Suud hanedanı, Hac merasimini düzenleme salahiyetinden yoksun
Yaklaşık bir yıl önce Hac merasiminin ilk günlerinde ve kurban bayramı sırasında Mina’da korkunç bir facia yaşandı.
Bu faciada aralarında 400’ü aşkın İranlı hacının da bulunduğu beş bin kadar hacı hayatını kaybetti. Mina faciasından bir kaç gün önce de Mescid-i Haram’da bir vinçin devrilmesi sonucunda 120 hacı hayatını kaybetmişti.
Bu hadiseler geçen yıl bir çok kaygıları beraberinde getirdi. İran’ın Hac ve ziyaret kurumu yetkilileri bu olayların takipçisi olmakla beraber bu tür hadiselerin tekrarlanmasını önlemek amacıyla Arabistan’ın Hac yetkilileri ile İranlı hacıların can güvenliği konusunda bazı görüşmeleri gerçekleştirmeye yöneltti. Ancak bu müzakereler Riyad’ın sabotajları ve mazeret üretmeleri yüzünden çıkmaza girdi ve böylece bu yıl İranlı hacıların Hac ibadetini yerine getiremeyecekleri açıkladı.
Ancak bu süreçte akıllara bir çok soru işareti gelmeye başladı. Örneğin Arabistan hacıların can güvenliği karşısında ne gibi sorumlulukları vardır? Acaba Suud rejimi kendini kutsal haremeynin hademesi ilan ederek Hac merasiminde yaşanan ve siyasetle karışan tüm eksiklikleri örtbas ederek sorumluluğundan kaçabilir mi?
İran Hac ve ziyaret kurumu yetkilileri son bir ayda bir kaç kez bu tür kaygıları gidermek ve gerekli tedbirleri almak ve anlaşmaya varmak amacıyla Suud yetkililerle müzakere masasına oturdu ve tam bir mantık ve aynı zamanda esneklikle İranlı hacıların bu yıl Mekke ve Medine’ye teşerrüf etmelerinin yolunu açmaya çalıştı. Ancak Suud rejimi her defasında yeni konuları ileri sürmeye başladı. Arabistan’ın Hac yetkilileri bir keresinde Tahran’daki büyükelçiliklerinin kapalı olduğunu ve İranlı hacılara vize verme işlemini yapamayacaklarını ileri sürerken, bir başka defa İranlı hacıların İran havayollarına ait uçaklarla Arabistan’a gelmelerine karşı çıktı.
Bu tür davranışlar Suud rejiminin İranlı hacıları engellemekte kararlı olduğunu ortaya koydu, nitekim Hac ziyareti için gerekli süreyi boşa harcayarak pratikte bu yılki Hac sözleşmesinin imzalanmasına mani oldu.
İran Hac ve ziyaret kurumu Başkanı Said Ohadi geçen Pazar günü yaptığı açıklamada, Arabistan’a giden İran heyetinin müzakereleri ve İİT genel sekreteri İyad Medeni’nin bu yılki Hac merasimi ile ilgili ihtilafların çözümü yönünde sarf ettiği ciddi çabaları sonuç vermediğini belirtti.
İran Hac ve ziyaret kurumu, Suud rejimi Hac ibadetini ve kutsal haremeyni siyasi rant uğruna sömürerek İranlı hacıların Hac merasimine katılma hakkını engellediğini açıkladı. Gerçekte Arabistan İran ile başlattığı müzakerelerin ta başından beri İranlı hacıları kabul etmemekte kararlı görünüyordu.
Öte yandan geçen hafta Arabistan Dışişleri Bakanı Adil Cubeyr Pazar günü İranlı tarafın Hac programı ile ilgili sözleşmeyi imzalamaktan kaçındığını ve böylece İranlıları Hac farizesini yerine getirmekten mahrum bıraktığını ileri sürdü.
İngiltere Dışişleri Bakanı Philip Hamond’la ortak basın toplantısında bu iddiayı ileri süren Cubeyr, Arabistan kralı, velihad prensi ve halefi ve devleti ve milleti Hac farizesine ve Kabe’nin konuklarına özel ilgi duyduğunu iddia etti. Cubeyr ayrıca Arabistan rejimi hiç kimsenin bu farizeyi yerine getirmesine engel olmadığını ileri sürdü.
