Şimon Peres'in ırkçı İsrail'in kuruluşuna katkısıyla ölümüne kadarki cinayetleri
(last modified Fri, 07 Oct 2016 15:05:28 GMT )
Ekim 07, 2016 18:05 Europe/Istanbul

Gayri meşru ve işgalci İsrail rejiminin kurucuları arasında yer alan Şimon Peres, Filistin halkına karşı işlediği insanlık suçlarıyla savaş suçlarıyla birlikte ölüp toprağa gömüldü.

Belarus'ta 1923'te zengin bir Siyonist yahudi tüccarın oğlu olarak dünyaya gelen Şimon Peres, 1934'te İngiliz krallığını işgali ve manda yönetimi altındaki Filistin topraklarına göç etti. Ailesiyle Tel Aviv'e yerleşen Peres, 24 yaşındayken Filistinlilere karşı saldırılar düzenleyen silahlı Siyonist Haganah terör örgütünün kurucu üyelerinden olarak Filistinlileri katliamdan geçirip, sürgün eden diğer Siyonist terör örgütleriyle birlikte İsrail devletinin kuruluşuna giden süreçte rol aldı. Peres'in Filistinli mazlum halka karşı kan kusturup, defalarca İnsanlık suçu işledi.

Terörist ve soykırımcı İsrail'in 1948 kurulması ardından çıkan savaşta Siyonist rejimin ilk Başbakanı Ben Gurion tarafından silah alımları yapmakla görevlendirilen Peres, yüz binlerce Filistinlinin vatanlarından sürüldüğü "Nekbe" de (Büyük Felaket) en etkin rollerden birini üstlenmiş oldu. Şimon Peres, azılı bir terörist olarak İsrail'de askeri sanayinin geliştirilmesinde de etkili oldu.  

Siyonist rejim, Filistin işgalini sürdürebilmek ve çevresindeki Arap ülkelerini korkutup, tehditlerini bertaraf etmek için, 1953 ila 1965 yılları arasında İsrail Savunma Bakanlığının ilk müsteşarlığı ve sonrasında bakan yardımcılığı görevini yürüten Peres, soykırımcı İsrail'in Atom bombası edinmesini sağlayan "nükleer silah programının" fikir babası ve planlayıcısı olarak gösterildi.

İsrail'in nükleer silah programı, hala Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın denetimi dışında faaliyet gösteriyor.

Amerika ve İngiltere ile batılı ülkelerin desteğindeki güney Afrika'daki Azınlık beyazların ırkçı Aphartaeid rejiminin ikizi olan Irkçı İsrail ile nükleer ve kitle imha silahlarını geliştirme anlaşması imzaladı. Nitekim 1975 yılında Şimon Peres'in, ırkçı Güney Afrika rejiminin Savunma Bakanı ile buluşarak "nükleer silah başlıkları satmayı teklif ettiği belirtildi. 
İsrailli bir bilim adamının gizli belgeleri basına sızdırması ile ortaya çıkan İsrail'in nükleer gücünün uzmanlar tarafından yüzlerce  atom başlığa dönüştürüldüğü tahmin ediliyor. 

Peres, 1994’te Filistin ile İsrail arasında imzalanan Oslo Barış Antlaşması’ndan sonrada Ortadoğu’da sözde “Barışı tesis etmek için çabaladığını” iddia edip, bu hileyle daha fazla Filistin topraklarının Siyonist göçmen Yahudilere bırakılmasını sağlayıp destekledi.

Peres başbakanlığı döneminde 1996 Nisan ayında terörist İsrail rejimi  “Gazap Üzümleri Operasyonu” adıyla Lübnan topraklarına başlattığı saldırının emrini verdi. İnsanlık düşmanı Şimon Peres'in bu fermanı üzerine Siyonist rejim ordusu Lübnan İslami direniş hareketi Hizbullah'ı ortadan kaldırmak ve ardından Lübnan'da işgal etmek amacıyla Güney Lübnan'a saldırıp, ağır bombardımana tuttu. Bunun sonucu 200'e yakın Lübnanlı sivil şehit düştü ve çok sayıda sivil evlerini terk ederek ülkenin kuzeyine doğru kaçmak zorunda kaldı. Birçok yerleşim binası da tahrip oldu ve binlerce Lübnanlı da yaralandı.

