Son kurtarıcı hz. Mehdi’nin -as- kutlu veladet yıldönümü
Hk. 15 Şaban, beşeriyetin son kurtarıcısı hz. Mehdi’nin -as- mübarek veladet yıldönümüdür.
Acaba insanlığın bir geleceği var mı? Bu soruyu İngiliz filozof Bertrand Russell kendi kitabında gündeme getiriyor ve insanlığın sosyal evrim sürecini inceliyor. Russell umutsuzca insanın muhtemel geleceği hakkında konuşuyor. Russell’e göre teknik çağında ilmin her geçen gün gelişen hızlı süreci görünüşte büyük bir mucize olsa da aslında insanlığın birkaç bin yıllık medeniyetini ciddi bir şekilde tehdit ediyor.
İlim ve inançlar arasında oluşan mesafe, çağımızı beşeriyetin en endişeli çağa dönüştürmüştür. Russell kitabının son bölümünde şöyle yazıyor: ben karanlık bir ana yazmakla uğraşıyorum ve insan soyunun benim yazılarım yayınlanacak kadar sürebileceğini, ya da yayınlansa bile okunup okunmyacağını bilmiyorum.
Fakat bu teoriye rağmen ilahi dinler insanlık geleceğinin akılcı bir yol izleyeceğini, dünyanın iyilikler ve faziletlere doğru harekette olduğu düşüncesindedir. Tabi bu sürece dayanamayan bir çok insan vardır ve ahlaksızlıklar ve sapmalara her geçen gün arttırıyorlar. Fakat nihayetinde insanlığı kurtaracak biri zuhur edecektir ve insanın tüm acı, elem ve kederlerini dindirecektir.
Gel ey gözden ırak, saklı güzel
Bekleriz yolunu, ol bize müjde
Aşkların en güzeli Fatimi gazel
Göz ile gönlüme ol bize müjde
Yanarız hasretin kurbet narına
Derdin efkârımız, mihnet arına
Gönül daraldı, beklerim yarına
Dertlerin çoğaldı ol bize müjde
Sinemizde coşar aşkı velayetin
Âşıklara miraçtır bakiye ayetin
Ya Mehdi duy figanı, heyhatın
Adın ne güzeldir ol bize müjde
Muhibbanı can razı çile, kadere
Ahdimize sadık, ol gamı kedere
Gel arzum kalmasın, son sefere
Şemine pervane, ol bize müjde
Adına aşığız, ölüm olsa hüküm
Ah demem, dağdan ağır yüküm
Adalet devletin senindir hüküm
İlahi mizan gelsin ol bize müjde
(Hüseyin Adıgüzel)

Bugün insanlık hayatını kurtaracak olan yegane beklenen İmam, hz. Mehdi’nin -as- kutlu veladet günüdür; şaban ayının 15 güneşin kendisi ile hakikatin doğuşunu tüm insanlara armağan getiriyor. Hk 15 Şaban 255 günü, veladeti ile dünyayı nur ve hayat ile süsleyen mübrek bir bebek dünyaya geldi.
Uzun yıllardan beri varlık dünyası böyle bir ânı bekliyordu. Bugün doğumu ile dünyayı aydınlatan bebek, imamet hanedanı -as- ve bu kutlu yolu izleyenlerin göz nuru, dünyayı adaletle müjdeledi. Adı Resulullah –saa- ile eş ve künyesi de o hazretin künyesidir.
Nitekim Resulullah –saa- şöyle buyurmuştur: "Ehlibeytimden biri kıyam edip dünyadaki adaleti getirmediği sürece dünyanın ömrü sona ermez. Onun ismi benim ismimle aynıdır." (Sahih-i Tirmizi, c.9 s.74)
Masum bir baba ve iffetli bir anneden dünyaya geldi. Babası ehlibeyt imamlarının 11.si, hz. İmam Hasan Askeri -as- ve annesi ise Nercis hatundu.
O büyük, yüce ve iyiliklerin imamına “Mehdi” denmiştir. Zira O, hidayet olmuş ve milleti hak yola davet etmektedir. “Kaim” denilmesinin nedeni, hak üzere kıyam edeceğinden dolayıdır. “Muntazar” denilmesinin nedeni, herkesin onu beklemesinden dolayıdır. “Bakiyyetullah” denilmesinin nedeni, Allah’ın yeryüzünde geriye kalan tek hücceti ve İlahi son imamı olmasından dolayıdır. “Hüccet” ise Allah’ın mahlukları üzerine şahidi olmasından, “Halef-i Salih” Allah evliyalarının liyakatli halifesi olmasından, “Mansur” Allah tarafından yardım edilmesinden, “Sahibi’l-Emr” ilahi adalet hükümetini kurmakla sorumlu olduğundan, “Sahibi’z-Zaman ve Veliyi Asr” ise zamanın tek hakimi, tek rehberi olmasından dolayı sahip olduğu lakaplarıdır.
