Halife rejimi ve muhalifleri bastırma politikası
(last modified Sat, 09 Jul 2016 05:54:00 GMT )
Temmuz 09, 2016 08:54 Europe/Istanbul

Katar üniversitesi, iktisadi ve sosyal gözetim enstitüsü araştırma programı Başkanı Austin Jengler bir makalesinde Bahreyn’de Halife rejiminin muhalifleri bastırma sebeplerini masaya yatırdı.

Yazar Bahreyn’de 14 Şubat 2011’de başlayan kıyamı dört önemli başlıkta şöyle özetliyor:

Geniş çaplı protesto eylemleri ve hükümetle muhaliflerin arasında başarısızlıkla sonuçlanan müzakereler, muhaliflerin Bahreyn yönetimi tarafından kanlı bir şekilde bastırılması, hükümetin görecede müzakere ve barış çabaları, kraliyet hanedanında iç anlaşmazlıklar ve ülke genelinde etnik çatlaklar yüzünden siyasi çabaların sonuçsuz kalması.

Ancak Halife rejiminin şii seçkin alim şeyh İsa Kasım’ı vatandaşlıktan çıkarmaya karar vermesine sebebiyet veren konu ise Bahreyn’de yaşanan siyasi durgunluktur. Ayetullah şeyh İsa Kasım, Bahreyn’de hükümete karşı çıkan ve bu ülkenin en büyük şii teşekkülü sayılan vefak cemiyeti için ilham kaynağı olan en önemli şii alimlerinden biridir.

Gerçekte şeyh İsa Kasım’ı vatandaşlıktan çıkarma kararı, son dönemde hükümetin muhaliflere yönelik baskılarını arttırmaya başlamasının devamında alınan bir karardır. Bu süreçte hükümet karşıtı şahsiyetlerden Nebil Recep’in yeniden gözaltına alınmasına ve Bahreynli insan hakları aktivistlerinin BM insan hakları konseyine katılmak üzere yurtdışına çıkmalarının engellenmesine işaret etmek mümkün.

Bahreyn rejiminin temyiz mahkemesi ayrıca vefak cemiyeti genel sekreteri şeyh Ali Salman’ın hapis cezasını dört yıldan dokuz yıla çıkardı. Şeyh Ali Salman geçen sene halkı kışkırtmak ve isyana teşvik etmekten suçlu bulunarak hapis cezasına çarptırıldı.

Öte yandan Bahreyn rejimi yeni bir yasa çıkararak dini liderlerin siyasi teşekküllere üyeliğini yasak ilan etti, ayrıca vefak cemiyetinin tüm faaliyetlerini askıya aldı.

Halife rejiminin aldığı kararlar ise bu rejimin her türlü ciddi reformu yapmayı bir kenara bıraktığını ve kendi halkını şiddetli bir şekilde bastırarak susturabileceğini düşündüğünü gösteriyor. Diplomasi açısından Bahreyn rejiminin hesapları bir nevi doğru olabilir. Nitekim vefak cemiyeti hükümetin görece puanlarına itiraz ederek 2014 yılında parlamento seçimlerini boykot kararı aldığında İngiltere ve Amerika büyükelçilikleri bu cemiyetle her türlü teması askıya aldı. İngiltere Dışişleri Bakanlığı açıkça Bahreynli muhalifleri genel seçimlere tüm eksikliklerine rağmen mevcut siyasi çerçevede katılmayı boykot ederek şimdiki yaşanan duruma sebebiyet vermekle suçladı.

Bu arada bölgesel açıdan da Irak ve Suriye’de tekfirci IŞİD terör örgütünün beklenmedik bir şekilde güçlenmesi Amerika ve Batılı müttefiklerini Bahreyn ve Fars körfezinde yer alan diğer Arap rejimlerle daha fazla yakınlaşmaya yöneltti. Bu yüzden Fars körfezi kıyısında yer alan  rejimler IŞİD ile mücadelede görecede Amerika ve müttefikleri ile askeri işbirliği yapmaya karşı bu ülkelerden kendi iç siyasi sorunları ile mücadelede daha fazla yetki beklentisi içerisine girdi. Bu konu özellikle Bahreyn rejimi hakkında geçerli görünüyor, nitekim Batı ve en başlarında Amerika Bahreyn’in içişlerini eleştirmekten veya herhangi bir müdahalede bulunmaktan el çektiği anlaşılıyor.

