Barış ve Kalkınma İçin Dünya Bilim Günü
(last modified Wed, 18 Nov 2020 06:49:47 GMT )
Kasım 18, 2020 08:49 Europe/Istanbul

15 Ekim – 3 Kasım 2001 tarihleri arasında düzenlenen 31. UNESCO Genel Konferansı'nın 20. Maddesi 10 Kasım'ın Barış ve Kalkınma için Dünya Bilim Günü olarak anılması kararı vermişti. 2001'den bu yana 10 Kasım dünyanın birçok yerinde bilim günü olarak kutlanıyor.

Barış ve Kalkınma için Dünya Bilim Günü  adlandırmasından güdülen amaç  bilimin  toplumların barışı ve sürekli gelişmedeki rolü hakkındaki farkındalığın arttırılması, bilimsel bulgular ve keşifler alanında  ulusal ve küresel kenetlenmenin artması, bilimden toplumların yararı doğrultusunda yararlanılması çerçevesindeki ulusal ve uluslararası taahhütlerin yenilenmesi ve de  bilimin önündeki sorunların çözülmesi için ortak yolların bulunmasıdır. 

Günümüzde birçok ülke  UNESCO'nun 10 Kasım gününü   Barış ve Kalkınma için  Dünya Bilim Günü olarak adlandırmasını memnuniyetle karşılamış ve  bu özel günü takvimine almıştır. Her yıl da bu günü farklı şekillerde  farklı etkinlikler ile  kutlamıştır.  Bugün de 10 Kasım günü. Biz de sohbetimizin devamında bugüne özel bir program hazırladık. 

Bilimi, aynı konu etrafında  tutarlı ve sistematik  bilgilerin toplamı olarak tanımlamışlardır.  Başka bir ifade ile bilim, bilim insanlarının  belli bir konu etrafında veya bir hedefin gerçekleşmesi doğrultusunda  elde ettikleri  ve topladıkları bilgilere ve araştırmaların ve incelemelerin sonuçlarına verilen isimdir.  Ancak  günümüzde vurgu yapılan hususlardan biri de  bilimin  sürdürülebilir kalkınma ve  barışın hizmetinde olmasıdır.  

Sürdürülebilir kalkınma yerkürenin biyofizik sınırları ve kısıtlamaları  içerisinde anlam kazanıp  yenilenebilir kaynakların korunması sayesinde insanlar için istenen geleceği  gerçekleştirebilecek bir durumdur.  Başka bir ifade ile  sürdürülebilir kalkınma ve gelişme sağlanırsa   o zaman ihtiyaçların giderilmesi ve kaynakların kullanılması;  hayati sistemlerin ve düzenlerin istikrarı, güzelliği, bütünlüğünü bozmaz ve gelecek nesillerin de hayatını tehlikeye sokmaz.  Günümüzde milletlerin  bilim ve bilimsel sermayeyi çevresel hedefler uğrunda çalıştırması ve kullanması da bu yüzden önem taşıyor. 

 Bu yüzden bilimsel gelişme tekelden kullanılacak bir şey değildir. Bilim birikiyor. Bu birikme özelliği de  bilimin  herkese ait olduğunu gösteriyor. Nesillerin birikimi sonucu elde edilen bu bilim, sürdürülebilir barış ve kalkınmayı da beraberinde getirip gelecek kuşaklar için de  daha iyi bir dünya ortaya çıkarabilir.   Gezegenimiz   iklim değişiklikleri, çevresel ve biyoçeşitliliğini kaybetme ve doğal afetler gibi sorunlar ile karşı karşıya kaldığından dolayı  şimdi de bilimin gelişmesi her zamandan daha önemlidir.  Bu sorunların ise küresel mahiyet taşıdıkları ortadadır ve küresel bir tepkiyi de gerektirir.  Bu kapsamlı  ve küresel yaklaşım   sürdürülebilir kalkınma ve planlamada özel bir yere sahiptir.  Bu yüzden  bilimin gelişmesi tekelden elde edilebilecek bir şey değildir.  Bilimin birikme özelliği  gereği  bilim  tüm insanlara aittir. Bilim sayesinde sürdürülebilir barış ve kalkınma sağlanıp gelecek nesiller için daha iyi bir gelecek söz konusu olabilir. 

Gerçekte bilim  yeni milenyum insanı için  çok etkin bir  araç olsa da  hala birçok ülkede  bilimsel düşünme diye bir kavram pratikte görülmüyor.  Birçok insan ve yetkili bile  bilimi lüks bir araç ve ürün olarak görüyor. Bilime saygı duymalarına rağmen  bilimin özünden habersiz olup bilim metotlarına uymaktan sakınıyorlar.  Onlar, bilimi isteseler de bilimi elde etme yöntemleri ve metotlarına bağlı değiller.  Bunu anlamadıkları için de  toplumlarında bilimsel düşünmeyi yaymaya da çalışmıyorlar.  Bu kesim toplumları ve dünya ile ilişkilerini de  bilim ve bilimsel yönteme uygun bir şekilde düzenlemiyorlar. 

