Ağustos 31, 2017 11:56 Europe/Istanbul
  • Arefe günü

Zilhicce ayının dokuzuncu gününde yerine getirilen Hac farizesinin menasiklerinden biri, Arafat vadisine gelmektir. Hacılar Aşk Evi’ne tavaf ettikten sonra Arafat vadisine yönelir. Arafat dümdüz bir vadi ve Mekke kentinden 25 km uzaklıkta yer alan Cebel-ul Rahme’nin eteğinde uzanan bir çöldür.

Kutsal Arafat vadisi, Mekke’nin doğusunda 18 kilometrekarelik yüz ölçümü ile geniş bir bölgenin adıdır ve Taef ile Mekke’yi birbirine bağlayan karayolunun üzerinde yer alır. Kabe’yi ziyaret etmek ve Hac farizesini yerine getirmek için kutsal topraklara gelen hacılar Zilhicce’nin dokuzuncu günü olan Arefe gününde öğleden akşama kadar bu bölgede bulunmaları ve dua ve ibadetle meşgul olmaları gerekir. Böylece yüce ve rahman olan Allah onlara rahmetini yağdırır ve bir kez daha ilahi güvenli hareme girmelerine izin verilir. Gerçekte Hac ibadeti kul ile Allah arasında belirlenen en esrarengiz ibadetlerden biridir. bu ibadetin her amelinin bir dış ve bir de iç görünüşü vardır. Bu arada Arefe, hacıların Hac farizesinin tüm merhalelerinde ve menzillerinde elde ettikleri maarifin tecelli ve zuhur ettiği alandır ve Arefe’yi geride bıraktıktan sonra hacı ile melekut alemi arasında marifet nuru bağlantısı mümkün olur.

 

 

Arafat, gözyaşı ve dua diyarıdır. Arafat, yüce Allah hacıların gözyaşları ve duaları yüzünden meleklerine kullarından memnuniyetini anlattığı yerdir. Arafat, günahların bağışlandığı diyardır, öyle ki hatta bağışlanmamayı düşünmek bile burada büyük günah sayılır. Hatta şu ana kadar doğmamış insanların bu günde ve bu mekanda ilahi merhametten yararlanabilecekleri ümit edilir.

Arefe, bir şeyi üzerinde düşünerek ve tesirleri üzerinde de durmak sureti ile idrak etmek ve tanımaktır. Ve Arafat vadisi, dağların arasında yer alan belli bir toprak parçası olduğu için Arafat olarak adlandırılmıştır.

 

Arafat vadisi tarihinde Hz. Adem –s–, Hz. İbrahim –s– ve İslam Peygamberi –s– ve ayrıca İmam Hüseyin –s– gibi büyük ilahi insanların anılarını barındıran bir vadidir.

Tarihi rivayetlere göre, Hz. Adem ve Hz. Havva  cennetten ve hak tealanın komşuluğundan kovularak yeryüzüne indirildiğinde birbirini uzun süre ayrı kaldıktan sonra burada buldu ve bu yüzden bu mekan Arafat ve bu gün da Arefe günü olarak adlandırıldı.

 

Bir başka rivayete göre Arafat, tanışmak demektir ve Hz. İbrahim –s– bu mekanda ve Hz. Cebrail –s– aracılığı ile yapması gereken menasikleri ile tanıştı ve onlara musallat oldu.

İmam Cafer Sadık’tan –s– bir hadise göre o hazret Arafat’ın anlama hakkında şöyle buyurmuştur: Cebrail Arefe gününde İbrahim’e nazil oldu ve ona şöyle dedi: günahlarını itiraf et ve menasikini tanı ve İbrahim itiraf edinci orayı Arafat olarak adlandırdılar.

İslam Peygamberi –s– son Hac ziyaretinde ve kameri onuncu yılda İslamî uluslararası hukuk bildirgesi olan ve cahiliye döneminin tüm sahte değerlerini reddeden tarihi hutbesini hacıların toplandığı Arefe gününde okudu.

 

Arefe gününde İmam Hüseyin’i –s– ziyaret etme konusunda bir çok fayda ve faziletten söz edilmiştir ki bu da İmam Hüseyin’in –s– şanı ve konumunun önemi ve Kerbela topraklarının değerinden kaynaklanır.