Kamuoyunu saptırmaya yönelik açıklamasının devamında Cubeyr, Arabistan her yıl başka ülkelerle müzakerelere ve imzalanan sözleşmelere göre 70 ülkenin yetkilileri ile Hac farizesi ile ilgili sorumlulukların çerçevesini belirlediğini ve böylece hacıların sağlığı ve güvenliği güvence altına alındığını iddia etti.
Arabistan Dışişleri Bakanı Cubeyr’le ortak basın toplantısına katılan İngiltere Dışişleri Bakanı Hamond da Suud mevkidaşı ile eşgüdümlü hareket ederek Arabistan’ın İranlı hacıları engellemesini haklı göstermek için Riyad yönetimi bu alandaki sorumluluğunu her zaman ciddiya aldığını düşündüğünü belirtti. Hamond, Arabistan kralı haremeyni şerifeynin hademesi olduğunu ve dünyanın tüm müslümanları Hac farizesini yerine getirmelerinde Arabistan tarafından olumlu karşılandıklarını kaydetti.
Öte yandan Arabistan Dışişleri Bakanı Cubeyr Riyad yönetiminin amacı Hac farizesinin güvenli ve sağlıklı bir şekilde düzenlenmesi ve hacıların rahat etmeleri ve hiç bir sorunla karşılaşmamaları ve Hac farizesi siyasileştirilmemesinden ibaret olduğunu iddia etti.
Suud yetkililerin bu tür iddiaları, Riyad yönetimi bundan önce de Hac farizesine siyasi meseleleri karıştırdığı ve buna göre de İran ile yaptığı sözleşmeyi her yıl değiştirdiği halde gündeme getiriyor. Arabistan yetkilileri Mina faciasını kaza ve kader şeklinde yorumlayarak Hac farizesinin sağlıklı biçimde yerine getirilmesine yönelik sorumluluklarından kaçtıkları gibi şimdi de görevlerini fazlasıyla yerine getirdiklerini ve taleplere karşılık verdiklerini telkin etmeye çalışıyor.
Suud rejimine göre eğer Hac meselesinde biri suçlu olarak açıklanacaksa, Suud rejiminin hakaret içerikli anormal taleplerine boyun eğmeyen ve bu bağlamda Riyad’ın dayatmaya çalıştığı sözleşmeyi imzalamayan İranlı taraf suçlu gösterilmelidir. Bu mantıksız istidlale dayanan Suud rejiminin Hac ve umre bakanlığı yayımladığı bildiride İran milletinin bu yıl Hac farizesini yerine getirememesinden İran devletini sorumlu tutmaya çalıştı.
Arabistan Dışişleri Bakanı Adil Cubeyr FKİK Dışişleri Bakanları zirvesinin sonunda gazetecilere yaptığı açıklamada da Hac meselesi hakkındaki iddialarını tekrarladı. Cubeyr, İslam ülkeleri İran’ın uygulamalarını kınamaları gerektiğini belirtti. Oysa Suud yetkililerin bu tür açıklamaları tamamen İran’ı karalamaya yönelik provokatif açıklamalardır.
Hac farizesini yönetme konusunda en önemli konulardan biri hacıların can güvenliğini ve sağlığını temin etmektir. Ancak ne zaman İslam ülkeleri Arabistan’ı bu alanda sergilediği zafiyet yüzünden eleştirdiyse, Suud yetkilileri inkar etme yolunu tutmaya başladı.
