Yemen’in Aramco tesislerine operasyon düzenlemesi-2
Yemen ordusu ve halk güçlerine bağlı İHA birliği geçen Cumartesi günü “caydırıcı güç 2” adı altında düzenlediği büyük bir operasyonda kendi ürünü olan on İHA ile Aramco firmasının Bakik ve Hurays adlı iki petrol rafinerisini hedef aldı.
Yemen ordusu ve Ensarullah halk güçlerine bağlı İHA birliği ve füze birliğinin S. Arabistan topraklarında bazı hedefleri vurması iktisadi sonuçlardan başka Riyad için siyasi ve güvenlik alanlarında da bazı sonuçları olduğu anlaşılıyor.
Bu operasyonların ortaya koyduğu ilk sonuçlardan biri, S. Arabistan’ın petrol sahaları ve sanayilerinin oldukça kırılgan konumda olduğudur.
S. Arabistan rejimi özellikle Salman bin Abdulaziz iktidarın başına geçmesi ve oğlu Muhammed bin Salman’ı 2015 yılında savunma Bakanı ve veliaht prensi olarak atamasının ardından savunma ve askeri alanlarda büyük harcamalara başladı. Bazı veriler Suud rejiminin askeri giderleri yüzde 112 artış kaydettiğini gösteriyor. Ancak Yemen ordusu ve halk güçlerine bağlı İHA birliğinin düzenlediği son operasyon, Suud rejiminin özellikle Batı’dan aldığı silahlar ve harcadığı bunca paralar S. Arabistan’a güvenlik getirmediğini, bilakis bu ülkeyi daha da kırılgan hale getirdiğini ortaya koydu.
Yemen ordusu ve halk güçlerine bağlı İHA birliğinin düzenlediği operasyonun ortaya koyduğu ikinci gerçek, Amerikan ve Fransız füze savunma sistemlerinin S. Arabistan hava sahasını savunmaktan aciz olduğu gerçeğiydi. Bu bağlamda Saddam rejimi ile 1980’li ve 1990’lı yıllarda asimetrik ve gerilla savaşlarının uzmanı ve Irak İslami yüksek meclisi üyesi Celaleddin Sagir bu konuda şöyle diyor:
S. Arabistan’ın doğusunda yer alan Bakik ve Hurays petrol tesisleri altı kadar geliştirilmiş Hawk füze savunma sistemi, iki adet geliştirilmiş Patriot füze savunma sistemi, bir kaç Kortal füze savunma sistemi ve yine Sky Guard füze savunma sistemi tarafından korunuyor. Bu füze savunma sistemleri geniş bir alanı kapsıyor ve her türlü muhtemel saldırıya karşı koyabiliyor.
Öte yandan bunca füze savunma sisteminden başka bu alanın üzerinde F-15 ve F-16 savaş uçaklarından oluşan filolar ve bu uçakların üstünde de Awacs casus uçakları sürekli uçuş gerçekleştiriyor ve hepsi karada konuşlandırılan savunma sistemleri ve uzayda uydularla bağlantıları bulunuyor ve hepsinden daha da önemlisi Fars körfezinde bulunan savaş uçakları ve uçak gemilerinin radar sistemleri de bu devasa hava savunma sistemleri ile iş birliği yapıyor.
Gerçi tüm bu geniş kapsamla radar ve füze savunma sistemleri, Bakik ve Hurays gibi S. Arabistan’ın petrol tesislerinin küçük bir bölümünü savunmak için kurulmuştur, ama yine de Yemen’in 10 İHA’sı tüm bu sistemleri kolay bir şekilde aşarak gözetledikleri hedefleri imha etmeyi başardı.
Kuşkusuz Yemen ordusu ve halk güçlerine bağlı İHA birliğinin bu başarısı en başta Amerikalılar için büyük bir fiyasko ve skandal sayılır. Zira biraz önce sözü edilen devasa hava savunma şebekesinde yer alan tüm sistemler, Fransa yapımı olan Kortal füze savunma sisteminin dışında hepsi Amerikan patentlidir. Bu skandalın ikinci ucu Suud hanedanına dokunmaktadır, zira Suud hanedanı bunca askeri bütçeye karşın Arap dünyasının en yoksul ülkesinin en zayıf askeri teçhizatına karşı S. Arabistan’ı savunmakta başarısız olmuştur.
Yemen ordusu ve halk güçlerine bağlı İHA birliğinin düzenlediği operasyonun iktisadi sonuçların dışında ortaya koyduğu üçüncü sonuç, Suud rejiminin istihbarat zafiyetini gün yüzüne çıkarmaktır.
Bundan önce 1 Ağustos 2019 ve daha sonra 17 Ağustos 2019’da Yemen ordusu ve halk güçlerinin 10 İHA ile saldırılarına şahit olan Suud rejimi bu tür operasyonların bir daha düzenlenmesini önlemek için istihbarat çalışmalarını arttırmıştı. Ancak ne var ki Yemen İHA’ları bu kez 14 Eylül 2019’da S. Arabistan’da son 54 ayda en ağır darbeyi indirdiler ve Suud hanedanını adeta derin bir şoka sürüklediler.
Gerçekte Yemen ordusu ve halk güçlerine bağlı İHA birliğinin düzenlediği operasyonlar, S. Arabistan’ın en stratejik tesisleri ve noktaları Yemen füzeleri ve İHA’larının menzili altına girdiğini ve savaş devam ettiği takdirde Suud hanedanı daha ağır kayıplara katlanmak zorunda kalacağını ortaya koydu. Bundan başka Yemen’in S. Arabistan’ın petrol tesislerine başarılı İHA operasyonu ve bu ülkenin petrol ihracatının yarısını durdurması, Suud rejiminin ekonomisini çökertme tehdidi askeri bir blöf olmadığını gösterdi.
