Sanal Turlar; Koronavirüs Sonrası Dönemde Turizmin Canlanması İçin Çözüm
Bir yılı aşkın süredir dünya genelindeki insanlar, koronavirüs korkusu dolayısı ile evlerine kapanmışlardır. Bu istenmeyen esaretten kurtulmanın yollarından biri de dünyadaki görmeye değer yerleri ve mekanları sanal turlar ile gezmek olabilir. Bunun masrafı ise hızlı bir internet ve bilgisayar ya da cep telefonuna sahip olmaktır. Halihazırda eve kapandığınız sırada bile dünyanın hayret uyandırıcı binalarını gezmeniz ve keyif almanız mümkün.
Dünya nüfusunun yarısından fazlası 2020 yılında çeşitli seyahat kısıtlamaları ile karşı karşıya kaldılar. Bu bağlamda turizm endüstrisi bir şekilde ortadan kalkmış oldu. Bu dezavantajlı durumda, müşterileri tekrar geri kazanmak ciddi bir zorluk haline geldi. Tabii yeni deneyimler sağlamak, rekabetçi bir pazarda turizmin tekrar öne çıkmasına yardımcı olabilir.
Sanal turizm bu fırsatı sağlamış oldu ve dünya çapında birçok ülke, sanal turlarla turizm sektörünü tekrar hazırlamak ve kademeli olarak geliştirmek için yenilikçi pazarlama çabalarını gündeme getirdi. Örneğin, Alman Ulusal Turizm Kurulu (GNTB), 360 derecelik artırılmış gerçeklik programları kullanarak gezginlerin evlerinden çıkmadan bir destinasyon noktası aramasına yardımcı olmak için bir dizi sanal deneyim sürecini ve turlarını başlattı.
Japonya Ulusal Turizm Örgütü, 360 derecelik film deneyimi aracılığıyla ülkenin her yerinden manzaraları sanal gerçeklik vasıtası ile görücüye çıkardı. Film, sanal deneyimler sunarak ve Japonya'nın en iyilerini temsil ederek insanları mesafeli olarak seyahat ihtiyaçlarını karşılamaya teşvik ediyor. Afrikalı tur operatörleri de milyonlarca evdeki gezginin ihtiyaçlarını karşılamak için dijital olarak devreye girdi. Kenya'da, Turizm ve Yabani Yaşamdan Sorumlu Devlet Bakanı Necib Balala, ülkesinin turistik yerlerini ve mekanları sergilemek için canlı sanal tur kampanyasını başlattı.
Tabii ki Finlandiya, 2018'de, koronavirüs salgınının patlak vermesinden önce , seyahatte sanal gerçeklik-VR potansiyelini kullanan ve başkentin dijital simülatörü olarak "Sanal Helsinki"yi tanıtan en önemli örnek ülke idi.
Sanal tur nedir diye merak edebilirsiniz. Sanal tur, aslında bir ortamın 360 derecelik görüntülerinden oluşan bir görüntüdür. Bu görüntüler, kullanıcıların bir müze veya tarihi sitenin uzaktan ve neredeyse tüm bölümlerini görüntüleyebilmesi için arka arkaya sabitlenir veya hareketli olarak sunulur. Bu sanal turların bazılarında, kullanıcının görüntülediği yeri veya eseri açıklayan bir konuşmacı veya seslendirici bile var.
Son dönemde, Guardian'dan uzmanlar dünyanın dört bir yanındaki muhteşem binalara gitmiş ve izleyicilere ve kullanıcılara sanal korona yürüyüşleri için 10 öneri sunmuştur.
Mısır'da Sultan Barkuk Camii ve Külliyesi, İngiltere'de Wings Binası, Fransa'da Versailles Sarayı, Hindistan'da Şehir Sarayı, İspanya'da Casa Balio, Amerika Birleşik Devletleri'nde Taliesin evi, Rusya'da Daminen Kulesi, Bulgaristan'da Rüzgar Sevdalısı Kalesi ve Avustralya'da Bubble House, 9 seçenek olarak sanal turlar için Guardian tarafından uygun görülmüştür.
