Riyad’ın Filistin davasında yıkıcı rolü - 1
Korsan İsrail’de yayımlanan Haaretz gazetesi bir makalesinde son yıllarda Arabistan rejiminin Filistin meselesine karşı olumsuz rol ifla ettiğini yazdı ve bu bağlamda sözde Arap barış planının ciddiye alınmasını isteyen Mossad’ın “İsrail’in güvenliği için subaylar” hareketinin propagandasında eski şefi Şebtay Şavit’in sözlerine istinat etti ve Riyad yönetimi Filistin özerk teşkilatı Başkanı Mahmut Abbas’ı dize getirmek için Tel aviv için büyük bir muhibet olduğunu belirtti.
Gazetede bir makale yayımlayan “barış ve eşitlik için demokrasi cephesi” sekreteri Ude Beşarat şu ifadelere yer verdi: Eğer siyonist rejim Başbakanı Benyamin Netanyahu nasıl bunca soruna rağmen hala iktidarın başında kalabiliyor, diye soracak olursanız, bunun cevabı çok kolay: bu adamın hiç bir programı yok ve sadece hatta planlayıcılar kabuslarında bile göremedikleri yeni muhtevalar üretiyor.
Beşarat şöyle devam ediyor:
Siyonist rejim işgal altındaki bölgelerden geri çekildikten sonra Araplarla İsrail ilişkilerinin normalleşmesi için Arap barış planı gündeme geldiğinde, Netanyahu bu planın birinci bölümünü aldı ve ikinci bölümünü sildi. Şimdi de Netanyahu ve anamuhalefet parti lideri Hertzug Arap ülkelerinde yatırım yaparak Filistinlileri itaat etmeye zorlamaya çalışıyor. Ancak burada esas sorun şu ki eğer Filistinliler bir kez daha itaat etmek için siyonistlerin baskılarına maruz kalacak olursa, onlardan hiç bir şey geride kalmayacak. İşte buradan neden tüm Arap ülkelerin Arabistan ile koordineli bir şekilde tutum değiştirdikleri ve neden resmi kaynaklar Fars körfezi bölgesinde yer alan Arap emirliklerle ilişkileriyle onur duydukları daha iyi anlaşılıyor.
Beşarat yazısını şöyle sürdürüyor:
Abdulhamid Hamdan adlı bir tarihçi kitaplarından birinde kral Abdulaziz bin Abdurrahman’ın Suud hanedanının krallarından Faysal’a geçen yüzyılın başlarında gönderdiği mesajın fotoğrafını yayımlamış, mesajda şöyle deniliyor: Ben kral Abdulaziz bin Abdurrahman Al-i Suud İngiltere’nin temsilcisi bay Bersey Cooks’un huzurunda bin kez itiraf ediyorum ki Filistin’in yoksul yahudilere veya başkasına veya İngiltere’nin uygun gördüğü her kimseye verilmesine karşı değilim. Ancak Filistinli heyet 1947 yılında bin Suud’un onayını isteyince kral kendi gözüne işaret etti ve şöyle dedi: Filistin benim göz bebeğimdir, ki bu da Arabistan’ın iki yüzlülüğü ve sürekli renk değiştirmesinin işaretiydi.
Beşarat şöyle devam ediyor:
Bundan sonra ve 1948 yılında Arabistan Filistin topraklarının bölünme kararına karşı çıkan temel unsur oldu ve böylecle bin Suud, Arap ülkelerini kontrol altına almak için gerekçe arayan David Ben Gorion’a hizmet etti ve işte bu noktadan sonra arapları İsrail rejimini kurma tehdidi 1948 yılında kendini gösterdi. O döneme ait belgeler Arap ülkelerinin liderlerinin bu meselede ifa ettiği rolü ifşa ediyor, yani bir yandan söz düellosu ve öbür yandan ingilizlerle Filistinli yahudilerle işbirliği. Şimdi ise onlar tarihi geri çekmeye çalışıyor, ama bu kez Arabistan’ın gücünden açıkça yararlanacakları anlaşılıyor.
