2020 yılında Lübnan ve Fars körfezi iş birliği konseyi üyeleri
Bu bölümde Lübnan ve Fars körfezi iş birliği konseyi üyelerinin en önemli gelişmelerini kısaca gözden geçirmek istiyoruz.
Lübnan 2020 yılında önemli güvenlik ve siyasi eksenli gelişmelere sahne oldu. Gerçekte 2019 yılı Lübnan’da Saad Hariri’nin istifası ile sona ermişti ve şimdi 2020 da Hariri bu ülkede yeni kabineyi kurmakla görevlendirildiği, ama bir türlü kabineyi kuramadığı bir sırada sona eriyor.
2019 yılında Saad Hariri’nin istifasının ardından Hasan Diyab 19 Aralık 2019’da Lübnan parlamentosunda 128 milletvekilinden 69’unun oylarını kazanarak yeni kabineyi kurmakla görevlendirildi. Diyab yaklaşık iki ay sonra yeni kabineyi kurmayı başardı ve Lübnan parlamentosu da 10 Şubat tarihinde bir çekimser, 20 olumsuz oya karşı 63 olumlu oyla Diyab kabinesine güvenoyu verdi. Parlamentonun güvenoyu için düzenlediği oturuma 128 milletvekilinden 84’ü katılmıştı.
Saad Hariri liderliğindeki El Mustakbel hareketi, Samir Caca liderliğindeki Lübnanlı güçler ve Velid Canpolat liderliğindeki ilerici sosyalist parti milletvekilleri Diyab yönetiminin muhalefet kanadı olarak parlamentonun oturumuna katılmadı. Bu konu Diyab kabinesi iktisadi alanda karşı karşıya bulunduğu sorunların yanı sıra siyasi alanda da muhalefetin sabotajları ile karşılaşacağını gösterdi.
Bu sorun çeşitli zamanlarda halkın protesto eylemleri ve ayrıca muhalefetin kabinenin faaliyeti yolunda engel çıkarması ile kendini gösterdi. Bu süreçte Lübnan’da milli para birimi değer kaybına uğradı ve döviz kurları yükselişe geçti. Başbakan Hasan Diyab ise bu süreçte ecnebi aktörleri ve ayrıca 14 Mart hareketine yakın olan Lübnan merkez bankası Başkanı Riyad Salame’yi bu konuda sabotaj yapmak ve döviz kurlarını yükseltmek ve böylece hükümete baskı uygulamakla suçladı.
Lübnan Hizbullah hareketi Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah ise defalarca konuşmalarında Amerika terör devleti Lübnan’da döviz kurlarının yükselmesi ve milli para birimi değer kaybetmesinde rol ifa ettiğini açıkladı. Nasrallah şöyle dedi:
Amerika terör devleti Lübnan’a dolar girişini engelliyor ve Lübnan’da dolarların toplanarak Suriye’ye gönderildiğini bahane ederek Lübnan merkez bankasına baskı uyguluyor.
Öte yandan Lübnan’da siyasi baskılar artarken, 4 Ağustos 2020’de Beyrut limanında korkunç bir patlama meydana geldi; olayla yaklaşık 200 kişi hayatını kaybetti, 7 bin kişi de yaralandı. Patlamadan sonra Lübnan bir kez daha hükûmet karşıtı protesto eylemlerine sahne oldu. Bu eylemler Başbakan Hasan Diyab’ın Ağustos 2020’de istifa etmesi ile sonuçlandı. Diyab istifa edince, Cumhurbaşkanı Mişel Avn, Mustafa Edip’i yeni kabineyi kurmakla görevlendirdi. Ancak iç ve dış odakların sabotajları Edip’in yeni kabineyi kurmasını engelledi; böylece Saad Hariri Ekim ayının sonlarına doğru son dört yılda üçüncü kez Lübnan’da hükümeti kurmakla görevlendirildi. Hariri bundan önce 2016 ve 2018 yıllarında Lübnan’da hükümetin başına geçmişti.
Bu süreçte dikkat çeken nokta, Lübnan parlamentosunda 128 milletvekilinden sadece 65’i Saad Hariri’nin başbakanlığına olumlu oy vermesiydi. Oysa Mustafa Edip parlamentodan 90 olumlu oy almıştı. Bir başka ifade ile Saad Hariri ancak baraj noktasında parlamentodan güvenoyu almayı başardı. Ancak bu rakam, Haririnin yeni kabineyi kurmakta ciddi sıkıntı çekeceğini de ortaya koydu. Nitekim Hariri 2020 yılının sonuna kadar yeni kabineyi kuramadı. Hariri’nin açıklamalarında siyasi olmayan bir kabine kurmak istediğini vurgulaması ve ayrıca Hizbullah ve müttefikleri başta olmak üzere diğer kanatlara yeni kabinede yer vermek istememesi, Lübnan’da yeni kabinenin kurulamamasının başlıca nedenleriydi. Böylece Lübnan 2020 yılını da 2019 yılı gibi geçici hükümetle kapattı.
Geçen sene Fars körfezi iş birliği konseyi Arap dünyasının içindeki önemli bir gerginliğin devam etmesine şahit oldu. Katar ile S. Arabistan, BAE, Mısır ve Bahreyn arasında Haziran 2017’de başlayan kriz 2020 yılında da devam etti.
Katar, S. Arabistan, BAE ve Bahreyn Fars körfezi iş birliği konseyi üyeleridir. Bu ülkeler Kuveyt’in yaptığı sıkı arabuluculuğa rağmen aralarındaki krizi gideremedi.