Böyle bir düşüncenin açık bir örneği de Amerika başkanı Donald Trump'ın tavırlarında görülmektedir.  Trump'ın  dört yıllık başkanlık döneminde  yaptıkları, onun bilime inanmadığını gösteriyor.  Trump, çevresel kurallar ve kamu sağlığı ilkelerini tamamen değiştirmiş ve bilimsel kurum ve kuruluşları zayıflatmıştır.  Onun kararlarının dünyaya verdiği zararlar  kalıcı olarak devam edebilir. Amerika başkanı ve kabine üyeleri  Amerika'nın sera gazları üretiminin azaltılması programlarını durdurmuş  ve bilimin  Amerika Çevreyi Koruma Örgütündeki rolünü de yok etmiştir. 

Siyasi uzmanlar ise   birçok  devlet organında  Trump'ın  saptırmaları ve kanıtları yok etmesi ve değiştirmesi ile  bilimin sorgulanmaya başlandığını düşünüyor.  G.W.Bush döneminde Amerika çevreyi koruma örgütü  başkanı  Christine Todd Whitman ise bu hususta şöyle diyor:"  Ben, hiçbir zaman çevre ve bilime karşı böylesi koordineli bir savaş görmemiştim." 

Aslında Trump başkan olmadan önce bilime saldırmayı başlatmıştı.  Trump  2016 Amerika başkanlık seçimleri kampanyasında  yerkürenin ısınmasını  hile olarak değerlendirip  Amerika'yı  2015'te 190 ülke tarafından imzalanan Paris İklim Anlaşmasından çıkaracağı vaadinde bulundu.  Beyaz Saray'a yerleştikten beş ay sonra ise Trump bu girişimini gerçekleştirdi. 

Vermont Eyaletinin senatörü  Bernie Sanders ise bu hususta şöyle bir Tweet paylaştı:"  Öyle bir başkanımız var ki bilime inanmıyor.  İster iklim değişikliği olsun ister koronavirüs pandemisi. İşte durum inanılmaz derecede  tehlikeli boyutta. "

Amerika başkanı Donald Trump'ın  koronavirüs pandemisinin yayılmasına paralel olarak baş vurduğu yöntemler de  hastalığın  şiddetlenmesine yardımcı olmuş ve 200 bini aşkın kişiyi  ölüme sürüklemiştir.  Trump'ın Kovid 29 hususundaki bilimsellikten uzak önerileri  özellikle de doktorların tepkisine neden oldu.  Bu çerçevede  akciğer uzmanı ve Amerika kamu sağlığı siyasetleri uzmanı  Wean Gopta    Amerika başkanı Trump'ın  açıklamalarını  " kötü hijyen mesajları " olarak değerlendirdi. Amerika temsilciler meclisi başkanı Nancy Pelosi de  Amerika başkanının  koronavirüs ile mücadele  siyasetlerini eleştirerek  onu bilim düşmanlığı yapmakla suçladı. 

Uzmanlara göre Trump  koronavirüs pandemisine uygun şekilde tepki gösterseydi  birçok insanın hayatını da kurtarabilirdi.  Beyaz Saray'da  Koronavirüs Özel Grubu üyesi  Olivia Troye bile bu hususu itiraf etmiştir.   Troye  mevcut yılın  Eylül ayında  Trump'ın  defalarca  koronavirüs ve insanların hayatının kurtarılması sürecini saptırdığını ve hep siyasi kampanyalarına odaklandığını ifşa etti. 

Trump tam da dünyanın kovid 19 pandemisi ile  zor bir savaş verdiği sırada bu girişimlerde bulunmuştur.  UNESCO ise  BMT'nın bir kolu ve bilimin  koruyucusu olarak, bu süreçte bilimi güçlendirmeye ve uluslararası bilimsel işbirlikleri arttırmaya çalışmıştır.  Bu doğrultuda UNESCO 2020  dünya bilim gününün sloganını   " Toplum ile ve toplum için bilim " olarak seçmiştir.  Bilimsel açıdan  UNESCO'nun Kovid 19'a cevabı  üç temele dayalıdır:"  Uluslararası bilimsel işbirliklerin arttırılması, suya erişimin güvence altına alınması ve  çevrenin desteklenmesi ve çevre araştırmalarının yapılması. 

Barış ve Kalkınma için Dünya Bilim Gününün özellikle de sene içerisinde koronavirüs ile mücadelenin sürdüğü sırada  önemli hedeflerinden biri bilimsel görüşlerin paylaşılması, bilime dayanarak toplumların  yeniden ayağa kaldırılması ve sorunların bilimsel yöntemler ile çözülmesidir. 

Bilimin kilit özelliklerinden biri de katılım ve paylaşımdır.  Öyle ki bir kaç disiplinin ortak çalışması yeni bir bilimin ortaya çıkmasına yol açar.  Başka bir ifade ile  gelişme, hangi bilimsel alanda olursa olsun tekelci olarak görülmemelidir. Öyle olmalıdır ki tüm milletler ondan yararlansın.  Dünyada barışın sağlanması bu adaletin de sağlanmasına bağlıdır. 

Kimi bilim insanları Amerika devletindeki konumlarından dolayı  teknolojiyi iktidarın kölesi olarak görüyorlar.  Ancak unutulmamalıdır ki hür ve özgürce gelişen bir bilim dünyanın barış ve  huzurunun işine yarar.  Böyle bir bilim  adaletsizlikler ve siyasi uyuşmazlıkları önler. Bilim, yağmur gibidir.   Çünkü seçici davranmayıp toplumun tüm insanlarını etkiler. Bu etkiler de dünyayı yaşamak için daha uygun hale getirir.