Amerika ve Avrupa'da Koronavirüs Kaynaklı Siyasi ve Ekonomik Kriz
(last modified Mon, 11 Jan 2021 10:21:22 GMT )
Ocak 11, 2021 12:21 Europe/Istanbul

Amerika ve Avrupa'da Koronavirüs kaynaklı siyasi ve ekonomik kriz isimli özel sohbetimizle beraberiz. Bu programda Avrupa ve Amerika'nın bu pandemi yüzünden yaşadığı koşulları ve farklı boyutlarını ele alacağız.

Koronavirüs pandemisi dünyayı son onyıllarda en büyük kriz ile karşı karşıya bırakmış ve geniş çaplı ekonomik ve sosyal krizlere ve sıkıntılara da yol açmıştır.   Buna rağmen  bu pandemiden herkes aynı derecede etkilenmemiş. Şimdi de Avrupa ve Amerika  en çok koronavirüs vaka sayısı ve ölüm olaylarını yaşamaktadır.  Bu arada Amerika hem vaka sayısı hem de ölüm sayısı açısından dünyada ilk konuma yerleşmiştir. 

Amerika'nın koronavirüs pandemisi alanındaki bu konumu, Amerika başkanı ve hükümetine yönelik ağır eleştirilere neden olmuştur.  Bu çerçevede Trump hükümetinin zayıf performansı ve koronavirüsü kontrol etmekteki kötü yönetimi eleştirilerin hedefi olmuştur.  2020 yılının sonuna kadar Amerika'da koronavirüs hasta sayısı  20 milyonu aşmış ve ölüm rakamları da 350 bini bulmuştur.  Trump'ı eleştirenler  mevcut feci durumun  Trump'ın işlevsiz ve yanlış siyasetlerinden ve en azından da onun koronavirüsü küçümsemesinden kaynaklandığını düşünüyorlar.  Bu çerçevede Trump'ın en başından beri  gerçekçilik ve akılcılıktan uzak davranıp  bu salgını küçümsediği ve salgına karşı önlemlerde geciktiğini düşünüyorlar. 

Amerika Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi ise 2020 Aralık ayı ortalarında  Amerika'da koronavirüsten dolayı hayatını kaybedenlerin sayısına işaretle  bu hastalığa kurban gidenlerin  Dünya Savaşlarındaki ölümlerden bile daha fazla olduğunu belirtti.  Şimdi de koronavirüs pandemisi Amerika toplumunun tüm boyutlarını ve alanlarını etkilemiştir. Amerika'da koronavirüsün yayılması bu ülkenin ekonomisini de büyük oranda etkilemiş ve birçok işletmenin  kapatılmasına ve ülkenin de eşi görülmemiş bir ekonomik krize sürüklenmesine yol açmıştır. 

Uzmanlara göre bu ekonomik kriz 1930'larda yaşanan ağır ekonomik krizden bile daha derindir.  Böylece Amerika'nın tarihindeki en büyük ekonomik durgunluk ve kriz ile karşı karşıya kaldığı söylenebilir. Bu çerçevede işsizlik, iş yerleri ve işletmelerin kapatılması, şirketler ve fabrikaların faaliyetlerinin azalması ve ekonomik ve mali zararlar azami dereceye ulaşmıştır.  Gerçekte Amerika ekonomisinin bu düşüşü,  İkinci Dünya Savaşı ardından açık ara ile en büyük düşüş olmuştur. Dünya Bankası ise  2020 sonlarında yayımladığı raporunda  Amerika'nın 2020 ekonomik büyüme oranını eksi 6.1 olarak tahmin etmişti. Son olarak  bu kadar büyük olumsuz bir rakam İkinci Dünya Savaşının ardından 11.6 ile yaşanmıştı.  

ABD medyasında Aralık 2020'de çıkan haberlerde, istatistiklere göre dünyanın en büyük ekonomisi olan bu ülkedeki işsizlik oranı, korona salgını nedeniyle olumsuz ekonomik durumundan ötürü son aylarda 40 milyondan fazla kişiye ulaştı. Trump hükümetinin kötü yönetiminin yanı sıra, bu rakam şimdi birkaç ay öncede bile artmış gibi görünüyor.  Doların küresel ana para birimleri karşısındaki değeri 2020'de ortalama yüzde 6 düşerek on yılın en kötü durumlarından birini yaşamaktadır. 

