Brexit ve Britanya'nın Geleceği
Bu programımızda Brexit alanındaki son gelişmeleri ve sürecin nasıl işlediğini ele alacağız.
Britanya her daim Avrupa Birliğinin sorun çıkaran üyesi olmuş ve defalarca bu birliğin göç, ekonomi ve mali kararlarına itiraz etmiştir.
David Cameron başkanlığı döneminde Avrupa Birliği ile Britanya arasındaki ihtilafların şiddetlenmesi ile Cameron 23 Haziran 2016'da Britanya'nın Avrupa Birliğinden ayrılma-Brexit referandumunu düzenledi.
Bu referandumda Britanya halkının yaklaşık yüzde 52'si bu ülkenin Avrupa Birliğinden çıkmasına yönelik olumlu oy kullandı. Bu, karmaşık ve gerilim dolu günümüze dek süren bir sürecin başlangıcı oldu. Bu süre içerisinde Britanya eski Başbakanı Theresa May, Londra'nın Brüksel ile yaptığı Brexit anlaşmasını Britanya parlamentosuna onaylatamadı ve sonunda bu projeyi sonuca ulaştıramayınca istifa etmek zorunda kaldı.
Theresa May'in halefi Boris Johnson ise Brexit'in parlamentoda onaylanmama çıkmazından dolayı nihayet 12 Aralık 2019'da erken parlamento seçimlerine gitme kararı aldı. Bu seçimler planlanmış tarihte düzenlense de ancak sonuçları iktidar parti, Muhafazakar Parti'yi bile şaşırttı. Bu seçimlerde Muhfazakar parti 650 sandalyelik Avam Kamarası'nın 365 sandalyesini kazanarak parlamentodaki salt çoğunluğu elde etti. Böylece bu parti beş yıl daha parlamentoda koalisyon oluşturmaksızın iktidarda bulunmayı garantiledi.
Bu seçimler sonunda ana muhalefet partisi, İşçi Partisi ise geçen döneme göre 59 sandalye kaybederek sadece 203 sandalye ile parlamentoya girme hakkı kazanıp son 84 yılın en kötü sonucunu aldı. Ulusal İskoçya Partisi ise geçen döneme göre 13 sandalye daha fazla kazanarak toplam 48 sandalye ile parlamentodaki yerini aldı. Gerçekte Ulusal İskoçya Partisinin kendi bölgesinde çoğunluğu elde etmesi İskoçya halkının Britanya'nın aksine Brexit'ten yana olmadığını gösteriyor.
Seçimlerin sonunda Britanya'nın parlamentodaki dördüncü parti olan Liberal Demokrat Parti de geçen döneme göre bir sandalye kaybederek sadece 11 sandalye ile parlamentoya girdi. Son seçimlerin beşinci partisi de Birlikçi Demokratik Parti idi. Bu parti sadece 8 sandalye kazanabildi. Bağımsız adaylar da bu seçimlerde 15 kürsü ile parlamentoya girip geçen döneme göre sayıları iki kadar arttı.
Muhafazakar Partinin bu seçimlerdeki büyük zaferi Başbakan Boris Johnson'un özgüveninin artmasına neden oldu. Öyle ki halihazırda Johnson Brexit konusunda Avrupa Birliği ile daha üstün bir konumdan müzakere ediyor. Buna ilaveten daha önce de sert Brexit yani anlaşmasız olarak AB'den çıkmaktan yana olduğunu belirten Johnson bu yönde de daha fazla vurgulamada bulunmaktadır.
Boris Johnson liderliğindeki Muhafazakar Partinin bu kesin zaferi dördüncü yılını dolduran krizin aşılması için kapıları açmış görünüyor. Bu doğrultuda seçimlerin hemen ardından Johnson 31 Ocak 2020'de Avrupa Birliğinden çıkacağını belirtti. Daha önce de Britanya'nın AB gümrük sisteminden çıkması mekanizmaları Londra ve Brüksel arasında yapılan anlaşmada belirlenmesine rağmen Avam Kamarası bu anlaşmaya onay vermemişti. Ancak bu kez Johnson büyük bir erken seçim kumarı oynayarak parlamentoda çoğunluğu elde edip ardından bu anlaşmayı onaylatmayı umut ediyordu. Nitekim öyle de oldu ve Muhafazakar Parti çoğunluğu elde etti. ,
Halihazırda Londra hükümeti parlamento desteğini de arkasına alarak pratikte Britanya'nın tamamen AB'den çıkma yönünde adımlar atma yaklaşımı içerisine girmiştir. Britanya Başbakanlık ofisi ise 17 Aralık 2019'da bir bildiri yayımlayarak şöyle bir açıklamada bulundu: "Britanya AB gümrük birliği ve ortak piyasasından çıkacaktır. Johnson Britanyalı tüccar ve ticari örgütlerinden bunun hazırlıklarını kademeli olarak yapmalarını istemiştir. " Aslında AB ve Britanya arasındaki ilişkilerin geleceği de Britanya'nın resmi olarak AB'den çıkmasının ardından başlaması beklenmektedir.
