Ürdün'de Çetrefilli Darbe
Bu programımızda bu darbenin boyutlarını ve arka plandaki senaryoyu ele alacağız.
3 Nisan gününde Ürdün'de bir kaç prens dahil olmak üzere 20 kişi kraliyete karşı darbe suçlaması ile gözaltına alındı.
Kral İkinci Abdullah 7 Nisan günü halka hitaben yaydığı mesajında bu ülkedeki gelişmeleri fitne olarak değerlendirdi ve şöyle söyledi: " Geçen günlerde olup bitenler bizim ana vatanımızın istikrarına yönelik en tehlikeli ve en zorlu sorun değildi. Ancak benim için en acı verici olaydı. Çünkü fitnenin tarafları aile içinden ve dışındandı. "
Bu yüzden Ürdün darbesini hem ülke içi hem ülke dışı unsurlar açısından ele almak lazım.
Ürdün'de iktidar yapısı kraliyete dayalıdır. Ürdün'de de diğer Fars Körfezi çevresindeki Arap ülkeleri gibi iktidar ve yönetim hanedan içinde elden ele değişir. Bu hanedana ve soya dayalı yapıya göre prensler arasındaki iktidar savaşı da doğal ve sıradan bir olay sayılır. İşte bu durum Ürdün için de geçerlidir. Kral İkinci Abdullah 1999'da babasının isteği üzerine üvey kardeşi Prens Hamza bin Hüseyin'i veliaht olarak tanıttı.
Hamza, Kral Hüseyin'in eşi Nur'dan olan evladıdır. Kraliyet adetlerine göre veliaht olması gerekiyordu. Ancak İkinci Abdullah Prens Hamza'yı 2004'te görevinden alıp oğlunu veliaht olarak atadı. Hamza ise bu durumdan rahatsız oldu. Ürdün'deki mevcut koşullar özellikle de uygun olmayan ekonomik durum ve geniş çaplı yolsuzluklar ise halkın memnuniyetsizliğine yol açmıştı. Bu durum da prens ve yandaşları için gereken uygun zemini hazırlamıştı.
Ürdün'deki darbe prensler tarafından hayata geçirilse de çoğu analizler ve de Ürdün hükümetince yapılan açıklamalar ve yayımlanan raporlar bu darbenin dış aktörlerin destekleri ile gerçekleştirildiğini gösteriyor.
Ürdün dışişleri bakanı ve başbakan yardımcısı Eymen Safedi ise şöyle diyor:" Güvenlik servisleri; silahlı kuvvetler, kamu istihbarat idaresi ve kamu güvenlik idaresi tarafından yapılan geniş çaplı kapsamlı araştırmalarla uzun süre önceden beri, Prens Hamza bin Hüseyin, Şerif Hasan bin Zeyd ve Basım İbrahim Avazullah'ın faaliyetlerini ve girişimlerini denetim altında tutmuştu ve ülkenin güvenliği ve istikrarını hedef alan diğer kişileri de gözetim altında tutuyordu. Yapılan araştırmalarda Basım Avazullah ve yabancı taraflar ve sözde dış muhalifler arasında güvenliği istikrarsızlaştırmak ve Ürdün'ün temel hususlardaki değişmez tutumunu değiştirmek yönündeki hedefleri gerçekleştirmek doğrultusunda utanç verici planlamaların hayata geçirilmesi için bağlar bulunmuştur. "
Tutuklanan şahıslardan yola çıkarak Ürdün darbesinde suçlanan ilk yabancı aktörün Suudi Arabistan olduğu söylenebilir. Sanal ağ kullanıcıları da tweet'lerinde Riyad'ı suçladılar. ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Batı Asya konusunda eski danışmanlarından Aaron David Miller şöyle bir Tweet attı: "Suudi Arabistan ile Ürdün arasındaki gerilimler ve çekişmeler sadece bir manşet değil, onlarca yılı kapsayan bir süreçtir."
Suudi Arabistan'ın Ürdün darbesine ilk tepki veren ülke olduğuna dikkat etmek önemlidir. Ürdün ordusunun, Ürdün kralı ve eski Veliaht Prens'in üvey kardeşi Hamza bin Hüseyin'in tutuklandığını açıklayan ilk resmi açıklamasının üzerinden bir saatten kısa bir süre sonra Suudi kraliyet sarayı olaya tepki gösterdi ve Ürdün'e destek verdiğini vurguladı. Suudi Arabistan Ürdün Kralı'nı desteklediği ve tutuklularla ilişkisini açıkladığı ikinci bir açıklama da yaptı. Suudi açıklaması, Riyad'ın en önemli tutuklulardan ikisi olan Şerif Hasan bin Zeyd ve Basım Avazullah ile ilişkisi nedeniyle yayınlandı.
