Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü
Dünyanın birçok ülkesinde kadınlar aleyhindeki şiddete karşı yasaların olmasına rağmen, istatistikler bu ülkelerde bile kadınların yüzde 35'inin şiddete maruz kaldıklarını gösteriyor.
Bu rakam kimi ülkelerde ise yüzde 70'e kadar varıyor. Birleşmiş Milletler Teşkilatı verilerine göre dünyada her üç kadından biri cinsel veya fiziksel tacize uğramışlardır. Bu programda ise böyle bir günün adlandırılmasının nedenlerini, hükümetlerin bu yönde attıkları adımları ve de kadınlara şiddet konusundaki istatistikleri ve kimi çözüm yollarını gözden geçirmek istiyoruz.
25 Kasım 1960 yılında Patria Mercedes Mirabal, María Argentina Minerva Mirabal ve Antonia María Teresa Mirabal adlı üç Dominik vatandaşı kız kardeş aylarca işkencenin ardından bu ülkenin istihbarat ve güvenlik kurumları tarafından katledildiler. Bu üç kız kardeşin suçu ise Dominik Cumhuriyeti'nde hüküm süren dikta rejime karşı siyasi faaliyetler yürütmekti. 21 yıl sonra yani 1981 yılında Kolombiya'nın başkenti Bogota'da Latin Amerikalı kadın hakları savunucuları ve Karaib bölgesi aktivistlerinin katılımı ile düzenlenen oturumda bu üç kız kardeşin anısı ve genel olarak kadınlara karşı şiddetin yasaklanması için belli bir günün bu olaya ayrılması önerildi. Bu öneriden güdülen hedef kadınlara karşı şiddetin yasaklanması idi. Aslında bu önerinin asıl hedefi de bu kız kardeşlerin cesareti ve çabalarının takdir edilmesi ve kamuoyunun kadınlara şiddet konusunda farkındalığının arttırılması idi.
1999 yılında ise Birleşmiş Milletler Teşkilatı da 25 Kasım gününü Kadınlara Şiddet Uygulanmasının yasaklanması günü olarak belirledi. Şimdi de Mirabal kardeşlerin yaşadıkları ev, müzeye dönüşmüştür. Her yıl ise kadınlara şiddetin yasaklanması başlığı ve teması ile dünyanın farklı noktalarında etkinlikler düzenlenmektedir.
İlk olarak şiddetin tanımını yapmak bu konuyu daha iyi kavramak için önem taşıyor. Birleşmiş Milletler Teşkilatı tarafından yapılan tanıma göre erkeklerin veya diğer kadınların bir kadına fiziksel, cinsel, zihinsel zarar verecek acıtıcı girişimler ve davranışta bulunmaları kadınlara karşı şiddet sayılmaktadır. Kadınlara karşı aşağılayıcı ve küçültücü sözler sarf etmek, tehditvari konuşmak, bağırmak, aşırı sınırlandırıcı girişimlerde bulunmak, dövmek, cinsel ve duygusal ilişki kurmak için kaba kuvvet kullanmak kadınlara karşı şiddetin tam örnekleridir.
Bu şiddet birçok sonuç doğurmaktadır. En ağır şekli ile kadınların ölmesine veya onların intihar duygusuna kapılmalarına neden olur. Ayrıca kadınlara karşı şiddet olaylarının yüzde 40'ından fazlasında da fiziksel hasar görülmektedir. Kadınlara karşı şiddet ayrıca depresyon, stres bozukluğu, psikolojik bozukluk, anksiyete, uyku bozukluğu, yeme ve beslenme bozukluğu ve nihayet intihar hissinin doğmasına neden olabilir.
Kadınlara şiddet uygulanmasının önlenmesi konusunda birçok araştırma ve inceleme yapılmıştır. Bu araştırmaların sonucunda ise birçok uzman da belli başlı önerilerde bulunmuşlardır. Kadınlara karşı şiddet uygulanmasının sonuçları hakkındaki farkındalığın arttırılması bu olayın azaltılmasında büyük bir etkiye neden olmaktadır. Yasaların caydırıcı gücünden yararlanması da kadınlara karşı şiddet olaylarını belli düzeyde azaltmıştır. Kadınların şiddet gördüklerinden ne yapmaları gerektiğini bilmeleri de bu konuda büyük bir öneme sahiptir. Çoğu kadınlar şiddet gördüklerinde bunu ifşa etmek istemiyor. Daha az gelişmiş bazı ülkelerde ve toplumlarda aile erkeklerinin aile kızlarına ve kadınlara karşı şiddet uygulaması sıradan bir olay olarak ele alınır. Böyle toplumlarda fiziksel hasara ve zarara yol açmayan sözlü tacizler ve şiddetler, aşırı sınırlandırma ve benzeri gibi durumlar bu toplumların kadınları tarafından bile kabul görmektedir.
Toplumun kadınlara şiddet konusunda uyarılması ve farkındalık düzeyinin arttırılması şiddetin kontrol edilişinde atılacak ilk önemli adımdır. Zarar veren, şiddet uygulayan şahsın bırakılması ve ondan uzaklaşması görünen ilk çözüm yoludur. Gerçi kimi toplumlarda özellikle de az gelişmiş toplumlarda kadınların ekonomik ve zihinsel olarak bağımsız olmamasından dolayı böyle bir terk etme veya bırakma imkanı söz konusu değildir. Şiddetin uygulanmasının ardından ise kadınlar bu şiddeti mercilere söyleyip yasal kaynaklara taşıyarak bu şiddetle mücadele için ilk adımı atmış olacaktır. Haysiyetin ve şerefin korunması adına şiddete karşı susmak gelişmiş toplumlar ve ülkelerde bile bu şiddet ile mücadele yolunda en büyük afetlerden sayılır. Şiddete karşı susmak hem şiddetin tekrarlanmasına hem de şiddet uygulayanın cesaret bulmasına ve daha beterini yapması için cesaretlenmesine neden olur.
