Dünyada Yaşananlar Neyin Habercisi?
Hüseyin Yazıcıoğlu (Araştırmacı-Yazar)
İçinde yaşadığımız süreç dünyanın bir kez daha küresel bir köy ve bütün insanların kaderlerinin birbirlerine ne kadar bağlı olduğunu gösterdi.
Bu günkü dünya düzenini kuran ve menfaatleri doğrultusunda kullanan devlet üstü güçler, son kırk yılda inisiyatifleri dışında meydana gelen, çıkarlarını baltalayan çok güçlü değişim ve gelişmeler sonucu çökmeye-yıkılmaya başladı. Şimdi, yeni dünya düzenlerinin merkezini belirlemek ve inisiyatifi ellerinden kaçırmamak için kitleleri biyolojik silahlarla tehdit ediyorlar.
Son kırk yıldaki gelişmelere iki açıdan bakmamız ve değerlendirmemiz gerekiyor ki bu gün yaşananları anlayabilelim.
Dünyayı değişime sürükleyen birinci etken: Dünyada iradeyi elinde bulunduran güçler; kodlarını kendilerinin belirlediği, seküler/ maddeci/materyalist/makyevalist, “tek tip dünya insanı/nesli” üretmek istediler. Bu proje günümüze kadar geldi, nesilleri X, Y, Z olarak kategorize ettiler ve ürettikleri Z nesline ulaştılar. Tamamen kendi kontrollerindeki google, microsoft, internet, twitter, facebook, youtube, instagram vb. iletişim-medya-sosyal ağlarla; ne yemesi, içmesi, giymesi, düşünmesine karar verip yönetebilecekleri robot bir nesil oluşturdular. Bu neslin kodlarını; sahibinden başka hiç bir güç tanımayan, sosyal ağları ululayan, onlarsız bir hayat düşünemeyen, bireyci, narsist, egoist, hayalci, geçmişi, çevresi, ailesini, tecrübe ve birikimi reddeden, ahlaki sınırları kabul etmeyen, yaptığı hiçbir şeyin sorgulanmasını istemeyen, her an kaygı ve depresyona yatkın, kırılgan, psikoloji ve kişilik bozukluğu, yaratıcılığı olmayan, yıkıcı vb. gayri insani değerlerden oluşturdular. Bunu tam da başardıklarını ve sona geldiklerini düşündüler.
Ama fıtratında/doğasında/hamurunda; iyilik, doğruluk, güzellik, hak, adalet, paylaşma, masumiyet, düşünmek, akletmek vb. değerler bulunan, tek tipleştirilmeye çalışılan insan gelinen bugünkü noktada; neden, niçin, nasıl? gibi sorular sorarak; kendini, çevreyi, dünyayı, evreni tanımak, düşünmek, tefekkür etmek ve dünyadaki gelişmeleri sorgulayarak kurtuluşu için gayret ve arayış içine girdi. Bu sorgulama ve arayış kendisi için yapılan gayri insani planları bozdu, tersine çevirdi ve kendi kurtuluşunun yolunu açtı.
Dünyayı değişime sürükleyen ikinci önemli etken; Son kırk yılda kendi kontrolleri dışında dünyada meydana gelen ekonomik, siyasi, askeri ve bunlarla bağlantılı sosyal değişim ve gelişmelerdir. Özellikle İran’da meydana gelen İslami devrim bütün dünyada; Müslüman, mustazaf, mazlum, aç, açık, yalın ayaklıların, özgürlük, bağımsızlık mücadelelerini etkiledi, cesaretlendirdi. İslami devriminin kapitalist, emperyalist, sömürü düzenlerine karşı vermiş olduğu mücadele karşısında küresel güçlerin; Büyük Ortadoğu Projesi, Irak, Afganistan, Suriye işgalleri ve nice projeleri hüsranla sonuçlandı. Filistin’de işgalci Siyonist İsrail’e karşı intifada başladı. Lübnan, Yemen, Bahreyn, Nijerya gibi farklı coğrafyalarda direnişler güçlendi, dünyada direniş cepheleri hızla çoğaldı, yaptıkları mücadelelerle müstekbirlere büyük zayiatlar verdiler. Emperyalist, sömürgeci, küresel güçler ilk defa mağlup oldular.
Dünya düzenine direnen, güçlü bir İran-Rusya-Çin ittifakının oluşması. Dünyayı bu güne kadar sömüren ve yönetenlerin maske olarak kullandıkları emperyalist Amerika ve Avrupa’nın ekonomik, askeri ve sosyal açıdan çökmesi. Bütün bu köklü gelişmeler dünyaya yön veren, sömüren, emperyalist, Siyonist sermaye güçlerinin bütün planlarını alt-üst etti, gelişmeler onları değişime ve yeni arayışlara sürükledi, hiçbir hesapları tutmadı.
Kendini Firavun ve Karun gören sahte ilahların dünyayı, insanlığı getirdiği son nokta; savaş, bomba, kan, baskı, zulüm, işkence, sömürü, adaletsizlik, haksızlık, vahşilik, açlık, yoksulluk, hastalık, fuhuş, günah, ahlaksızlık, ıstırap, zorbalık, kanunsuzluk, servet, güç, materyalizm, sekülerizm, narsizim, egoizim, makyevalizm, neo liberal vahşi kapitalizm ve yaratmaya çalıştığı, fıtrata ters “tek tip dünya insanı/nesli.”
“Dünya, insanlık tarihinde çok az rastlanan olağan üstü bir dönemle karşı karşıya ve bir bekleyiş içindedir.
Beşeriyetin derin, gerçek ve kuşatıcı bir kurtarıcıya, ilahi güce, masum bir ele ihtiyacı vardır.
Yorgun insanlık hiç bu kadar inanç, umut, huzur, saadet, kurtuluş, adalet, eşitlik, aydınlık bir gelecek arayışı ve beklentisi içinde olmamıştır.” diyerek gerçeğin habercisi müjdeyi vermiştir. Bugün dünyada yaşananlar beklenendi.
Verilen kurtuluş müjdesidir.