Amerika Birleşik Devletleri'ndeki yoksulluk ve evsizlik, koronavirüsün patlak vermesinden bu yana hızlı bir şekilde arttı. Washington Post, Aralık 2020'de yeni araştırma ve sayımlara atıfta bulunarak, Amerika'daki yoksulluk oranının son altı ayda, koronavirüs kurtarma paketinin kesilmesiyle Haziran'dan Kasım 2020'ye kadar yaklaşık 7,8 milyon vatandaşa yükseldiğini bildirdi. Böylece Amerikalılar fakirleşti. ABD Ticaret Bakanlığı, 2020 Aralık ayının ortalarında, Koronavirüsün patlak vermesinin ardından Amerika Birleşik Devletleri'ndeki perakende satışlarının Kasım ayında yüzde 1,1 düştüğünü açıkladı. Böylece ABD ekonomisi yavaş büyümeye devam ediyor.

Bağımsız ABD Senatörü Bernie Sanders şöyle bir tweet attı: "ABD ekonomisi yozlaşmış ve ABD'deki çoğunluğun yoksulluğu arttıkça, zengin sınıfın durumu her geçen gün daha iyiye gidiyor. "  Yeterli yiyeceğe erişimi olmayanların sayısı da artıyor. ABD Nüfus Sayım Bürosuna göre, 26 milyon Amerikalının yeterli yiyeceğe erişimi yok ve siyahi ailelerin beyaz ailelere göre iki buçuk kat daha fazla açlıktan ölme olasılığı var. Çocuklu her altı Amerikalı aileden birinin yeterli yiyeceğe erişimi yok.

Bütçe ve Politika Öncelikleri Merkezi'nde uzman olan Stacy Dean, federal yardımın Amerikan toplumunun bu bölümünün tüm ihtiyaçlarını karşılayamadığını söyledi. Amerikalıların büyük bir kısmı ailelerine bakamayacaklarını söylediklerini belirtti. 

 Temsilciler Meclisi İstihbarat Komitesi başkanı Adam Schiff, Amerika Birleşik Devletleri'nde bedava yemek talebinin 2020 yılına kadar artacağını tweetledi ve Senato Çoğunluk Lideri Mitch McConnell'i yardım etmemeye çağrısı dolayısı ile yüklendi ve onu eleştirdi. Schiff, bir mesajda "Şükran Günü'nde on binlerce Amerikalı uzun kuyruklarda bekleyerek yerel gıda bankaları önünde saatlerce bekledi" diye yazdı . American Feeding web sitesinde, dünyanın dört bir yanındaki gıda bankalarında sağlanan rakamlara göre Amerika'da, Mart ayı başından Ekim ayı sonuna kadar 4,2 milyar yemek dağıtıldı. Vermont eyaletinden Demokrat senatör Bernie Sanders, açıklama ve yazılarında defalarca Amerika'daki açlık durumundan bahsetti ve Donald Trump bu konuyu önemsemediğini vurguladı. 

Avrupa kıtası da 2020 yılında koronavirüs salgını-Covid-19 hastalığı karşısında çok zor bir durum yaşadı. Koronavirüsten 9 kat daha fazla yayılma oranına sahip olan İngiliz koronavirüsü adı verilen yeni tip koronavirüs göz önüne alındığında mevcut durumun devam etmesi bekleniyor ancak AB, koronavirüs aşısının 2021'de üye ülkeler arasında geniş çapta dağıtılacağını umuyor. Avrupa Birliği gelecek yıla kadar toplam 2 milyar doz aşı satın almayı ve tüm erişkinleri virüse karşı aşılamayı planlıyor. Avrupa ülkeleri arasında sırasıyla İngiltere, İtalya, Fransa, İspanya ve Rusya en fazla ölüme sahipti.

Resmi istatistikler, Avrupa'da koronavirüs vaka sayısının 25 milyonu aştığını gösteriyor. Avrupa'daki koronavirüs ölümlerinin sayısı yarım milyonu geçmiştir. Bununla birlikte, İngiliz koronasının yaygınlığı nedeniyle ölü sayısı keskin bir şekilde artacağı da gözlemlenebilir. Bu yeni koronavirüs tipi  Avrupa genelindeki durumu bir kez daha gerginleştirdi ve bu vaziyet, Avrupalı ​​yetkilileri, Schengen sınırlarını komşu ülkelere bir kez daha Avrupa yasalarına aykırı olarak ve herhangi bir anlaşma olmaksızın kapatmaları doğrultusunda harekete geçirdi. 

