Çölleşme ile Mücadele Günü
(last modified Wed, 19 Jun 2019 03:19:55 GMT )
Haziran 19, 2019 06:19 Europe/Istanbul
  • Çölleşme ile Mücadele Günü

Son onyıllarda uluslararası toplumun karşı karşıya kaldığı sorunlardan biri de çölleşme ve kuraklıkların özellikle de Afrika ve Asya ülkelerinde doğurduğu sonuçlardır.

Bu yüzden 27 yıl önceden beri dünya çapındaki ülkeler bu uluslararası sorun ile mücadele etmek için daha ciddi girişimlerde bulunmaya başladılar. 1992 Rio Konferansı'nda ise Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi-UNCCD Birleşmiş Milletler Teşkilatı'nın alt kurumu olarak kuruldu.

 

1994 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu dünya kamuoyunun bu alanda bilgilendirilmesi ve ilgili konvansiyonların daha ciddi bir şekilde yürütülmesi için 17 Haziran gününü dünya çölleşme ile mücadele günü olarak adlandırdı. O dönemden beri her yıl aynı günde çölleşme ile mücadele alanındaki uluslararası çalışmalar ve uluslararası toplumun bu alandaki katkıları hakkında kamuoyunun bilgilendirilmesi ve farkındalık seviyesinin arttırılması için farklı etkinlikler düzenlenmektedir.

 

İnsanın sonsuz ihtiyaçları ve onun gelişmeye ve kalkınmaya olan isteği, onun yerküredeki kaynakları bencil bir şekilde tüketmesi ve yok etmesine yol açmıştır. Yıllardır insanın doğadaki müdahalesinden kaynaklanan sorunlar günden güne artmaktadır. Böyle bir süreç telafi edilemeyecek zararlara yol açmıştır. Bu büyük zararlardan biri de sonunda yerkürenin tamamen susuz ve yeşilliksiz kalmasına neden olacak çölleşmektir.

 

Çölleşmek, bir bölgenin veya büyük bir toprak parçasının neredeyse tamamen kuruması ve gözle görülür bir şekilde kuru ve çorak hale gelmesidir. Böyle bir bölgede suyun yokluğu neticesinde bitki örtüsü ve vahşi hayat yok olur. Bu olay ise kimi zaman insanın doğaya yönelik yanlış tavırlarından medyana gelir. İnsanın müdahalesi ve iklim değişiklikleri, kurak, yarı kurak ve az rutubetli bölgelerde toprağın bozulmasına ve işlevselliğini kaybetmesine yol açan en önemli sebeplerdendir. Bu alandaki insanların müdahalelerini ise şöyle sıralayabiliriz: Çalıların koparılması, hayvanların aşırı ve mevsim dışı olarak meralarda otlatılması, meraların ve yaylaların kuru tarım arazisine dönüştürülmesi, yeraltı su kaynaklarının aşırı kullanılması, maden kazıları ve madenlerin işletilmesi,  yol inşaat çalışmaları, şehircilik ve köy geliştirme faaliyetleri.

 

 

Günümüzde dünyamızdaki çölleşme süreci o kadar şiddetlenmiştir ki artık ekolojik ve çevre biliminin odağı haline gelmiştir. Bu konudaki kaygılar ise günden güne artmaktadır. Birleşmiş Milletler Teşkilatı raporlarına göre dünyamızda 1 milyon 600 bin kişi, yer yüzünün dörtte ikisi kadarı yani 5 milyon hektar kadar bir alanı 110 ülkede kullanıp tahrip etmektedirler.

Dünyamızın meralarının yüzde 73'ü  yani 3 milyar 300 milyon metre kareyi oluşturan bir alan bu tehlike ile karşı karşıya kalmıştır.

Yıllık olarak yayımlanan çölleşme istatistiklerine göre bu süreçte her yıl 12 milyon hektar ekim arazisi bu sorunu yaşamaktadırlar. Böyle bir alan Benin ve Honduras ülkelerinin yüzölçümü kadar bir alanı kapsamaktadır. Halihazırda tarım arazilerinin yarısı kadarı çoraklaşmış ve sadece yüzde 10 kadar iyileştirilip eski haline geri getirilebilmiştir. Ayrıca yıllık olarak 50 milyar dolar kadar tarım arazilerine doğrundan zarar verilmiştir. 

 

 

Tehditler bu kadarı ile de sınırlı değildir. Yerküremizi ısıtan sera gazlarının dörtte biri de erozyondan ve torağı doğru kullanmamaktan dolayı medyana gelen olaylardan kaynaklanmaktadır. İklim değişikliği ve toprağın dengesiz bir şekilde kullanılması özellikle de tarım alanındaki aşırı faaliyetler, tatlı su kaynaklarının tüm dünya çapında azalmasına neden olmuştur. Bunun sonucunda ise her onyıldan bir dünyada besin madde üretiminin yüzde 2 kadar azalması öngörülmektedir.

