İmamoğlu'nun Gözaltına Alınması; Erdoğan'a Geri Dönen Bir Hedef Tahtası
(last modified Sat, 22 Mar 2025 03:58:33 GMT )
Mart 22, 2025 05:58 Europe/Istanbul
  • İmamoğlu'nun Gözaltına Alınması; Erdoğan'a Geri Dönen Bir Hedef Tahtası

Türkiye kamuoyunda ortaya çıkan temel soru şudur: CHP'nin iç seçimlerine dört gün kala İstanbul Belediye Başkanı neden gözaltına alınıyor ve savcı onu "PKK ile işbirliği yapmakla" suçluyor?

Mehr Haber Ajansı'nın bildirdiğine göre Türkiye siyasetinde şu ünlü söz vardır: "İstanbul seçimlerini kazanan, Türkiye (cumhurbaşkanlığı) seçimlerini de kazanır." Bu ifade, İstanbul'daki seçimlerin büyük önemini ve Türkiye cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki oy sandığına etkisini gösterir.

Bu sözün somut bir örneği de vardır; 2003'ten beri Ankara hükümetinin başında olan Erdoğan, 1994 yılında halkın oyuyla İstanbul Belediye Başkanlığı'na seçildi ve esasında Türk halkı, belediyedeki başarılı performansı nedeniyle Adalet ve Kalkınma Partisi'ni ve Erdoğan'ı iktidara getirdi.

İstanbul Belediye seçimlerinin önemini anlatmak için şu bilgi yeterlidir: İstanbul Belediyesi'nin bütçesi, Türkiye'deki diğer 80 şehrin bütçesinden çok daha fazladır ve 2024 yılında 516 milyar lira (16.05 milyar dolar) olarak açıklandı, Ankara'nın bütçesi ise 92 milyar lira (2.8 milyar dolar) olarak belirlendi.

İktidar partisi, 2018 yılına kadar İstanbul Belediye seçimlerinde güçlü ve rakipsiz bir varlık gösterdi ve bu önemli pozisyonda 25 yıl boyunca kalmayı başardı. Ancak 2019 yılında, Cumhuriyet Partisi (Erdoğan'ın ana muhalefet partisi) tarafından desteklenen ve Beylikdüzü (İstanbul'un batı bölgelerinden biri) belediyesinde parlak bir geçmişe sahip olan Ekrem İmamoğlu aday oldu ve Adalet ve Kalkınma Partisi için alarm zilleri çalmaya başladı.

Erdoğan, İstanbul'daki iktidar koltuğunun tehlikede olduğunu görünce, Binali Yıldırım'a (Türkiye'nin eski başbakanı) seçimlere katılma görevi verdi. Ancak istenen sonuç elde edilemedi ve İmamoğlu, seçimleri kazanarak iktidar partisinin bu metropoldeki hakimiyetine son verdi. İmamoğlu, İstanbul Belediye Başkanı olarak geçirdiği 5 yıl boyunca kentsel gelişim (şehir içi ulaşımın geliştirilmesi, yeşil alanların artırılması, şehir hizmetlerinin iyileştirilmesi ve yenilenme) alanında önemli adımlar attı ve Mart 2024 seçimlerinde bir kez daha Adalet ve Kalkınma Partisi'nin adayını yenerek Erdoğan'ı seçimlerin kaybedeni olarak tanıttı.

Ancak 2019 ve 2024 İstanbul Belediye seçimleri arasında önemli olaylar yaşandı ve Erdoğan'ın Türkiye üzerindeki hakimiyetinin temellerini sarstı. İlk önemli olay, 2023 cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci tura kalması ve Erdoğan'ın halk nezdindeki konumunun sarsılmasıydı. Önceki seçimlerde (2014 ve 2018) oyların %51'inden fazlasını alarak tek turda cumhurbaşkanı seçilen Erdoğan, bu kez oyların %49'unu aldı ve diğer iki partinin desteğiyle ikinci turda seçimi kazandı.