Fakat burada akla gelen soru şu ki, acaba Bahreyn’de muhalifleri bastırmayı Maname’nin güçlü konumda olduğu şeklinde yorumlayabilir miyiz, yoksa bu durum Halife rejiminin iç politika alanında kırılganlığı şeklinde mi yorumlanmalıdır?

Aslında Bahreyn’in bu hale gelmesinde üç etkenin etkili olduğu anlaşılıyor. İlk etken, Bahreyn’in sünni nüfusudur ki 14 Şubat 2011 kıyamına karşı hükümeti destekleme yönünde bazı eylemler düzenledi, öyle ki bu eylemler hayati önem arz ediyordu. Ancak eylemlerin sonunda hükümet yandaşı bir çok sünni ittifak bir kenara çekilmek yerine açıkça hükümetten daha fazla taviz isteyen ve Bahreyn rejimine karşı çıkan şii muhalif gruplara karşı daha sert davranılmasını bekleyen siyasi hareketlere dönüştü.

Halife rejimi sünni grupların muhalif sünni gruplara dönüşmesinden korktuğu için 2014’te düzenlenen genel seçimlerde sünni grupların zararına olan bazı kısıtlamalar getirdi ve böylece bu gruplar meclise giremedi. Bu kısıtlamalar ve yine dini liderlerin siyasi teşekküllere üyeliğini yasaklayan yeni kanun, Halife rejimi sadece şii aktivistleri değil, aynı zamanda sünni siyasi aktivistleri de bastırdığını ortaya koydu ve bu mesele, selefileri ve ihvanileri temsil eden iki önemli sünni teşekkül için bir dizi olumsuzlukları beraberinde getirdi. Öte yandan sünni mezhepli sıradan Bahreynli vatandaşlar için de Halife rejiminin bu uygulamaları onların 2014’teki huzursuzlukların sırasında bu rejimi verdiği desteğe karşı nankörlüğünün işaretiydi.

Halife rejiminin despot yönteme yönelmesine muhtemelen daha iyi açıklık getirecek olan ikinci etken, petrol fiyatlarının aşırı derecede düşmesinden kaynaklanan mali krizdir. Bahreyn, Fars körfezinde yer alan diğer Arap emirliklerine kıyasla yoksul bir ülke sayılır ve hali hazırda kemerleri sıkma politikasını uygulamak zorunda kalmıştır.

Öte yandan hükümetin iktisadi alanda uyguladığı politikalar bir gecede gıda maddeleri, su, elektrik, benzin ve kamu hizmetlerinin fiyatlarında ciddi artış yaşanmasına ve hatta emeklilere verilen bazı puanların kesilmesine yol açtı. Arabistan rejimi de geçen Ocak ayında bir dizi iktisadi reformlar yaptıktan sonra seçkin şii alim şeyh Nemer Bakır Nemer’i idam etti. Arabistan bu hareketi ile sünni hamilerini hoşnut etmek istedi. Şimdi ise esas soru, Bahreyn rejiminin Arabistan’ın yöntemini izleyip izlemeyeceğidir.

Ancak Halife rejiminin despot yöntem izlemesinde etkili olan bir başka etken, Halife hanedanı içinde iktidar kavgasıdır. Bahreyn rejiminin karşı karşıya bulunduğu iktisadi sorunlar bir kez daha bu ülkenin velihad prensi Salman bin Hamd Al-i Halife’nin ilgi odağına yerleşmesine yol açltı. Öte yandan veliahd prensin güçlü amcası onun reform önerilerine şiddetle karşı çıkıyor. Buna göre Bahreyn yönetiminin muhalifleri şiddetle bastırması reformcu veliahd prensine iktisadi uzmanlığından siyasi alana nüfuz etmek için yararlanmayı düşünmemesine yönelik bir mesaj sayılır.

Öte yandan muhtemelen son beş yılın deneyimleri de Bahreyn veliahd prensinin hanedanın diğer muhafazakar üyeleri gibi muhaliflerle müzakere etmek en iyimser hali ile zamanı boşa harcamak ve en kötümser haliyle büyük bir hata işlemiş olmak sonucuna götürmüş olabilir. Hanedanın muhafazakar kesimine göre en iyi seçenek, muhaliflerle müzakere etmeyi tamamen bir kenara bırakmaktır.