Katar yönetimi Fars körfezi iş birliği konseyinin korona virüs salgınının sebebiyet verdiği mali ve iktisadi zararları görüşmek üzere 24 Mart 2020’de maliye bakanlarının telekonferans yöntemi ile düzenlediği oturuma katıldı. Ancak bu da taraflar arasındaki gerginliğin hafiflemesine yardımcı olamadı. Doha yönetimi bundan önce Aralık 2019’da Fars körfezi iş birliği konseyi zirvesine katılmıştı. Aralık 2019’de düzenlenen Fars körfezi iş birliği konseyi zirvesine Katar Başbakanı ve yine 24 Mart 2020’de düzenlenen oturuma da maliye Bakanı düzeyinde katılmıştı. Katar emiri Şeyh Tamim Haziran 2017’den sonra pratikte Fars körfezi iş birliği konseyi liderlerinin düzenlediği hiç bir oturumuna katılmadı.
Telekonferans yöntemi ile düzenlenen Fars körfezi iş birliği konseyinin son oturumundan iki ay sonra Katar’ın BM daimi temsilcisi Aliya Ahmet bin Seyf Al-i Sani ülkesi Fars körfezi iş birliği konseyi içindeki gerginliği gidermek için hiç bir ön şart ileri sürmeksizin ve sadece Katar’ın milli egemenliğine saygı duyulması temelinde karşı tarafla müzakere etmeye hazır olduğunu açıkladı. Katarlı yetkili Mayıs 2020’de yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
23 Mayıs 2017’de Katar haber ajansı siber saldırıya uğradı ve diğer dört ülke ile kriz zemini oluştu. Bu saldırı yüzünden Fars körfezi iş birliği konseyi üyeleri arasında birlik ve vahdet kavramı yok olup konsey resmen parçalara bölündü.
Katar ile söz konusu dört ülke arasında krizin devam ettiğini gösteren bir başka gelişme, uluslararası adalet divanı Katar’ın dört ülke hakkında bu ülkeyi kuşatma altına aldıkları için açtığı davada kararını açıklamasıydı. Söz konusu dört Arap rejim Doha ile Haziran 2017’de ilişkilerini kestikten sonra Katar devletini baskı altında tutmak için bu ülkeyi karadan, havadan ve denizden çok yönlü kuşatma altına aldı.
Katar yönetimi kuşatmaya gösterdiği tepkide aynı yılda dört Arap rejimini uluslararası sivil havacılık kurumu IKAO’ya şikayet etti. Ancak dört ülke IKAO bu dosyaya bakamayacağını ileri sürerek dosyayı 2018 yılında uluslararası adalet divanına sevk etti. Uluslararası adalet divanı Temmuz 2020’de dört ülkenin Katar’ın iddianamesini iptal etme talebini 1 olumlu oya karşı 15 olumsuz oyla reddetti. Bu mahkemenin söz konusu karar Suud rejimi ve yandaşlarının Katar ile kriz dosyasında bir başka yenilgisi oldu. Uluslararası adalet divanı Katar’a yaptırım uygulayan dört ülkenin talebini reddettikten sonra BAE’nin Hollanda büyükelçisi bir açıklama yaparak Katar ile ihtilaflar ancak Doha yönetimi dört ülkenin ileri sürdüğü 13 şartı yerine getirdiği takdirde giderileceğini belirtti.
Öte yandan Aralık 2020’de Katar ile dört Arap rejimleri arasındaki krizin çözümlendiği yönünde bazı haberler çıktı. Kuveyt’in El Ray gazetesi üst düzey diplomatik kaynaklardan naklen geçtiği haberde, Fars körfezi iş birliği konseyinin gelecek liderler zirvesinde S. Arabistan, BAE, Bahreyn ve konsey dışında Mısır rejimleri Katar ile barışacağını yazdı.
Ancak bu habere karşın dört ülke arasında Katar ile barışma konusunda henüz konsensüs sağlanmadığı anlaşılıyor. İlkin BAE, S. Arabistan ile Katar arasındaki anlaşmayı olumlu karşılamadı; zira bu anlaşma Ebu Dabi’nin bilgisi dışında yapılan bir anlaşmaydı. Bu doğrultuda Ebu Dabi veliaht prensi Abdulhalik Abdullah twitter hesabında Riyad ile Doha arasındaki ilişkilerin iyileştiği yönünde çıkan haberlere gösterdiği tepkide, Fars körfezi uzlaşma treni, BAE’ne önceden bildirilmeden ve onay almadan asla yerinden kımıldamayacağını kaydetti.
BAE’nden sonra Bahreyn de Riyad ile Doha arasında varılan anlaşmaya tepki gösterdi. Bahreyn parlamentosu 16 Aralık 2020’de bir bildiri yayımlayarak Katar’ı kuşatan ülkelerin Doha ile barışmamalarını istedi.
Bahreyn rejimi balıkçılık sektörü ve balıkçıların hakları konusunda Katar ile anlaşmazlık yaşıyor. Bahreyn İçişleri Bakanı Raşed bin Abdullah Al-i Halife bu doğrultuda Katar yönetimini suçladı. Bahreyn parlamentosu da bu sorun çözümlenmeden Doha ile barışmamak gerektiğini vurguladı.
Aslında Riyad ile Doha arasında varılan anlaşma da Amerika’nın baskıları ile gerçekleştiği anlaşılıyor; zira bundan önce ABD Başkanı Donald Trump’ın damadı ve danışmanı Jared Kuşner bölgeye bir ziyaret gerçekleştirerek S. Arabistan ve Katar yetkilileri ile gerginliklere son vermek üzere müzakere etmişti.
Bu arada, Katar ile dört Arap rejimi arasındaki krizin son bulduğu haberi, Katar yönetimi dört ülkenin ileri sürdüğü 13 şarttan hiç birini yerine getirmediği halde gündeme geldi.