Fransa Savunma Bakanının BAE Ziyareti
Fransa Fars Körfezi bölgesindeki son gelişmeler özellikle de İran ile ilgili olaylar karşısında çifte standartlı bir tavır takınarak Bercam Nükleer Anlaşmasını da destekleyerek sözde İran'ın bölgedeki istikrarsızlaştırıcı girişimlerine karşı koyulmasını istedi.
Fransa Savunma Bakanı Florence Parly'nin Fars Körfezi bölgesini ziyareti de bu iki hedef doğrultusunda, özellikle de Avrupalı bir denizcilik koalisyonunun oluşturulması için yapıldığı söylenebilir. Parly Bahreyn'de Manama güvenlik konferansına 24 Kasım Pazar günü katıldıktan sonra BAE'ne gitti.
Parly'nin BAE'nde sözünü ettiği önemli husus ise Fars Körfezinde deniz koalisyonun Avrupalılar tarafından oluşturulması idi. Bu koalisyonun merkezinin Fransa'nın BAE'ndeki üste olacağı söylenmektedir.
Parly Pazar günü Abu Dabi'deki deniz üssünde şöyle dedi: "Bugün sabah resmi olarak bu koalisyonunun merkezinin komuta kurmayının BAE topraklarında olması kararlaştırıldı. Avrupalıların deniz koalisyonuna katılan yaklaşık 10 ülkenin subayları bu merkezde bulunacaklar. "
Amerika'nın Avrupalı ortakları, Washington'un Ağustos 2019'da Fars Körfezi bölgesindeki deniz koalisyonu oluşturma teklifine karşı çıksa da şimdi kendisi deniz güvenliğinin sağlanması bahanesi ile aynı girişimde bulunmak istiyor.
İran açısından ise Amerika veya Avrupa gibi bölge dışı ülkelerinin askeri varlığı bölgede güvensizliği ve istikrarsızlığı arttırmaktan başka sonucu yoktur. Avrupalıların deniz koalisyonu kurmak bahanesi ise, son zamanlarda Fars Körfezinde yaşanan tanker olaylarıdır. Buna ilaveten Avrupalılar, Britanyalı bir petrol geminin İran tarafından el konulması da sebepsiz yapıldığını öne sürerek, kendi ve ortaklarının gemilerini desteklemek bahanesi ile koalisyon kurmak istediklerini bildirmişlerdir.
Buna karşın Tahran Amerika ve Avrupa'nın Fars Körfezi bölgesindeki serbest denizciliğin ihlali yönündeki ithamlarını reddederek, Hürmüz Boğazında Britanya'ya ait petrol gemisine uluslararası kuralları ihlal etmesi yüzünden el koymasının ardından bu bölgeyi korumaktan asıl olarak İran ve Fars Körfezi çevre ülkelerinin sorumlu olduğunu yabancı askeri güçlerin bölgede güvensizliği arttıracağını bildirdi.
Fransa savunma bakanının Manama Güvenlik Konferansı ziyareti sırasında öne sürdüğü bir başka mesele de Amerika'nın Batı Asya'daki askeri taahhütlerini azaltması ve sözde bölgenin Washington tarafından kendi haline bırakılması idi.
Parly Amerika'nın bölgeden kasten ve tedricen çekildiğini iddia ederek şöyle dedi: "Bu husus bir süredir konuşulmaktadır ancak 2013 yılında Suriye'de kimyasal saldırıların ardından açıkça ortaya çıktı ve Amerikan İHA'sının vurulması ve Suudi Arabistan'ın petrol tesislerine saldırıların ardından Amerikan savaş uçakları bile hangarlardan çıkmadı."
Gerçekte Trump'ın uluslararası meselelere yönelik yaklaşımını kınayan Fransa kendi savunma bakanı ağzından Amerika'nın İran ile askeri çatışmasını istemektedir. Bu mesele ise esasında Emmanuel Macron'un İran ile Bercam Nükleer Anlaşmasındaki diyalog çağrısının da sorgulanmasına neden olmuştur. Sanki Fransız üst düzey makamlar bölgenin mevcut durumunun Amerika'nın Bercam Nükleer Anlaşmasından çıkması ardından İran'a tek taraflı yaptırımlar uygulaması özellikle de petrol satışına yönelik yaptırımlardan kaynaklandığını bilmiyor.
Aslında bölgeye yeni askeri birliklerin ve teçhizatın yerleştirilmesi ve de F35 savaş uçaklarının BAE'ne gönderilmesi ve uçak gemilerinin bölgeye konuşlandırılması Parly'nin Amerika'nın bölgedeki askeri varlığı azaltması yönündeki açıklamaları ile çelişkilidir.
Fransa Savunma Bakanı Fars Körfezi bölgesindeki son olaylara değinerek " caydırıcılığın tekrar kurdurulmasına " vurgu yapmıştır. Parly açısından Fransa bu yüzden Fars Körfezi bölgesinde Avrupalıların başında bulunduğu bir deniz koalisyonu kurmak istiyor.
Buna karşın İran Fars Körfezi bölgesi güvenliğinin sadece bölge ülkelerinin iş birliği ile ve de kolektif güvenlik çerçevesinde yabancı ve bölge dışı güçlerin müdahaleleri olmadan sağlanabileceğine vurgu yapmıştır. Bu çerçevede dış müdahalelerin sadece gerginlikleri arttırdığı istikrara ve güvenliğe zarar verdiği aşikardır./