Arabistan’ın yıllar boyunca Filistin meselesinde olumlu ve iki yüzlü rol ifa ettiğini ifşa eden bu tür belgeler bir yana, son zamanlarda Arap basını ve medya organları da Arabistanlı ve İsrailli yetkililerin karşılıklı ziyaretleri ile ilgili haberler yayımladı ki bu da iki tarafın oldukça birbirine yakınlaştığını ve pek de gizlemek istemedikleri karşılıklı ilişki kurmak ikili ilişkileri normalleştirmek istediklerini yansıtıyor. Nitekim son haftalarda Arabistan’ın emekli generallerinden ve stratejik etüt merkezi başkanı Enver Aşki işgal altındaki Filistin’e bir ziyaret gerçekleştirdi. Aşka bu ziyaretinden sonra basına verdiği demeçte, Arabistan ve İsrail’in ortak çıkarları bulunduğunu belirterek şu ifadelere yer verdi: eğer İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu sözünü tutacak olursa, Arabistan yönetimi Arap ülkelerini İsrail ile ilişkilerini normalleştirmeye teşvik edecek bir süreç başlatır ve bu durum İsrail’in Ürdün, Mısır ve diğer Arap ülkeleri ile ilişkileri üzerinde müspet etkisi olur ve kral Salman İsrail ile ilişkileri normalleştirmenin öncüsü olur.
Öte yandan korsan İsrail sosyal işler eski Bakanı Mikail Melkiver de şöyle bir açıklama yaptı: Yakında İsrailliler Arabistan’a seyahat edebilecek. İsrail ile Arabistan arasındaki ihtilaflerin çözümü çok yakındır ve şimdi İsraillilerin Arabistan’a seyahat edebilecekleri gün çok yaklaşmıştır.
Bu arada Arap dünyasının ünlü gazeteci yazarlarından Abdullah Zagib de yayımladığı makalesinde, suudi Arabistan hiç bir zaman siyonist rejimin düşmanı olmadığını, bilakis sürekli bu rejimle ilişkileri normalleştirmeye ve muhaliflerine düşmanlık gütmeye çalışmıştır.
Zagib Lübnan’ın Essefir gazetesinde yayımladığı bu makalesinde son dönemde Arabistan’la İsrail ilişkilerinin normalleşme süreci daha da belirgin hale geldiğini belirterek, Suud rejimi hiç bir zaman İsrail’in düşmanı olmadığını ve böyle bir eğilimi ne bu ülkenin diplomatlarının edebiyatında ve ne de Filistin işgal edildiği günden beri İsrail’in edebiyatında göze çarptığını vurguladı.
Arap dünyasının ünlü gazeteci yazarı Abdullah Zagib makalesinin devamında Suud rejimi kurulduğu günden beri sürekli kendi çıkarlarından başka hiç bir şey gözetlemediğini ve bu rejimin çıkarları, bir dönem siyonist rejimle savaşa giren diğer Arap ülkelerden farklı olduğunu vurguladı.
Arap yazar Zagib, Riyad yöntemi Arap dünyasında ve Ortadoğu bölgesinde Amerika ve korsan İsrail’e muhalefet eden ülkelere karşı sürekli hasmane bir tutum sergilemeye çalıştığını, öyle ki Lübnan ve Filistin’de direniş gruplarının direniş operasyonlarını risk olarak tanımladığını ve 2002 yılında Beyrut’ta düzenlenen Arap liderlerin zirvesinde Arap barış planını gündeme getirerek Arap ülkelerinin İsrail ile ilişkilerini daha da normalleştirmelerine zemin hazırladığını vurguladı.
Zagib makalesinin sonunda da hali hazırda Arabistan Tel aviv ile ilişkilerini normalleştirmeye yönelik tutumunu daha da aleni hale getirdiğini ve İran ile çeşitli arenalarda yürüttüğü vekalet savaşını da siyonist rejimle daha fazla eşgüdümlü hareket etme bahanesi yaptığını, gerçi Yemen, Suriye ve Irak gibi arenalar başta olmak üzere bir çok arenada İran karşısında da ağır hezimete katlanmak zorunda kaldığını ifade etti.
Korsan rejim İsrail ile Fars körfezi kıyılarında yer alan Arap emirlikleri arasındaki ilişkiler, iki taraf arasında ilişkilerin normalleşme süreci 80’li ve 90’lı yıllara dayandığı anlaşıldığı bir sırada aleni hale gelmeye başladı, nitekim şimdi Fars körfezinin Arap emirleri İran ile düşmanlığı siyonist rejimle ilişkileri takviye etmelerinin gerekçesi olarak kullanıyor.
