Felç edici Amerikan yaptırımlarının insan hakları üzerindeki etkileri
ABD siyasi görüşünde ve doktrininde Ekonomik yaptırımlar, siyasi amaç ve hedeflere ulaşmak için bir araçtır. Yaptırımlar, dış politikayı ilerletmek için bir araç olarak kabul edilir ve yaptırım uygulayan hükümet, yaptırım uygulanan kişi veya kuruluşu, acı ve yoksunluğa sürükleyerek içten memnuniyetsizliğe yol açıp hedef ülkenin teslim olmasına neden olarak davranışını veya doğasını değiştirmeye zorlamaya çalışır.
Geçtiğimiz birkaç on yıl boyunca İran, dünya ekonomisi tarihinde eşi benzeri görülmemiş yaptırımlarla karşı karşıya kaldı; Öyle ki bu konuda ekonomik savaş tabiri kullanılabilir. Amerika hala yaptırımları kullanmakla yetinmeyip, bunu askeri güce başvurmanın bir alternatifi olarak da da kullanabiliyor. Amerika Birleşik Devletleri ilk kez 1979'da İran'a Tahran'daki Amerikan büyükelçiliğinin ele geçirilmesi sırasında rehin alınan diplomatlarını serbest bırakması için baskı yapmak için yaptırımları kullandı. Bundan sonra ABD her seferinde yeni yaptırımlar uygulamak ve bunları yoğunlaştırmak için yeni bir bahane buldu. Terörü destekleme, insan haklarını ihlal etme, nükleer silahları yaymaya çalışma, Batı Asya'daki barış sürecine karşı çıkma, bölgesel istikrarı bozma vb. iddialar ABD'nin bugüne kadar başvurduğu bahanelerin bir parçası oldu.
1970'lerin sonlarından itibaren Amerika Birleşik Devletleri ekonomik, ticari ve mali yaptırımlar uygulamış ve 1995 yılından itibaren geniş bir ticaret yasağı getirerek İran'ı uluslararası ticari ve mali sistemden izole etmeye yönelik tedbirler uygulanmıştır. Bu yaptırımlar 2000'li yılların ortalarında ve 2010'dan sonra tekrar yoğunlaştırılarak birçok ekonomik sektöre yayılmıştır. Ancak İran ile Batı arasında nükleer anlaşma Kapsamlı Ortak Eylem Planı-KOEP'in imzalanmasının ardından Güvenlik Konseyi'nin 2231 sayılı Kararın onaylanmasıyla Birleşmiş Milletler, bu kurum tarafından uygulanan tüm yaptırımlarını sona erdirdi ve ABD de KOEP'te yer alan yaptırımları uygulamayı durdurdu, ancak 18 Mayıs 2017'de ABD tek taraflı olarak KOEP'ten çekildi ve kaldırılan tüm yaptırımları yeniden uygulamaya geçirdi, bu da ABD'nin İran'a yönelik tek taraflı yaptırım rejimini yoğunlaştırdı. İran halkının yaşam hakkı, sağlık hakkı, uygun yaşam standardı ve tıbbi bakım hakkı, gelişme hakkı, eğitim hakkı vb. dahil olmak üzere insan haklarının ağır ihlaller dayatıldı.
Bu yaptırımlar başlangıçta tek taraflı olmasına ve İran'ın petrol, gaz ve dış ticaretinin çoğu alanını hedef almasına rağmen, kademeli olarak ve İran'ın nükleer davasının Güvenlik Konseyi'ne havale edilmesinden sonra, ulaşım, sigorta, bankacılık, finans ve para alanlarını da kapsadı. Bu yaptırımların bir diğer ayırt edici yönü de tek taraflı olmaktan çıkıp çok taraflı ve uluslararası bir boyuta geçmesiydi.İran ile Amerika arasındaki en önemli siyasi ve hukuki konulardan biri de Amerika Birleşik Devletleri'nin son yıllarda uyguladığı ağır yaptırımların uygulanmasının durdurulmasıydı. İslam devriminden yıllar sonra, İran İslam Cumhuriyeti'ne karşı empoze edilen yaptırımlar ciddi maddi manevi hasarlara yol açtı. Tek taraflı zalimce yaptırımlar, uluslararası hukukun temel ilkelerine, yani müdahale yasağı, kalkınma hakkı, insan hakları, hükümetlerin bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne saygı ve hatta basit durumlara halel getirdi, hep insanlık dışı sonuçları beraberinde getirdi. Bu yaptırımlar özel uluslararası kural ve kanunlarla da açık bir çelişki içindedir. Bu tür insanlık dışı eylemler, hukuken uluslararası geçerliliğe sahip değildir.
