İran'ın Gelecek Hükümetinin Bölgesel Siyasetleri
İran İslam Cumhuriyetinde Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin düzenlenmesi ve Seyyid İbrahim Reisi'nin zafere kavuşması ile İran'ın gelecek hükümetinin Batı Asya bölgesine yönelik dış siyasetinin nasıl bir seyir izleyeceği sorusu gündeme gelmektedir.
Yeni İran İslam Cumhuriyeti hükümeti, Seyyid İbrahim Reisi cumhurbaşkanlığında gelecek Ağustos ayı işine başlayacaktır.
Seyyid İbrahim Reisi düşünce ve siyasi yaklaşım olarak, muhafazakar kesime yakın bir isimdir. Muhafazakar akım ise dış siyaset alanında özellikle de Batı ve Amerika'ya güvenmemekte, yaptırımlara karşı çıkmakta ve hep yaptırımları etkisizleştirme yönünde hareket edip, ülkenin izzetinin ve bağımsızlığının korunmasına bağlı olarak müzakere ve diyaloglara inanmaktadır. Ancak ülkenin sorunlarını çözmek için farklı yolların denenmesini sırf tek bir yola odaklanılmaması gerektiğini vurgulamaktadır.
İranlı muhafazakarlar, bölgesel siyasetlerinde Direniş'e inanırlar. Bölge ülkeleri ile ilişkilerin güçlendirilmesini, öncelikli bilerek, Siyonist Rejim İsrail'in kırılgan ve İran'ın düşmanı olduğunu belirtirler ve nihayetinde Amerika'nın bölgeye yönelik müdahalelerinin önlenmesini de isterler. Bu yüzden, gelecek İran devletinin Batı Asya'ya yönelik siyasetlerinin 3 eksen etrafında olduğu söylenebilir.
İlk eksen, Batı Asya bölgesinde Direniş ekseninin Siyonist Rejim İsrail karşısında güçlendirilmesidir. Tüm direniş grupları Seyyid İbrahim Reisi'nin İran cumhurbaşkanlığı seçimlerinde zafere kavuşmasını memnuniyetle karşıladı. Siyonist Rejim İsrail dışişleri bakanlığı ise Seyyid İbrahim Reisi'nin iktidara gelmesine tepki olarak, böyle muhafazakar bir hükümetin işbaşına gelmesinden duyduğu kaygıyı gösteren bir literatür kullanmaya başladı.
Seyyid İbrahim Reisi ise Filistin direniş gruplarının 12 Günlük zaferinin ardından yaptığı açıklamada, "Direniş füzeleri, işgalci Siyonist Rejim'in camdan güvenliğinin kırılganlığını her zamankinden daha net ortaya çıkardı ve Filistinlilerin sağlam iradesinin Siyonistlerin katmanlı hava savunma sistemlerine galebesini gözler önüne serdi." Demişti.
İran'ın gelecek hükümetinin bölgesel siyasetlerinin ikinci ekseni Suudi Arabistan dahil bölge ülkeleri ile ilişkilerin güçlendirilmesidir. Seyyid İbrahim Reisi, dış siyasete mezhepçi bir yaklaşıma sahip olsa da onun mezhepçi bakışı fırkacılık ile alakası olmayıp, Şia-Sünni ayrımı yapmadan İslami ülkelerin birliği doğrultusundadır. Seçilen cumhurbaşkanı ve destekçilerinin bakışı, özellikle de komşu ve bölge ülkeleri ile her alanda bilhassa ekonomik alanlarda işbirlikleri arttırmakla ülkenin çıkarlarını da sağlamaktır.
Nitekim Seyyid İbrahim Reisi 13'üncü dönem cumhurbaşkanlığı seçimlerine adaylığı sırasında şöyle dedi: "Dış siyaset, diğer ülkeler özellikle de komşular ile etkileşim içerisinde olma sürecidir. Düşmanlık yapmak istemeyenlerle, etkileşim içerisinde olacağız. Hem de dostane, izzetli ve güçlü bir şekilde."
Bu yüzden, gelecek hükümette etkileşim alanındaki öncelik, İran İslam Cumhuriyeti komşuları ve Batı Asya, Orta Asya ve Kafkasya ülkeleri ile olacaktır.
Gelecek İran hükümetinin dış siyasetinin üçüncü ekseni de Amerika'nın bölgeye yönelik müdahalelerinin önlenmesi ve bu müdahalelere karşı konulmasıdır. İran'ın gelecek cumhurbaşkanı Seyyid İbrahim Reisi, Amerika ile müzakere ve diyalog yapılmasına karşı değildir ancak bir yandan ülke ekonomisinin, Amerika'nın yeşil ışığına şartlandırılmasını istemiyor ve bir yandan da Amerika'nın bölgedeki müdahalelerinin güvenliği temin etmeyeceğini, hatta Batı Asya'da geniş çaplı güvensizliğe yol açacağını düşünüyor. Seyyid İbrahim Reisi de tüm İranlılar gibi Amerika hükümetinin General Kasım Süleymani'ye yönelik suikastını bir cinayet addedip bu cinayete sağlam yanıtın Amerikan askerlerinin Batı Asya'dan çıkarılması olduğunu düşünüyor./