Mültecilik çilesi ve Suriye'li çocuklar
(last modified Sat, 13 Feb 2016 09:00:19 GMT )
Şubat 13, 2016 11:00 Europe/Istanbul

Aylan, sadece 3 kez yerkürede bahar mevsimindeki çiçekleri görebildi.

Aylan dünyaya geldiğinde, tekfircilerin cinayetlerinin acı tadı baharın tatlı tadını kent halkından almıştı. Aylan annesinin bağrında kalp atışları sesine alışmıştı ve o annesinin neden sakin olmadığını anlayamıyordu. Aylanın babası eşi ve evlatlarını kayığa bindirdiği sırada, Aylan babasının kolunu sıkı bir şekilde tutuyordu. Ancak saatler sonra deniz dalgaları babasının kollarındaki gücünü geri aldı ve zayıf naşı denizin vahşi dalgalarıyla savaşmaya başladı. Birkaç gün sonra, Aylanın cansız bedeni Türkiye sahillerine vurdu. Ardından dünya kamuoyu, Suriyeli cansız bedenlerinin resimlerini denizlerde görebildiler.

 

Helma da canını kurtarabilen bir başka kız çocuğu idi. Susuz ve gıdasız uzun süreli yürüyüşler, Helmayı hasta etmişti. Hemanın kardeşi çok çileli geçen yürüyüşe dayanamadı ve neticede maksadına ulaşamadı. Helma hâlihazırda yorgun haldeki ruhu ve yaralı bedeniyle ana vatanını terk etmek zorunda kalmıştı ve zorunlu olarak gurbet topraklarına gitti. Onun her geceki uykusunda, kafaların kesildiği ve kanlı bedenlerin bulunduğu kâbus vardı. Basit bir ziraatçı olan babası, tekfirci teröristlerle işbirliğinde bulunmamak suçundan dolayı acımasızca öldürüldü. Aylarca süren çile ve acının ardından nihayet o, annesi ile birlikte Avrupa'daki Suriyeli mülteci kamplarına girdi. Annesi direnme gücüne sahip değildi ve onun tek sermayesi ve umudu kızını kucağına almaktı. Helma 9 yaşında idi ve onun çocuksu zihni bu denli acıyı dayanma gücü yoktu. Helmanın gözlerinde aşırı yorgunluk hali vardı, ve elleri şiddetli yorgunluktan titriyordu.

 

Helma hâlihazırda onu garip gören bir ülkede yaşıyordu. Mülteci kamplarında yaşayan bir kadın Helmanın annesine kızına iyi bakmasını tavsiye ediyordu. O cinsel kölecilik ve insan organlarının kaçak edildiğinden söz ediyordu. Helma bu terimlerin manasını bilmiyordu ancak annesinin telaşlı bakışlarından çok tehlikeli geleceğin gelişini anlıyordu. Suriyeli ve Iraklı çocukların zayıf omuzları, avareliğin ağır yükünü kaldıramıyordu. Günahsız çocukların tek suçu, anne yurdunda dünyaya gelmeleriydi. Ev ve barklarını kaybetmek, ebeveynlerini kaybetmek, çocuksu gözleriyle vahşi cinayetleri ve zor işlerde dilencilik yapanları görmek, günümüz çocukların avarelik şartlarıdır. Europolun yayınladığı verilerine göre, şimdiye dek 270 bin mülteci halindeki çocukların adları, Avrupa mülteci sisteminde kaydedilmiştir. Öte yandan diğer ülkelerdeki mülteciler de Lübnan , Türkiye ve hatta diğer bölge ülkelerine gitmektedirler.

 

Kendi ülkelerini terk etmek zorunda kalan çocukların birçoğu, anne ve babalarını son olaylarda kaybettiler ve yapayalnız gurbete gitmek zorunda kaldılar. Mültecilerin bir bölümü özel kamplarda iskân edildiler, ancak birçokları da gurbet ülkelerdeki cadde ve sokaklarda veya sınır bölgelerinde en az imkânlarla yaşamak zorunda kaldılar. IŞİD, mültecilere karşı Müslüman olmamak suçundan dolayı en korkunç cinayetler işliyorlar ve onlar hâlihazırda batılı ülkelerde yaşıyorlar ve maalesef en az yaşam imkânlarıyla en korkunç uygulamalara maruz kalmaktadırlar. İslam dünyası hâlihazırda tefrika ve ihtilaflardan dolayı korkunç sorunlarla karşılaşmaktadır. İstikbar güçleri olan Amerika ve onun batılı ve bazı arap devletleri, islama galip gelmek ve İslam topraklarına musallat olmak için şom planlar kurmaktadırlar. Onlar aşırıcılığı desteklemek ve terör örgütlerinin İslam ülkelerinde yaymak suretiyle kendi şom amaçlarını yaymaya çalışıyorlar.