Kuşkusuz İran İslam Cumhuriyeti hacılarının can güvenliğine ve kerametinin korunmasına önem veriyor ve bu bağlamda sorumluluk duygusu taşıyor ve bu yüzden Arabistan’da Hac yetkililerinden daha ciddi tedbirler almalarını istiyor. Ancak müzakerelerin ta başından itibaren Suud yetkilileri bu tür kaygıları gidermek için hiç bir istek ve iradeleri olmadığını ortaya koydu. Gerçekte Suud rejimi türlü bahaneleri ve marjinal konuları ileri sürerek ve özellikle daralan zamanı boşa harcayarak İran yönetimine Hac farizesi için Suud rejiminin hakaret içeren şartlarını kabul etmeye veya Arabistan’a hacılarını göndermekten vaz geçmeye zorlamaya çalışıyor. Nitekim Suud rejimi şimdiye kadar da İranlı hacıların hazırlık çalışmalarına zaman kalmayacak şekilde zamanı boşa harcadılar ve şimdi de hedeflerine ulaştıktan sonra bu durumdan İranlı yetkilileri sorumlu tutmaya çalışıyor.
İran Hac ve ziyaret kurumu Başkanı Said Ohadi ise konu ile ilgili katıldığı bir TV programında İran ve Arabistan heyetlerinin müzakere sürecine değinerek, Suud rejimi Hac sözleşmesinde İran için 11 kısıtlayıcı maddeyi getirdiğini, oysa bu kısıtlamalar önceki yıllarda imzalanan sözleşmelerde yer almadığını açıkladı.
Ohadi, müzakerelerin ilk turu zaten üç ay gecikme ile başlatıldığını, ama yine de İran tüm taleplerini şeffaf bir şekilde beyan ettiğini kaydetti. Ohadi, Arabistan Hac Bakanı ve müzakereci heyetine geçen sene Hac tarihinde şimdiye kadar görülmemiş korkunç faciayı ve bir kaç bin hacının mazlumane şehit düştüğünü hatırlattıklarını ifade etti.
Ohadi, Arabistan yetkililerine bu hacıların onların kötü yönetimi ve hizmette kusurları yüzünden şehit düştüklerini anlattıklarını, fakat karşı tarafın söyleyeceği hiç bir şey olmadığını vurguladı. Ohadi, Suud yetkililerine sözleşmede kaydettikleri 11 kısıtlayıcı maddenin asla kabul edilemez olduğunu, çünkü bu maddeler geçen yılki sözleşmede yer almadığını, sözleşme tamamen tek yanlı ve dayatma niteliği taşıdığını söylediklerini belirtti.
Suud rejimi dayatma sözleşmesinde ayrıca Hac sırasında İran’a ait mekanlarda ve İranlı hacıların seyrettiği güzergahlarda İran bayrağı kullanılamayacağını belirtiyor. Oysa hacıların güvenliğini temin etmenin bir yolu, kalabalık güzergahlarda bayrak kullanılması ve hacıların bu şekilde bilgilendirilmesidir. Suud rejimi hatta İran’ın kurduğu sağlık merkezlerinin sayısını da bahane ederek bu mekanların Medine’de üç ve Mekke’de dörtten fazla olmaması gerektiğini belirtiyor. Oysa İran önceki yıllarda 12 sağlık merkezi kuruyordu. İran’dan ilaç getirmeye uygulanan kısıtlama da, sözleşmede dayatılan bir başka maddedir.
İran Hac ve ziyaret kurumu Başkanı Ohadi’nin de belirttiği üzere hacının izzeti ve kerameti, her İranlı hacının en doğal hakkıdır ve Hac farizesi de hiç kimsenin engel olmaması gereken bir farize sayılır. Eğer Arabistan ev sahipliği iddiasında bulunuyorsa, Allah’ın misafirlerine gereken kolaylıkları temin etmesi gerekir. Ama maalesef Arabistan suçlu olduğu halde şimdiye kadar Mina faciasında ne özür dilemiş ne de bu facianın sorumlularını cezalandırmış ve ne de tazminat ödemiştir. Nitekim Suud rejimi hatta bu yılkı Hac merasimi için de hiç bir güvence vermemiştir. Tüm bunlar Arabistan rejiminin Hac farizesini siyasileştirmeye çalıştığının işaretidir. Oysa Hac farizesi, İslam dininin vacip saydığı bir ibadettir ve siyasileştirilmemesi gerekir. Ancak Arabistan bu tutumu ile Hac farizesini yönetmek için gerekli olan salahiyet ve şayestelikten yoksun olduğunu ortaya koymuştur.015