İslam inkılabı, gelişen ve istikrarlı
(last modified Wed, 08 Feb 2023 10:40:19 GMT )
Şubat 08, 2023 12:40 Europe/Istanbul
  • İslam inkılabı, gelişen ve istikrarlı

Şubat 1979'da “İslami” eki ile gerçekleşen inkılap, 20. yüzyılın büyük olayı olarak adlandırıldı zira İran'daki köklü ve kapsamlı dönüşümün yanı sıra birçok küresel yankı uyandırması ve kazanımları olurken özellikle siyaset ve toplum ve insan yaşamının idaresinde dini düşünceyi ihya etmekle, kesin olarak tanıtılan bir çok teori ve ilkeye meydan okudu.

İslam inkılabı, yeni bir nizamın kurulması ve tespiti için zaferden sonra kendi hükümet yapısının temellerini attı. Bu yolda ise ne batı ve liberalist  modelleri temel aldı ve ne de doğu ve sosyalist yapıları.

İslam Cumhuriyeti, tüm hükümet kurumlarını ve toplumun ve siyasetin tüm yönlerini İslami öğretilere uygun olarak tanımladı ve izledi. Bu şartlarda, başta Amerika ve eski Sovyetler Birliği olmak üzere büyük ve zorba güçler, aralarındaki tüm ihtilaflar ve çelişkilere rağmen İslam inkılabını bastırmak için bir görüş birliğine vardılar ve buna ilaveten onu yok etmek için uluslararası toplumlarda ellerinden geleni yaptılar. Bu işbirliğinin en bariz örneği, kutsal savunma dönemi ve Saddam rejiminin İran’a saldırdığı dönemde göründü.

 

Fakat batı ve doğu şeytanların tüm komploları ve entrikaları kendilerine dönerek suya düştü. Sovyetler Birliği dağıldı ve batı uygarlığın dağıma konusu ise batıda yaygın sosyal konulardan biri halinde konuşuluyor. Bir düşünürün belirttiğine göre, “Batı içeriden çürüyecek ve kendi içine yıkılacaktır ve ateşlerle çevrili bir akrep gibi kendini sokacaktır.”

 

Bunun tersine uzmanlar, İslam cumhuriyetinin diğer ekollere karşı iktidar içinde gelişmeye devam edeceğini savunuyorlar. Görünüşe göre yüce Allah’ın Fatır suresinin 43. Ayetinde verdiği vaat, gerçekleşiyor. اسْتِکْبَارًا فِی الْأَرْضِ  وَمَکْرَ السَّیِّئِ ۚ وَلَا یَحِیقُ الْمَکْرُ السَّیِّئُ إِلَّا بِأَهْله Yeryüzünde büyüklük taslamak ve kötü tuzak kurmak için (böyle davranıyorlardı). Oysa kötü tuzak, ancak sahibini kuşatır. Onlar ancak öncekilere uygulanan kanunu bekliyorlar.

İslam inkılabının özelliği, İslam, rehberlik ve halk olan 3 temel üzerine kurulmasıdır. İslam ve İslami hükümetin kurulması, halkın mücadele meydanındaki bilinçli varlığı ve hareketin başlıca hedefiydi ve bu iman ve dini inançlar halkın tüm zorluklara ve sorunlara karşı direnişinin başlıca sebebiydi. İran halkının İslam dinine bağlılığı, tüm hapis, işkence ve sürgünlere rağmen hem Pehlevi rejimi ile mücadele döneminde ve hem de inkılabın zaferi ardından ve kutsal savunma döneminde mucizeler yarattı.  

İslam inkılabının büyük önderi İmam Humeyni -ra- her zaman kendi konuşmalarında inkılabın İslami ve mektebi mahiyetine vurgu yapıyor ve düşmanların İslam’dan korkmaları ve düşmanlık sebeplerinin ise İslam’ın halkları hareketlendirmesinden olduğunu belirtiyordu. İmam Humeyni -ra- şöyle buyururdu: Bunlar İslam’dan korkuyorlar, benden ve senden korkmuyorlar. Bunlar İslam’dan korkuyorlar, gençlerimizin top ve tanklara, her şeye ve tüm güçlere galip getiren ise İslam’dı.”

