İmam Hüseyin as'ın kıyamının özü ve felsefesi
Hicri Kameri 60 yılının Receb ayının 27'si idi. İmam Hüseyin (a.s) ailesiyle birlikte Mekke'ye giderken kardeşi "Muhammed bin Hanefiyye" için bir vasiyet yazmak için aniden bir kalem ve kağıt istediler.
Bu vasiyetin bir bölümünde şöyle belirtilmektedir:
"Bu, Hüseyin bin Ali'nin yazıp kardeşi Muhammed bin Hanefiyye'ye bıraktığı vasiyettir. Ben Hüseyin olarak yegane Allah'tan başka ilah olmadığına şehadet getiririm ve O'nun birliğine şehadet ederim. Şehadet ederim ki, Muhammed (s.a.a) Allah'ın kulu ve Allah'ın Resulü idi ve Allah tarafından gönderildi. Cennetin ve cehennemin hak olduğuna ve kıyametin kopacağına ve bunda hiçbir şüphe olmadığına şehadet getiririm ve Allah'ın bütün ölüleri dirilteceğine şehadet ederim."
Ardından İmam Hüseyin (a.s) bu vasiyeti yazmaktan güttüğü amacı şöyle ifade etti:" Mademki şimdi yolculuktayım [ve Mekke'ye gidiyorum] Allah şahidim olsun ve şunu başkaları da bilsin: Ben hırs, zevk, şiddet ve baskı için kıyam etmiyorum, fakat atalarımın ümmetini ıslah etmek istiyorum. Yolsuzluğa giden ümmetimizi düzeltmek istiyoruz. İyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak, dedemin ve babamın yolunda ilerlemek istiyorum."
İmam Hüseyin'in hareketinin felsefesini ve hedeflerini anlamak için en iyi ve en güvenilir belge, bu konudaki kendi sözleri veya diğer imamların aydınlatıcı sözleridir. İmam Hüseyin'in (a.s.) hutbeleri, ifadeleri, mektupları ve vasiyeti, Aşura kıyamının amaç ve motivasyonlarını ortaya koymakta ve iyiliği emretme, kötülükten sakındırma ve İslam dinini ıslah ve ihya etmenin asıl amaç olduğunu göstermektedir.
Hz. Hüseyin (as)'ı Kerbela'ya getiren, sahih ve öz Muhammedi İslam'ın ihyası ve bidatleri ve saptırmaları temizlemekti. Zaten Yezid'in kendisi tüm sapmaların ve sapkınlıkların vücut bulmuş haliydi. Muaviye, zekasıyla dindar bir görünüm gösterebilse ve kitleleri aldatabilse de, Yezid dine görünüşte bile bağlı kalamadı. Sarhoşluğu, fitne ve ahlaksızlığının ünü her yere ulaşmıştı. Hatta babasının ısrarı üzerine gittiği farz haccına, Allah Resulü'nün Medine'deki mezarına yaptığı ziyaretinde, şarap içme toplantısına bile katılmıştı ve sürekli sarhoştu. Muaviye, Yezid'i büyüklerin önünde dinin görüntüsüne göre hareket ettirmeye ve kendisine bir itibar kazanmaya çalıştığında, Yezid hala kendi yolunu gidiyordu. Bu nedenle ihtiyarlar ve devlet adamları, Yezid'in halife olmasına baştan beri karşı çıktılar, ancak Muaviye korkusuyla Yezid'in halifeliğini kabul ettiler.
İmam Hüseyin (a.s), Muaviye ve ardından Yezid döneminde İslam ümmetinin sapmalarının derinliğini gözlemlemiş ve araştırmış ve şu sonuca varmıştır: İslam toplumunun dini ve siyasi temelleri ile Hilafet sistemine nüfuz etmiş sapmalar, artık konuşmalar ve hutbelerle çözülemez aşamaya gelmiştir. " İslam milletinin durumunun iyileştirilmesi ve kurtarılmasının tek yolunun, tüm hür insanları etkileyecek derin bir hareket olduğunu vurguladılar.
Emeviler döneminde, Allah'ın Kitabı'na, Helal ve Haram'a muhalefet, Allah'ı terk etme, fitne, zulüm, adaletsizlik ve güvensizlik, hazinenin yağmalanması ve diğer sorunlar doruğa ulaşmıştı. İmam Hüseyin'in (a.s) İslam toplumunda kötülüğün yayılmasına göz yumması mümkün değildi ve bu yüzden de bu süreçle mücadele etmekten kendisini sorumlu tuttu. Bu nedenle fazilet güneşi ve hayır ekseni olan Ehlibeyt İmamı , atalarının dinini yeniden ihya için mevcut karanlık ve fitne dalgasına karşı dimdik ayakta durmuşlardır. İmam Hüseyin (as)'ın ihya etmeye çalıştığı şey, Allah'ın kitabına ve Peygamberimiz (saa)'in sünnetine uymaktı. İmam Hüseyin as hakikatin tecellilerini ve alametlerini diriltmek istedi. Kalpleri uyandırarak uyuyan zihinleri düşünmeye sevk etti. Müslümanlar için güvenlik yaratmak ve adaleti sağlamak da İmam Hüseyin as'ın kıyamının diğer hedefleriydi.
