Yemen krizinin ufku
(last modified Thu, 11 Aug 2016 13:39:19 GMT )
Ağustos 11, 2016 16:39 Europe/Istanbul

Bazı gözlemcilerin Arap dünyasının Afganistan’ı ve bazılarının 1960’lı yıllarda Mısırlı Abdulnasır’ı bozguna uğrattığı için Arap dünyasının Vietnam’ı olarak tanımladıkları Yemen son günlerde çok kritik bir dönemi geride bırakıyor.

Yemen krizi üzerinden nerdeyse 17 ay geçiyor. UNISEF’in verileri başta olmak üzere bazı uluslararası örgütlerin açıkladığı rapora göre bu 17 ay içerisinde Suud rejiminin başını çektiği Arap ittifakının Yemen milletine dayattığı savaşın sonuçları savaş suçu, beşeriyete karşı suç ve barışa karşı suç ve cinayetin en bariz mısdakları sayılır. UNISEF verilerine göre Mayıs 2016’nın sunan kadar 21.1 milyon Yemenli vatandaş insani yardımlara muhtaç durumdadır. Bu rakamın 9.9 milyonunu çocuklar oluşturuyor. Yemen içinde 2.7 milyon insan mülteci durumuna düşmüş bulunuyor ve 5 yaşın altında yer alan 320 bin çocuk aşırı kötü beslenme tehdidi altında yaşıyor. Yemen’de 2.2 milyon çocuk okula devam edemezken, 8 milyon çocuk sosyal desteğe ihtiyaç duyuyor. Yemen’de ayrıca 14.1 milyon insan sağlıklı hizmetlerine muhtaçtır.

UNISEF’in Yemen’deki sözcüsü Muhammed Esedi, Yemen halkının %50 kadarı ve özellikle bu ülkenin 22 eyaletinden 19 eyaletinde yaşayan insanlar açlıktan ve gıda maddeleri yetersizliğinden acı çektiğini ve ülke nüfusunun %70’i ihtiyaç duyduğu besin maddelerini karşılamakta ciddi derecede zorluk çektiğini belirtiyor.

Yemen krizi hakkında yayımlanan bunca korkunç veriye ve uluslararası ceza mahkemesinin tüzüğünde açıkça belirtilen suçların en bariz mısdaklarının bu ülkede yaşanmasına karşın Yemen savaşı tüm hızıyla devam ediyor. Yemen savaşının esas aktörleri ise Arabistan’ın başını çektiği Yemen karşıtı Arap ittifakına bağlı güçler, Yemen’in istifa eden kaçak Cumhurbaşkanı Mansur Hadi’ye bağlı milisler, Yemen ordusu, Ensarullah hareketi gözetimindeki Yemen halk güçleri, Ali Abdullah Salih liderliğindeki Yemen halk kongresi güçleri ve başta El-kaide ve IŞİD olmak üzere çeşitli terör örgütleridir. Yemen savaşında Amerika gibi bölge dışı aktörler de dolaylı bir şekilde rol ifa ediyor. Örneğin Global Research dergisi El-kaide terör örgütünden Amerika’nın Yemen’deki mal varlığı şeklinde söz ediyor.

Öte yandan bu savaşta Yemenli bazı önemli siyasi gruplar da Suud rejiminin saflarında yer alıyor ki buna da Yemen’in en büyük aşireti olan el Ahmer aşireti, ihvancı Islah partisi ve bazı selefi örgütleri örnek vermek mümkün.

Yemen’de savaş arenası ise Sana, Taaz, Aden, Hazrı Mot, Mareb, Saade ve Cuf eyaletleridir. Bugün Yemen, ordu birlikleri ve ensarullah hareketine bağlı halk güçleri ve milli kongreye bağlı güçlerle Arabistan’ın başını çektiği Arap ittifakı arasındaki savaşa sahne oluyor. Yemen ordusu ve Ensarullah güçleri ve milli kongre milisleri bir yandan Mansur Hadi’ye bağlı milislerle savaşırken, öbür yandan El-kaide teröristleri ile çarpışıyor. Yemen’de ayrıca Mansur Hadi güçleri, El-kaide terör örgütleri ile savaşıyor. Böylece Yemen’de aslında iki taraf değil, aslında dört taraf birbiriyle savaşıyor.