Basım Avazullah, 1964'te Amman'da doğdu ve Washington'daki Georgetown Üniversitesi'nde ve Londra'daki Ekonomi Okulunda okudu. Avazullah, Ürdün kraliyet sarayının eski başkanı olarak görev yaptı, ardından İkinci Abdullah onu Suudi Arabistan'daki temsilcisi olarak atadı. Avazullah 2018'de görevinden kovuldu ve ardından Suudi Veliaht Prens Muhammed bin Selman'a yakınlaştı ve Suudi şehri NEOM projesinden sorumlu olanlar arasına dahil oldu. Ürdün gazetesi Al-Anbat'a göre, Ürdün'ün Suudi Arabistan elçisi olarak görevinden alındıktan sonra Mekke'de bayram namazları sırasında Muhammed bin Selman'ın da sağında ön saflarda durdu. Şerif Hasan bin Zeyd, Basım Avazullah ile beraber Suudi Arabistan'a gitmeden önce Ürdün Kralı'nın ofisinde danışman ve stratejik ilişkiler sorumlusu olarak da çalıştı. Hasan bin Zeyd'in Suudi vatandaşı ve Muhammed bin Selman ile özel bağları olduğu söylenmektedir
Lübnanlı siyasi analist Naci Amhez bu hususta şöyle düşünüyor: "Suudi Arabistan ve Muhammed bin Selman'ın Ürdün darbesine karıştığına şüphe yok. Suudilerin uluslararası siyaset ve uluslararası sistemin mekanizması konusundaki bilgi eksikliği, yanlış hesaplamalarına yol açtı. Suudi yetkililer, bölgedeki olayların gidişatını tek başlarına değiştirebileceklerini zannettiler. Suudiler bölgede pervasız bir politika izlemektedirler. "
Son yıllarda Batı Asya'da, Suudi Arabistan'ın dahil olduğu her yerde BAE'den de izlere rastlanmaktadır. Muhammed bin Selman'a ek olarak, Basım Abdullah'ın BAE'nin Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed ile de yakın ilişkileri vardı. Ürdün'deki projelerini tamamladıktan sonra BAE'ye taşındı ve orada 2008'de Dubai Koleji Yönetim Konseyi'nin kamu yönetimi üyeliğine atandı. Avazullah daha sonra merkezi Dubai'de bulunan BAE'nin Tamuh Şirketinin genel müdürü oldu. Bu arada, Ürdün'deki darbede, özellikle Siyonist Rejim İsrail de suçlanmaktadır.
Son zamanlarda, Siyonist rejimin Ürdün Veliaht Prensinin kutsal yerleri ziyaret etmesini engellemesi ve sonuç olarak Ürdün'ün de semalarının üzerinden Binyamin Netanyahu'nun BAE'ye uçmasını engellemesi nedeniyle Siyonist rejim, BAE ve Ürdün arasında önemli bir gerilim ortaya çıktı. Ayrıca BAE ile Siyonist rejim arasında resmi ilişkilerin kurulması ve Riyad ile Tel Aviv arasındaki gayri resmi ilişkilerin artmasıyla Ürdün artık Siyonist rejim için eski önem ve konuma sahip değildi.
Siyonist rejim ve BAE de Ürdün darbesine karıştığını inkar etmesine ve hatta kınamasına rağmen, Ürdün'deki darbe Batı Asya'daki şeytani üçgenin, yani Suudi Arabistan, BAE ve Siyonist rejimin de planı sayılırdı.
Darbedeki yerli aktörlerin iktidarı değiştirip Prens Hamza bin Hüseyin'i üvey kardeşi İkinci Abdullah ile değiştirmekten başka niyeti yoktu. Bununla birlikte, yabancı aktörler birkaç önemli hedefi izlediler. İlk hedef, Ürdün'de Prens Hamza bin Hüseyin başkanlığında benzer fikirlere sahip bir hükümet kurmaktı. İkinci ve en önemli amaç, Yüzyılın Anlaşmasını yürütme sürecindeki bazı düğümlerin çözülmesine yardımcı olmaktı. Ürdün, yüzyılın anlaşmasına ve daha önceki planlara göre Filistinlilerin ikinci vatanı olarak lanse edilmişti. İkinci Kral Abdullah ise buna karşı çıkıp bunun uygulanmasına müsaade etmemişti.
Tanınmış Arap yazar ve analist olan Abdul Bari Atvan ise analizinde şöyle yazdı: "Fars Körfezi ülkelerinin işgalci rejim ile ilişkilerinin normalleştirilmesi anlaşmalarını destekleyen, adı Kudüs'te Siyonist yerleşimcilere arazi ve emlak satmakla anılan Basım Avazullah'ın tutuklanması farklı kesimlerden ve eğilimlerden olan çoğu Ürdünlüleri sevindirdi. Herkes sevinmese de çoğu insanlar sevindi. "
Gerçek şu ki Ürdün'de iktidarın aile yapısı ve prensler arasındaki ihtilaflar nedeniyle darbe zemini hazırlandı ve önümüzdeki yıllarda da böyle bir darbenin yapılması mümkün. Öte yandan Ürdün'de yönetici aile içinde yabancı aktörlerin desteklediği prensler var ve bu tür hareketler bu aktörlerin bilgisi ve desteği olmadan zaten yapılamaz. Nihayet darbenin başarısızlığı, Ürdün Kralı İkinci Abdullah'ın ülkenin askeri ve güvenlik kurumlarının desteğine sahip olduğunu da gösterdi.