Bazı rivayetlere göre Arefe gününde yüce Allah ilkin İmam Hüseyin –s– mezarını ziyaret edenlere ve ardından Arafat’ta toplananlara ilgi gösterir. O zaman bu günde Kerbela’da bulunanların ilahi rahmetten yararlanma yönünde en iyi fırsatı, İmam Hüseyin’i –s– yüce Allah katına aracı yapmaları ve hacetlerini talep etmeleridir ve kuşkusuz bu kutsal mekanda en iyi amel, İmam Hüseyin’in –s– Arefe duasını okumaktır.

İmam Hüseyin –s– da Arefe gönü öğleden sonra ve Mekke’den Kerbela’ya Doğu ehli beyti ve sahabenin eşliğinde giderken, Arafat vadisinde çadırından çıkarak Cebel-ul Rahme’nin eteğine gitti ve orada yüce Allah’a ibadet etti. İmam Hüseyin’in –s– bu münacatı yüce Allah’a hitaben en güzel tabirlerle doludur ve o hazreti Allah tealaya olan sonsuz aşkını ve kulluğunu yansıtır.

Arefe v dua sözcükleri birbiriyle iç içe olan iki sözcüktür, öyle ki herkes Arefe’yi dua ve münacatla bilir ve dua etmek için en uygun zamanın Arefe günü olduğuna inanır. Dua kapısı oldukça geniş ve açık bir kapıdır ve tüm saadet ve mutluluk kapıları ile boy ölçüşür ve açılması da diğer tüm kapılara nazaran daha kolaydı. Nitekim tüm saadet kapıları arasında ancak dua kapasından tüm irili ufaklı isteklere, dini, dünyevi ve uhrevi taleplere erişmek mümkün.

Arefe günü,, duaların icabet edilme ihtimali çok yüksek olan bir gündür. Rivayetlere göre İmam Zeynelabidin Arefe gününde insanlardan yardım dileyen bir dilencinin sesine duyar ve ona şöyle buyurur: Vay senin haline ki bu günde Allah’tan başkasına yöneliyor ve yardım talep ediyorsun, oysa bu günde anasının karnında olan bebekler bile ilahi fazl ve merhametten nasibini alır ve mesut ve bahtiyar olur.

Dolaysıyla mümin insanın bu günde en önemli görevi dua etmektir ki hem kendini yüce Allah’ın inayetine maruz bırakır, hem başkaları için de rahmet ve mağfiret talebinde bulunarak onların ilgisini ilahi rahmete çekebilir ve onlardan da dua etmelerini ve hacetlerini yüce Allah’tan talep etmelerini isteyebilir.

 

 

Dua, yüce Allah’ın kullarına sunduğu ilahi hediyedir. Bu büyük günde dua ederken başkaları için dua etmek kadar güzel bir amel olamaz. İmam Cafer Sadık  –s– başkaları için dua etmenin dua eden kişinin üzerindeki müthiş tesiri hakkında şöyle buyurur: kardeşinin ardından onun için dua eden kimse için göklerde bir melek şöyle seslenir: senin onun için istediğinin yüz bin misli sana verilecektir ey Allah’ın kulu. Yine bir başka melek ikinci gökten ona seslenir: ey Allah’ın kulu senin onun için istediğinin iki yüz bin misli sana verilecektir. Yine bir başka melek üçüncü gökten ona seslenir: ey Allah’ın kulu senin onun için istediğinin üç yüz bin misli sana verilecektir.Yine bir başka melek dördüncü gökten ona seslenir:ey Allah’ın kulu senin onun için istediğinin dört yüz bin misli sana verilecektir.Yine bir başka melek beşinci gökten ona seslenir:ey Allah’ın kulu senin onun için istediğinin beş yüz bin misli sana verilecektir.

Yine bir başka melek altıncı gökten ona seslenir:ey Allah’ın kulu senin onun için istediğinin altı yüz bin misli sana verilecektir. Yine bir başka melek yedinci gökten ona seslenir:ey Allah’ın kulu senin onun için istediğinin yedi yüz bin misli sana verilecektir. Ardından yüce Allah seslenir: ey kulum senin onun için istediğinin binlerce misli sana verilecektir.

