Demokrasi Beşiğinde İslamofobi'nin Körüklenmesi
(last modified Sat, 24 Apr 2021 06:32:24 GMT )
Nisan 24, 2021 09:32 Europe/Istanbul

Fransa Cumhurbaşkanlık seçimlerine yaklaştıkça, demokrasi iddiasında bulunan Fransa yönetimi daha da zorlu bir durum ile karşı karşıya gelmektedir.

 Farklı dinlerin inançları ve mensupları için sığınak bir ülke olması gereken Fransa, yaşayan yaklaşık altı milyon Müslüman ve bu ülkenin vatandaşı olan İslam'a mensup olanlar için, dini törenlerini yerine getirmek ve İslam'ın inanç ve öğretilerine göre yaşamaları için her geçen gün daha fazla zor bir ülke haline gelmektedir. Bu bağlamda Müslümanlara yönelik kısıtlamalar artmaktadır. 

Fransız hükümeti ve Fransız Ulusal Kurulu, Müslümanları, Müslüman dini mekanların faaliyetlerini kısıtlayan çeşitli yasaları onaylarken, Fransız anti-İslamcılar Müslümanlara ve İslami mekanlara daha rahat saldırmaktadır.  Fransızların son İslam karşıtı eyleminde, kuzeybatı Fransa'daki Rennes kentindeki İslam Merkezi'nin duvarına sloganlar yazıldı ve Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed saa'e hakaret edildi.  

Mübarek Ramazan ayı başlamadan iki gün önce, sabahın erken saatlerinde ibadet edenler, merkezin duvarlarında Hz. Muhammed saa'e  ve İslam'a karşı hakaret içeren yazılar yazıldığını gördüler. Rennes Bölge Konseyi başkanı Muhammed Zeydouni bu eylemi kınadı ve Fransa'da Müslümanlara yönelik şiddete son verilmesi çağrısında bulundu.  AFP'ye verdiği demeçte ise şöyle bir açıklamada bulundu:  "Fransa'da yaşıyoruz ve bu ülkedeki nefretin yakında bitmesini istiyoruz. "  

Rennes Müslüman Bölgesel Konseyi başkanı Zeyduni, Müslümanların bu tür hakaretler ve küstahlıklar karşısında şoke olduğunu ve bunun Müslümanlara yönelik açık bir şiddet olduğunu söyledi. Fransa'daki tüm Müslümanlarla dayanışma içinde olduğunu ifade ederek, Müslüman karşıtı yazıların ve sloganların hiçbir şekilde haklı olmadığını söyledi. Rennes Belediye Başkanı Nathalie Appéré de olay hakkında yorum yaparak, Fransa'da bu tür eylemlerin yapılmaması gerektiğini söyledi. İslam karşıtı harekete tepki gösteren Fransa İçişleri Bakanı Gérald Darmanin da şöyle bir açıklamada bulundu: "Bu, herhangi bir dine mensup olanların temel özgürlüklerine yönelik iğrenç bir saldırı. Fransa'daki diğer dini gruplar gibi Müslümanlar da korunmayı hak ediyorlar. Ancak gerçek şu ki, Fransız hükümetinin İslam karşıtı kararları ve eylemleri İslam karşıtı olanları Müslümanlara ve İslami yerlere saldırmaya teşvik ediyor.     

2022'de Fransa cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaşırken, Fransız hükümetinin İslam karşıtı eylem ve kararları, Ulusal Kurul vasıtası ile ve iktidardaki merkez sağın desteğiyle artacaktır. Bu bağlamda, Fransız hükümeti, aşırılıkçılıkla mücadele ve Fransız laik sistemini savunma kisvesi altında İslami merkezlerin ve camilerin faaliyetlerini kısıtlamak için  çeşitli önlemler almıştır. Bu bağlamda Fransız hükümeti, güvenlik yasalarının ihlal edildiğini gerekçe göstererek bugüne kadar 17 caminin kapısını kapattı. 

Müslümanlar Fransa nüfusunun yaklaşık yüzde 10'unu oluştursalar da, camiler ve dini mekanları nüfuslarına göre çok daha sınırlıdır. Bu yüzden de Müslümanlar otoparkları ve benzeri yerleri cemaat namazları gibi dini törenler için ibadethanelere dönüştürdüler. Ancak Fransız hükümeti aynı sınırlı sayıdaki cami ve dini mekanların faaliyetlerini de engelledi ve yeni camilerin inşasına izin vermedi ve  böyle mekanları kapatmaya başladı.  

Şimdi de Fransa'da bir cami inşa etmek çok daha zor bir hal almıştır.  Camilerinin inşasını finanse edemeyen ve hükümetten yardım alamayan Fransız Müslüman toplulukları yurtdışındaki İslam ülkelerine yönelmiştir. Ancak Fransız hükümeti bu bağlamda dış yardımlar almayı bile  yasaklayan bir yasa bile çıkardı.  Aslında  İslam karşıtlığı Fransa'da yeni bir mesele değildir. Zaman zaman medyada Müslümanlara karşı ve İslami mekanlara yönelik yeni kısıtlamalara  yer verilmekte ve İslam karşıtı  saldırılar yapılmakta ve İslami kutsallıklara hakaret haberleri yayınlanmaktadır. Ancak Fransa'da siyasi denklemlerin değişmesi ve aşırı sağın güçlü bir siyasi akıma dönüşmesi ile İslam karşıtlığı daha da körüklenmiştir. Marine Le Pen liderliğindeki Fransa'daki aşırı sağ, Müslümanlara, hatta Müslüman yaşam tarzına ve yeme tarzına bile getirilen kısıtlamaların sağlam bir destekçisidir.  Emmanuel Macron liderliğindeki merkez sağ, aşırı sağcı İslam karşıtı söylemi destekleyerek böylelikle cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde oylarının aşırılık yanlılarına kaymasını önlemek istiyor ve bu bağlamda da aşırı sağ ile ciddi bir rekabet içerisine girmiştir.    