 Avrupa'da koronavirüs salgını, AB'de çok daha belirgin derin boşluklar ve eksiklikler bıraktı. AB yetkilileri, Korona salgınının ortaya çıkardığı zorluğun öneminin farkındalar ve bu benzeri görülmemiş krizi Avrupa düzeyinde önlemlerle ele almaya çalışıyorlar. Almanya Başbakanı Angela Merkel, Avrupa'daki Koronavirüs salgını krizini, başlangıcından bu yana Avrupa Birliği için en büyük zorluk olarak nitelendirdi. Avrupa'daki korona salgınının ardından çoğu Avrupalı için  bilinen acı gerçek, ortak bir kurum olan Avrupa Birliği'ne rağmen, her Avrupa ülkesinin kendi yoluna gitmesi ve koronaya karşı ortak harekete dikkat etmemesiydi. Kovid salgını krizinin bir sonucu, özellikle öngörülemeyen krizler karşısında AB'nin kurumsal zayıflıklarının gözler önüne serilmesidir.  Nitekim şiddetli ve beklenmedik krizlerde AB hukukunun da bozulduğu ispatlanmıştır. Avrupa Birliği sloganı artık yozlaşmış gibi görünüyor.

Şimdi de  "farklı olurken birlik" ve "barış ve refah için birlikte çalışma" ortak AB sloganlarının kritik dönemlerde kenara atıldığı, sırf milli güvenlik ve ekonomik refah düzeyinin var olduğu zamanlarda ele alındığını gösteriyor. 

 Avrupa'da devam eden Korona krizi ve ekonomik ve politik sonuçları, fabrikaların ve üretim merkezlerinin kapanması, ekonomik durgunluk ve artan işsizlikle ilgili artan endişeler, Avrupalı ​​yetkililer arasındaki uçurumu ve görüş farklılıklarını daha belirgin hale geldi. Aslında ekonomi konusu, korona krizinin merkezinde yer alıyor. Avrupa ülkeleri gelecekleri konusunda endişeli. Koronavirüs Avrupa'da on milyonlarca insanı işsiz bıraktı. Haziran ayında Avrupa Birliği'nde 15 milyondan fazla kişi işini kaybetti. Bunların yaklaşık 13 milyonu Euro bölgesi ülkelerinde yaşıyor.

Avrupa Birliği, İngiltere'nin AB'den çıkması açısından en büyük krizini de yaşıyor, ancak koronavirüs gibi hastalığının ani patlayışı, AB'yi hala kötüye giden bir dizi krizle altüst etmiştir. Bu çerçevede 2020'nin ilk yarısındaki koronavirüs krizi, Avrupa otomobil endüstrisine 90 milyar avro kadar zarar verdi.  Alman Federal İstatistik Ofisi, 2020'nin ikinci çeyreğinde ülke ekonomisinin yüzde 10'dan fazla küçüldüğünü açıkladı. GSYİH'nın yüzde 10'unu ve AB iş olanaklarının yüzde 15'ini oluşturan Avrupa turizm endüstrisi, korona salgınının ardından en az 75 milyon işin yok olma eşiğinde kaldı ve  ağır kayıplara uğradı.

Mevcut duruma ek olarak, Avrupa'nın geleceğine ilişkin endişeler de yoğunlaştı. Ekonomik yardım meselesi, korona sonrası ekonomik zararı tahmin etme ve korona krizi sonrasında tüm Avrupa ülkelerinin birbirleriyle işbirliği ve dayanışma eksikliği, çok taraflılık konusunu ve ortak bir politika ve işbirliğinin benimsenmesini düşünen birçok Avrupalı ​​yetkilinin en önemli endişelerinden biri haline geldi.  Uzmanlara göre, Fransa ve Almanya gibi daha güçlü Avrupa ülkelerinin mevcut performansı, son yıllarda AB için potansiyel bir tehdit olan, aşırı sağ grupların daha fazla faaliyet göstermesi ve İtalya ve İspanya gibi ülkelerin AB'den ayrılma ve bağımsızlaşma propagandası için koşullar yarattı.

Eski Almanya Dışişleri Bakanı Joschka Fischer ve Sigmar Gabriel, korona krizinin ardından Avrupa'nın parçalanması ve krizin ortasında AB'den ayrılma hedeflerini ve çıkarlarını ilerletmek için aşırı sağ güçlerin kullanılması konusunda uyarıda bulundu. Aslında Korona salgını, Avrupa'da halihazırda çok acı çeken Batı demokrasilerinin gerileme olasılığını arttıracaktır. Son yıllarda Avrupa, birleşik bir Avrupa'nın temellerini sarsan mülteci krizi, sağcı hareketlerin, partilerin ve politikacıların yükselişi, yaşlanan bir nüfus ve bir ekonomik kriz ile karşı karşıya kaldı. AB'nin korona salgınıyla etkili bir şekilde baş edememesinin ortaya çıkması, kıtadaki sosyal huzursuzluk olasılığını arttırıp  Avrupa entegrasyonunun sonunun başlangıcı oldu.