Yemen ordusu ve halk güçlerine bağlı İHA birliğinin düzenlediği operasyonun ortaya koyduğu dördüncü sonuç, Suud hanedanının şiddetle aşağılanmasıydı. Oysa Suud rejimi Arap dünyasının en temel ve en güçlü devleti olduğunu iddia ediyor. gerçekte Yemen Arap dünyasının Batı Asya bölgesinde yer alan en yoksul ülkesi ve S. Arabistan da en zengin ülkesidir. S. Arabistan dünyanın en modern askeri teçhizatına ve en gelişmiş ileri teknoloji silahlarına sahiptir. Oysa Yemen ordusu daha yeni yeni füze ve İHA teknolojilerine kavuşmuştur.
Suud rejimi bu noktadan hareketle, fakat hiç bir belge veya kanıt göstermeksizin, 14 Eylül 2019’da Yemen ordusu İHA birliği tarafından Aramco tesislerine düzenlenen büyük operasyondan İran İslam Cumhuriyeti’ni sorumlu tutmaya çalışıyor. Bu süreçte Amerikalı yetkililer de hemen Suud rejiminin bu iddiasını tekrarlayarak İran’ı suçluyor.
Gerçekte Suud rejimi ve Amerika’nın bu iddiayı ortaya atmalarının sebebi, Riyad ve Washington’un Arap dünyasının en yoksul ülkesinin karşısında hezimete uğradıklarını hazmedememesidir. Batı Asya meseleleri uzman Muhammed Ali Mehtedi ise bu konuda şöyle diyor:
S. Arabistan rejimi Yemen karşısında hezimete uğramadığını, bilakis Yemen’e dayattığı savaşta, füze ve İHA gücü çok yüksek olan İran adında bölgesel bir güçle karşı karşıya bulunduğunu telkin etmeye çalışıyor.
Yemen ordusu ve halk güçlerine bağlı İHA birliğinin düzenlediği operasyonun ortaya koyduğu beşinci sonuç, bu operasyonların arada bir İran’a askeri saldırı düzenleyeceğini ileri süren başta ABD olmak üzere bölge dışı güçlere, bölgede her türlü savaş veya çatışma durumu küresel boyutları olacağı ve bedeli de küresel ve ekonomi için çok ağır ve telafisi mümkün olmayacağı yönünde bir mesaj vermesidir.
Yemen ordusu ve halk güçlerine bağlı İHA birliğinin S. Arabistan’ın Bakik ve Hurays petrol tesislerine düzenlediği operasyon kısa bir sürede petrol fiyatlarını yüzde 20 kadar arttırdı. Kuşkusuz bu fiyat artışı başta Batılı devletler olmak üzere petrol ithal eden ülkelerin ekonomisi üzerinde ciddi tesirleri olacaktır. Gerçekte bu durum Arap dünyasının en yoksul ülkesi tarafından tüm dünyaya dayatılan bir sonuçtur. Bu yüzden benzer durumda İran İslam Cumhuriyeti gibi bölgesel bir gücün dayatacağı bedel, Yemenli güçlerce Aramco tesislerine düzenlenen operasyona kıyasla binlerce kat daha ağır olacağı kesindir.
Evet, bugün Yemen savaşı çok hassas bir dönemece girmiştir. Şimdi Yemen savaşında askeri sahada dengeler büsbütün değişmiştir. Bu arada S. Arabistan ve BAE arasında ihtilafların tırmanmasının ardından Suud rejiminin başını çektiği Yemen karşıtı askeri ittifak pratikte çöküş noktasına gelmiştir. Öte yandan Yemen ordusu ve Ensarullah hareketi de artık savunma konumundan çıkmış ve savaş taktiğini değiştirerek savunma pozisyonundan taarruz pozisyonuna geçmiş ve sonuçta bu savaşın S. Arabistan için bedelini ağırlaştırmaya başlamıştır.
Yemen milleti ve silahlı kuvvetleri bu savaşta Suud rejimine karşı zafer kazanacaklarından emin oldukları bir sırada, Suud hanedanından ayrılan prens Halid bin Ferhan ise Suud ordusu ve müttefiklerinin Yemen savaşında art arda hezimete uğramasını, Arabistanlı askeri güçlerin bu savaşın zaruretine asla inanmamalarına bağlıyor.
Gerçekte bu konu, bu savaşın tarafı olan Yemen milleti ve Suud rejimi arasında en önemli farklılık durumudur ve hatta savaşın kaderini belirleyebilecek nitelikte sayılır.
Ve son olarak Yemen ordusu ve halk güçlerine bağlı füze birliği ve İHA birliğinin S. Arabistan’ın hayati altyapı tesislerine düzenlediği operasyonlar, Suud veliaht prensi Muhammed bin Salman’ın ülkesinin askeri bütçesini yüzde 112 arttırması ve Arap dünyasının en yoksul ülkesine savaş dayatması ile büyük bir stratejik hata işlediğini ve S. Arabistan’ın güvenliğini tehlikeye attığını ve Muhammed bin Salman’ın şimdi bu savaştan çıkış için bir yol bulması gerektiğini ortaya koyuyor.
Kuşkusuz bu savaşın devam etmesi hatta Muhammed bin Salman’ın S. Arabistan kraliyetinin başına geçme hayalini de suya düşürebilir. Nitekim bu hayal bin Salman’ın yanlış politikaları yüzünden ciddi bir şekilde şimdiden tehlikeye girdiği anlaşılıyor.