Partisi Britanya parlamentosunda çoğunluğu elinde bulunduran Johnson bir sonraki adımında Brüksel ve Londra'nın uzun süreli müzakerelerin ardından elde ettiği Brexit anlaşmasını oylamaya sunacaktır. Avam Kamarası temsilcileri de yeni dönemin ilk oturumunda Jonson'un Brexit'in uygulanması hususundaki önergesine onay verdi. Britanya parlamentosunda dördüncü kez oylamaya sunulan bu önerge 358 olumlu oya karşı 234 olumsuz oyla sonunda onaylandı. Böylece Britanya belirlenen 31 Ocak tarihinde resmen AB'den çıkacaktır.
Kraliçe Elizabeth ise ilk oturumda parlamento üyelerine hitaben şöyle bir açıklamada bulundu: "Hükümetin önceliği, Britanya'nın 31 Ocağa kadar AB'den çıkışını gerçekleştirmektir. Ardından AB ile yeni ilişkilerin kurulması için bakanlar serbest ticaret anlaşmasına dayalı olarak çalışacaklar. Onlar ayrıca, dünyada öncü olan diğer ekonomiler ile de ticari müzakereleri başlatacaklar.
Johnson Brexit anlaşmasını, geçen sefer 115 sayfa ve 126 sayfa açıklama halinde Britanya Parlamentosuna sunmasına karşın bu önerge Johnson'un tehdidine rağmen onaylanmadı ve böylece temsilciler Johnson'un Brexit için önerdiği 31 Ekim 2019 ültimatomunu reddetmişlerdi. Ancak şimdi temsilciler meclisinin bu önergeye onay vermesi ile Johnson'un planları uygulanacaktır. Böylece Britanya bu kez 2020 yılının sonuna dek " geçiş dönemi" çerçevesinde Avrupa Birliği karar mekanizmalarına karışmadan bu bölgenin siyasetlerine uyacak ve gelecek ticari iş birliklerin çerçevesini de müzakereler aracılığı ile belirlemeye çalışacaktır.
Britanya'nın AB'den çıkma meselesi AB için de temel bir sorun haline gelmiştir. Brexit'in gerçekleştirilmesinde yaşanan peş peşe gelen ertelemeler ve gecikmeler Brüksel makamlarının Londra makamlarından Brexit'in akıbetini bir an önce belirlemesini ve böylece üye ülkelerin üyelik kontenjanlarını değiştirmek ve Britanya ile ticari ve ekonomik ilişkilerini düzenlenebileceğini istemiştir. Böylece özellikle de ticari ve ekonomik ilişkilerin geleceği hususunda ciddi kuşkuların olduğu anlaşılmaktadır.
AB'nin müzakerecilerinden Michel Barnier, Brexit hususunda Avrupa Birliğinin 2020 yılının sonuna dek Johnson'un belirttiği gibi Brexit sonraki Britanya ile ticari anlaşmaya varmalarını umut ettiklerini söyledi. Şimdi de Londra ve Brüksel'in gelecek ticari ve ekonomik ilişkilerindeki tüm kuşkular ve zorluklara rağmen iki tarafın da 2020 sonuna dek bir anlaşmaya varmayı umut ettikleri söylenebilir. Bu çerçevede Johnson AB ile ticari müzakereler sürecinin uzatılmamasına vurgu yapmıştır. Bunun yanı sıra Britanya başbakanı Michael Gove Brexit'in fikir babası olarak Avrupa ile ticari anlaşmaların yapılması için zamanın yeterli olmadığına vurgu yaptı. Bu tutumlar Avrupa Komisyonunun 11 ay içerisinde bir anlaşmaya varma konusunda kuşkulu olduğu bir sırada sergilenmiştir.
Avrupa Komisyonu başkanı yürütme yardımcısı Valdis Dombrovskis ise şöyle bir açıklamada bulunmuştur: "Kapsamlı bir anlaşmaya varmak için müzakere sürecinin çok kısıtlı olduğu konusunda kaygılıyız. " Avrupa Komisyonu başkanı Ursula von der Leyen de iki tarafın ticari anlaşmaya varmamasının ekonomik sonuçlarının Britanya için pahalıya patlayacağına değinerek bu müzakereler için sürenin kısıtlı olduğuna da değindi.