Bakiyetullah olarak adlandırıldı zira yüce Allah’ın engin hazinesi ile dolu olan bu kutlu insan, dünyada zulüm ve adaletsizliği yok etmek, adalet bayrağını dalgalandırmak için dünyaya geldi. “Kaim” olarak da biliniyor zira adaleti tüm dünyada sağlamak için kıyam edecektir. O “vaadedilen Mehdi’dir”, dünyayı kurtaracak olan Mehdi. Dünyanın mübarek zuhuru ile aydınlanacak olan o güne kadar 15 şaban, hz. Mehdi’nin -as- mübarek gününü coşku ile kutlayacağız.
Hz. Mehdi’nin -as- güzel yüzlü bir erkek çehresi ile zuhur edec

eği belirtilmiştir. Alnı açık ve nurludur; Allah’ın son elçisi Resul Ekrem’in –saa- mübarek hırka-i şerifi ve sarığı o hazretin yanındadır. Hz. Mehdi’nin -as- faziletlerinin zikrinde Resul Ekrem’den –saa- pek çok rivayet nakledilmiştir. Nitekim Şia ve Ehl-i Sünnet’in muteber kitaplarında da belirtildiği üzere Resul Ekrem –saa- şöyle buyurmuştur: “Mehdi, cennet ehlinin Tavusudur.”
İmam Mehdi -as- tüm iyilikler ve Allah tarafından insanları hidayete erdirmek için görevlendirilen tüm peygamberlerin boy aynasıdır. Bu yüzden ilahi peygamberlerin davranışı ve ulu ahlakı o hazretin mübarek vücudunda tecelli etmiştir. Zuhurunda kabe’nin örtüsüne sarılacak ve herkese seslenerek ve şöyle haykıracak: “Ene Bakiyetullah- Ben yeryüzündeki Bakiyetulah’ım (Allah’ın yer yüzünde geriye kalan tek hüccettim).
O hazret Allah’ın yardımı ile zalimlere ve hak düşmanlarına galip gelecek ve adaleti ile tüm dünyayı saracaktır. İmam Hüseyin -as- şöyle buyurmuştur: Adaleti kuracak olan –İmam mehdi- kıyam ettiğinde adaleti iyilik edenleri ve kötülük edenleri kapsayacaktır.
Fransız oryantalist Henry Corbin şöyle diyor: Bana göre Şia mezhebi Allah ve halk arasında ilahi hidayet bağını sonsuza kadar canlı tutun ve sürekli bir şekilde velayeti canlılıkla ayakta tutan tek mezheptir. O (hz. Mehdi) bilimsel görüşün onu hurafe sayamadığı ve hakikatler listesinden silemediği canlı bir gerçektir. Evet, sadece Şia mezhebi bu gerçeğin yaşamına süreklilik elbisesi giydirmiş ve insanlık alemi ile Uluhiyet arasındaki gerçeğe sonsuza kadar devam edeceğine inanıyor; yani gaypte olan yaşayan İmam inancı.
Resulullah’ın –saa- hedefi ve programı dünya için din sayesinde lutüf ve rahmetti; bu görev tamamen hz. Mehdi -as- ve salih ashabı tarafından gerçekleşecektir. Yüce Allah Nur suresinin 55. Ayetinde ilahi İslam dinini, yer yüzündeki salih kullarının eli ile yayılma vaadinde bulunarak şöyle buyuruyor:
Allah, sizden inanıp iyi işlerde bulunanlara, onlardan önce gelip geçenleri nasıl yeryüzüne sahip ve hakim kıldıysa onları da mutlaka yeryüzüne sahip ve hakim kılmayı ve onlara, razı ve hoşnut oldukları dini nasip edip o dini, bütün dinlerden üstün etmeyi, korkularını emniyete tebdil eylemeyi vaat etmiştir; bana kulluk etsinler ve hiçbir şeyi eş tutmasınlar bana;…
İmam mehdi -as- gaybettedir fakat insanların hayatında hissedilir etkisi varadır. Bir gün İmam Sadık’a -as- “Gayıp olan birini varlığından insanlar nasıl faydalansınlar?” diye sorulduğunda o hazret “tıpkı bulutların altında olan güneşten yararlandıkları gibi” şeklinde buyurmuştur.