Katil Peres'in işlediği insanlık suçlarından biri de, İsrail'in Güney Lübnan'a düzenlediği bu saldırılardan en çok hafızalarda yer edeni ise Kana katliamı oldu. İsrail'in Kana'daki Birleşmiş Milletler yerleşkesini bombalaması sonucu buraya sığınan 205 sivil katledildi ve çok sayıda insanda yaralandı. 

Doğu Kudüs’ü de içine alan bölge ile birlikte Batı Şeria bölgesi, 1967 yılından bu yana Siyonist İsrail ordusunun işgali altında bulunuyor. İşgal süresince Siyonist İsrail güçleri, Filistinlilere ait mahallelerde etnik temizlik uygulayarak büyük bir yıkım gerçekleştirdi. 1967’nin Haziran ayında, Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nde yaşayan 300 bin Filistinli mülteci duruma düştü. Bunların büyük çoğunluğunun evlerine dönme hakkı ortadan kaldırıldı.  Siyonist İsrail rejimi, 68 yıldır devam eden işgal süresi boyunca İsrail vatandaşlığına giren ve girmeyen tüm Filistinlilere yönelik askeri yönetim hükümlerini uyguluyor. Günümüzde Batı Şeria’da Filistinlilerin hareket özgürlüğünü kısıtlayan, Filistinli mahallelerin irtibatını koparan ve abluka altına alan 500’den fazla kontrol noktası ve barikat gibi fiziki engeller bulunuyor.

Amerika ve Batılı güçlerin 1967 Haziran ayındaki Siyonist çetelerin işgalden hemen sonra terörist İsrail rejimi bünyesindeki Siyonist göçmen Yahudi nüfus için işgal ettiği bölgelerde yerleşim birimleri oluşturmaya başladı ve sistematik olarak bu bölgenin demografik yapısını değiştirdi. O tarihten beri İşgal Altındaki Filistin Topraklarındaki bütün Siyonist Yahudi yerleşimler, uluslararası kanunlar nezdinde yasa dışıdır ve 4. Cenevre Sözleşmesine aykırıdır. Filistin'in batı Şeria bölgesinde İşgal Altındaki Topraklarda hali hazırda Siyonist rejimin onayından geçmiş resmi olarak 125, onayından geçmemiş şekilde gayrı resmi olaraksa 100'den fazla Siyonist Yahudi yerleşim birimi; diğer bir deyişle “ileri karakolu” bulunuyor.

İşgal altındaki Batı Şeria’daki bu illegal yerleşim birimlerinde yaklaşık 550 bin Siyonist silahlı milis yerleşimci konuşlandırılmıştır. Bu yerleşimcilerin Filistin halkına ait topraklarda kurulmuş olan İsrail’deki seçimlerde oy kullanma hakları var, işgal ettikleri bölgelerde inşaat yapma izinleri ve toprak satın alma izinleri var, kendi iletişim ve ulaşım ağlarını kurma izinleri var. Fakat işgal altında kendi topraklarında yaşayan Filistinlilerin hiçbiri, Siyonist yerleşimcilerin sahip olduğu bu haklara sahip değiller.  BM kayıtlarına göre, Geçtiğimiz 10 yıl boyunca Siyonist yerleşimcilerin Filistinlilere yönelik uyguladığı 2bin 600 aşkın kanlı saldırıları yapılmıştır. 