Ancak bu listede ve sanal turda oldukça cazip olan bir diğer seçenek de İran İslam Cumhuriyeti'nin başkenti Tahran'daki "Gülistan Sarayı"dır.
Guardian'da Gülistan Sarayı ile ilgili şu açıklamalara yer verilmiştir: " Yaklaşık 140 yıldır İran'ı yönetmiş Kaçar hanedanı, başından beri başkent olarak Tahran'ı seçti. Kaçar krallarının her biri, başkentte görkemli konaklar inşa etmeye başladılar, bunlardan biri bugün Tahran'ın kalbindeki Gülistan Sarayı'dır; Şehrin en eski saraylarından biri ve UNESCO Dünya Mirası'nın Doğu ve Batı'nın sanat ve mimarisinin bir arada görüldüğü eseridir.
İran'ın eşsiz tarihi komplekslerinden biri olan Gülistan Sarayı Kompleksi, Tahran'ın güneyinde, Büyük Pazar yakınında yer almakta ve her gün ülke içinden ve dışından çok sayıda turisti kendine çekmektedir.
Gülistan Sarayı tarihi, Ağa Muhammed Han Kacar'ın saltanatı dönemi yani yaklaşık 400 yıl öncesine kadar dayanmaktadır. Nasıreddin Şah, Avrupa gezisi yaşayan ilk İran kralıydı. Bu gezinin ardından İran'a yeni mimari tarzlar gelmeye başladı. Mimarideki bu değişikliklerin açık bir örneği Gülistan Sarayı'ndaki Şems el-İmare binasıdır.
Bu kompleksin adının Gülistan olarak değişmesi Ağa Muhammed Han Kacar döneminde yapılan Gülistan isimli binadan kaynaklanmıştır. Bu bina ise 1801 yılında Fethali Şah döneminde tamamlanmıştır.
Gülistan Sarayı'nın temeli ise 1590 yılında Şah Abbas Safevi döneminde, Şah Tahmasb hisarı içinde bahçenin yapılması ile atıldı. Daha sonra da 1668 ile 1698 yılları arasında Şah Abbasi Çinarıstan'ında konağın inşası ile tamamlandı. Tabii ki, bugün bu temellerin izleri yok ve Gülistan Sarayı'nın şu anki yapısı , Zendiye dönemine ait bazı anıtlar ve binalar ile sınırlıdır. Bu bağlamda , Gülistan Sarayı'ndaki mermer taşının görünümü, 1840 yılında Fransız ressam ve mimar Eugène Flandin tarafından resmedilmiş ve bugün de aynı şekilde olduğu söylenmelidir. Ayrıca İtalyan gezgin Pietro Della Valle'nin seyahat günlüğünün bir parçasında kraliyet sarayının etrafında çınarlık alanların olduğunu yazmıştır.
Ağa Muhammed Han Kaçar döneminde bu hisarın önemi çok büyükmüş. Zendiye döneminin sonunda ve Kerim Han Zend'inn 1779'daki ölümünden sonra Ağa Muhammed Han Kaçar 1779 yılında İran'ın iç krizinden yararlanarak Kaçar aşiretlerini, ikamet ettikleri yer olan Gorgan ovasından Elborz'un güney yamaçlarına, yani Tahran'a getirtti.Hicri Kameri 1210 Nevruz'unda İran kralı olarak taç giydi. Bu durum ise Gülistan sarayının önemini daha da arttırdı. Nevruz'da öldü. Fethali Şah Kaçar döneminde ise Gülistan Saray'ı daha çok genişledi ve daha da güzelleşti.
Nasıreddin Şah'ın Avrupa'ya yaptığı üç seyahati ve yaklaşık 50 yıl süren uzun bir iktidar dönemi Gülistan Sarayı'nı kökten değiştirdi ve bir ölçüde Avrupa'dan etkilenmiş hale getirdi.
Gülistan Sarayı, Saadabad Sarayı gibi çok geniş bir alana sahip olmamasına rağmen Ebyez Sarayı, , Salam Salonu, Rüzgar Kulesi, Aynalı Salon, Fildişi Salonu ve Şems el İmare gibi farklı mekanların varlığından dolayı mimari ve estetik öneme sahiptir.
