduk. Hükümet, toplumu oluşturan kahir çoğunluğa aittir. Hükümet, halk kitlelerine aittir. İşin başına getirilenler konusunda İmam defalarca yetkililere ve hükümet görevlilerine şöyle buyurmuştu: Halk sizi hapishanelerde çıkardı ve ülke yönetiminin başına getirdi.

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei inkılabın ikinci adımı belgesinde de şöyle diyor:

İslam inkılabı halkın siyasi görüşünü ve uluslararası meselelere bakışını şaşırtıcı bir şekilde geliştirdi. Başta ABD olmak üzere batının cinayetleri, Filistin meselesi ve bu millete dayatılan tarihi zulüm, savaş çığırtkanlığı, zorba devletlerin milletlerin işlerine müdahaleleri ve rezillikleri ve benzeri uluslararası meselelerin siyasi yorumu ve idraki bir köşeye çekilmiş ve kendilerine aydın adı veren kesimin tekelinden çıktı. Böylece aydınlık ülke genelinde ve yaşamın tüm alanlarına yayıldı ve şimdi bu tür meseleler hatta ergenler ve çocuklar için anlaşılır hale geldi.

Dini demokrasi, İslami İran’ın siyasi nizamının hem halkçı ve hem dini boyutlara eş zamanlı özen gösterdiği bir anlayıştır.

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei bu konuda şöyle diyor:

Hükümetin halkçı olması, halka hükümette yer vermek anlamına gelir. İslami hükümetin temeli halka hizmet etmektir. Hükümet için önemli olan şey, halkın çıkarlarıdır.

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei’ye göre halkın hükümette rol ifa etmesi, hakimiyetin halkçı temelini oluşturur. Ayetullah Hamanei hükümetin dini olması konusunda da şöyle diyor:

Halkı Allah’a inanan bir toplumda hükümeti de bu inanca uygun olmalıdır; yani İslam hükümeti, İslami şeriat, dini ahkam ve öğretiler halkın yaşamına hakim olmalı ve bunları toplumda uygulamak için fakih ve adil olmak gibi iki temel ve bariz sıfata sahip olanlar daha uygun ve daha şayeste olduğu kesindir.

Genelde dini demokrasinin bazı özel özellikleri söz konusudur. Bu özellikleri İmam Humeyni -ks- ve İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei açısından şöyle sıralayabiliriz:

  1. Diktatörlüğe ve istibdada karşı olmak: İmam Humeyni -ks- demokrasi diktatörlüğün hakimiyetinde gerçekleşmesi mümkün olmadığını belirterek şöyle diyor: Demokrasi şah rejimi ile tezat içindedir.
  2. Özgürlüğü güvence altına almak ve korumak: İmam Humeyni’ye -ks- göre hiç bir inanç İslam kadar özgürlükten yana değildir. İmam’a göre özgürlüğün sınırı, insanların doğru yoldan sapmaları ve nizam düşmanları ile iş birliği yapmalarıdır. Bir başka ifade ile ideal demokrasi inanç ve ifade özgürlüğü kamuoyunu saptırmayacak ve nizam düşmanları tarafından kötüye kullanılmayacak yere kadar tanınmalı ve güvence altına alınmalıdır.
  3. Halkın katılımı: Dini demokraside esas ilke Allah tealanın varlık aleminin hakimi olduğu ve insanları da kendi kaderini seçme iradesine sahip olmasıdır. Buna göre ülkenin işleri de böyle bir nizamda halkın oyları temelinde yönetilir.
  4. Yasaların ekseninde olmak: Dini demokrasinin en önemli özelliklerinden biri yasaların ekseninde olmasıdır. İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei’ye göre ülkülere ve hedeflere kanun ve adaletle ulaşmak mümkündür. Buna göre toplumun tüm kesimleri yasalara karşı eşit olduğu gibi İslami vatanın kaynaklarından yararlanmakta da eşit haklara sahiptir.
  5. Yöneticilerin şayesteliği: Dini demokraside yöneticiler ve yetkililer en adil, en bilge ve en tedbirli kişilerin arasından seçilmelidir.
  6. Halkın maddi manevi gelişmelerine eş zamanlı özen göstermek: Dini demokrasi temeline dayanan bir toplumda hükümet, halkın maddi ve manevi gelişmelerini eş zamanlı gözetlemelidir. Bu önemli ilke dini demokrasiyi Batılı örneklerinden farklı kılan en temel ilkelerden biridir.

