Amerika'da Etnik Kriz ve Renkli Derililerin Polisin Şiddetine İtirazları
Siyahilere özellikle de renkli derililere yönelik şiddet ve ayrımcılık Amerika'da uzun bir geçmişe sahip olup her zaman Amerika toplumunun olumsuz özelliklerinden biri olmuştur. Siyahilerin haklarını almaları doğrultusunda verdikleri büyük uğraşlara rağmen onlar hala ayrımcılık ve şiddet kurbanı olmaya devam ediyorlar.
Amerika'da etnik ayrımcılığın ortadan kaldırılması ve sözde etnik eşitliğin sağlanması doğrultusunda yapılan tüm eylemler ve girişimlere rağmen ırkçılık ve ayrımcılık Amerika toplumunda hala büyük bir sorun olarak kalmaya devam etmektedir. Öyle ki Amerika'da etnik bir krizin var olduğundan söz etmek mümkün.
Bu çerçevede Amerika eski başkanı Barack Obama yaptığı röportajlardan birinde bu ülke etnik ayrımcılığın olmasını eleştirip ırkçılığın Amerikalıların DNA'sında olduğundan söz etti.
Donald Trump başkanlığı döneminde onun ırkçı yaklaşımı yüzünden pratikte renkli derililer özellikle de siyahilere karşı baskılar da arttı. Buna ilaveten birçok uzmana göre üstünlükçü ve ırkçı kesimler ve hareketler de Donald Trump'ın başkanlık döneminin başlaması ile yeniden ayağa kalkmaya başladılar ve güçlendiler. Amerika kongresi eski Demokrat temsilcisi ise bu hususta şöyle diyor:" Artık Trump'ın bir ırkçı olduğu aşikardır. Bizim anayasamızın garanti altına aldığı değerleri kabul etmediği de ortaya çıkmıştır. "
Bu etnik ve ırkçılık krizinin son yıllarda daha da fazla gözlere çarpan yanı da Amerika polisi ve güvenlik güçlerinin renkli derililere karşı sergilediği orantısız güç ve şiddettir. Bu da trajik görüntülerin meydana gelmesine neden olmuştur. Amerika polisi ve güvenlik güçlerinin vahşice, şiddet dolu girişimleri zaman zaman renkli derilileri geniş çaplı sosyal itirazlar başlatmalarına neden olmuştur. Buna rağmen son zamanda Amerika toplumunun farklı kesimleri, birçok ırkçılık karşıtı beyaz da Amerika polisinin orantısız şiddet ve güce baş vurmasını protesto etti.
2020 ortalarında polisin şiddetine ve yapısal adaletsizliğe yönelik Amerika'da eşi benzeri görülmemiş medeni hareketlere neden olan husus ise Minnesota eyaletin'n Minneapolis şehrinde siyahi Amerikan vatandaşı George Floyd'un beyaz polis Derek Chauvin tarafından öldürülmesi idi. Sosyal ağlarda görüntülerinin paylaşılması ile büyük çapta yankılanan bu cinayet haberi, geniş çaplı ve eşine benzerine Amerika tarihinde rastlanmayan gösterilere ve protestolara neden oldu. Bu çerçevede Amerika toplumundaki yapısal ve kurumsallaşmış ırkçılık kınandı. Floyd 25 Mayıs Pazartesi öğleden sonra saatlerinde polisin şiddet dolu tepkisi ile elleri kelepçelenmiş bir şekilde boğazından sıkılarak tedrici bir ölüm yaşadı. Derek Chauvin ise 29 Mayıs günü tutuklandıktan sonra 3'üncü derece adam öldürme suçu ile yargılandı ve ardından da 500 bin dolarlık kefalet ile serbest bırakıldı.
Minneapolis güvenlik ve polis teşkilatı ise, bu cinayet ile ilgili skandalın ardından Floyd'un hastaneye kaldırıldıktan sonra öldüğünü iddia etti. Bu arada sosyal medyaya da yansıyan bu cinayet görüntülerinde siyahi adamın Minneapolis tarafından dizine bastırıldığı sırada "Nefes alamıyorum" diye yalvarmaya başlamıştır. Minneapolis Belediye Başkanı Jacob Frey bu cinayetin ardından "ABD'de siyahi olmak ölüm cezasının nedeni olmamalıdır. Beş dakika boyunca beyaz bir memurun dizini siyahi bir adamın boğazına bastırdığını gördük." dedi.
Altı yıl önce, siyah bir Amerikalı olan Eric Garner, "Nefes alamıyorum" diyerek boynundan ve göğsünden bastırılarak boğulmuştu. Son yıllarda, Michael Brown, Walter Scott ve Tamir Rice da dahil birçok siyahi, ABD polis şiddeti sonucu öldürülmüştür. Demokrat Senatör Kamala Harris, George Floyd'un polis tarafından öldürülmesini eleştirerek "Amerika'nın sokakları siyahilerin kanına bulandı" dedi.
İlk kez 25 Mayıs'ta Minneapolis eyaletinde Minnesota'da beyaz bir polis memuru tarafından siyahi George Floyd'un acımasızca öldürülmesini protesto etmek için başlayan ABD isyanları hızla tüm ülkeye yayıldı. Birçok Amerikan şehir ve eyaletinde art arda protesto gösterileri düzenlendi. Benzeri görülmemiş protestolar başlangıçta daha çok etnik ayrımcılığı ve ırkçılık bağlamında ABD polisinin beyaz olmayan insanlara yönelik şiddetine odaklandı. Bu aşamanın sloganı "Siyahilerin hayatları değerlidir" oldu, ancak bu protestolar şiddetlenmeye devam etti.