Gülistan sarayının farklı bölümleri vardır. Bu bölümler arasında Şems El İmare, Kerimhani Halvetgahı, Mermer Taşı Eyvanı, Merkezi Salon, Selam Salonu olarak da bilinen Müze salonu, Aynalar Salonu, Elmas Salonu, Havuzhane, Fildişi Salonu, Kap Salonu, Pırlanta Salonu, Fotoğraf odası ve etnoloji müzesine değinmek mümkün.
Gülistan Sarayı "Albüm Binası", Kaçar krallarının geriye kalan resimlerinin bir koleksiyonunu içeren, dünyanın en zengin ikinci albüm binasıdır. Kameranın icadından ve Avrupa'da fotoğrafçılığın popüler olmasından sonra, kamera İran'a ithal edildi ve fotoğraf sanatı popüler hale geldi.
İran'da fotoğrafçılığın teşvik edilmesindeki en önemli faktörlerden biri, Nasıreddin Şah'ın bu yeni sanata olan ilgisi idi. Öte yandan, Sanat Akademisi'ne yabancı fotoğrafçıların gelişi ve fotoğraf eğitimi bu modern sanatın yayılmasında etkili olan diğer faktördü.
Nasıreddin Şah'ın kendisinin kamerayı ele aldığı ve eşlerinin, çevresinin, sarayın, hizmetçilerin görüntülerini kaydettiği bilinmektedir. Onun İran'ın ilk özçekimlerini kaydettiğini ve bu özçekimleri bazen eşleriyle, bazen de bireysel olarak aynanın karşısına kamerayı bırakarak gerçekleştirdiğini bilmek de ilginç bir durumdur.
Nasıreddin Şah sırf fotoğrafçılığı yaygınlaştırmadı. Yönetim ve idare konusunda iyi bir sicile sahip olmayan bu Kaçar kralı, bugün Gülistan Sarayı'nın "Albüm Binası" olarak bildiğimiz geniş bir görüntü arşivi kurmayı başardı. Gülistan Sarayı Albüm Binası Kaçar döneminin ünlü fotoğrafçılarının çeşitli fotoğraflarını içeren, küçük ve büyük boyutlarda 4 binden fazla tek kişilik fotoğraf içeren 1040 eski albümü içerir.
Persepolis'in eski bir resmi, Tağı Bostan'ın eski bir resmi, Enisüddevle'nin bir fotoğrafı, Neyşabur Ulu Camii'nin eski bir resmi, Hazreti Seyyed eş-Şüheda (as) türbesinin bir resmi, eski bir Tahran resmi bu görülmeye değer koleksiyonda bulunmaktadır.
Gülistan Bahçesi, kralların hükümdarlığı döneminde çok büyüktü ve birkaç ayrı saray, çok sayıda ağaç, geniş bir alan ve yeşillik alandan oluşuyordu. Ancak maalesef kentsel dokunun genişlemesiyle bugün sadece 5,5 hektar kadarı geriye kaldı. Ancak yine de görkemini korumayı başardı.
Gülistan Sarayı, UNESCO Dünya Miras Listesi tarafından 2013 yılında Kamboçya'da düzenlenen 37'inci UNESCO Dünya Mirası Komitesi Yıllık Toplantısı'nda UNESCO Dünya Miras Listesi'ne kaydedildi.
Sonuç olarak, bu tarihi mekanın bölümlerine sanal erişimin çok heyecan verici ve gelişmiş olmamasına rağmen mevcut şartlardan dolayı bunun da altın bir fırsat olduğu söylenebilir. Böyle salgının estirdiği korku ortamında bu mekanları gerçek bir şekilde gezmek mümkün mü ki? Tabii iç açıcı bir bahçeyi gezmek, güzel ve rengarenk fayansları izlemek ve bu saraydaki Selman salonundaki övgüye değer mozaik sanatı eserleri görmek hiçbir turistin aklından silinmeyecek kalıcı şeylerdir. Ancak şimdilik bu sarayı sanal olarak gezmek için siz de http://www.golestanpalace.ir/ adresine uğrayın.