Gazze Günü
Korsan rejim İsrail 27 Aralık 2008’de Gazze Şeridi’ne saldırdı ve Filistin direnişine karşı kızgın kurşun harekatı adı altında acımasız bir katliam yaptı. Bebek katili İsrail elebaşıları yedi veya on gün içinde Filistin direnişini yok edebileceğini veya artık ABD – siyonizm patentli planlara karşı koyamayacak kadar zayıf düşürebileceğini zannediyordu.
Bu savaşta siyonist rejim İsrail var gücü ile ve ABD’nin tam desteği ile Filistin İslami direniş hareketi Hamas’ı yok etmek istiyordu, ancak Hamas eli kanlı rejime karşı koyabilecek güçte olduğunu gösterdi.
Siyonist rejim ordusu 22 gün sonra yani 19 Ocak tarihinde büyük bir hüsrana uğradıktan sonra Gazze Şeridi’nden geri çekilmek zorunda kaldı. Buna göre Hamas hareketi ve Gazze halkının şanlı direnişi yüzünden 19 Ocak günü İran İslam Cumhuriyeti tarafından Gazze Günü olarak adlandırıldı.
Gazze Günü’nün önemi, uluslararası topluma dayanışma ve direnişle dünyanın zorbalarını zillete düşürmenin mümkün olduğunu göstermesindedir. Gazze Günü, dünya Kudüs günü gibi Gazze’nin mazlum halklının mazlumiyet ve hak talep sesini Batılı medya organlarının siyonist rejimin cinayetlerini örtbas etme çabalarına rağmen dünya halkına duyurma fırsatıdır. Bugün 19 Ocak, Gazze Günü’dür. Bu çerçevede sizler için özel bir program hazırladık.
Gazze Şeridi 40 km uzunluğunda ve 10 km eninde bir bölgedir. Bu bölge Akdeniz kıyılarında ve Mısır ve işgal altındaki Filistin’in komşuluğunda yer alıyor. Küçük ama aynı zamanda çok stratejik olan Gazze Şeridi Mısır ile 11 km ve işgal altındaki Filistin ile 51 km ortak sınırı ve Akdeniz’e 40 km sahili vardır.
Gazze Şeridi’nin en önemli bölgesi, Gazze kentidir. Bu kent 1.5 milyon nüfusu ile nüfus yoğunluğu bakımından dünyanın en yoğun nüfusa sahip olan kentidir.
Gazze Filistinli Müslümanların siyonist rejimle savaşta en ön cephe olma ve katil rejime darbe indirme bakımından bu rejime en yakın noktada yer aldığı için stratejik önem arz ediyor.
Öte yandan Gazze Şeridi siyonist rejim için de büyük önem arz ediyor; zira Gazze İsrail’in enerji ve güvenlik güvencesi olan Mısır’a yakındır ve bu bölgeyi işgal ettikleri takdirde bu kaygılarından kurtulabilir.
Gazze Şeridi 1967 yılında meydana gelen altı günlük savaşta siyonist rejimin işgaline uğradı, ancak sonunda Eylül 2005 tarihinde İsrail ordusunun bu bölgeden çekilmesinin ardından Gazze Şeridi Filistin yönetiminin kontrolü altına alındı.
Siyonist rejim İsrail 2007 yılında Filistin’de seçimleri kazanan Hamas hareketine baskı uygulamak üzere Gazze Şeridi’ni karadan ve denizden kuşatma altına aldı; böylece bu bölgenin dış dünya ile tek bağlantısı Mısır ile ortak sınırda yer alan Refeh sınır kapısı oldu.
Korsan İsrail 2008 yılında Gazze Şeridi’ne karşı insanlık dışı bir harekat başlattı ve 22 gün boyunca bu bölgeyi savaş gemileri ile bombardıman etti. Bu saldırılarda Gazze Şeridi’nde çok sayıda ev, hastane, okul, cami, dispanser ve alt yapı tesisleri tahrip oldu ve aralarında çok sayıda masum çocuk ve kadının yer aldığı birçok sivil şehit düştü.