İran halkı İslam Cumhuriyeti nizamında çeşitli siyasi, sosyal, kültürel ve iktisadi alanlarda her zaman sahnededir. Seçimler, İran halkının her zaman geniş çapta katıldığı güzel sahnelerden biridir. İran halkı hemen hemen her iki yılda bir İslami Şura Meclisi, cumhurbaşkanlığı, bilgeler meclisi, kent ve köy konseyleri seçimlerine geniş çapta katılır. Oysa bölgede birçok ülkede ne seçimin ne de halkın siyasi katılımının bir anlamı vardır.

Saddam rejiminin dayattığı sekiz yıllık savaş, İran İslam inkılabı zafere kavuştuğu ilk yıllarda İran’ın karşı karşıya kaldığı en büyük sıkıntılardan biriydi. Ancak bu savaş yetkililer ve halk tarafından en iyi şekilde yönetildi ve binlerce kişi ilahi iman ve aşkla hakla batılın savaştığı cephelere katılarak canı pahasına İslami İran’ın topraklarını savundu ve saldırgan Baas ordusunu İran sınırlarının ötesine püskürtmeyi başardı.

İran milleti Amerika terör devletinin azami baskı politikasına karşı direnmekle beraber nükleer haklarını da savunarak bunun bu milletin en kesin hakkı olduğunu ortaya koydu.

Nükleer mesele ve düşmanların barışçıl nükleer programına muhalefet etmesi İslami İran nizamının karşı karşıya kaldığı bir başka sorundu; ancak yetkililer halkın desteklerine dayanarak düşman tehditlerine karşı direndi. İran halkı ülkenin Fordo, Natanz ve Buşehr gibi nükleer tesislerinin çevresinde insan zinciri oluşturarak bu teknolojiye desteklerini ortaya koydu.

İran halkı koronavirüs salgını gibi sosyal meselelerde de başarılı bir sınav verdi. İran halkı kovid-19 hastalığından etkilenen insanlara destek için düzenledikleri yardım kampanyaları hakikaten göz kamaştıran takdire şayan bir hareketti. Yine bu halkın deprem ve sel gibi felaketlerde de afetzede vatandaşların yardımına koşması takdire şayan durumlardan bazılarıdır.

İran halkının geniş çapta katılımda bulunduğu alanların çokluğunu göz önünde bulunduran İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei inkılabın ikinci adımı belgesinde şöyle diyor:

İslam inkılabı halkın seçimleri, iç fitnelerle mücadele meydanları, milli sahneler ve istikbarla mücadele gibi meydanlarda katılımını doruk noktasına ulaştırdı ve inkılaptan önce başlayan yardımlaşma ve hayır faaliyetlerini göz kamaştıracak boyutta arttırdı. İnkılaptan sonra halk doğal afetlerde yardım ulaştırma gibi durumlara büyük bir şevkle katılıyor.

İran halkı çeşitli alanlarda yoğun katılımlarını sürdürürken, bölgenin bazı ülkelerinde halk yöneticilerine asla güvenmiyor ve halkla yöneticilerin arasında büyük mesafe bulunuyor. Örneğin S. Arabistan’da kadınlar ancak son yıllarda araç kullanma hakkına kauşurken, hâlâ siyasi haklarından mahrum oldukları anlaşılıyor. S. Arabistan’da geçenlerde ilk kez kent konseyleri seçimleri düzenlendi, ki bu seçimler bile tamamen kontrollü bir şekilde yapıldı. Yine BAE gibi ülkelerde halkın katılımı esas itibarı ile anlam taşımıyor. Bahreyn’de seçimler önceden planlanmış bir şekilde düzenleniyor. Bu ülkelerde halkla yöneticilerin arasındaki sürtüşme çok fazladır, ancak halkın itirazları sürekli bastırılıyor.