Son üç yılda üç İsrailli yetkili gizlice üç Suud yetkili ile görüşmelerde bulundu. Bazı kaynaklar bu görüşmelerin Roma, Çek Cumhuriyeti ve Hindistan’da gerçekleştiğini yazdı. Mevzu bahis görüşmelere katılan iki tarafın temsilciler gönlü rahat bir şekilde ortak sorunlardan söz etti ve İran’ı da ortak düşman olarak tanımladı.
Bu görüşmelerin gerçekleştiği dönemde Kudüs siyasi merkezi uzmanı olan Dori Gold adlı siyonist yetkili Suud yetkililerle görüşen İsrailli heyetlerin başında yer alırken, Arabistan tarafından da Suud hanedanına yakın olan ve Arabistan’ın Amerika’daki eski büyükelçilerinden biri sayılan Enver Aşki bulunuyordu.
Bu görüşmelerde Enver Aşki tüm gözlemlerini ingilizce kayda aldı ve İsrailli heyetlerde yer alan ve Suud yetkililerle görüşen ve Kudüs siyasi merkezin uzmanlarından biri olan Şabira da gözlemlerini ve notlarını ibranice kaydetti. Bu görüşmelerde yer alan ve tartışılan konulardan haberdar olan İsrailli bir yetkili daha sonra şöyle bir açıklama yaptı: Arabistan ile barış uzak bir hedef değil, fakat bunun için uygun şartlar oluşturulması gerekiyor, ki bu de gerçekleşecektir. Gerçi bu şartlar hemen yarın gerçekleşmeyecek, ama kara dağın ardında da değil, şöyle ki Suud yetkililerle müzakereler sona erdiğinde kendi kendimize burada bir Ortadoğu var diyerek daha iyi geleceğine ümitvar olmuştuk.
2015’in yaz aylarında Suud yetkililerle İsraillilerin görüşmeleri tamamen aleni hale geldi, çünkü Washington araştırma müessesesinde gerçekleşen bir görüşmede Dori Gold, Enver Aşki’ye ve kameraların karşısında iki taraf arasında bir çok ortak çıkar söz konusu olduğunu söyledi.
Öte yandan İsrail ile ürdün, Mısır ve Arabistan ve Fars körfezi kıyılarında yer alan ve sünni ittifak olarak adlandırılan ülkelerin arasındaki ortak çıkarlar da gözardı edilemeyecek kadar önemlidir. Bu ortak çıkarları ve benzeri durumları doğrulayan konu ise bundan bir kaç ay önce Arabistan’da yapılan bir anketin sonuçlarıdır. Anketin sonuçları Suud yetkililerin İsrail’den ziyade İran’dan korktuklarını ve kaygı sebebi olarak gördüklerini ortaya koydu.
Şimdi ise gerçi siyonist rejim ile Fars körfezinin Arap emirlikleri ve Mısır arasındaki ilişkiler iyi ve kötü arasında gidip gelmesine karşın son dönemde İsrailli bazı üst düzey yetkililerin şimdiye kadar görülmemiş yoğun bir şekilde Arap dünyası ile Tel aviv arasında mekik dokumaları dikkatlerden kaçmıyor. Örneğin siyonist rejim Başbakanı Netanyahu’nun özel temsilcisi İshak Molho defalarca Kahire’yi ziyaret etti ve Dori Gold de İsrail’in Mısır büyükelçiliğinin yeniden açılışını gerçekleştirdi.
Bundan başka, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi de Netanyahu’ya yakınlığı ile bilinen Malkolem Hanlain liderliğinde yahudi bir heyetle görüştü ve yine ilginçtir ki Sisi sürekli Netanyahu ile temas halindedir. Nitekim Mısır yönetimi Sanafir ve Tiran adalarını Arabistan’a hibe etmeden önce bu konuyu ve böyle bir karar alıdğını öncelikle İsrail’e bildirmişti ve en son da Avigdor Liberman, Mısır yönetimi İsrail’e Hamas ile müzakere edebilmesi için yardım ettiğini ifşa etti.015