Burada dikkat edilmesi gereken önemli nokta şu ki başkası için dua ederken onu hakikaten sevmen ve başka haklarını da eda etmiş olman gerekir, aksi takdirde yaptığı dua bu rivayette belirtildiği kadar etkili olmayabilir.

 

 

Dua etmenin önemi, İslam Peygamberi –s– çoğu zaman öğle ve ikindi namazlarını aralıklı kılmasına karşın Arefe gününde birlikte kılarak dua ve münacat için daha fazla zaman kazanacak kadar fazladır. Yine ilginçtir ki masum imamlar –s– bu özel günde insanı zayıflatacak ve dua etmekten alıkoyacaksa, oruç tutmaktan men etmiştir. Nitekim rivayetlere göre Hannan bin Sedir babasından naklettiği üzere Arefe günü hakkında İmam Bakır’dan –s– sormuş ve şöyle arz etmiş: bazıları Arefe günü oruç tutmak bir yıl oruç tutmaya bedel olduğunu düşünüyor. İmam –s– şöyle karşılık verir: babam o günde oruç tutmazdı, ben de tutmam. Babası arz etmiş: neden? İmam şöyle buyurur: Arefe günü dua günü ve Allah’tan istekte bulunma günüdür. Korkarım orucun zafiyeti beni duadan alıkoysun.

 

 

Arefe gününde üzerine çok vurgu yapılarak tavsiye edilen en güzel dualardan biri, İmam Hüseyin’in –s– münacatıdır. İmam –s– bu muhtevalı duada en yüce tevhidi kavramları en güzel sözcüklerle beyan etmiştir. Bu duada yer yer irfan ve marifet göze çarpar. İmam Hüseyin –s– bu duada yüce Allah’ın insanlara sunduğu sonsuz nimetlerinden bir bölümüne işaret ediyor. Örneğin İmam Hüseyin –s– mihriban ve yürek yakan anneleri ilahi lütuf ve merhametlerden biri sayıyor ve ardından ilahi nimetlerin şükredilmesi gerektiğini vurgu yaparak, kendisini hatta bir tek şükür etmekte aciz ve güçsüz görüyor. Duanın her bölümü insanın yüzüne yüce Allah’a karşı aşk ve sevgi kapılarından birini açıyor. Bu duanın derin manaları İmam Hüseyin’in –s– tüm benliği yüce Allah’a karşı aşk ve sevgi beslediğini ve O’nun varlığını alemin her yerinde hissettiğini gösteriyor.

 

 

İmam Hüseyin –s– Arefe duasının bir bölümünde yüce Allah’a şöyle yakarıyor: Ey Mevlam, sensin bana nimet veren, sensin ihsan eden, sensin iyi davranın, sensin keramet veren, sensin fazilet bağışlayan, sensin fazlını tamamlayan, sensin rızık veren, sensin keremde bulunan, sensin beni güçlendiren, sensin bana sermaye veren, sensin beni sığındıran, sensin kifayet ettiren, sensin hidayete erdiren, sensin günahtan sakındıran, sensin günahları örten, sensin günahları bağışlayan, sensiz özrü kabul eden, sensen mevki ve servet veren, sensiz izzet veren, sensin destekleyen, sensen beni onaylayan, sensin yardım eden, sensin şifa veren, sensin afiyet veren, sensin ikram eden, sensin yüce ve seçkin Rabbim, ebedi hamd sana aittir ve seni sürekli şükretmek senin hakkındır.

Ama ben, ey yüce Rabbim, hatalarımı itiraf ediyorum, o zaman bana bağışla. Benim günah işleyen, benim hata eden, benim cahillik eden, benim günah doğru koşan, benim yanlış yapan, benim senden başkasına güvenen, benim bilerek günah işleyen, benim söz veren, benim sözümü yerine getirmeyen, benim ahdimi kıran, benim suçumu itiraf eden. Ey yüce Rabbim, bana verdiğin nimetleri itiraf ediyorum, günahlarımı itiraf ediyor ve onlardan dönüyorum, sen de beni bağışla.

 

 

Evet, Arefe günü bir çok fırsattan yararlanma günüdür ve Allah tealanın rahmeti bu günde sonsuzdur. Bu gün yılda bir kez yaşanır ve bu yüzden eğer bu günden tam olarak yararlanmalı ve Allah tealaya daha fazla yaklaşmaya çalışmalıyız.

 

 

 

 

Etiketler