Macron'un İslamofobi Çalışmaları
11 Eylül olaylarının ardından Avrupa kıtasında İslam karşıtı girişimler hep arttı. IŞİD terör örgütü radikalcilerinin Fransa ve Britanya gibi kimi Avrupa ülkelerde terör eylemi düzenlemesi ise İslam karşıtı hareketi hızlandırdı. Şimdi de İslam karşıtı girişimlerde ön safta yer alan Fransa bu kez de bu yaklaşımını pekiştirmek istiyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron Cuma günü yaptığı açıklamada bu ülkede İslam karşıtı bir taslağı haklı çıkarmaya çalıştı. Macron bu taslağı tanıtarak Fransa'da sözde İslami radikalizm ile mücadele etmek istediğini öne sürdü. Fransa Cumhurbaşkanı şöyle bir iddiada da bulundu:" İslam, günümüzde dünyanın her noktasında kriz yaşayan bir dindir. Bunu sadece Fransa'da değil her yerde görüyoruz. "
Emmanuela Macron sözlerinin devamında şu açıklamaya da yer verdi:" Sekülerizm Fransızların birliğinin temeli ve esasıdır. "
Macron bu açıklamalarında Fransız Müslümanların dış etkenlerden etkilenmesini engellemek istediğini iddia etti. Macron'un öne sürdüğü taslak genel olarak sekülerizmin güçlendirilmesi ve kiliseler gibi dini mekanların hükümetten ayrılmasına odaklıdır. Bu çerçevede camilerin ve dini okulların yapımı için yabancı sermaye ve yabancı uyruklu cemaat imamları ile de mücadeleyi kapsamaktadır.
Lyonne camisi sorumlusu Kamel Kabtane ise bu tasarının sözde tefrikacılık ile mücadele hedefi ile ilgili şöyle diyor:" Tefrikaya ne sebep olmuştur acaba? Bunun nedeni muhakkak Müslümanlar değildir. Müsümanlar sırf birlikten yanadırlar. "
Macron'un İslam'ın dünyadaki durumunun kritik olduğuna dair içi boş iddialarına rağmen istatistikler Avrupa'da İslam'ın hızlı bir şekilde gelişmekte olduğunu dünyada da gelişme sürecini yaşadığını gösteriyor. Macron aynı zamanda sözde radikal İslam ile mücadele etmek istediğini de öne sürdü. Halbuki son onyılda yaşananlara baktığımızda Fransa ve Britanya gibi kimi Avrupalı ülkelerin Amerika ile beraber IŞİD gibi tekfirci terör örgütlerinin kurulmasında ve geliştirilmesinde önemli rol oynadığı görülmektedir. Batılıların hedefi tekfirci radikallerin üzerinden bölgesel amaçlarını özellikle de Direniş Eksenini Batı Asya'da bertaraf etme gayelerini gerçekleştirmek istiyorlardı. Bu çerçevede özellikle de Suriye'deki yasal hükümeti devirmek istiyorlardı. Buna rağmen onlar bu hedeflerine varmadılar. Kurdukları IŞİD terör örgütü de kendi başlarına bela oldu ve bu ülkelerde saldırılar gerçekleştirdi. Aslında Avrupa'nın zaten kendi yaktığı ateşe tutuştuğu da söylenebilir.
Burada önemli olan bir başka husus ise, Fransa hükümetinin pratikte İslam karşıtı girişimlere kapıları açık bıraktığı sırada sekülerizm ve camiler gibi İslami kurumları zayıflatmaktan söz etmesidir. Bu çerçevede Fransa'nın Charlie Hebdo dergisinin İslam'a ve İslam Peygamberine yönelik saygısızlıkları hiçbir özgürlük kavramına sığmamaktadır.
Emmanuel Macron ise bu çirkin propagandaya karşı İslam aleminin öfkesini görünce daha küstah açıklamalarda bulunarak bu saygısızlık ve hadsizliği ifade özgürlüğünün bir parçası olarak adlandırmış ve şöyle bir iddiada da bulunmuştu:" Ben bu özgürlükleri savunmak için buradayım. "
Tam olarak Macron'un ifade özgürlüğü ve özgürlüklerden neyi kastettiği belli değildir. Acaba Macron bir buçuk milyar Müslümanın kutsallık taşıyan inançlarına ve şahsiyetleirne saygısızlığı Fransa'nın özgürlüğünün sembolü olarak mı görüyor? Öyleyse neden araştırmacılar ve yazarlar sözde Demokrasi beşiği Fransa'da hala hayal ürünü Holokost'ı sorgulayamıyor? Neden Holokost hususunda en ufak kuşkuya kapılan şahıslar hemen hapse attırılıyor? Gerçekte Macron gibi garazkar siyasetçilerin açısından sırf İslam'a karşı hareket etmekte bir özgürlük söz konusu olabilir.