İranlı Ortadoğu meseleleri uzmanı Abbas Hameyar ise şeyh İsa Kasım’ın vatandaşlıktan çıkarılmasını Halife rejiminin medeni hukuk alanında bidati niteliyor. Hameyar şöyle diyor: Bölgede İslamî uyanış sürecinin başlaması ile beraber Bahreyn halkı da diğer zulüm altında inleyen mazlum milletler gibi zalim Halife rejimine karşı kıyam etti ve bu kıyam tamamen barışçıl ve mantıklı bir kıyamdı. Bu kıyam başta vefak cemiyeti genel sekreteri şeyh Ali Salman ve Bahreyn halkının manevi ve dini lideri şeyh İsa Kasım gibi ulema ve düşünürlerin inayeti ile barışçıl bir şekilde devam etti.

Arabistan rejiminin Bahreyn’e yönelik müdahalelerine işaret eden Ortadoğu meseleleri uzman Abbas Hameyar sözlerini şöyle sürdürüyor: Suud rejiminin müdahaleleri e Halife rejiminin sert tepkisi ve kanlı bastırması ve yüzlerce kişiyi şehit etmesi ve binlerce kişiyi hapse atmasına karşın Bahreyn milletinin barışçıl kıyamı devam etti ve Halife hanedanı ve Suud hanedanının namertçe uygulamaları bu harekete mani olamadı.

Hameyar, Bahreyn milletinin kıyamını bastırmak için bir çok cinayet işlendiğini, bu doğrultuda etnikçilik ve mezhepçilik yapıldığını, başka yörelerden insanlar Bahreyn’e göç ettirildiğini, Bahreyn halkının arazileri gasp edildiğini, nüfus yapısı değiştirilmeye çalışıldığını vurguluyor.

Bahreyn halkının kıyamı Halife ve Suud hanedanlarının tüm baskılarına karşın devam ettiğinin altını çizen Hameyar şöyle devam ediyor: Bahreyn halkını kıyamı tüm şiddetiyle devam etti ve Arabistan rejimi bu kıyamı bastırmak için ordusunu Bahreyn’e gönderdi. Suud ordusunun camileri ve Hüseyniyeleri ve evleri yakıp yıkması Bahreyn halkını derinden öfkelendirdi, ancak buna karşın kıyamın lider kadrosu sürekli halkı barışçıl eylemlerin dışına çıkmamaya davet etti.

Suud rejiminin Halife rejimine sınırsız desteğine işaret eden Hameyar şöyle diyor: görünen o ki Suud hanedanı Yemen, Suriye, Lübnan ve Irak gelişmelerinden ders almak istemiyor.

Halife rejiminin şeyh İsa Kasım’ı vatandaşlıktan çıkarma kararını değerlendiren Ortadoğu meseleleri uzmanı Hameyar şöyle devam ediyor: Hiç bir devlet kendi vatandaşlarını vatandaşlık hakkından mahrum bırakamaz ve Halife rejiminin şeyh İsa Kasım’ın vatandaşlık hakkını iptal etmesi bölgenin irticai rejimlerinin medeni hukukunda bir bidat sayılır ve bu rejimler de bundan böyle kendi vatandaşlarına baskı uygulamak için bu yola baş vurmaya kalkışacaktır. Oysa dünyada bir çok ülke, uluslararası kurum ve kuruluş, STK’lar ve şahsiyetler bu konuya tepki gösterdi. Bahreyn rejiminin bu kararı geriş çaplı itirazlara neden oldu ve bir çok ülkede yayımlanan bildirilerle şiddetle kınandı.

Halife rejimine destek veren ülkelere baskı yaparak onları bu desteklerinden el çekmeleri konusunda ikna etmek gerektiğini kaydeden Hameyar  şöyle devam ediyor: Halife rejimi bu tür şerefsizce uygulamalarından geri adım atmalı ve şeyh İsa Kasım da normal bir vatandaş ve Bahreyn halkının barışçıl kıyamının lideri olarak bu ülkede kalması gerekir.

Bilindiği üzere Halife rejimi Bahreynli şii alim şeyh İsa Kasım’ın vatandaşlık hakkını iptal etti ve kendisinden ailesi ile beraber Bahreyn’i terk etmesini istedi. Ancak Halife rejiminin bu kararı e bu talebi Bahreyn halkının öfkesini tetikledi, öyle ki halk kefen giyerek şeyh Kasım’ın evinin önünde toplanmaya başladı ve hakkındaki kararın geri alınmasını istedi. Aslında Halife rejiminin bu haksız kararı uluslararası camianın da tepkisine neden oldu, öyle ki hatta Amerika yönetimi bile bu kararı illegal niteledi.

