Suudi yöneticiler, mel’un şecere
İslam dünyası, devletlerinden müslüman milletlerine kadar, Suudi elebaşlarını tanımaları ve onların rezil, imansız, materyalist ve bağımlı mahiyetlerini doğru biçimde anlaması; İslam dünyasında işledikleri cinayetleri yüzünden onların yakasını bırakmaması gerekir
Allah’ın misafirlerine yönelik zalimane davranışları yüzünden Haremeyn-i Şerifeyn’in ve Hac farızasının yönetimi için temelli bir çare bulması gerekir. Bu görevde müsamahakar davranmak, İslam ümmetinin geleceğini daha büyük sorunlarla karşı karşıya getireceği kesindir.
Her yıl hac mevsimin başlaması ile İslam inkılabı rehberi Ayetullah Seyit Ali Hamenei tüm dünya müslümanları için önemli mesaj yayınlar. Bu mesaj müslümanlara yol gösterirken, şevk ve maneviyat dolu konular içeriyor. Fakat İslam inkılabı rehberinin bu yılki mesajı çok farklı bir havadaydı. Rehberin bu yılki mesajı açıkça Al-ı Suud’un cinayetleri ve onların kifayetsizliği hakkında ifşaatların yanısıra, hac menasikinin idaresinin fasit Al-ı Suud rejimden alınması için müslümanlara ciddi çağrılar içeriyordur. Mesajın içeriği Ayetullah Hamenei’nin Haremeyen-i Şerifin’e hüküm süren durumdan ciddi endişelerini yansıtıyor.
Geçtiğimiz yıl tam da bu günlerde Beytullah’ta iki büyük facia yaşandı. Biri Kabe’nin yakınında; tam da güven ve huzurun hakim olması, hacıların umut ve huzurdan taşan gönülleri ile her an kendilerin Allah’a yakın hissetmeleri gereken yerde. Bir sineği bile oldürmenin hacının haccını bozan kutsal mekanda, Al-ı Suud’un habis elleri masum insanların kanına bulaştı. Hacıların yolunu kapatarak onları dar bir geçitten geçrimekle en az 7 bin hacıyı kasvetle ve acımasızca Mina’da katletti. Daha önce de acı bir olayda dev vinçin düşmesi ile 111 hacı, Mescit Haram’da hayatlarını kaybettiler.
Allah’ın evine ev sahipliği yapan biri nasıl olur da kendi misafirlerini kurban yerine davet ederler. Liyakatsiz ev sahipleri ne kadar da kolay hacıların canını alıyorlar.
Ayetullah Hamenei geçen yıl ve acı Mina faciası ardından hüzünlü bi rkonuşmada, her yıl hac mevsiminde ve hac menasiki bittiğinde ülkenin genel bir mutluluğa büründüğünü, hacıların dönüşü ile ailelerin sevindiğini; babaları, evlatları ve eşleri gelince ailelerin mutlu olduğunu, onların hac merasimini bitirerek başarı ile döndüğünü belirtti ve şöyle devam etti: Her yıl böyledir, mutluluk vaktidir. Bu yıl bu mutlu dönem, mateme döndü. Ülkenin bir çok eyaletinde, ölülerin sayısı yüksektir... yürekler bu günlerde gerçekten acılı. İnsan bir an bile kendini bu acıdan ayrı tutamaz ve bu günlerde bizim ve diğerlerinin yüreklerinde bu acı aırlık yapıyor. Sonuç olarak bu ağır hadise ve bu büyük facianın sorumluluğu Arabistan yöneticilerinin omuzunda; bu konudaki sorumluluklarını kabul etmeliler, gündem saptırarak şunu ve bunu suçlamaları ve kendilerini sürekli övmeleri, sonuçsuzdur; bunlar akim faaliyetlerdir. İslam dünyasınının bir sorusu var. Çeşitli İslami ülkelerden binlerce ölü, şaka kaldıracak bir olay mı?
