Türkiye'den ABD Dışişleri Bakanlığı'nın raporuna tepki
ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Türkiye'de insan hakları ve demokrasi hakkında yayınladığı raporu, Ankara yönetiminin sert tepkisine yol açtı.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı, ABD'nin insan hakları raporunu eleştirerek, raporun belirsiz ve gerçekçi yaklaşımından uzak ve temelsiz ve önyargılı iddiaları içerdiğini belirtti.
ABD yönetimi bundan önce de defalarca Türkiye'yi insan hakları, ifade özgürlüğü ve demokrasiyi ihlal etmekle suçlamıştır. ABD Dışişleri Bakanlığı yeni yıllık raporunda da Ankara'yı insan haklarını ihlal etmekle suçladı.
Türkiye'de Recep Tayyip Erdoğan yönetiminin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana ABD her sene Türkiye'yi insan haklarını ihlal etmekle suçlamıştır. Türk gazeteci-yazar Hüseyin Hayatsever, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın yeni raporu hakkında şöyle diyor: Saygın Batılı kuruluşlarca yayınlanan son raporlara bakıldığında, siyaset ve güvenlik alanlarındaki önde gelen uzmanların ABD Başkanı Jeo Biden'i Batı Asya bölgesinde askeri varlığı güçlendirmekten kaçınmasını ve ortak ekonomik yatırım ve diplomatik ilişkileri güçlendirmek gibi konulara önem vermesini istemiştir.
ABD'nin Türkiye'ye yönelik suçlamalarının doğru olup olmadığı bir yana, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Türkiye aleyhinde insan hakları ile ilgili yayınladığı rapor, bağımsız bir ülkenin iç işlerine müdahale anlamına geliyor. Örneğin ABD Dışişleri Bakanlığı'nın raporundaki önemli meselelerden biri, Erdoğan yönetiminin 2020 yılında üniversitelere müdahalesini tırmandırmış olması hakkındadır. Özellikle Türkiye cumhurbaşkanı tarafından rektörlerin atanması ve bilimsel derece yerine rektörlük için adayların siyasi geçmişi ve faaliyetlerine önem verilmesi, üniversitelerin bilimsel ve siyasal bağımsızlığını tehlikeye düşürmekte.
***
Sözkonusu raporda, Türkiye'deki önemli insan hakları ihlalleri şu şekilde sıralandı:
Keyfi cinayetler; gözaltında şüpheli ölümleri; zorla kaybetmeler; işkence; muhalif politikacılar ve eski milletvekilleri, avukatlar, gazeteciler, insan hakları savunucuları ve ABD Misyonu çalışanları da dahil olmak üzere on binlerce kişinin "terörist" gruplarla bağlantılı oldukları veya barışçıl yasal konuşmalar yaptıkları gerekçesiyle keyfi olarak tutuklanması ve gözaltıların sürmesi; seçilmiş görevliler de dahil olmak üzere siyasi mahkumların varlığı; ülke dışında bulunan kişilere karşı siyasi amaçlı misillemeler; yargı bağımsızlığı hakkında önemli sorunlar; gazetecilere yönelik şiddet ve tehdit dahil olmak üzere ifade özgürlüğü, basın ve internet üzerindeki katı kısıtlamalar, medya kuruluşlarının kapatılması, gazeteciler ve diğerlerinin hükümet politikalarını veya görevlilerini eleştirdikleri gerekçesiyle haksız tutuklama veya cezai kovuşturmalara uğraması, sansür, site engelleme ve cezai hakaret yasalarının varlığı; toplanma, dernek kurma ve dolaşım özgürlüklerinin ciddi şekilde kısıtlanması; azınlık üyelerine yönelik şiddet.
ABD Dışişleri Bakanlığı raporunda, 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden bu yana 'Fethullahçı Terör Örgütü' olarak adlandırılan Gülen hareketiyle bağlantılı olduğu iddiasıyla 60 binden fazla polis ve askeri personeli ile yaklaşık 125 bin memuru görevden aldığı, yargı mensuplarının üçte birinin işine son verdiği, 90 binden fazla vatandaşı tutukladığı veya hapse atıldığı, bin 500'den fazla sivil toplum örgütünü kapatıldığı ifadeleri yer aldı.
Türkiye ve başka ülkelere yönelik bu tür suçlamalarda bulunan ABD'de diğer ülkelerden ziyade insan hakları ve ifade özgürlüğü ihlal edilmekte.
ABD aynı raporunun başka bir kısmında, Türkiye'yi Suriye'nin toprağının bir kısmını işgal etmek ve Şam yönetiminin egemenliğini ihlal etmekle suçlanıyor. Oysa ABD Suriye halkının petrol kaynakları yağmalamakta ve yasadışı olarak bu ülkede askeri güç bulundurmakta.
Kuşkusuz ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Türkiye'ye karşı yıllık raporu, Ankara'ya yönelik baskıyı arttırmak amacıyla Washington yetkililerinin yeni çabaları çerçevesinde görülüyor.