Yüzyıllardır siyahilerin her türlü baskı ve ayrımcılığa maruz kaldığı Amerika Birleşik Devletleri'ndeki yapısal ırkçılığın protestocuları, insan haklarında iddialı olan bir ülkede bu insanlık dışı ve insanlık karşıtı duruma son verilmesi çağrısında bulundu. Bu aşamada protestocuların hedeflerinden biri de ırkçılık, ayrımcılık ve kölecilik sembollerine saldırmak ve onları yok etmek oldu. Bu durum ise Trump'ı kızdırdı. Trump hatta bunu yapanları cezalandırmak için bir idari talimat ve karar çıkarttı. Bu husustaki en önemli olaylar çerçevesinde, Amerika Birleşik Devletleri'nde kölecilik sistemi yaratmadaki rolü ortada olan ve Amerika Birleşik Devletleri başkanlarından George Washington ve Andrew Jackson gibi bazı siyasi ve tarihi figürlerin sembollerine ve heykellerine saldırı düzenlendi. Ayrıca Amerika Güneyindeki 1500 kadar ayrılıkçı, ırkçı ve köleci siyasetçi ve askeri komutanların heykellerinin de kaldırılması kamu talebine dönüştü.
Trump yönetiminin Demir Yumruk politikası olarak bilinen sindirme ve baskı politikası ve bazı ABD eyalet yöneticilerinin buna eşlik eden eylemleri, Amerikan protesto hareketini temel ve radikal taleplere ve eylemlere yönlendirdi. Trump'ın protestocuları olumsuz bir imaja bürümek için her türlü suçlamayı tekrarlayan tehditlerine rağmen, bu protestolar azalmadı ve daha temel taleplerle derinleşti ve genişledi. Amerika Birleşik Devletleri'nde devam eden toplumsal protestolar böylece daha da şiddetlendi.
"Siyahilerin Hayatı Değerlidir" protesto hareketinin liderlerinden biri olan Hawk Newsam şöyle bir uyarıda da bulundu: "ABD hükümeti Amerikalı protestocuların taleplerini yerine getirmezse, halk siyasi sistemi ateşe verecek ve onu bir başkasıyla değiştirecek."
Böylece, acımasız bir ölümün ardından ABD polisinin ırkçılık ve yapısal şiddetine karşı yaygın protestoların devam ettiği sırada tanınmış bir protestocu lideri olan biri ilk defa, Amerikan siyasi sistemindeki değişiklik ihtimalinden söz etti.
Daha önce protestocular, toplumdaki ırkçılığın azaltılmasını, eşitsizliklerin giderilmesini ve beyaz olmayan insanlara karşı acımasız ve insanlık dışı eylemlerini önlemek için Amerikan polisinin yapısında reform yapılmasını talep ediyorlardı. Şimdiye kadar, polisin siyahilere yönelik acımasız ve insanlık dışı muamelesine ve birçok vakada acımasız cinayetlerine ve mahkemelerin bu davalarla ilgili ayrımcı yaklaşımına karşı toplumsal protestolar gerçekleştirildi. Amerika'da polisin cinayet vakalarının çoğu zaman "katil polislerin" beraatına yol açtığına da dikkat çekildi.
Bu süreçte çoğunlukla sokaklarda barışçıl toplanmalar düzenlendi. Ancak Amerika Birleşik Devletleri'ndeki durum; son yirmi yılda toplumsal krizlerin tırmanması, halkın taleplerini görmezden gelmeye çalışan siyasi sistem, polis şiddeti ve halkın umutsuzluğu gibi faktörlerden dolayı iyice kaosa doğru sürüklendi.
Sonuç olarak reform isteyen Amerikan toplumunun medeni faaliyetleri de iyice tırmandı. Atlanta'da beyaz Amerikalı memurlar tarafından öldürülen siyahi Richard Brooks'un cenazesinde Martin Luther King, Jr.'un kızı Bernice King, "Sesimiz duyulmadıkça ve ABD polis gücünde reform çağrımız duyulmadıkça toplanmalarımızı ve protestolarımızı durdurmayacağız. "diye konuştu.
Amerikan toplumunda biriken talepleri, özellikle siyahilerin haklı ve tabii ki bastırılmış talepleri bağlamında görmezden gelme yaklaşımı, 21. yüzyılın önümüzdeki yıllarında Amerika için kesinlikle zor ve karmaşık koşullar yaratacağı aşikardır. Daha da önemlisi, bu talepler ırksal meselelerle, özellikle de siyahilere karşı yüzyıllardır süren etnik ayrımcılığına ve şiddete son verilmesi çağrısı ile sınırlı değil, aynı zamanda yüzbinlerce protestocu Amerikalı arasındaki her türlü siyasi, ekonomik ve sosyal eşitsizlikten duyulan memnuniyetsizliği de kapsamaktadır.
2020 yılında ardı ardına birkaç ay boyunca Amerika halkı sokaklara indi. İster federal hükümet, ister Kongre, ister iki ana parti, yani Cumhuriyetçiler ve Demokratların, ayrımcı ve ırkçı hükümet sistemini göz ardı etmesi, sonunda bir sosyal patlamaya yol açabilir. Böylelikle, halihazırda siyasi, ekonomik ve uluslararası gerileme belirtileri gösteren dünyanın en büyük kapitalist ülkesi,sonucu en az siyasi sistemde bir değişiklik olacak köklü bir değişime uğrayacaktır.