Bu sebeple İmam Hüseyin'in (a.s.) ziyaret duasında şöyle buyrulur: "Şehadet ederim ki sen [Hüseyin bin Ali] helâl olanı helal, haram olanı haram kıldın. Namaz kıldırdın; ve zekat verdirdin; sen iyiliği emrettin, kötülüğü yasakladın; sen (Müslümanları) güzel öğüt ve nasihatlerle iyilik yoluna çağırdın..Adaleti ve ılımlılığı emrettin. (Müslümanları) bu ikisine davet ettiğine şehadet ederim."
İmam Hüseyin'in (a.s.) büyük endişe ve kaygılarından bir diğeri de, din büyükleri ve alimlerinin ihmali ve Emevilerin sapmalarına karşı sessiz kalmalarıydı. Nitekim onların susmaları, inzivaya çekilmeleri, iyiliği terk etmeleri ve kötülüklerden sakınmaya çağırmamaları dinî ve ahlâkî sapmaların yayılmasına neden olmuş ve Resûlullah (s.a.a.)'in dinine ciddi şekilde zarar vermişti. Hüseyin bin Ali (a.s) büyük inkar ve sapkınlık seline karşı tek başına ayakta kalmaya ve şehit olmaya zorlanmayacaktı.
Bu sebeple İmam Hüseyin'in (a.s) Mekke'den Kûfe'ye hareket etmeden önce İslam bölgelerinin âlimleri ve seçkinleri arasında, güçlü ve anlamlı bir hutbe ile, alimlere ağır ve ciddi bir görev düştüğünü hatırlattı. İmam Hüseyin as şehirlerin ileri gelenleri arasında Müslümanların din ve inançlarını savunarak, Emevilerin cinayetlerine karşı sessiz kalmalarının sonuçlarını hatırlattı ve onları uyardı. İmam Hüseyin (a.s) bu hutbesinde, Emevi hükümdarlarının din karşıtı politikalarına karşı alimlerin ve büyüklerin susmasını tenkit etmiş, onlarla her türlü işbirliği ve uzlaşmayı affedilmez bir günah olarak görmüştür.
İmam Hüseyin as hilafetin baskıcı yönetim sistemine karşı eylem ve faaliyetlerinin amacını şöyle açıkladı: "Allah'ım, yönetimde rekabet ve üstünlük nedeniyle bunu yapmadığımızı biliyorsun. Dininin emarelerini göstermek için bunları yaptığımızı bilirsin. Mazlum kullarının esenlik içinde olmalarını, farz, örf ve âdetlerinize riayet edilmesini istediğimizi biliyorsun. "
Öte yandan, halkın dini ihmali ve Emevi hükümetinin sapkınlıklarına ve inatçılığına karşı ilgisizliği İmam'ın kalbini incitti. İmam Hüseyin'in (a.s) diriltmeye çalıştığı asil şeylerden biri de, akılların uyanması ve Müslüman ümmete içgörü kazandırılmasıydı. Akıllar uyanırsa, hakkı anlayacak, batılı tanıyacaktı; Akılların uyanışı insanın doğru bilgisine, doğru bilgi de insanın doğru yola girmesine yol açar. Sapkınlık ve batıl inançların artık kabul edilmediği ve tutku ve şehvetin dizginlerinin akıl tarafından ele geçirildiği sırada insan da ister istemez uyanır. Sağduyu, insanı Allah'tan başkasına kulluk etmekten men eder, onu Allah'a ve ilahi peygamberlere itaat etmeye çağırır ve insanın kurtuluş noktası da budur.
İmam Hüseyin (a.s), Yezid'in yozlaşmış hükümetine karşı şehadete dek dimdik durarak, her yalanı, her haksız sözü ve her değersiz davranışı kabul eden ve hak ile batılın ayrımını kaybetmiş uyuyan zihinleri uyandırmayı amaçladı. İmam Hüseyin as ve yarenleri şehadetiyle ve canını feda etmesiyle insanlık tarihinin en büyük iyiliğe çağırma ve kötülükten sakındırma örneğini göstermiştir. Bu hususta İmam Hüseyin'in (a.s) Erbain duasında çok anlamlı bir cümle vardır: "Ey Allah'ım! Hüseyin bin Ali, kullarını cehaletten ve şaşkınlıktan kurtarmak için senin yolunda canını ve kanını verdi."