Verilere göre 22 günlük savaşta 404’ü çocuk ve 115’i kadın olmak üzere 1455 Filistinli şehit düştü. Yine bu savaşta 5303 kişi de yaralandı; yaralıların 1815’i çocuktu.
22 günlük savaşta Gazze Şeridi’nde 40 hastane ve sağlık merkezi doğrudan bombardımanların hedefi oldu ve milyonlarca dolarlık hasar meydana geldi.
Ancak tüm bu kayıplara ve hasara rağmen Gazze halkı ve Hamas’ın 22 günlük direnişi işgalci siyonistleri bölgeden fiyasko bir şekilde geri çekilmeye zorladı. Gerçekte bu savaş korsan İsrail’in yenilmezlik iddiasını yerle bir ederken, gaspçı rejimin cani mahiyetini de gözler önüne serdi. Bu arada bu savaşta Batılı insan hakları havarileri ve bazı bölge ülkeleri de siyonistlerin barbarca saldırılarına karşı sessiz kalarak karnelerine yeni bir kara lekeyi eklemiş oldu. Bu zümre sürekli İsrail’in kendini savunma hakkına sahip olduğunu ileri sürerek bu saldırıları haklı göstermeye çalıştı, fakat hiç bir zaman hastaneleri, camileri ve okulları hedef almanın hangi uluslararası insani kriterle bağdaştığı sorusuna cevap veremediler, nitekim yıllardır Gazze Şeridi’ne dayatılan insanlık dışı kuşatma karşısında da sessizliklerini sürdürüyorlar.
Gazze Günü gerçekte tüm uzlaşmacı akımlara ve siyonist rejim İsrail’in sahtekarlığına “Hayır” cevabıdır. Gazze Günü Filistin milletinin gasp edilen haklarının geri alınması için sergilenen direnişin simgesidir. Gazze Günü, Filistin halkının ana vatanına geri dönme ve kendi kaderini belirleme hakkını simgeleyen gündür.
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei dünya Kudüs günü dolayısıyla yaptığı konuşmada bu gerçeğe işaretle Filistin’in kurtuluşu doğrultusunda verilen mücadelede yeni bir dönem başladığını ve güç dengeleri Filistin direniş cephesinin lehine değiştiğini belirterek şöyle buyurdu:
Maalesef birçok Arap ülkesi ilk direnişlerinin ardından yavaş yavaş teslim oldular ve insani, İslami ve siyasi görevlerini unutarak düşman hedeflerine yardımcı oldular.
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei Filistin’in kaderini belirleme ufkunda direnişin önemi hakkında da şu vurguyu yaptı:
Bu mücadelenin amacı Filistin topraklarının tümünün kurtuluşu ve tüm Filistinlilerin ana vatanına geri dönmesidir. Dolayısıyla bu meseleyi bu toprakların bir köşesinde bir devlet kurmaya indirgemek ne hak arayışına ve ne de gerçekçilikle bağdaşır, zira Filistin milleti bu büyük cihadı yürütecek kadar bilinçlenmiş ve öz güven duygusu kazanmıştır ve şimdi ilahi ve nihai zaferden emin olmuştur.
Kuşkusuz küresel istikbar ve siyonizmin esas amacı Filistin meselesini Müslüman toplumların gündeminden düşürmek ve bu meseleyi unutturmaktır. Bu doğrultuda Amerika terör devleti ve siyonistlerin politikası çatışmaları direniş cephesinin ardına taşımak ve bu cepheyi iç savaşla uğraştırmak ve böylece eli kanlı rejime nefes alma fırsatı sağlamaktır. Amerika ve korsan İsrail bu politikayı Suriye, Irak ve Yemen’de tekfirci IŞİD terör örgütünü kullanarak uyguladılar. ABD’nin eski Başkanı Donald Trump döneminde sözde Filistin ve İsrail münakaşasını sonlandırmak üzere açıklanan yüzyılın anlaşması adlı şom anlaşma da Amerika’nın bu doğrultuda bir başka planıdır.