Yemen savaşı devam ederken, Yemen krizi ile ilgili müzakereler de BM Yemen özel temsilcisi İsmail Veled Şeyh’in arabuluculuğu ile Kuveyt’de devam etti. 21 Nisan 2016 tarihinde başlayan Yemen barış müzakerelerine ensarullah hareketi ve milli kongreden oluşan Yemen milli heyeti ve Mansur Hadi ve taraftarlarını temsil eden ve Riyad heyeti olarak anılan heyet katılıyor. Ancak Yemen barış müzakerelerinin üzerinden yüz günü aşkın bir süre geçtiği halde müzakerelerden şimdiye kadar hiç bir sonuç alınamadığı anlaşılıyor. Kuveyt’te devam eden bu müzakerelerin uzaması ve sonuçsuz kalmasının ardından Kuveyt yönetimi müzakereler için belli bir süre belirledi ve taraflara iletti, fakat 7 Ağustos’ta sona erecek olan müzakerelerde tarafların uzlaşamayacağı anlaşılınca müzakereler resmen askıya alındı ve şimdi bu müzakerelerin Kuveyt’te mi, yoksa başka bir ülkenin ev sahipliğinde mi yapılacağı bile bilinmiyor.

Ancak bu süreçte akla gelen soru, neden Kuveyt müzakereleri BM Yemen özel temsilcisinin çabalarına rağmen sonuca ulaşmadığı sorusudur.

Siyaset dünyasında kriz adlı kitabın yazarı Michael Bercher, bir krizin şiddetli oluşunun işaretleri ve bileşenleri krize müdahil olan aktör sayısı, süper güçlerin müdahale oranı, konunun jeo stratejik önemi, çatışma taraflarının uyumsuzluk oranı, krizin konusu ve meseleyi şiddetin karışıp karışmadığı gibi bileşenlerden oluştuğunu belirtiyor. Yemen krizinde ise bu bileşenlerin tümü göze çarpıyor. Gerçi Yemen krizine müdahil olan tarafların sayısı Suriye krizi kadar geniş değil ve sadece milli heyet ve Riyad heyeti ile sınırlıdır. Ancak bu iki grubun her birinin içinde, iktidardan bir pay bekleyen farklı gruplar yer alıyor.

Aslında süper güçlerin Yemen krizine müdahaleleri açıkça ortadadır ve bu müdahalenin en bariz şahidi de, krizin baş sebebi Suud rejiminin Yemen’e askeri saldırısıdır. Bundan başka Riyad heyeti doğrudan Suud rejiminden talimat almaktadır. Yemen’in coğrafi konumu da stratejik önem arz eden bir konumdur, zira bu ülke Arabistan’ın komşuluğunda ve stratejik Babul Mendeb boğazının yanı başında yer almaktadır. Yine çatışma taraflarının arasındaki orantı da çok derindir. Yemen’de Mansur Hadi ve yandaşları sürekli iktidarda yer almalarına karşın, Ensarullah hareketi Yemen’in siyaset arenasında her zaman arka plana itilmiş ve bu ülkenin siyasi rejimi tarafından bastırılmıştır. Ensarullah hareketi siyasi mahiyeti itibarı ile Batı ve Suud rejiminin Yemen’e musallat olmalarına karşı çıkarken, Mansur Hadi ve yandaşları açıkça Batı ve Riyad’a bağımlıdır.

Öte yandan Yemen krizi bu ülkede güç paylaşımı ve tarafların dizilişi ve yine siyasi rejimin mahiyetinin belirlenmesi üzerindeki anlaşmazlıktan kaynaklanıyor, ki bu da bir ülkede siyasi grupların açısından ve devleti yönetme alanında önemli bir konu sayılıyor.

Yine Bahreyn’de şiddet son aylarda doruk noktasın ulaştı, nitekim UNISEF gibi bazı uluslararası kurum ve kuruluşların sunduğu raporlar ve veriler de bu iddiayı doğruluyor. Bu yüzden Kuveyt’te düzenlenen Yemen barış müzakerelerinin sonuçsuz kalmasının bir sebebi, şiddetli bir kriz için tanımlanan tüm bileşenlerin Yemen konusunda geçerli olmasıdır. Michael Bercher’e göre bir kriz ortaya çıkışı, yayılması, hafiflemesi ve etkileri olmak üzere dört merhaleye bölünüyor ve krizin hafiflemesi husumet içeren gerginliklerin hafiflemesi ile başlıyor. Oysa Yemen krizinde yaşanan ve Kuveyt barış müzakerelerinin başarısızlığı da aralarında yer alan şimdiki gelişmelere bakıldığında bu krizin hafifleme aşamasına gelmediği anlaşılıyor.

Kuveyt barış müzakerelerinin sonuca ulaşamamasının bir başka sebebi, Kuveyt yönetiminin bu müzakerelerde ifa ettiği rolü ile ilgilidir. Kuveyt yönetimi bu müzakerelerde rolünü sadece ev sahipliği yapmakla sınırlı tuttu. Oysa Kuveyt yönetimi Katar’ın 2011 yılında Yemen ve Sudan arasında arabuluculuk yaptığı gibi iktisadi etkenler gibi çeşitli etkenleri kullanarak aktif bir şekilde arabuluculuk yaparak müzakere taraflarını uzlaşmaya teşvik edebilirdi.

