Suudi paralı askerlerin Yemen'deki savaş esirlerine karşı savaş suçları
(last modified Thu, 18 Nov 2021 03:14:38 GMT )
Kasım 18, 2021 05:14 Europe/Istanbul
  • Suudi paralı askerlerin Yemen'deki savaş esirlerine karşı savaş suçları

Suudi saldırgan koalisyonu son zamanlarda Yemen halk komiteleri ve ordu güçlerinden 10 esiri idam etti. Yemen ulusal kurtuluş hükümeti dışişleri bakanı bu girişimi "savaş suçu" ilan etti.

Suudi Arabistan 26 Mart 2015'ten itibaren yani yaklaşık 80 aydan beri Yemen'i günlük olarak bombardıman ediyor. Bu savaşta 100 bin aşkın dolaylı veya dolaysız olarak hayatını kaybederken yaklaşık 4 milyon Yemenli de mülteci duruma düştü ve binlercesi de Suudi uşaklar tarafından Al-i Suud rejimi için esir alındılar.
Suudi Arabistan ve onların paralı uşakları Yemenli esirlerin haklarına aldırmadan onların en asgari ve temel haklarını ayaklar altına alarak şimdiye kadar onlarcasını da esir aldılar. Bu bağlamda Yemen ulusal kurtuluş hükümeti esirler işleri milli komitesi yaptığı açıklamada saldırgan Suudi koalisyona bağlı paralı uşaklarının 13 Kasım Cumartesi günü Yemen halk komiteleri ve ordu güçlerinden 10 esiri kuruşuna dizerek idam ettiğini ve cesetlerinin de denize atıldığını duyurdu. Yemen ulusal kurtuluş hükümeti dışişleri bakanlığı 15 Ekim Pazartesi günü yaptığı açıklamada bu çirkin eylemin tüm insani ve uluslararası kurallar ve özellikle savaş esirleri haklarını içeren Cenevre anlaşmasının açıkça ihlali olduğunu belirtti. Cenevre anlaşması esirlere karşı her türlü işkence ve insanlık dışı davranışı yasaklıyor.
1949 Cenevre sözleşmesi 13. Maddesi savaş esirleri hakkına şöyle diyor: "Savaş esirlerine her zaman insanca davranılması zorunludur. Esir alan gücün bir savaş esirinin esirken ölmesini ya da sağlığının ciddi biçimde tehlikeye girmesine neden olan her türlü yasadışı hareketi ya da dikkatsizliği yasaklanmıştır ve bu tür hareketler mevcut sözleşmenin ciddi bir ihlali olarak kabul edilecektir."
Yine 14. Maddesinde şöyle okuyoruz: "Savaş esirlerinin her koşulda kişilikleri ve onurlarına saygı duyulması hakları vardır."
Ve 16. Maddesinde de şöyle deniliyor: "Savaş esirlerine ırk, milliyet veya din gözetilmeksizin muamele edilmelidir."
Profesör Roter'e göre savaş esirleri tutuldukları üsten çıkma dışında abartısız tüm konularda esir düştükleri silahlı güçlerin sahip olduğu uygun insani davranış tarzına sahiptirler.
Fakat Al-i Suud ve onların Yemen'deki paralı uşakları Yemen esirlerine karşı davranışları savaş esirleri ile ilgili 1949 Cenevre anlaşmasının açıkça ihlalidir. Bu anlaşma "kasıtsız ihmali" bile reddediyor, fakat Al-i Suud ve onların uşakları bilinçli olarak Yemen esirlerini idam ediyor ve insanlık dışı aşağılık bir hareketle onların naaşlarını denize atıyor. Bu davranış Al-i Suud ve Yemen'deki  uşaklarının dini ve insani değerlerden tamamen yabancı olduklarını gösteriyor.
Yemenli esirlere karşı bu son cinayet iki konuya dikkat çekiyor.
Birincisi Suudi uşakların Yemen'de halk komiteleri ve ordu güçlerinin Ma'rib'de ilerlemeleri ile birlikte batı sahillerinden BAE ve Suudi güçlerin geri çekilmesiyle eşzamanlı olarak bu cinayeti işlemeleri, onların meydan muharebesinde aldıkları yenilgiden duydukları öfkeyi gösteriyor. 
Yemen Esirleri ulusal komitesi bu bağlamda şöyle diyor: Esirlere karşı bu suçlar, saldırgan ülkeler ve paralı uşakları yönteminin, işgalcilik ve terör saldırılarına karşı mücadele eden herkesten intikam almak olduğunu gösteriyor.
İkincisi, bu cinayetten direkt olarak Al-i Suud'un sorumlu olmasıdır. Bu cinayeti işleyenler Suudi rejimin Yemen'deki paralı uşaklarıdırlar. Bu yüzden dünya toplumu bu cinayete karşı sorumludur ve faillerini takibe alması gerekir. 
Bu bağlamda Yemen ulusal kurtuluş hükümeti dünya toplumundan ve özellikle Güvenlik Konseyi, İnsan Hakları Konseyi, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi ve tüm insan hakları gruplarından bu bağlamdaki sessizliklerine son vermeleri ve bu cinayeti incelemelerini istedi.
Ve son olarak Yemen esirlerini idam ederek cesetlerini denize atmak, dünya toplumunun sessizliği ve Amerika'nın destekleri sayesinde Al-i Suud rejimin ahlaki çöküşünü gözler önüne seriyor.
Ensarullah siyasi konseyi üyesi Muhammed el-Buheyti bu konuda şöyle diyor: "Esirlerden bazılarının, ilerleyen veya geri çekilen Suudi saldırgan koalisyonu ve paralı askerleri tarafından tekrar  idam edilmesi, Amerika ve bölgedeki uşaklarının ahlaki çöküşünün boyutlarını ortaya çıkartıyor."/