Ekim 31, 2016 08:26 Europe/Istanbul

Uluslararası İslami Uyanış Forumu 9. Yüksek Kurul Toplantısı, 24 Ekim Pazartesi günü sonuç bildirisinin yayınlanmasının ardından çalışmalarına son verdi.

İslami Uyanış Forumu kuruluşundan beri ilk kez İran sınırları dışında toplandı.

Hatırlanacağı üzere Uluslararası İslami Uyanış Forumu 2011 yılında Kuzey Afrika ve Batı Asya'daki İslami uyanış hareketinin başalmasının ardından İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Seyyid Ali Hamanei tarafından kuruldu.

Bağdat'ta düzenlenen Uluslararası İslami Uyanış Forumu 9. Yüksek Kurul Toplantısı'nın sonuç bildirisnde, kendine, öze dönüşün  gerçekte  hakiki Muhammedi İslam'a ve değerlere dönüş olduğuna vurgu yapılırken,   bugün Müslüman milletlerin karşı karşıya kaldığı sorunların tek çıkış yolunun da gerçekte öze dönüş olduğunun altı çizildi.

Sözkonusu bildiride, siyonist İsrail rejiminin  İslami uyanışı  söndürmek için  yaptığı delice  çabalara da temasla,  bütün bunlara rağmen İslami uyanışın   halihazırda  çok  değişik alanlarda  yeni faktörlerle daha da  geliştiğine yer verildi.

Bağdat'taki sözkonusu bildiride, Suriye'nin  milli hakimiyeti ve toprak bütünlüğünün korunmasının zaruretine ve bu ülkedeki buhranın siyasi yolla çözümüne vurgu yapılırken, Suudi Arabistan'dan da, ''uluslaararası kanunlara göre hareket etmesi, Yemen'de sivillere yönelik cinayet ve saldırıları durdurması tavsiye edildi ve bu cinayetlerin  devamının, Suudi rejimi için bir  getirisinin olmayacağı belirtildi. 

Bildiride, Filistin ülküsü ve Kudüs'ün kurtarılmasının da  İslam dünyasının en önemli  konusu olduğuna vurgu yapılırken, İslam ülkelerinden,  siyonist İsrail'i İslam dünyasının en önemli düşmanı olarak belirtilirken, İslam ülkelerinin bütün  çabalarının Filistin topraklarının özgürlüğüne kavuşturulması yönünde çolması gerektiği belirtilmiştir.

İslami uyanış hareketi 2011 yılında diktatör Zeynel-Abidin Bin Ali'nin yönetiminin devrilmesiyle başladı ve süratla, Kuzey Afrika ve BAtı Asya'daki totaliter rejimler tarafından yönetilen ülkeleri sardı.

Zeynel-Abidin Bin Ali'nin ardından İslami uyanış hareketi sonucu devrilen yönetim ise Mısır'ın diktatörü Hüsni Mübarek rejimi oldu.

Mısırlı gençler, 18 boyunca başkent Kahire'nin et-Tahrir medyanında nöbet tutarak, Mübarek rejimini devirmeyi başardılar.

Bu iki diktatörün devrilmesinin ardından ABD ve Avrupalı müttefikleri, bölgedeki çıkarlarının tehlikeye düştüğünü fark edince, İslami uyanış hareketini saptırmaya yönelik girişimlerde bulunmaya başladılar. 

İslami uyanış hareketinin zayıf yanlarından biri, bu hareketi planlı ve tutarlı biçimde yönetebilecek bir liderin olmayışı ve dikta yönetimlerinin devrilmesinin ardından alternatif hükümetin olmayışıdı.

Mısır'daki Müslüman Kardeşler gibi bazı İslami hareketler ve partiler Batı'ya güvenerek, onların İslami uyanış hareketini saptırmak için kurdukları tuzağa düştü ve ardından Mısır'ın ilk seçilmiş yönetimi olan Muhammed Mursi yönetimi düşürüldü

ABD ve Avrupalı müttefikleri, İslami uyanış hareketlerini yolundan çıkarmak ve manipüle etmek için bu hareketlerin halk ayaklanmalarını yönetebilecek plan ve program sahibi liderinin olmayışından azami derecede faydalanmayı başardılar.

Tunus ve Mısır'da Bin Ali ve Mübarek yönetimlerinin devrilmesinin ardından Libya'da Muammar Kaddafi yönetimine karşı halk kıyamı başladı. Batılı ülkeler Libya'da Kaddafi yönetimine karşı halk ayaklanmasına sessiz kalmayarak, Kaddafi'nin ardından gelecek yönetim yapısına şekil vermek hedefiyle halk kıyamına destek verdiler.

Batılı ülkelerin izlediği bu politika sonucu, Libya el-Kaide ve IŞİD'in sızması sonucu parça parça oldu.

Batılı devletler, Suriye'de ise, kiriz çıkarmaya ve Beşar Esat yönetimini devirmeye çalışmak suretiyle Siyonist rejim karşıtı direniş cephesine darbe vurmaya çalıştılar.