Tek taraflı ABD yaptırımlarının uygulanmasında bazı örf ve adet ilkeleri, insan hakları standartları, insancıl hukuk kuralları ve Birleşmiş Milletler Şartı hükümleri ihlal edilmiştir. Ayrıca ABD'nin İran'a yönelik petrol ambargoları nedeniyle 1955 İran-ABD Dostluk Anlaşması ve Cezayir açıklamalarının bir kısmı ihlal edilmiştir. ABD'nin İran'a yönelik tek taraflı ekonomik yaptırımları, Amerika'nın insan haklarını garanti altına almak insan haklarına saygı, bu hakları koruma ve insani taahhütleri yerine getirme konusundaki sınır ötesi ve bölgesel yükümlülüklerinin ihlaline yol açıyor. ABD'nin İran'a yönelik yaptırımları arasında ekonomik, ticari, bilimsel, insan hakları ve askeri yaptırımlar yer alıyor. Amerikan hükümet yetkilileri hem de övünerek İran'a uygulanan yaptırımları insanlık uygarlığı tarihindeki en sakatlayıcı ve ağır yaptırım türü olarak adlandırırlar. Halbuki yaptırımlar, olumsuz siyasi ve ekonomik koşullar yaratarak sıradan insanlar üzerinde çok fazla baskı oluşturmakta ve doğrudan "halkların haklarının" ihlal edilmesine neden olmaktadır. Bu, bazı durumlarda, örneğin tıp, hijyen ve sağlıkla ilgili konularda, onların en yüksek hakları olan "yaşama ve sağlıklı olma haklarını" ciddi şekilde tehlikeye atmıştır. Bu da bir ülkenin halkının haklarının açık ihlalidir. ABD İran'a yönelik yaptırımlarında , özellikle ekonomik yaptırımlara odaklanmıştır. Aslında bu ülke o kadar zorlayıcı ve geniş çaplı yaptırımlar uyguladı kki son yıllarda İran'a karşı geniş ve topyekun bir ekonomik savaş başlattığı söylenebilir.
Bu yaptırımların geniş kapsamı, İran ulusunun insan haklarının açık bir şekilde ihlal edilmesine neden olmuştur. Bu haksız ve zararlı yaptırımlar, İran'ın ekonomik ve parasal durumuna çok fazla zarar vermekte, milyonlarca İranlıyı yoksulluğa itmekte ve temel ihtiyaç maddelerini ithal etme olasılığını ortadan kaldırmaktadır. İnsan Hakları Konseyi'nin İran'daki insan haklarının durumuna ilişkin özel raportörü de raporlarında bu konuya değinmiş ve yaptırımların İran'ın ekonomik ve bankacılık ilişkileri ile gıdaya erişim hakkı ve insan hakları üzerindeki etkisini değerlendirmiştir. Sağlığa verdiği zararları ve endişe nedeni olarak kabul edilen diğer insani konuları ele almıştır. Amerika Birleşik Devletleri'nin tek taraflı ekonomik yaptırımları nedeniyle birçok hak doğrudan veya dolaylı olarak ihlal edilmiştir. İnsan Hakları Konseyi de yaşam hakkı, sağlık ve tıbbi bakım hakkı, açlıktan kurtulma hakkı, insana yakışır yaşam standardı, beslenme, eğitim, çalışma ve barınma hakkına yönelik tek taraflı yaptırımların uygulanmasının olumsuz bir etkiye sahip olacağını ve olduğunu raporlarında hep vurgulamıştır.
Son yıllarda ise ekonomik yaptırımların eğilimleri, tırmanan ve kapsamlı bir nitelik kazanmıştır. İran ekonomisinin petrol gelirlerinden etkilendiği düşünüldüğünde, İran petrolünün satışından elde edilen gelirlerin bloke edilmesinin İran İslam Cumhuriyeti'nin politik ekonomisi üzerinde olumsuz etkilerini bırakması doğaldır. Amerika Birleşik Devletleri'nin İran'a yönelik yaptırımları, birçok İran halkının insan haklarını açıkça ihlal etmekte ve bu haklara halel getirmektedir. . Öyle ki İran'daki yaptırımlar nedeniyle onurlu bir yaşam sürmenin yanı sıra sağlıklı kalma ve ilaca erişim hakkı zedelenmiştir. Kanser hastalarının, MS vb. ve özel ihtiyaçlara sahip olanların da bu yaptırımlardan etkilenmesi bir gerçek haline gelmiştir. Aslında bu alanlara doğrudan yaptırım uygulanmasa bile aslında bankacılık ve para birimlerine yönelik yaptırımların ardından bu alanların da etkilenmemesi kaçınılmazdır. Ayrıca ekonomik faaliyet hakkı ve iş yapma özgürlüğü de yaptırımlar nedeniyle geniş çapta ihlal edilmiştir. İranlı ve hatta İranlı olmayan kişi ve şirketlerin sermayelerinin bloke edilmesi, bir yandan da İran'da yaygın bir durgunluk ve yaygın işsizlik yaratması nedeniyle bu alan da büyük derecede zarar görmüştür. Kendi kaderini tayin hakkı yaptırımlardan ciddi şekilde etkilenen bir diğer haktır. Şiddetli yaptırımlar İran'da derin rahatsızlıklara yol açmış ve ağırlıklı olarak orta ve alt sınıf insanlarına da büyük zararlar vermiştir.