İmam Humeyni’nin ardından onun halefi, Ayetullah Hamanei de İslam dininin düşman karşıtlığı ve hareketlendirme gücünü defalarca vurgularken, küresel istikbar ve emperyalizmin İslam inkılabı ile karşı karşıya gelme sebebini ise onun dini ve İslami mahiyeti olduğuna işaretle, “Küresel istikbarın İslami İran  ile karşı karşıya gelmesinin hedefi sadece İslam’dır, o kadar ve başka hiçbir mesele yok.” diyor.

Bu bağlamda İslam ve İslam İnkılabına karşı propaganda saldırıları tasarlanarak gerçekleşti. İslam İnkılabı düşmanlarının en geniş çaplı siyasetlerinden biri İranlılara dini hükümetin şiddet içermesini empoze etmesidir.

Onlar İslam inkılabı zaferinden sonraki yıllar boyunca kendi medya aracılığı ile İranlı muhataplarına din ve mezhebi inançların her birey ve Allah arasında kişisel bir mesele olduğu ve sosyal ve siyasi meselelerden ayrı olduğunu dayatmaya çalıştılar, ayrıca bu düşünceyi yaymak için İslam dini ile çelişen liberalizmi yaymak, mubah saymak ve ahlaki özgürlükler gibi çeşitli yolları kullandılar. Onlar hatta “İran, İranlılar için” gibi nasyonalist bir düşünceyi, inkılabın dini mahiyetine karşı milliyetçiliğe asalet kazandırmaya çalıştılar.

İslam karşıtı en son eylemde yine istikbar güçlerinin İslam’a duyduğu öfkeye, kutsallıklara saygısızlık ve Kur'an-ı Kerim’in yakılması ile şahit oluyoruz. Danimarka’nın aşırı sağcı parti lideri Rasmus Paludan Kur'an-ı Kerim’i yakıyor ve sözde uygar batı ülkelerinden bazıları ve İsveç hükümeti de ifade özgürlüğü bahanesi ile onu ve İslam düşmanı olan diğerlerini destekliyor. Fakat bu düşmanlık da muhataplarda gerçek İslam’ın tanınması ve ardından bu ilahi dine yönelmeyi daha da arttırıyor.

İslam İnkılabı zaferinin ardından geçen yıllarda, dini hükümetin lider rolünde olan Veliye Fakih de her zaman düşmanın keskin silahının ucunda oldu. Kesin tutumların sergilenmesi ve önlemlerin alınması, komplolara karşı uzlaşmaması ve düşmanı tanıması, İslam İnkılabı rehberinin en seçkin özellikleridir, böylece mücadelenin en zor döneminde düşmanı tanıtmak ve onlarla mücadele yolunu belirlemekte en fazla rolü oynadı. Nitekim Amerikan basınından USA TODAY, American Enterprise Düşünce Kuruluşundan naklen “Amerika’nın en büyük sorunu, Ayetullah Hamenei” başlığındaki makalede şöyle yazdı: Amerika’nın İran’daki en büyük sorunu, yol haritasını bilen ve halkın ona güvenle birlikte inanan, Hamanei adında süper bir rakibi olmasıdır.