Diğer önemli olay ise CHP'deki büyük değişimdi. Partinin genç üyeleri, Kemal Kılıçdaroğlu'nun (muhalefet lideri ve 2023 seçimlerinde kaybeden aday) zayıf performansını sürekli eleştiriyordu ve onu liderlik koltuğundan indirerek yerine Erdoğan'ın sert muhalifi Özgür Özel'i getirdi. Gençler, 75 yaşındaki Kılıçdaroğlu yerine, İstanbul Belediyesi'ndeki parlak geçmişiyle 53 yaşındaki İmamoğlu'nun cumhurbaşkanlığına aday olması durumunda Erdoğan'ın kesinlikle yenileceğine inanıyordu.

Bu gelişmelerle birlikte, Türkiye siyaset sahnesinde yeni bir kutuplaşma oluştu. Bir tarafta, hükümetin halkın refahını artırmadaki başarısızlığı ve ifade özgürlüğündeki kısıtlamalar nedeniyle popülaritesi giderek azalan Erdoğan varken, diğer tarafta İstanbul'daki yapıcı çalışmaları ve tüm kesimlere hizmet etmesiyle daha fazla destekçi kazanan İmamoğlu duruyordu.

Ancak son birkaç gündür yaşanan olaylar nedeniyle Türkiye'nin siyasi atmosferi daha da kırılgan hale geldi ve toplumda şiddetli bir kutuplaşma yaşanıyor. Cumhuriyet Partisi'nin iç seçimlerine dört gün kala (ki bu seçimin sonucu, Ekrem İmamoğlu'nun 2028 cumhurbaşkanlığı seçimlerine kesin aday olması anlamına geliyordu), Türk polisi İstanbul Belediye Başkanı'nı gözaltına aldı ve savcı onu PKK terör örgütüyle işbirliği yapmak ve bir yolsuzluk ve suç örgütü kurmakla suçladı. Bu eylem, İstanbul, Ankara, Trabzon ve İzmir gibi büyük şehirlerde Erdoğan ve Türk yargı sistemine karşı protesto gösterilerinin düzenlenmesine neden oldu.

İstanbul Üniversitesi de Belediye Başkanı'nın öğrencilik dönemindeki devamsızlığı ve açık hataları nedeniyle diplomasını iptal ederek onu cumhurbaşkanlığı adaylığından mahrum bıraktı, çünkü üniversite diploması Türkiye'de cumhurbaşkanlığı adaylığı için anayasal bir şarttır.

Şimdi kamuoyunda ortaya çıkan soru şudur: Cumhuriyet Halk Partisi'nin iç seçimlerine dört gün kala ve İmamoğlu'nun resmi adaylığının açıklanmasına ramak kala, İstanbul Adliyesi neden ona dava açtı ve onu terörizme yardım etmek ve finansal yolsuzluk ağı kurmakla suçladı?

Türkiye'nin siyasi geleceği için iki senaryo öngörülebilir. İlki, Türk adliyesinin İmamoğlu'nu belirtilen suçlamalardan mahkum ederek onu hapse atması veya birkaç yıl boyunca siyasi faaliyetlerden men etmesidir. Bu durumda Cumhuriyet Partisi 2028 seçimlerine hiçbir aday çıkaramaz ve bu siyasi mücadele, halkın katılımında ciddi bir düşüşle (yaklaşık %40) gerçekleşir. Bu durum, uluslararası toplum nezdinde itibar kaybından başka bir sonuç doğurmaz ve Türkiye demokrasi sahnesinde mat olur.

İkinci senaryo ise İstanbul Belediye Başkanı'nın suçlamalardan kurtulmasıdır. Bu durumda, 2028 seçimlerine katılabilir ve Erdoğan'a karşı sert bir rakip olabilir, hatta onu yenerek Adalet ve Kalkınma Partisi'nin Türkiye üzerindeki hakimiyetine son verebilir. Ancak ikinci senaryonun gerçekçi olmadığı ve İmamoğlu'nun kaderinin hapis veya siyasi yasakla sonuçlanacağı düşünülüyor.

Her iki durumda da Erdoğan, siyaset satrancının kaybedeni olacaktır; Erdoğan'ın yargı sistemi tarafından İstanbul Belediye Başkanı'nın gözaltına alınması, bumerang etkisi yaratır. Bumerang, Erdoğan'ın muhalefet partisine çarpmaz ancak Erdoğan ve iktidar partisine şiddetli bir darbe indirir.