Fransa Cumhurbaşkanı Macron, bir öğretmenin öldürülmesinin ardından geçen yılın sonbaharından bu yana bu olayı Müslümanlara yönelik ve Müslüman karşıtı yasaların geçirilmesi için bahane olarak tanıtıyor. Fransa parlamentosunda onaylanan bu bağlamdaki iki yasadan biri, Fransa'daki kızların 18 yaşına kadar başörtüsü takmalarına izin verilmemesidir. Bu arada Fransız parlamentosu cinsel ilişki rızası yaşını 15 yaşa düşüren bir yasa tasarısını kabul etti. Bu yasaya rağmen şimdi de 18 yaşın altındaki kızların başörtüsü takmasına izin verilmeyecektir. Başka bir yasaya göre, İslami kıyafetleri olan Müslüman annelerin çocuklarıyla okul kamplarına gelmelerine izin verilmeyecektir.       

Başka bir yasa Müslümanların Fransız üniversitelerinde namaz kılmasını yasaklıyor. Bu yasalardan herhangi birisi sözde demokrasi yanlısı hükümetlerle uyumlu olmayan bir ülkede çıkarılsaydı, temel insan haklarının ihlali olarak kabul edilirdi, ancak sözde demokrasinin beşiğinde Müslümanlara karşı her türlü kısıtlayıcı eyleme izin veriliyor. Fransa Cumhurbaşkanı şimdi aşırılıkçılıkla mücadele kisvesi adı altında Müslümanlara yönelik tüm kısıtlayıcı eylemleri ve kararları haklı gösteriyor. Emmanuel Macron Ekim ayı başlarında yaptığı konuşmada, "Fransa'da aşırılık yanlısı İslam'ın varlığına göz yumamayız." demişti.  Fransız cumhurbaşkanı,şimdi de  cami imamlarını Fransa'da eğitmek ve İslami dernekleri ve camileri  kapatmak ve kalanların da mali ve finansal imkanlarını kısıtlamak istiyor. 

Macron'un bu yöndeki konuşmalarının ardından Fransa İçişleri Bakanı Gerald Darmanen, camilerin geniş çaplı bir şekilde gözetlendiğini Twitter'dan duyurdu.  Macron'un önerilen yasa tasarısı, Bölücülük  Yasası adı altında, mevcutta  Fransa Senatosunda onaylanmanın son aşamasındadır. Fransız Ulusal Kurulu ve Senatosu'ndaki sağcı ve muhafazakar partilerin çoğunluğu göz önüne alındığında, onaylanması çok muhtemeldir. Fransız Müslümanlara yeni kısıtlamalar getirilmesi, hem Fransa içinde hem de dışında karşı olanları kışkırtmaktadır.

 25 Sivil Toplum Kuruluşun'dan oluşan küresel bir koalisyon, Avrupa Komisyonu'nu hükümetin İslamofobiye destek vermesi dolayısı ile soruşturma başlatmaya çağırdı.

Bu STK'lar, 11 ülkenin temsilcisi olarak Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'e hitaben talepte bulunarak,  Fransız hükümetini ayrımcılık yapma nedeniyle bir Avrupa mahkemesinde yargılamaya çağırdı. Bu bağlamdaki dilekçede şu ifadelere yer verilmiştir: "Fransa, din özgürlüğünü kısıtlamak ve dini yasaklamak için pek çok yasa çıkarmıştır.  Avrupa hukukunun, özellikle de insani ve  din haklarının ayrıca siyasi düşünceyi ifade etme özgürlüğünün uygulanmasında Fransa'da genel bir başarısızlık söz konusudur. " 

Dilekçeyi imzalayan kuruluşlar arasında Fransız Siyahiler Dernekleri  Temsilciler Konseyi, Hollanda Müslümanları İnsan Hakları İzleme Örgütü, İsviçre Merkezi İslam Konseyi ve İspanyol Müslüman İnsan Hakları Derneğine değinmek mümkün. Uluslararası Af Örgütü de, önerilen yasaları "Fransa'daki hak ve özgürlüklere ciddi bir saldırı" olduğu konusunda uyarıda bulundu ve tasarının "sorunlu hükümlerinin çoğunun" yürürlükten kaldırılması veya değiştirilmesi çağrısında bulundu. Fransa her gün adalet, ifade ve düşünce özgürlüğü ideallerinden uzaklaşıyor. Fransız hükümetinin ve bu ülkedeki İslam karşıtlarının eylemleri ve kararları, yaklaşık altı milyon Müslüman ve Fransız vatandaşı arasında derin bir uçurum yaratıyor.