Düşmanlar İslami nizamda rehberlik ve Veliye Fakih’e zarar vermek için bir çok plan tasarladılar. En büyükleri de Veliye Fakih ile demokrasinin çeliştiğini empoze etmekti, hem de batı tarzındaki demokrasinin en iyi hükümet örneği olarak tanıtmakla. Bu saldırıların bir örneği, İran’da son kargaşalarda, İran İslam inkılabı rehberinin diktatör olduğu sloganı ve kendisine sürekli ve açık şekilde hakaret edilmesidir. Batı medyası, ülke içindeki unsurları ile bu konuyu yaymaya çalışmalarına rağmen, bir dönem cumhurbaşkanlık seçimlerinde Ayetullah Hamanei, “Bazıları bana geldiler ve seçilen kişiyi tanıdıkları için onun mazbatasını imzalamamı istediler. Ben asla böyle bir şey yapmam dedim. Eğer ben imzalamasam sanki ona oy veren 24 milyon kişinin ağzına indirip onlara bu kişiye oy vermekle hata yaptınız demiş gibi olurum. Ben bu işi yapmam.” demişti. Rehberin ve halkın basiret ve direnişi bu bağlamda dış düşmanların tüm komploları ve saldırılarını etkisizleştirirken iç sorunlara katlanmayı da kolaylaştırdı. Sonuçta düşmanlar başarısız kalırken Müslüman ve mustazaf halkla ise daha umutlandılar.

Tarihi tecrübeler halkın siyaset sahnesindeki varlığının ve İslam ve dini öğretileri bilinçli olarak kabul etmesinin, dini hükümetin kurulmasındaki önemli eksenlerden biri olduğunu ispatlamıştır. Nitekim İslam tarihinde Resulullah’ın -saa- ardından mükemmel ve ilahi bir insanın somut varlığı olan hz. Ali -as- sadece halkın coşkulu talebi ve kendisi ile biat etmeleri ardından hükümeti kabul ederek ilahi ahkamı gerçekleştirmeyi kabul etti. İslami kültürde İslami hükümetin şekillenmesinde halkın önemli rolü vardır. Bu yüzden İslam Cumhuriyeti de halkçılık üzerine kurulmuştur. Günümüzde İran İslam Cumhuriyeti nizamının gücü ve iktidarı, halkın çeşitli alanlardaki fedakarca ve özverili varlığına borçludur. Dini hükümetin tüm boyutlardaki izzet, özgüven ve bağımsızlığı ise halkın coşkulu ve motive çabaları ve desteği ile güvenceye alınır.

Tabi ki hakimiyet ile bağlantı halkaları zayıflatmak, düşmanların planlarının başında yer alıyor. İran halkı arasında vahdeti yok etmek için halk ve kavimler arasında ihtilaf oluşturmak, dini değerler ve inançlara kültürel saldırı, kültürü değiştirerek yerine batı kültürünün inançlarını yerleştirmek ise İslam inkılabı düşmanlarının başından beri izledikleri yoldur. İslam nizamına karşı inkılap düşmanlarının en etkili silahı, psikolojik savaşla halkın iradesini, azmini ve özgüvenini yıldırmak ve kırmaktır, böylece en az direnişle nizamın ulusal çıkarlarına sulta ve galebe ortamı hazırlanır.

Son aylarda İran’da yaşanan olaylarda düşmanlar, etnik, dini, mezhebi saikleri kışkırtmak, kapsamlı propaganda ve bazı iç unsurları da kendilerine katmak gibi faktörlerden yararlandılar. Fakat düşmanların bu çalışmaları da sonuçsuz kaldı. İslam inkılabı rehberi Ayetullah Hamanei’nin tabiri ile “Düşmanın planı kapsamlıydı fakat hesapları yanlıştı..” onlar hata yaptılar zira İslam cumhuriyetinin azim ve iradesi onların tüm güç yapılarından daha güçlüydü.

Günümüzde bilim, askeri ve kültürel açıdan her zamankinden daha güçlü ve güçlü olan İran İslam Cumhuriyeti'nin varlığı, dini bir hükümetin etkinliğini göstermektedir. Gerçek şu ki İran halkı ilahi güve ve seçtiği yolunun doğruluğuna güveniyor. Yüce Allah da Â’raf suresinin 201.ayetinde şöyle buyuruyor: “Allah'dan korkanlar, kendilerine Şeytandan bir vesvese dokunduğu zaman, Allah'ı ve azabını düşünürler; bir de hemen bakarsın ki, onları doğru yolu bulup Şeytan'ın vesvesesini atmışlardır bile. Kendilerini (küfürden) koruyanlara şeytandan bir hayal gelirse, düşünüp hatırlarlar ve hemen gerçeği görürler.”