 

Amerikanın eski dışişleri bakanı Hillary Clinton kongrede yaptığı açıklamada, Elkaide grubunu Amerika tarafından kurulduğu ve desteklendiğini itiraf etti. Hâlihazırda batının terörizmle sözde mücadele iddialarının ne denli boş ve yalandan ibaret olduğunu ve Amerika’nın IŞİD ve buna benzer terör örgütlerini desteklediğini anlıyoruz. Ancak sözde İslam dinine tabi olduklarını iddia eden bazı Arap devletleri, mültecilik ve bölgedeki güvensizlik meselesine yönelik tepki göstermedikleri anlaşılıyor. Suriye ve Iraklı çocuklar tekfircilerin işledikleri cinayetleri çocuksu uykularında kâbus olarak görüyorlar. Şimdiki şartlarda adı geçen çocuklar dünya Müslümanlarının ciddi yardımlarına ihtiyaç duymaktadırlar. Son 4 yılda terör örgütlerinin saldırıları neticesinde meydana gelen güvensizliklerden dolayı, milyonlarca Suriyeli ev ve barklarını terk etmek zorunda kaldılar ve sözü edilen mültecilerden 2 milyon 400 bini diğer ülkelere göç etmek zorunda kaldılar.

 

Milyonlarca Suriyeli kendi ülkelerinde evsiz barksız durumdalar. Suriye'de evsiz barksız kalan çocukların sayısı gün geçtikçe artıyor. BMT mülteciler yüksek komiseryası ve BM çocuk fonu yayınladıkları raporlarında, BMT mülteci kamplarında kaydedilen Suriyeli mültecilerin yarısı çocuk olup bunların 740 bininin yaşlarının 11 yaşlarında olduğu kaydedildi. Avareliği tecrübe eden çocuklar hâlihazırda tahsil etmekten mahrumdurlar. Onların asıl sorunları can güvenliklerinin sağlanması ve gıda meselesinin çözümlenmesi ve gece ve gündüzlerde soğuktan korunmalarıdır. Öyle görünüyor ki, bu çocuklar birkaç yıl sonra eğitimlerini sürdürebilecekler veya en azından zaruri eğitim alabilirler. Suriyeli ve Iraklı çocuklar ömürlerinin en iyi dönemleri olan eğitim yıllarını kaybettiler. Mülteci kamplarında sağlık imkânları ve yaşam standartlarının bulunmayışı, bu yerlerde bulaşıcı hastalıkların yayılmasına neden olduğu anlaşılıyor. Bu olayın tek kurbanı tabi ki çocuklardır.

 

Sağlıksız ortamlarda yaşamak, mülteciler arasında bulaşıcı hastalıkların yayılmasına neden olmakta. Savaş, güvensizlik ve avarelik gibi durumlar mülteci çocukların ruhsal ve psikoloji hastalıklara yakalanmalarına neden olmakta. Babasıyla birlikte Real Madrid oyununu görmek için Madrid'e gidip futbol dünyasının yıldızı Cristiano Rolando ile birlikte fotoğraf çeken Suriyeli mülteci çocuğun görüntüsü, bazı Avrupalıların avarelik fenomenine yönelik bakış açıları dâhilinde insani bir tablonun çizilmesine neden oldu. Tekfirci teröristlerin saldırılarında ebeveynlerini kaybeden çocuklar, Avrupa'daki cinayetkar grupların tuzağına düşmüşlerdir. Europol olarak bilinen AB polisi, son 18 ayda kimsesi olmadan Avrupa'ya giren 10 binden fazla çocuğun kayıplara karıştıklarını bildirdi. Europol yetkilileri adı geçen çocuk mültecilerin çoğunun köle olarak satılmaları veya kaçakçılarca cinsel saldırılara maruz kalmaları konusunda kaygı duyduklarını bildirdiler.

 

Europol idaresi büro müdürü Brayn Doland şunları belirtti: 'biz 10 binden fazla çocuğun kaybolması tehlikesi ile karşı karşıyayız ki bunlardan 5 bini İtalya'da yaşıyorlardır. Bu çocukların tamamı suçlu sıfatıyla yararlanılmıyor ve bazıları kendi ailelerine teslim ediliyor. Biz onların hâlihazırda nerelerde olduklarını bilmiyoruz. Biz son 18 ayda mültecilik meselesinden gayrimeşru ve illegal bir şekilde yararlanıldığına dair belgeler ve kanıtlara sahibiz. Europolun verilerine göre, şimdiye kadar 270 bin mülteci çocuğun adları, Avrupa mültecilik sisteminde kaydedilmiştir. Avrupa polis teşkilatı başkanı Pan Avrupa cinayetkar teşkilatlarının bu cinayetlerin ilk suçlusu olduğunu bildirdi.

 

Hâlihazırda mültecilik ve mülteci buhranı, Avrupalı devletlerin en büyük sorundur. Öyle bir kriz ki Amerika, İngiltere ve Fransa gibi dünyanın süper güçlerinin batı Asya bölgesinde uyguladıkları yayılmacı siyasetlerinin ürünüdür. Bu arada İslam ülkeleri özellikle zengin Arap devletlerin Suriyeli ve Iraklı mültecilerin karşı karşıya kaldıkları sorunların giderilmesinde maalesef çok az katkıları olduğunu görebiliriz. Buna karşın Arabistan gibi bazı Arap devletleri, bölgede terörizm ve silah ticareti fenomenin yayılmasına öncü rol oynadığı gözlerden kaçmıyor. Bölgede savaş ve güvensizliğin yayılması, mülteci durumundaki çocukların sayısının artmasına neden olmaktadır. Onlar, dünyaya geldikleri zaman hoş ezan seslerini kulaklarıyla babalarından işiten Müslüman çocuklardır.001 015