Batı'nın İran'a karşı yaygın medya savaşının başarısızlığı
(last modified Tue, 25 Oct 2022 05:12:09 GMT )
Ekim 25, 2022 08:12 Europe/Istanbul
  • Batı'nın İran'a karşı yaygın medya savaşının başarısızlığı

Bugün başta Amerika olmak üzere Batılı hükümetlerin dünyadaki gayrimeşru çıkarlarını güvence altına almak ve hatta hükümetleri devirmek için kullandıkları en önemli araçlardan biri kitle iletişim araçlarıdır.

Renkli devrimler Amerika'ya karşı olan hükümetleri devirmek için medya gücünün suiistimal edildiği örneklerden biridir. Bu yüzden Amerika ve Siyonist işgalci rejimin siyasetlerine karşı olan ve işgal ile mandacılık altında olan milletlerin destekçisi olan İran İslam Cumhuriyeti, batılı medyanın en önemli hedefi haline gelerek devrilmek veya en azından zayıflatılmak isteniyor. Gerçi İslam inkılabı 1979 yılında zafere kavuştuğu ilk günden itibaren İslam Cumhuriyeti ve İran halkı karşı büyük bir karalama kampanyası ve propagandaya maruz kaldı. Fakat son 15 yılda bu çalışmalar daha koordineli ve yoğun bir şekilde gerçekleşiyor.

İranlıların yaşam tarzını ve dini inançlarını değiştirmeye ilaveten ülke durumunu karanlık ve umutsuz göstermek için Farsça yayın yapan en az 360 TV kanalı çalışıyor. Bu kanallar sanal ortamda da faaliyet yapıp programlarını internet üzerinden sunuyorlar. Hatta internette İran'a karşı metin, fotoğraf, ses ve film gibi çeşitli yöntemlerle geniş çaplı propagandalar yapılıyor. Dünyada bir ülkeye karşı bu denli geniş çapta karalama kampanyasının olmadığı açıkça söylenebilir. Geçen yıllarda İran'da yaşanan en ufak olay ve huzursuzluk sırasında İran İslam Cumhuriyeti karşıtı Farsça TV kanalları, o konu üzerine geniş çapta karalama kampanyaları yürüterek, bazen ekonomi ve sendikal itirazlarını büyük göstererek, onları saptırmaya, tüm ülkelerde benzeri yapılan bu mitingleri kendi gayrı meşru çıkarları bağlamında kullanmaya çalıştılar.

16 Eylül tarihinde Mehsa Emini adında genç bir kızın polis gözetiminde vefatı, İran halkını derinden üzdü. Sadece bir kaç saat sonra yabancı ülkelerden yayın yapan Farsça kanallar, hiçbir delil ve kanıt sunmadan genç kızın ölümünü, polis güçlerinin kendisine karşı şiddeti sonucu olduğunu iddia ettiler. Bu habere inanan halkın bazı kesimleri bir kaç kentte gösteri düzenlediler. Gerçi polis güçlerinin kamera kayıtları ve de uzman doktorlar ve adli tıp raporu sonucu bayan Mehsa Emini'nin ölümünün süreğen hastalığı nedeni ile olduğu, kendisine hiçbir şiddet uygulanmadığı ispatlandı. Fakat muhalif medya bu gerçekleri dikkate almadan kendi görevlerini yapmaya, yani gerçekleri gizlemeye, yalan yaymaya ve İran'ı kaosa sürüklemeye çalıştılar. Sadece bir vatandaşın vefatı bahanesi ile başlayan bu benzersiz propaganda saldırısında, çeşitli medya kuruluşları İslam Cumhuriyeti nizamını devirmek ve hatta bazen de İran'ı parçalama bağlamında tamamen koordineli bir şekilde çalışarak birbirlerini destekliyorlardı.

Bu arada İngiliz hükümetine bağlı BBC, Arabistan bütçesi ile çalışan Iran International ve yine İngiltere'den yayınlanan Manoto kanalları İran'a karşı yoğun provokatif girişimlerde bulundular. Bu süre zarfında medyanın tarafsızlık ilkesini tamamen göz ardı eden söz konusu medya kuruluşları tüm olanakları ile İran'a karşı karalama kampanyalarına devam ettiler. Onlar İran'daki gösterilerden yanlış ve abartılı görüntüler yayınlayarak, İran'ın huzursuz olduğunu göstermeye ilaveten halkı da sokak gösterilerine katılmaya teşvik etiler.

Gösterilen binlerce fotoğraf ve film ise bir çoklarının tekrar ve bazen de diğer ülkelerde geçen yıllarda yaşanan olaylar olduğunu gösterdi. Bu psikolojik savaş sanal dünyada, bu medyada var olan diğer olanaklar ve aynı yöntemlerle daha da yoğun şekilde izlenerek devam ediyor. Bu medyada var olan başıboşluk ve sorumluluktan kaçma imkanı nedeni ile İran İslam cumhuriyetine karşı yalan ve söylentilerin çapı, şiddet ve tahrik içerek sahte film ve görüntüler daha yaygın şekilde yayınlandı.

