İran'ın Batı ile Müzakere Konusundaki Tutumu Nedir?
Pars Today - İran İslam Cumhuriyeti, her türlü zorunlu müzakereyi reddederek, baskı ve tehdit altında müzakere yapmayacağını bir kez daha vurguladı.
Donald Trump'ın Beyaz Saray'a geri dönmesiyle birlikte, ABD'nin İran'a yönelik tutumu yeniden ciddi bir gündem haline geldi. Trump, 2016-2020 yılları arasındaki ilk başkanlık döneminde olduğu gibi, İran'a karşı maksimum baskı politikasını benimsemiş durumda. ABD Başkanı bir yandan İran ile müzakereler yoluyla sorunları çözmekten bahsederken, diğer yandan eğer müzakere olmazsa askeri seçeneğe başvuracağını tehdit olarak dile getiriyor.
İran İslam Cumhuriyeti, her zaman diyalog ve müzakereye açık olduğunu göstermiştir. Ancak İran açısından müzakerelerde temel ilke "onur"dur. Onur, bilgelik ve maslahat, İran İslam Cumhuriyeti'nin dış politikasının üç temel ilkesidir ve bu ilkeler İran lideri tarafından belirlenmiştir. Onur ilkesi, her türlü müzakerede göz önünde bulundurulmalıdır. İran İslam Cumhuriyeti, düşmanlarının özellikle de adaletsiz yaptırımların yol açtığı ekonomik baskılar nedeniyle bile olsa, onurunu zedeleyecek bir müzakereye asla yanaşmayacaktır.
Donald Trump'ın İran İslam Cumhuriyeti'ne yönelik tehditkar açıklamaları, esas olarak iki faktörden kaynaklanmaktadır: İran yönetimi hakkında yanlış bir algı ve değerlendirme ile İran kamuoyuna karşı yürütülen bilişsel savaş stratejisi. İran Dışişleri Bakanıi Seyyid Abbas Irakçı, Trump'ın İran'ı müzakereye zorlamaya yönelik tehditlerine yanıt olarak şu mesajı paylaştı: "Zorbalık ve emir vermek, müzakere etmekten farklıdır. Biz baskı ve tehdit altında müzakere yapmayacağız. Böyle bir müzakereyi, konusu ne olursa olsun, değerlendirmeye bile almayız."
Bir diğer önemli nokta ise İran İslam Cumhuriyeti'nin kabul ettiği müzakere şeklinin karşılıklı saygıya dayanmasıdır. İran, tüm ülkelere karşı egemenliklerine saygı gösterilmesi gerektiğini vurgulamakta ve müzakerelerde de karşılıklı saygının esas alınmasını şart koşmaktadır. İran, ABD ile müzakere yolunu kapatmamış, ancak bunun ön koşulunu karşılıklı saygı olarak belirlemiştir. Seyyid Abbas Irakçı bu konuda, İran'ın üç Avrupa ülkesi ve ayrıca Çin ve Rusya ile yürüttüğü müzakerelere dikkat çekerek şunları söyledi: "Şu anda üç Avrupa ülkesiyle - ve ayrı ayrı Rusya ve Çin ile - eşit koşullarda ve karşılıklı saygı çerçevesinde müzakereler yürütüyoruz. Geçmişte, ABD İran’a karşı saygılı bir dil kullandığında, karşılığında saygı gördü. Ancak tehditkâr bir tutum sergilediğinde, İran’ın karşılık verdiğini gördü. Her eylem, doğal olarak bir tepki doğurur."
Bir diğer kritik husus ise İran İslam Cumhuriyeti açısından müzakerelerin ancak her iki taraf için yapıcı ve uygulanabilir bir anlaşmayla sonuçlanması durumunda anlamlı olmasıdır. Aksi takdirde, müzakere sadece zaman kaybı olacak ve ülkeye gereksiz maliyetler getirecektir. İran, müzakere ve diyalog yoluyla gerilimleri azaltmayı ve yanlış anlamaları gidermeyi hedeflemektedir. Ancak müzakere edilmemesinin sonuçlarıyla ilgili tehditleri ciddiye almamaktadır.
Bu bağlamda, İran Cumhurbaşkanı Mesut Pezeşkiyan, Norveç Başbakanı Jonas Gahr Støre ile yaptığı telefon görüşmesinde, İslam Devrimi Lideri'nin fetvasına dayanarak hiçbir zaman nükleer silah üretme niyetinde olmadığını ve bu konuda Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ile her zaman işbirliği yaptığını belirterek şu açıklamada bulundu:
"Biz her türlü gerilim, huzursuzluk ve çatışmayı kendimiz, bölgemiz ve dünya için zararlı görüyoruz. Temel politikamız, bölgede gerilimi azaltmak ve birlik oluşturmaktır. Ancak ülkemizin güvenliğine ve çıkarlarına yönelik herhangi bir tehdide de kesin ve güçlü bir şekilde karşılık vereceğiz."/