Ayetullah Hamenei sözlerinin devamında Suudilerin kendi sorumluluklarını kabul etmeleri gerektiğini, İslam ümmeti ve ailelerinden özür dilemek yerine sürekli konuşarak başkalarını suçlamanın sonucu olmadığını, milletlerin ise konuyu ciddiyetle takip ettiğini ve konunun unutulmayacağını belirtti.
Fasit Al-ı Suud hükümeti Mina faciası ardından gündem saptırmaya dayalı yoğun faaliyetleri ile olayın suçunu başkalarına yüklemeye ve bir kaçış yolu aramaya başladı. Onlar hatta komik sözlerinde olaydan iranlı hacıları sorumlu tuttular.
İslam inkılabı bu yılkı hac mesajında bir kez daha Al-ı Suud rejimin Mina faciasından sorumlu tutarak şöyle buyurdu:
Bugün korkunç Mina faciası üzerinden yaklaşık bir yıl geçmektedir. Bu hadisede bir kaç bin insan bayram günü ve ihram içinde güneşin altında ve susuz kalan dudaklarla mazlumane hayatlarını kaybetti. Bu faciadan kısa bir süre önce de Mescid-i Haram’da bir grup insan ibadet ve tavaf ve namazı sırasında kana bulandı. Suud elebaşları her iki hadisede suçludur. Bu, tüm görgü tanıkları ve gözlemciler ve teknik uzmanların üzerinde görüş birliğine vardığı bir konudur; hatta hadisenin kasıtlı olduğu da bazı kanaat önderlerince gündeme getirilmiştir. Kurban bayramında büyük bir şevk ve aşık gönüllerle zikir ve ilahi ayetleri terennüm eden dilleri ile yarı canlı yaralıların kurtarılmasında sergilenen müsamahakarlık ve gecikme de, kat'i ve kesindir. Suud rejiminin taş kalpli ve cani adamları onları da hayatını kaybedenlerle birlikte kapıları kapalı konteynerlere hapsederek, yardım veya tedavi yerine ve hatta susamış dudaklarına biraz su ulaştırma yerine onları şehit ettiler. Binlerce aile çeşitli ülkelerden sevdiklerini kaybetti ve milletler yasa boğuldu. İran İslam Cumhuriyeti’nden de yaklaşık 500 hacı şehitlerin arasındaydı. Ailelerin yüreği hâla yaralı ve yaslı ve millet hâla üzgün ve öfkelidir
Suudi yöneticiler özür dilemek ve olaydan pişmanlık duyduklarını açıklamak, bu dehşet olaydaki sorumluları yargılamak yerine, tam bir yüzsüzlük ve şerfesizlikte, uluslararası İslami gerçekleri arayan heyetin oluşmasını da kabul etmedi. Onlar son bir yılda sanık konumu yerine iddia makamında, İran İslam cumhuriyeti ile eski düşmanlığının devamında küfür ve istikbara karşı açılan tüm İslam bayraklarına habaset ve aptallıkla düşmanlığını sürdürdü.
Amerika’nın yakın müttefiklerinden ve gasıp siyonist rejimin kul kölesi olan Al-ı Suud, son bir yılda İran İslam cumhuriyetine karşı derin kin ve düşmanlığını açıkça sergilerken, iranlı hacıların bu yıl hac merasimine katılmalarını engelledi. Tüm bunlar ise İslam cumhuriyetinin Mina faciası olayını boş bırakmazken Al-ı Suud’u sorumlu tutmasındandır.
Tabi ki Al-ı Suud’un hac measimini düzenlemekteki beceriksizlik ve kifayetsizliğinin kanıtı olan geçen yıl Mina ve dev vinç katliamına ilaveten, bu rejimin müslümanlar hakkında çeşitli boyutlarda işlediği cinayetler, onların Haremeyn Şerif’in idare liyakatından yoksun olduğu, ayrıca Kur'an Kerim öretilerin fersahlarca uzak olduğunu gösteriyor.