Bu rivayette İmam bir yandan bulutlu günlerde güneşin yararlı aydınlığı, sıcaklığı ve ışınlarına işaret ederken diğer yandan da güneşli günlerdeki yararlanma oranının az olduğuna değiniyor.
Güneş’in bulutların arkasında olup olmamasının hiç bir etkisi yoktur. Güneş her iki durumda da çekim gücüne, ışığa ve ısıya sahiptir. Sadece azalıp çoğalma söz konusudur. Elbette ki güneşin bulutların arkasında olmadığı durumda ışık ve ısısı daha fazla yere ulaşabilir ve herkes de bunu görebilir, ama güneşten umulan önemli ve hayati faydalar bulutların arkasında kaldığı durumda da mevcuttur. Güneşli günlerde insanların güneşten daha az yararlandıkları gibi İmam Mehdi’nin -as- zuhurunda da o hazretin varlığının bereketleri daha da fazla olacaktır.
Tebersi, İhticac kitabında hz. İmam Mehdi’den -as- Şeyh Müfid’e yazdıkları bir mektubu aktarıyor. Mektubun bazı bölümlerinde şöyle okuyoruz:
Bismillahirrahmanirrahim
Ey dinde ihlaslı ve bizim hakkımızda yakine ermiş dost! Selam olsun sana. Kendisinden başka İlah olmayan Allah’a hamd ediyor ve O’ndan, efendimiz, mevlamız ve Peygamberimiz olan Muhammed’e ve onun pâk Ehl-i Beyt’ine salat ve rahmet diliyoruz….sizin durumunuzdan haberdarız, durumunuz bize gizli değildir. ...Biz, sizi gözetmekte ihmalkârlık etmiyoruz, sizi unutmamışız da. Eğer böyle olmasaydı, musibetler belinizi büker ve düşmanlar kökünüzü kazırdı. Öyleyse, Allah’tan çekinin. Size yönelen fitnelerden sizi kurtarmamız için, bize destek olun. Öyle bir fitne ki, eceli yaklaşan onda helak olur, arzusuna yetişen ondan korunur. O fitne, hareketimizin yakınlaşmasının nişanesi, ve emrimizle onun haberini yaymanızdır. Müşrikler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır. (Saf suresinin 8. Ayetine işaret ediliyor: وَ اللَّهُ مُتِمُّ نُورِهِ)
Dünyaya vaadedilen kurtarıcıyı tanımak ve ona gönül bağlamak insanların kalplerine hayat kaynağıdır. Hz. Mehdi -as- mükemmel bir insan olarak kemalin sembolü ve yüce Allah’ın mübarek adı olması nedeni ile tüm bereketlere sahiptir ve tek başına tıpkı su gibi hayat verir. Hz. Mehdi -as- zuhur etmesi ile ölü gönüllere ve topraklara hayat verir.
Hz. Mehdi’ye -as- inanmak, kurtuluşu beklemek ve onun zuhurunu gözlemek, insanlara büyük bir ümit vermektedir. Bu ümit, başarı ve ilerlemede en büyük etkenlerden biridir. Hz. Mehdi’nin -as- zuhuruna inanmanın, gönüllerdeki ümidi canlı tutması, titrek kalplere huzur vermesi, maddeciliğin hakim olduğu bu karanlık dönemde müminleri inançlarında sabit kılması, hayırseverleri iş ve faaliyetlere itmesi, yenilgi ruhunu yok etmesi, insanları tevhid hükümetini kurarak, zulmü tamamen yok edecek bir inkılap hazırlığı içinde olmaya sevk etmesi, hedef yolunda çalışmaya, nefis tezkiyesi ve ilahi öğretilerle ilgilenmeye ve zuhur için gerekli şartları oluşturmaya teşvik etmesi, tartışma götürmez bir gerçektir.
İşte bu yüzden, Ehl-i Beyt’ten nakledilen hadislerde, kurtuluşu beklemek en büyük ibadetlerden biri ve hak yolunda şahadete denk sayılmıştır. Nitekim İmam Cafer Sadık -as- şöyle buyurmuştur: “ Her kim, biz Ehl-i Beyt’in velayetiyle kurtuluşu bekler bir halde ölürse, Kaim’in (Mehdi’nin) ordusunda yer alan kimse gibidir.
Hz. Ali -as- da şöyle buyurmuştur: “ Bizim devletimizi bekleyen kimse Allah yolunda kanını döken ve canını veren kimse gibidir.