Aslında yüzyılın anlaşması Amerika, korsan İsrail ve Suud rejiminin bölgede güvenlik dengelerini değiştirmek ve İslam dünyasına tam musallat olmak üzere kurulan ortak kumpasıdır. Kudüs’ün siyonist rejimin başkenti olarak tanımak, Batı Şeria topraklarının yüzde 30 kadarını İsrail’e devretmek, Filistinli mültecilerin ana vatanına geri dönmelerine karşı çıkmak ve Filistin’i tamamen silahsızlandırmak, yüzyılın anlaşmasının bazı önemli maddeleridir.
Yüzyılın anlaşması adlı şom anlaşmaya göre Filistin devleti sadece Gazze Şeridi’nin A ve B bölgelerinde ve Batı Şeria’nın küçük bir bölümünde kurulacak ve Kudüs statüsü ve Filistinli mültecilerin geri dönmesi daha sonraki müzakerelere havale edilecek ve son adımda siyonist rejimle Suud rejimi elebaşılığındaki Arap ülkeleri arasında uzlaşma müzakereleri başlayacaktır. Bu arada Filistinli mültecilerin meselesi de işgal altındaki Filistin dışında bir alternatif vatan formülü ile çözülecek ve böylece bu insanların ana vatanına geri dönüşü ebediyen unutturulacaktır.
Ancak Filistin milleti şimdiye kadar tüm zorluklara katlanarak siyonist rejimin zorbalığına boyun eğmediği ve kutsal topraklarını savunmaktan vazgeçmediği ve bu toprakları kurtulmaya kararlı oldukları gözleniyor.
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei bir konuşmasında bu gerçeğe işaretle şöyle buyurdu:
Siyonist rejimle mücadelenin faydasız olduğu düşünülmemeli, bilakis yüce Allah’ın izni ve inayeti ile zaferle sonuçlanacağı bilinmelidir; nitekim direniş hareketi geçmiş yıllara nazaran önemli ilerleme kaydetti.
Ayetullah Hamanei konuşmasında siyonistlerin bir zamanlar Nil’den Fırat’a sloganı attığını, ancak şimdi kendilerini korumak için çevrelerine duvar inşa etmek zorunda kaldıklarını belirterek şöyle ekledi:
Kuşkusuz Filistin Deniz’den Nehir’e tarihinin bir parçası ve Kudüs de başkentidir ve bu gerçek asla yok edilemez.
Hamas’ın Tahran temsilcisi Haled Kuddumi de Filistin milletinin direnişi siyonistlerin komplolarını boşa çıkaran etken olduğunu belirterek şöyle diyor:
Yüzyılın anlaşması adlı şom anlaşmanın en önemli hedeflerinden biri direniş silahını yok etmektir. Siyonistler uluslararası toplumu Filistinli mültecilerin hiç bir toprağa ait olmaksızın günlerini geçirmek zorunda olan bir millet olduğu konusunda ikna etmek istiyordu, ancak kendiliğinden gelişen intifada hareketleri Filistin meselesini dünyanın birinci ve baş meselesi yapmaya devam etti ve Filistin ülküsünün uzlaşmacı akımların üzerinden marjinalleşmesine müsaade etmedi.
19 Ocak gününü Gazze Günü olarak adlandırmak, siyonist rejimin mazlum Gazze halkına yönelik cinayetlerini anlatmak ve bu bölgede yaşayan insanların direnişini takdir etmek için yapılan bir adlandırmadır. Bu insanlar eli boş olduğu halde güçlü iradeleri ve çabaları ile Batılı devletlerden tam destek gören cani bir rejime karşı direnmeyi başardı.