 

Çölleşme, yerküre topraklarının bir kısmının kurumasına yol açıp bir yandan da insanların akıbeti ve hayatını da inkar edilmez bir şekilde etkilemektedir. Çünkü bitki örtüsünün yok olması, toz parçacıklarının yayılması, yağış oranının azalması, erozyon,  yeraltı su kaynaklarının azalması, vahşi hayatın yok olması gibi doğal sonuçlarının yanı sıra işbirliği, açlık, yoksulluk ve göç gibi sorunlara da neden olmuştur. 2025 yılına kadar çölleşmeye dair tahminler ile ilgili raporlar 1 milyar 800 milyon kişinin mutlak su kıtlığını ve azlığını yaşayacağı  ve 2045 yılına kadar 135 milyon kişinin çölleşme olayından dolayı göçmek zorunda kalacağını gösteriyor.

Tabii küresel bir sorun haline gelen çölleşmenin karşısına geçmek için çölleşme ile mücadele süreci de başlatılmıştır. Bu süreçte, kurak, yarı kurak ve yarı rutubetli bölgelerde toprağın korunması için girişimlerde bulunulmuştur. Bu alandaki faaliyetler önleme, iyileştirme ve canlandırma ana başlıkları altında ele alınmıştır.

Çölleşme ile mücadele kavramı yerkürenin tahrip edilmesi ile mücadele etmek için toplu çabaların sonucunda şekillenmiştir. Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi-UNCCD'nin oluşturulması bu çabaların önemli bir parçası idi. Bu kurum özel olarak toplumdaki alt kısımlardan başlayarak yerkürenin tahribi konusunda farkındalığın artması ile görevlendirilmiştir. Bu konvansiyon  Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi-CBD ve Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Konvansiyonları ile koordinasyonlu bir şekilde hareket etmektedir.

İran'ın çölleşmeyle mücadele çabası

Çölleşme ile Mücadele Konvansiyonu, Afrika, Asya, Latin Amerika ve Karayipler, Akdeniz bölgesi, Merkezî ve Doğu Avrupa bölgelerini gözlemlemektedir. Tabii söz konusu ülkeler kendileri de birbiri ile işbirliği yapıp bu konvansiyonun programlarını ve planları nasıl uygulayacakları hususunda koordineli hareket etmektedirler. Bugüne kadar bu konvansiyona 197 ülke çölleşme, toprak erozyonu, kuraklıkların etkilerinin azalması ve bunların yan etkisi olan yoksulluk ile mücadele etmek ve biyolojik sürdürülebilirlik hedefi ile katılmışlardır. İran ise bu konvansiyona katılan üçüncü ülke olarak 1965 yılından beri çölleşme ile mücadele faaliyetlerini sürekli olarak sürdürmektedir.

 

Çölleşme ile Mücadele Konvansiyonu'nun Sekreterliği ise gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin özellikle de yerkürenin sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesi alanındaki bilgi ve teknoloji paylaşımı sürecini yönetmektedir.  Tabii bu konuda görevin büyük bir bölümünün gelişmiş ülkeler tarafından yerine getirilmesi lazım. Mevcut kanıtlar ise kimi dünya liderleri için savaş teçhizatı ve silahlara milyarlarca dolar yatırım yapmanın çölleşme ile mücadeleye göre daha öncelikli olduğunu gösteriyor. Halbuki Çölleşme ile Mücadele Konvansiyonu tahrip edilmiş toprakların büyük bir bölümünü iyileştirmek sureti ile 1.3 milyar kişinin hayatını iyileştirmeyi ve kuraklıkların etkilerinin azaltılmasını planlamaktadır. Bundan güdülen asıl hedef ise gelecekte çölleşmenin ve toprak erozyonunun en aza indirilmesi ve insanların kuraklıklardan minimum şekilde etkilenmesidir.

 

 

ünümüzde dünyanın bir çok noktasında çölleşme ile mücadele doğrultusunda birçok girişim gerçekleştirilmiştir. Bunların arasında kurak bölgelere uygun ağaçlar ve bitkilerin ekilmesidir. Bu doğrultuda tuzcul bitkilerin yanı sıra çölleşmenin önlenmesinde önemli olan sakız ağacı, gargat ağacı, Arap sakızı çalıları, okaliptüs ve akasya türleri ekilmektedir. Çölleşme ile mücadele etmek için su taşkınlarının yönetilmesi, suyun dengeli bir şekilde dağıtılması, hayvanların otlatılmasının yönetilmesi ve bitki örtüsünün korunması, yağmur suyunun depolanması ve alternatif yakıtların kullanılması gibi etkin yollara da baş vurulmaktadır.

 

Tabii uzmanların bakış açısından çölleşme ile mücadele etmekte başarılı olunması için küresel bir işbirliğine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu yüzden bu yıldaki çölleşme ile mücadele gününün sloganı " Birlikte Geleceği İnşa Edelim" olarak seçilmiştir. Böylece tüm insanların ve ülkelerin bu sürece destek vermesi istenmiştir. Çünkü zaten yerküre hepimizin doğduğu ve yaşadığı yerdir.

Bu yaşam alanına indirilen her darbe ve zarar hepimizi etkileyip canlıların ölmesine yol açar. Hepimiz toprağın korunması hususunda sorumluyuz ve bu alanda dikkatli davranmamız gerekiyor. Çölleşme ise bizim yaşadığımız yere verdiğimiz zararlardan sadece biridir. Ancak bu zararlar daha büyük ve acı facialara da yol açabilir. Çölleşme ile mücadele günü ise yaşadığımız ve sığınağımız yer sayılan yerkürenin korunması için bir araya gelmemize fırsat yaratmıştır.