Bahreynli gazeteci yazar e siyasi aktivist Abbas Bu Safvan Halife rejiminin şii alim Şeyh İsa Kasım’la ilgili kararını şöyle değerlendiriyor:

Halife rejimi bu kararla aslında çeşitli hedefleri izliyor. Bu hedeflerden biri, Halife rejiminin Bahreyn halkının 2011’de başlattığı kıyamın bastırmakta hezimete uğradığını örtbas etmektir. Aslında Halife rejimi 2011’den beri bu işte başarılı olduğunu zannediyordu. Halife rejimi Mart 2011’de Suud rejiminin askeri müdahalesinin yardımıyla Bahreyn halkını bastırdığında iş bittiğini zannetmişti, fakat gerçekte bu askeri zafer hiç bir zaman siyasi bir sonuçla noktalanmadı. Öte yandan Halife rejimi muhaliflerin tüm dayanaklarını ve güç merkezlerini baskı altında tutmaya çalışıyor. Bu rejim Arabistan’la ittifak kurmak ve etnikçilik yapmakla konumunu güçlendirebileceğini zannediyor, ama bence Bahreyn her geçen gün daha derin bir krizin içine batıyor. Gerçekte şeyh İsa Kasım’a yapılan saygısızlık tüm Bahreyn halkına yapılan saygısızlıktır.

Bahreynli gazeteci yazar ve siyasi aktivist Bu Safvan, Bahreyn halkının Halife rejiminin bu kararına karşı muhtemel tepkisini de şöyle değerlendiriyor: şeyh İsa Kasım Bahreyn milleti içn bir simgenin çok çok ötesindedir ve Bahreyn’de şii müslümanların ön cephesi sayılır. Şeyh Kasım dini mevkiinden başka Bahreyn’de seçkin bir konuma sahiptir, bu yüzden kendisine yönelik saygısızlığın Bahreyn’de halkın kin ve öfkesii tetiklediğine şahit olmaktayız. Şimdi şartlar çok vahimdir, üstelik bu şartların nasıl gelişeceğini de kestiremiyoruz. Aslında Bahreyn’de durumlar geçen Nisan ayında ve ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin Maname ziyaretinden sonra kritik hale geldi. Halife rejiminin tüm uygulamaları beyaz sarayın yeşil ışık yakması ile oluyor ve esas amacı da Suud rejiminin Maname üzerindeki nüfuzunu takviye etmektir. Arap baharı sadece Bahreyn’de değil, tüm bölgede hezimete uğradı ve şimdi bölgede durum çok tehlikeli bir noktaya doğru ilerliyor.

Öte yandan şeyh İsa Kasım’ın temsilcisi şeyh Abdullah Dakak, Halife rejimi Arabistan’ın işbirliği ve İngiltere’nin himayesi ile şeyh İsa Kasım’ı vatandaşlıktan çıkardığını açıkladı. Şeyh Dakak bu karara gösterdiği tepkide, Arabistan bölgede art arda hezimete uğrayınca ve özellikle Irak’ta Felluce’yi kaybedince Bahreyn rejiminden şii müslümanlardan intikam almasını istedi. Suud rejiminin uşağı Halife rejimi de Bahreyn halkına ağır bir darbe indirmek için şeyh İsa Kasım’ı hedef seçti ve vatandaşlık hakkını gasp etti. Halife rejimi bu kararla şeyh İsa Kasım’ı tutuklamak ve hapse atmak, ya da sürgün etmek ve böylece İran İslam Cumhuriyeti ve Iraklı şiilere darbe vurmak istiyor.

Şeyh İsa Kasım’ın temsilcisi şeyh Abdullah Dakak sözlerini şöyle sürdürdü: ancak Halife rejiminin bu hareketi asla sonuca ulaşamayacaktır, çünkü Bahreyn milleti direnişini sürdürecek ve şeyh İsa Kasım’ı desteklemekten el çekmeyecektir. Bu kararın vebali çok ağır olur ve eğer Halife rejimi bu durumu sürdürmek isteyecek olursa bir çok kan akacaktır ve sonu asla iyi olmayacaktır. Ben Halife rejiminin geri adım atmasını umuyorum, çünkü Bahreyn milleti şeyh İsa Kasım’ı asla yalnız bırakmayacaktır. Bahreyn halkı şeyh Kasım’ı korumak için canını ve kanını feda etmeye hazırdır. Bahreyn halkı haklı talepleri üzerinde ısrarını sürdürecektir, çünkü eğer Halife rejimi şeyh Kasım’ın üstesinden gelirse bu, tüm meşru taleplerin üstesinden gelmiş olduğu anlamına gelir.015