İslam inkılabı rehberi Al-ı Suud yöneticilerin “tekfirci ve şer örgütleri kurarak onları donatan fitneci hükümdarlar, İslam dünyasını iç savaşlara ve masum insanların katliamına veya yaralanmalarına sürükleyen, Yemen, Irak, Suriye, Libya ve diğer bazı ülkeleri kana bulayanlar, siyonist işgalci rejime dostluk eli uzatan ve gözlerini Filistinlilerin çektikleri acı ve musibetlere kapatan ve zulüm ve ihanet çemberlerini Bahreyn’in kentlerine ve köylerine kadar yayan Allah’tan habersiz politikacılar, Mina’da o büyük faciayı yaratan ve Haremeyn hademeleri adı altında ilahi güvenli mekanın hürmetini kıran”lar olduğunu belirtiyor.
İslam inkılabı rehberi açıkça şöyle buyuruyor: İslam dünyası, devletlerinden müslüman milletlerine kadar, Suudi elebaşlarını tanımaları ve onların rezil, imansız, materyalist ve bağımlı mahiyetlerini doğru biçimde anlaması gerekir; İslam dünyasında işledikleri cinayetleri yüzünden onların yakasını bırakmaması gerekir; Allah’ın misafirlerine yönelik zalimane davranışları yüzünden Haremeyn-i Şerifeyn’in ve Hac farızasının yönetimi için temelli bir çare bulması gerekir. Bu görevde müsamahakar davranmak, İslam ümmetinin geleceğini daha büyük sorunlarla karşı karşıya getireceği kesindir.
İslam inkılabı rehberinin bu yılkı hac mesajı, daha çok Al-ı Suud rejimi hükümetinin utanç verici yönlerine, elleri Müslümanların kanına bulaşmış olan, kurulduğu günden itibaren saltanat tahtını, katlettiği günahsızların üztüne kuran, müslümanlara ihanetle müstekbirlerle el birliği yapan hükümetin tanıtılmasına yönelikti.
Fakat İslam inkılabı rehberi Ayetullah Seyyit Ali Hamenei’nin bu yılkı hac mesajının bir diğer önemli noktası ise hac menasikin idare edilmesi için tüm müslümanların katılımı ile İslami bir komite veya kurumun kurulması zaruretidir. Bu mesajda Al-ı Suud rejimini küçük bir şeytan ve mel’un şecereye benzeten Ayetullah Hamenei, müslümanların olaylara gerçekçi bir bakışla bakmaları ve Haremeyn-i Şerif’in idaresi için ciddi bir karar almalarını istedi.
İslam inkılabı rehberi Ayetullah Seyyit Ali Hamenei mesajının bir diğer bölümünde Al-ı Suud rejimini “putperest melun şecere” olarak tanıtarak, onların İslam ümmetine darbe indirmek ve gerçek İslam’ın güzel çehresini tahrip etmenin asıl hedefi olduğunu belirtti. İslam inkılabı rehberi Al-ı Suud hanedanını tanıtma bağlamında açıkça şöyle buyuruyor:
Hac farızasını bir ziyaret – seyahat seviyesine indirgeyen ve mümin ve inkılapçı İran milleti ile kin ve düşmanlıklarını “Haccı siyasileştirme” başlığı altında gizleyenler, büyük şeytan Amerika’nın çıkarlarının tehlikeye girmesinden tir tir titreyen alçak ve hor şeytanlardır. Bu yıl صدّ عن سبیلاللّه و المسجد الحرام (Mescidi haram ve Allah'ın yolundan ala koymak) isteyenler ve İranlı cesur ve mümin hacıların mahbubunun evinin yolunu kapatan Suudi elebaşları, kendi zalimane iktidar tahtının bekasını, küresel müstekbirleri savunmakta ve siyonizm ve Amerika ile ittifak kurmakta, onların isteklerini yerine getirmekte gören ve bu yolda hiç bir ihanetten çekinmeyen yüzükarası sapkınlardır.015