Çöken ve tarih çöplüğüne atılan Güney Afrika'daki Aphartaeide rejiminin uygulamış olduğu insanlık dışı vahşi hukuk sisteminin benzeri Filistin halkına karşı uygulanmaktadır. Nitekim Siyonist İsrail rejiminin İşgali Altındaki Topraklarda çifte standartlı bir hukuk sistemini uygulanıyor. Öyle ki Batı Şeria ve Kudüs’te yaşayan 600 bine yakın Siyonist yerleşimcinin hukukuna sivil mahkemeler bakıyor, bölgede yaşayan geriye kalan 4,5 milyon Filistinli için ise askeri mahkemeler görev yapıyor! Siyonistlerin Filistinliler için kurduğu askeri mahkemelerde çıkan kararların mahkûmiyet oranı ise %99.74 ulaşıyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün raporuna göre “Filistinliler, ırklarından, etnik kökenlerinden ve milli kimliklerinden dolayı” sistematik bir ayrımcılığa tabi tutuluyorlar ve bu konuda Uluslararası Af Örgütü de aynı tespitleri paylaşıyor.

Azılı bir katil olarak ölen Şimon Peres iki milyona yakın Filistinlinin yaşadığı Gazze'ye 2006'dan beri uygulanan ablukayı ve sürekliliğini güçlü bir şekilde destekledi. Canavar ruhlu Peres, "Gazze'den Siyonist rejim ordusuna karşı yapılan saldırıların önlenmesinin tek yolunun Gazzelilerin toplu olarak abluka altında tutularak cezalandırılması" olduğunu savunup uyguladı.

2007 ila 2014 yılına kadar Siyonist rejimin cumhurbaşkanı olan Peres, İsrail'in 2009 yılında Gazze'ye düzenlediği saldırıyla Filistin halkına karşı en vahşi katliamlara imza attı. Bu saldırı sırasında Siyonist rejim, yakıcı bombalar ve misket bombaları kullandı. İki bini aşkın Filistinli sivil ve kadın ile çocuk şehit edildi. Ve binlerce Filistinli de yaralandı. 20 bini aşkın bina yıkıldı. Peres bu yıkım ve katliamlardan sonra İsrail'in askeri operasyonlarının arkasında "birlik olma" çağrısı yaptı.

İşgalci ve Filistin halkının azılı düşmanı İsrail parlamentosu Knesset'te 48 yıl milletvekilliği yapan Peres, savunma bakanlığı, iki dönem başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı görevlerinde bulundu. Peres cumhurbaşkanlığı görevini Temmuz 2014'te Siyonist liderlerden Reuven Rivlin'e devretti.

Peres'in ölmesi ardından Amerika ve fransa cumhurbaşkanları ve bazı ülkelerinde başbakan ve bakanları işgal edilen Filistin toprakları olan Kudüs'e gidip, onun gömülme törenine katıldı.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyıp Erdoğan, Başbakanlık döneminde Şimon Peres'e siz insan öldürmeyi çocuk öldürmeyi iyi bilirsiniz demişti. Ondan sonra ne one mınute kaldı ortada, ne katil İsrail, ne terörist İsrail. Ancak Erdoğan yönetimi Suriye'de Beşar Esad hükümetini deviremediğini anlayınca, Türkiye'nin İsrail dostu olduğunu, Ankara ile Telaviv'in birbirine muhtaç olduğunu söyledi. Erdoğan liderliğindeki AKP hükümeti, İsrail’in fiili olarak NATO'ya Üyeliğini onayladı. Hâlbuki daha önceki hükümetler Siyonist rejimin NATO'ya katılımını Veto Etmişti. Katil İsrail rejimini NATO'ya almak demek, Filistin halkına karşı Siyonist rejimin saldırılarına destek olmak anlamındadır. Türkiye devleti de terörist İsrail rejimiyle ilişkileri geliştirmek ve korumak amacıyla gizli görüşmeler yapan dış işleri müsteşarı Feridun Sinirlioğlunu Siyonist çeteler rejimince ebedi başkent ilan edilen Kudüs'e gönderip, katil Peres'in gömülme törenine katılarak Siyonist rejime olan ahde vefası ve saygısını tazeledi.015