İran'a karşı üretilen tweetlerin, yorumların, sahte kişisel hesapların ve içeriklerin başlangıcının izlenmesi, bunların İsrail rejimi ve Suudi Arabistan'da İran'a yönelik siber faaliyetler için kurulan merkezlerde ve ayrıca Arnavutluk'ta bulunan Halkın Mücahitleri terör örgütünün üslerinde hazırlandıklarını gösteriyor. Örneğin bir süre önce Amerikan CNN haber kanalı bir itirafta bulunarak yapılan incelemelerin Mehsa Emini heştegi ile 52 milyon tweet atıldığını, fakat uzmanların incelemeleri söz konusu tweetlerden bazıları, kampanyaların manipüle edildiğini gösterdiğini, belki de robotların söz konusu olabileceğini belirterek, gösteriler ile ilgili heştegleri tweet yapanların büyük kesiminin, itirazların başlamasından itibaren yeni hesaplarla yapıldığını ifade etti.

Mehsa Emini'nin ölümü bahane edilerek İran'a yönelik propaganda saldırısı ve ardından İran İslam Cumhuriyeti'ne yönelik kadın haklarını ihlal suçlamaları, İslam inkılabı zaferi ardından bir çok belgeye göre İranlı kadınlar, eğitim, sağlık, sosyal faaliyetler, sivil özgürlükler ve insan onuru dahil olmak üzere çeşitli alanlarda önemli ölçüde gelişme kaydetmiştir. Aynı medya ise batıda ve özellikle Amerika'da bir çok kadının polis tarafından öldürüldüğünü göz ardı ediyorlar.

İran’ın Kürt vatandaşlarından olan bayan Mehsa Emini’nin ölümünden birkaç gün önce yine şirret bir erkek tarafından tacize uğrayan bir başka Kürt kadın kendini camdan atarak intihar etti. Fakat yine de kadın haklarını savunduklarını iddia eden medya grubu bu konu hakkında hiçbir tepki ve hassasiyet göstermedi. Bu arada Afganistan’da yaklaşık 25 kız öğrencisi bir terör saldırı sonucu öldürüldü ve yine farsça yayın yapan medya bu konuda da duyarsız kaldı ve onlar sadece İran’daki olaylar üzerine odaklandılar. Bu çelişkili tutumlar, söz konusu medya için kadın haklarını savunmanın, İslam Cumhuriyeti nizamına karşı mücadeleden bir bahaneden başka bir şey olmadığını gösteriyor.

Mehsa Emini’nin ölümünden birkaç gün sonra yabancı medyanın bu bahane ile İran’da kaos ve huzursuzluk yaratmaya ve hatta ülkeyi parçalama hedefinde oldukları anlaşılınca, gösterilere katılan az sayıdaki insanlar da fitneyi anlayarak itirazlara devam etmediler. Fakat söz konusu medya yine İslam Cumhuriyeti imajını zedelemek ve halkı itiraza devam etmeye teşvik için TV ve sanal ortamda bir çok sahte haber, görüntü ve film yayınladılar. Onların hilelerinden biri, bazıları hayatta olan veya başka mekanlarda intihar eden veya hastalık nedeni ile hayatlarını kaybeden birkaç kızın öldürüldüğü haberini yayınlamaktı. Bu arada halk ise bu sahte haberlere hiç ilgi göstermedi.

İran'da yaşanan gerçek, önceden eğitilmiş, son derece şiddetli ve saldırgan bazı kişilerin dağınık ve küçük ayaklanmalara öncülük etmesi ve kamu ve kişisel mallara fazla zarar vermesiydi. Soğuk silaha ilaveten onlardan bazılarının ateşli silahları da vardı. Fakat yabancı medya ve sanal ortam onların gruplarını daha büyük ve daha kapsamlı, eylemlerini ise gördükleri şiddete karşılık yapıldığını yansıtmaya çalıştı. Halbuki İran polisi isyancılara karşı çok toleranslı davranıyor ve sadece başkalarının can ve malını tehdit ederken harekete geçti. İslam inkılabı rehberi Ayetullah Seyyid Ali Hamenei de yaşanan olaylarla ilgili tutumunda, polis güçlerini takdir edip halkın bu komployu etkisizleştirmedeki rolünün önemli olduğunu belirterek, “Elbette halk bu olayda da diğer olaylarda olduğu gibi tamamen güçlü ortaya çıktı; her zamanki gibi, eskiden olduğu gibi, gelecekte de aynen böyle olacaktır” buyurdu.