Sağlık hakkı, yaşam hakkını da içerir ve ilk kez 1946 Dünya Sağlık Örgütü tüzüğünde bağlayıcı bir uluslararası belge şeklinde tanınmıştır ve bu hakka aykırı herhangi bir eylem reddedilmiş ve tüm ülkelerin bu kurala uyması zorunlu kılınmıştır. Sağlık hakkı, yaşam ve hayat hakkı insanların vazgeçilmez bir hakkı olarak belirlenmiştir. Uluslararası yaptırımların tesis edilmesi bu hakkı tehdit eden unsurlardan biridir. Gıda, ilaç ve temel ekipman vb gibi haklara erişimin vaz geçilmez hakkına işaret eden tüm insan hakları belgelerine rağmen Amerika Birleşik Devletleri, en önemli dış politika aracını, yani yaptırımları kullanarak, bu hakkı ve ilgili en önemli belgeleri ve İranlıların gerekli ilaç ve tıbbi ekipmana erişimini sınırlayarak, gereksiz acılar çektirmiş, milyonlarca İranlının hayatını tehdit etmiş ve onları doğal haklarından mahrum bırakmıştır.
Temel insan haklarından biri olan sağlıklı yaşanabilir bir çevrede yaşama hakkı, yaşama hakkı ile beden ve ruh sağlığı hakkı olarak adlandırılan daha temel bir hakkın güvencesidir ve dolayısıyla bu hakkın korunması ve gözetilmesi, insanın fiziksel ve zihinsel dengesi ve korunmasına yol açar, bu nedenle deniz, kara, hava ve uzay kirliliğini korumak ve önlemek tüm milletlere ve hükümetlere emanet edilen bir görevdir. Amerika'nın İran'a yönelik yaptırımlarının etkileri ve bunun sonucunda İran'la çevre alanında işbirliği yapılması halinde diğer ülkelerin cezalandırma ve yaptırımlara maruz kalması, bu hakkın ihlaline neden olmaktadır. Bu yaptırımlar sağlık hakkı ve yaşam hakkı ile doğrudan ilgili olup, çevre haklarının genel ve özel ilkelerine de aykırıdır.
Yaptırımların en önemli çevresel etkileri, çevre dostu teknolojilerin ithalatına getirilen kısıtlamalar, vatandaşların sağlıklı çevre hakkının ihlali, yaptırım uygulanan ülkeye mali, teknik ve bilimsel yardım konusunda kısıtlamalar, uluslararası çevresel yükümlülüklerin ihlaline zemin hazırlamak gibi durumlarda görülebilir. Yaptırım ve kısıtlamalar nedeniyle çevre hakkının ihlal edilmesi, temel yaşam hakkı, sağlık, tedavi, sanitasyon, beslenme, refah, güvenlik vb. gibi diğer insan hakları üzerinde doğrudan etkiler yaratacaktır.
Amerika, İran'a yaptırımlar ve ekonomik baskı uygulamak için müttefiklerini ve diğer birçok ülkeyi İran ile işbirliği yapmamaya ikna etmek ve zorlamak için farklı araçlar kullanmaya çalışıyor. Bu şekilde ekonomik yaptırımlar, uluslararası siyasette büyük güçlerin ve batı dünyasının İran'a karşı davranışsal seçeneklerinden biridir. Toplamda, İran İslam Cumhuriyeti'ne karşı tüm siyasi, ekonomik ve insan hakları alanlarında uygulanan yaptırımları analiz etmek, araştırmak ve bu yaptırımların hükümlerini uluslararası hukukun genel veya özel belge ve kurallarıyla karşılaştırmak durumun acı gerçeklerini ortaya çıkarmaktadır. Bazı batılı ülkeler tarafından yaptırımların uygulanması veya hayata geçirilmesi sonucu birçok yasal kural ve ilkenin, Birleşmiş Milletler üyesi bir devletin egemenliğini ve haklarını bozacak şekilde göz ardı edildiğini veya ihlal edildiğini açıkça göstermektedir. Daha da önemlisi bu yaptırımların devam etmesi uluslararası toplumun geleceğine yönelik bir tehdit olarak değerlendirilmektedir.