Yemen krizi ile ilgili akla gelen bir başka soru, Kuveyt’te düzenlenen Yemen barış müzakereleri başarısız olduktan sonra bu krizin ufkunun nasıl olacağı ve hangi senaryoların gündeme gelebileceği sorusudur.

Gerçekte Yemen krizinin ufkunu ve bu krizle ilgili muhtemel senaryoları Yemen’e hakim olan askeri ve siyasi şartlara göre ve savaşla müzakere ikilemi çerçevesinde belirlemek gerekir.

İlk senaryoya göre, Suud rejiminin başını çektiği Arap ittifakı Yemen’e karşı savaşa devam edecek, Yemen ordusu ve Ensarullah güçleri ve milli kongre milisleri de bu ittifaka, Mansur Hadi milisleri ve El-kaide teröristlerine karşı mücadelesini sürdürecek ve bu arada Mansur Hadi milisleri ile El-kaide teröristleri arasındaki çatışmalar da devam edecek.

Bu sürecin sonucu, Yemen’de insani durumun daha da vahim boyutlara ulaşmasından başka, El-kaide terör örgütünün Yemen’de nüfuz alanının genişlemesi ve yine Yemen’in 1990 yılından önceki modele göre Kuzey ve Güney Yemen olmak üzere ikiye ayrılması veya Libya’da 2014’ten beri gündeme gelen modele göre aynı zamanda üç hükümet tarafından yönetilmesi olabilir.

Gerçi uluslararası camia Yemen’de Mansur Hadi başkanlığındaki istifa eden yönetimi tanıyor, fakat siyasi gerçek şu ki Yemen’de hali hazırda üç hükümet bulunuyor. Hali hazırda Yemen’de Ensarullah hareketi ve milli kongre, başta başkent Sana olmak üzere ülkenin bazı bölgelerinde hüküm sürüyor. Bu iki grup geçenlerde on üyesi bulunan siyasi bir konseyin kurulmasını gündeme getir. Buna göre Ensarullah’ın ve milli kongrenin başkanlık konseyinde beşer temsilcisi olacak.

Öte yandan Yemen’in istifa eden Cumhurbaşkanı Mansur Hadi ülkenin güneyini ve özellikle Aden liman kentini yönetiyor ve bu kenti istifa eden hükümetin başkenti ilan ettiği gözleniyor.

Yemen’de üçüncü güç, El-kaide teröristlerinden oluşuyor. Bu örgüt Hazrı Mot ve Ebin gibi eyaletlerde ciddi varlık sergiliyor ve Libya’da yaptığı gibi Yemen’de de bir devlet kurduğunu ilan edebileceği anlaşılıyor.

Yemen’de ikinci senaryoya göre, BM Yemen özel temsilcisinin çabaları ile Yemen barış müzakereleri Kuveyt veya bir başka ülkede devam edebilir. Fakat milli heyetle Riyad heyeti arasındaki derin anlaşmazlıklara bakıldığında, kısa vadede yapıcı bir uzlaşma sağlanması muhtemel gözükmüyor.

Görünen o ki Yemen krizi ile ilgili müzakereler ancak bölge içi ve bölge dışı aktörlerin arasında bir müzakere düzenlendiği ve bu aktörlerin Yemen’de bir yol haritası ve iktidar paylaşımı konusunda uzlaşmaları durumunda Yemen krizini çözebilir veya en azından hafifletebilir. Bu aşamadan sonra Yemenli taraflar belirlenen yol haritasına göre müzakerelerine devam edebilir. Bu durumda Yemen’de milli vahdet hükümetinin kurulması ve ülkenin siyasi rejimi için Irak modelinde olduğu gibi federal bir yapı belirlenmesi daha muhtemel görünüyor. Yemen’de federal modeli Batı da destekliyor. Gerçekte Amerika elebaşılığındaki Batı, Ortadoğu bölgesindeki ülkelerde federal sistem uygulamaya çalışıyor

Yemen’de bu süreç izlenmediği takdirde ve Riyad heyeti bağımsız hareket edemediğine göre ve ancak Ensarullah ve milli kongrenin önemli bölümlerine karşı çıktıkları 2216 sayılı kararnameyi temel aldığından, Yemen barış müzakereleri bu ülkeyi saran krizin çözümünde hiç bir işe yaramayacağını kesindir ve siyasi müzakerelerin başarısız olması, Yemen’de savaşın devam edeceği ve mevzu bahis muhtemel senaryoların gündeme geleceği anlamına geliyor. 015