İstatistikler ise kadınlara karşı şiddet uygulanmasının evrensel bir konuya dönüştüğünü gösteriyor. Böylece kadınlara şiddet uygulanması sadece aza gelişmiş ve geride kalmış ülkelere değil hatta ileri derecede gelişmiş ülkelerde bile yaşanmaktadır. Öyle ki 28 Avrupalı ülkede bile kadınların yüzde 43 kadarı şiddete maruz kalmış ve şiddetin tadını tatmışlardır. Avustralya'da her üç kadından biri fiziksel şiddete maruz kalmışlardır.
Bu konu hakkında acayip listeler sitesi bir liste yayımlayarak en çok cinsel taciz yaşanan 10 ülkeyi sıralamıştır. Bu listeye göre Güney Afrika, İsveç ve Amerika Birleşik Devletleri 2017 yılında en üst üç sırada yer almışlardır.
Kimileri kadınlara şiddet uygulanması konusunu erkeklerin kadınlara karşı doğal tavrı olarak niteliyorlar. Bu gruba göre erkekler zati olarak kadınlara karşı kendilerini üstün gördükleri için kadınlara şiddet uygulama hakkını da kendilerine tanıyorlar. Bu yanlış düşünce tarzı erkeklerin verilen eğitimlere karşı esnek olma durumlarını da iyice zayıflatıp hatta erkek çocukların bile bu konuda eğitime meyilli olmamasına neden oluyor. Öyle ki erkek çocukları bile kadınlara ve kız çocuklarına karşı kendilerini üstün görüp tavırlarının doğru olduğuna değişmemesi gerektiğine kanaat getirirler. Bunun sonucunda da Avrupalı ve modern ülkelerde bile cinsel klişelerin kırılması ve kadınlara şiddet uygulanması bir model olarak toplumsal hayatta ortaya çıkıyor.
Dünyada kadınlara karşı şiddet uygulanmasında görülen artış küresel kaygılara neden olmuştur. Bu yüzden dünyanın dört bir yanında kadınlara karşı şiddet uygulanmasının yasaklanması ve önlenmesi konusunda planlar yapılması ve girişimlerde bulunulması kaçınılmaz görünüyor. Psikologların söylediklerine göre kadınlara şiddet olayları, boşanma, ihanete, aldatmalara, psikolojik sorunlara ve bozukluklara, sahipsiz çocukların artmasına ve de depresyon, anksiyete ve intihar eylemlerine neden olur. Bu yüzden toplumdaki kadınların ruhsal durumu da bozulmuş olacak ve böyle bir ortamda da ev ve toplum sağlam bir durumda gelişemez.
Buna esasen dünyanın bir çok ülkesinde bu şiddet düzeyinin azaltılması için birçok yasa ve kural belirlenmiştir. Avustralya'da kadınlara şiddet olaylarının azaltılması alanında faaliyet gösteren birçok Sivil Toplum Kuruluşu ve farklı örgütler ciddi girişimlerde bulunup hükümetler ile iş birliği yapmaktadırlar.
Avrupalı ülkelerde de kadınlara şiddet uygulanmasının yasaklanması ve kadınların desteklenmesi konusunda belli başlı yasalar mevcuttur. Tabii bu yasalar toplum açısından kabul görmemiştir. Dünyada en az 119 ülkede kadınlara ve ev ahalisine şiddet uygulanmasının yasaklanması konusunda ciddi yasalar hazırlanmıştır. 125 ülkede de cinsel tacizler konusunda yasalar mevcuttur. 52 ülkede de evlilik dahilinde yaşanan cinsel saldırılar konusunda yasalar mevcuttur. Avrupa Konseyi'nin kadınlara karşı şiddet ve ev ahalisine şiddetin önlenmesi ve yasaklanması konusundaki konvansiyonu da 15 ülkenin onayı ile uygulanması zorunlu hale getirildi. Bu konvansiyon bile kadınlara ve kız çocuklara karşı uygulanan şiddet ile mücadele konusunda çetrefilli bir mekanizmaya sahiptir.
İran'da şiddet ile mücadele yasası ve kadınların güvenliğinin sağlanması kanunu da 2017 yılında meclise sunularak onaylandı ve konuda atılan ilk adımlardan sayıldı. Bu yasada caydırıcılık, koruma ve destekleme konularına yer verilmiştir. Bu yasanın metni tamamen yerli olup İran-İslam kültürüne uygun bir şekilde kadınların güvenliğinin sağlanması için dini değerlere bağlı kalmak doğrultusunda hazırlanmıştır.
İran İslam Cumhuriyeti'nin anayasasının temeli sayılan İslam dininde de kadınların haklarının korunmasına büyük önem verilmiştir. Öyle ki Allahu Tela Nisa Suresinin 19'uncu ayetinde erkeklere kadınlarına iyi ve uygun şekilde davranmaları konusunda uyarıda bulunmuştur. Kuran-ı Kerim'de erkekler ve kadınlar tek vücut olarak sayılmış ve hiçbir tarafın diğer tarafın bağımsızlığı, asaleti ve kişiliğini bozamayacağına vurgu yapılmıştır.Sohbetimizin sonunda kadınlara karşı şiddet konusuna küresel ve yerli çözümler bulmak için etkileşime ve iş birliğine ihtiyaç olduğunu söylememiz gerekiyor. Kadınlara karşı şiddet olayları için küresel çözümler bulma konusunda ise çocukluk çağından beri gereken eğitimlerin verilmesi ve tacizlerin örtbas edilmemesi de önem taşımaktadır.