Londra ve Brüksel'in Brexit yolunda karşılaşacağı birçok sorun ve engelin yanı sıra Johnson şimdi de ülke içinde özellikle de İskoçların ayrılıkçı talepleri ve eğilimleri gibi iç sorunlar ile de yüz yüzedir. Tabii Kuzey İrlanda'da da Katolikler İrlanda Cumhuriyeti'ne katılmak ve ortak bir İrlanda kurmaya meyilli görünüyorlar. İskoçya hususunda ise İskoçya Ulusalcı Partisinin son parlamento seçimlerinde sandalyelerini artması sonucunda bu parti ve parti lideri Nicola Sturgeon'in İskoçya'nın Britanya'dan ayrılması referandumunun düzenlenmesi fikri güçlenmiştir.
Nicola Sturgeon şöyle bir açıklamada bulunmuştur: " İskoçya Brexit'i uygulamaya karşıdır. Jonson'un ise İskoçya'nın bu birlikten ayrılması yönünde bir görevi yoktur. "
Bu yaklaşıma tepki olarak Boris Johnson ise İskoçya halkının 2014 yılında bir kez bağımsızlığa karşı çıkmasının ardından bir kez daha bağımsızlık referandumu düzenlemesine karşı olduğunu açıkladı.
Muhafazakar parti Brexit'in uygulanması sloganı ile erken parlamento seçimlerini kazanmasına rağmen, parlamentonun çoğunluğunu elde ederek Brexit'in uygulanması ve AB'den çıkma niyetinde olan Johnson için İskoçların buna karşı çıkması büyük bir sorun sayılır. Londra'nın İskoçya sorunu ile nasıl baş edeceği ise belirsizdir. İskoçlar'ın Brexit'in istenmeyen olumsuz yan etkilerinden kurtulmak için bağımsızlık referandumuna baş vurmaları beklenmektedir.
Brexit krizindeki önemli bir başka mesele de Britanya ilişkilerinin Amerika ile Brexit sonraki vizyonudur. Bu husus Londra ve Washington ilişkilerinde halihazırda büyük bir soru işareti olarak ortaya çıkmaktadır. Amerika başkanı Donald Trump son bir yılda Britanya içişlerine yönelik müdahaleci tavırlarını şiddetlendirmiş ve Johnson'u överek doğrudan bu başbakanı desteklemeye çalışmıştır.
Amerika başkanı Trump Britanya erken parlamento seçimlerinden önce yaptığı konuşmada Muhafakazar Başbakan Johnson'u " müthiş biri" olarak tanımladı. Trump ayrıca Jonson hükümetinin Avrupa Birliği ile Brexit konusundaki anlaşmasını eleştirerek bu anlaşmanın belli bölümlerinin Washington ile Londra'nın ticaret yolunda engeller oluşturacağını iddia etmişti.
Trump tıpkı Johson gibi Britanya'nın Avrupa Birliğinden tamamen sert çıkışından yana olan biridir. Büyük tartışmalara sebebiyet veren Amerika başkanı Londra'nın Brüksel'in Avrupa Birliğinden çıkma masraflarını ödememesi gerekiğini düşünüyor. Aynı zamanda Amerikalı şirketler Brexit sonrası dönemde Britanya'nın ekonomik ve ticaret ayrıca kamu sektörüne özellikle de ulusal genel sağlık sektörlerine sulta kurmayı düşünmektedirler.
Britanya Ana Muhalefet Partisi başkanı Jeremy Corbyn son seçim münazaralarında Trump'ın desteğinden yararlanan Johson'u Britanya sağlık düzenini dev Amerikan şirketlerine devretme niyetinde olmakla suçladı.
Onun söylediğine göre Johnson hükümeti ve Amerikan ticari makamları arasında bu hususta müzakereler gerçekleştirilmiştir.
Britanya 31 Ocak 2020'ye dek AB üyeliğine resmi olarak son vermek istemesine rağmen ancak ahla bu yolda ciddi pürüzler ve engeller söz konusu olduğu görülmektedir.Ayrıca İrlanda sınırları konusu, İskoçlar ve Kuzey İrlandalıların ayrılıkçı hareketleri ve de ekonomik kaygılar ve Brexit'in Britanya'nın mali ve ticari piyasalarına yapacağı etkiler gibi iç sorunlar da bu ülke vatandaşlarının çoğunun endişelenmesine neden olmuştur. Buna ilaveten belirlenen süre içerisinde bir anlaşmaya varmak da ciddi kuşkular ile karşılaşmıştır.
Britanya Başbakanı Borist Johnson Brüksel ile ticari anlaşmaya varmadan bile 21 Ocağa değin Brexit'i gerçekleştirmekte kararlı görünüyor. Bu da Londra ve Brüksel arasındaki müzakerelerin zorlaşması ve çetrefilleşmesine ayrıca iki tarafın ticari ve ekonomik ilişkilerinin karmaşık bir durum almasına yol açacaktır.