Bu ülkeler Suriye'de Suriye halkının özgürleşmesine destek verme bahanesiyle tekfirci ve terörist grupları destekleyerek, bu ülkeyi dünyanın tekfirci ve terörist grupların en büyük toplanma noktası haline getirmiş oldular. Tekfirci ve terörist gruplar, Suriye ve Irak ve bazı diğer bölge ülkelerinde en büyük cinayetlere imza attılar ve hala bu ülkelerde feci cinayet işlemeye devm ediyorlar. Batılı ülkeler, tekfirci ve terörist grupları desteklemek ve takviye etmek suretiyle İslami uyanış hareketini rayından çıkarmaya ve Müslümanlar arasında anlaşmazlık ve tefrika çıkarmaya çalıştılar.

Görünşte, Batılı ülkeler, terörizmle mücadele sloganı atıp, IŞİD karşıtı koalisyon kursalar da, ABD ve Avrupalı ortaklarının müttefikleri Türkiye ve Suudi Arabistan, Ortadoğu bölgesinde tekfirci ve terörist grupların en büyük hamileri sayılıyor.

IŞİD başta olmak üzere birkaç tekfirci ve terörist grupların Irak ve Suriye topraklarının büyük bölümünü nasıl bu yardımlar olmadan işgal edebilir, binlerce terörist Avrupa başta olmak üzere dünyanın dört bir yanında başkalarının yardımı olmadan nasıl Suriye ve Irak'taki terörist grupların safına geçebilir. Acaba Türkiye, teröristlerin Suriye ve Irak'a geçmek için kullandıkları en büyük güzergah ve koridor değil mi, bunu bilmeyen kimse var mı?

Suudi Arabistan, Katar ve BAE, IŞİD ve diğer tekfirci grupların en büyük para ve silah tedarikçisi değil mi? 

Tekfircilerin kullandığı gelişmiş araçları kim ve nasıl verdiği malum değil?

Sadece burada şunu söylemekle yetiniyoruz ki, bir süre önce Toyota firması, Suudi Arabistan, Katar ve BAE'den Irak ve Suriye'deki tekfirci gruplar için 60 bin araç alımı için bildirimde bulunduğunu gösteren bir rapor yanınladı.

İslami Uyanış Forumu'nun  esas kuruluş hedef ve nedenlerinden biri, Batı'nın tekfirci ve terörist grupları tavkiye etmek amacıyla İslam mezhepleri mensupları arasında anlaşmazlık çıkarma oyun ve planlarına karşı koymaktır.

Bağdat'ta düzenlenen İslami Uyanış Konferansı'na İslam mezheplerinden birçok dinadamı ve alim katıldı.

Bağdat konferansı, 22 ülkeden çok sayıda dinadamı ve düşünür katıldı, yetkililerin yaptığı açıklamalara göre, bu konferansa katılanların ekseriyetini Ehl-i Sünnet alimleri oluşturdu.

İslami Uyanış Konferansı'nda ele alınan önemli konulardan biri, Vahhabilik başta olmak üzere tekfirci gruplarla mücadele konusu teşkil etti. Irak'ın Eski Başbakanı Nuri Maliki Uluslararası İslami Uyanış Forumu Yüksek Kurulu'nda yaptığı konuşmada, IŞİD başta olmak üzere terörist grupların tekfirci düşünceleri ve Müslümanlar arasında anlaşmazlık ve finte çıkarma çabalarına işaretle,  tekfirci düşüncesinin etkinçilik ateşini koruma peşinde olduğunu ifade etti.

Irak Başbakanı Haydar İbadi de konferansın açılışında yaptığı konuşmada, kör terörizm için Şii ile Sünni arasında hiçbir farkın olmadığını söyleyerek, IŞİD'in en fazla Ehl-i Sünnet mensubunu evinden yurdundan ettiğini belirtti.

İslami Uyanış Forumu Genel Sekreteri Ali Ekber Velayeti de, konferansta yaptığı konuşmada, bugün bölgede birçok fırsatın oluştuğunu ve Müslümanlar'ın İslami uyanışla tekfirci düşüncesine karşı müdacele yoluna devam etmeleri gerektiğini vurguladı.

Velayeti sözlerinin devamında, İslam ülkeleri ve Müslümanlar'ın karşı karşıya kaldığı sorun, sıkıntı ve krizlere işaretle, İslami uyanış dalgasının bazı sorun ve engellere rağmen halk desteğiyle kendi hareketine devam ettiğini vurguladı.

Lübnanlı alimlerden Şeyh "Hızır Muhammed el-Kebeş" de Bağdat'ta düzenlenen İslami Uyanış Konfenransı'nda muhtelif mezhep mensubu dinadamları ve alimlerinin Bağdat'ta bir çatı altında buluşmasının IŞİD terörzmine verilmiş en büyük tepki olduğunu belirtti.

Irak ve Suriye yönetimleri şu an, tekfirci ve terörist gruplara karşı ön safta mücadele veriyor. 

Bağdat'ta düzenlenen iki günlük Uluslararası İslami Uyanış Forumu Yüksek Kurul Toplantısı'na katılanlar, Irak ve Suriye yönetimlerine tekfirci ve teröristlerle mücadelede desteklerini deklare ettiler.015

Etiketler