G-7 Zirvesinde Biden'dan Yeni İddia
47'inci G-7 zirrvesi, koronavirüsün bıraktığı etkilerden dünya ekonomisini kurtarma ekseni etrafında Cuma gününden itibaren Britanya'da başladı. Bu üç günlük zirvede,
Britanya'nın Cornwall bölgesinde Saint İves sahil köyünde başlayan üç günlük zirvede, Amerika, Britanya, Almanya, Fransa, İtalya, Kanada ve Japonya'dan oluşan gelişen yedi ülke cumhurbaşkanları ve başbakanları ayrıca Avustralya, Hindistan, Güney Kore ve Güney Afrika liderleri ve de Avrupa Komisyonu ve Konseyi başkanları da bulunmaktadır. Bu zirve, dünya liderlerinin iki yılın ardından ilk yüz yüze görüşmesi sayılır.
Buna rağmen, G-7 zirvesini etkileyen durum, Amerika'nın yeni başkanı Joe Biden'in ilk kez bu zirveye katılmasıdır.
Biden ise Twitter'da zirveye katılan liderler ile beraber çektiği fotoğrafı paylaşarak şu paylaşımda bulundu: " Diplomasi geri dönmüş. "
Görünen o ki, Biden'in bundan maksadı, Amerika'nın dünyaya yönelik yaklaşımının Trump dönemine göre değiştiğini ima etmektir.
Trump, tek taraflı yaklaşımı çerçevesinde, önce Amerika sloganı doğrultusunda, pratikte Trans Atlantik ilişkilerinde ve G-7 grubun da bulunan ülkeler arasında çatlakları ve ihtilafları büyüten siyasetler ve girişimlere baş vurdu.
Trump'ın siyaset, ticaret, çevre ve güvenlik alanındaki yaklaşımı, genellikle G-7 üye ülkelerin siyasetlerine ve yaklaşımlarına ters düşmesinden dolayı, pratikte G-7'yi dağılmaya ve zayıflatmaya götürdü.
Ancak Joe Biden şimdi de Washington'un ortakları ve müttefikleri ile müzakerelere ve istişarelere dayalı olan diplomasinin geri döndüğünü iddia ediyor. Biden konsensüse dayalı siyasetlere dayanarak çok taraflılığı güçlendireceğini öne sürmektedir.
Joe Biden, Beyaz Saray'a gelmesinden beri özellikle de açıklamalarında ve bildirilerinde defalarca, Trans Atlantik ilişkilerinin soğumasına ve uygun olmayan durumuna değinerek bu durumun Trump'ın siyasetleri ve girişimlerinden kaynaklandığını bu alanda revizyona gidilmesi gerektiğini ve Avrupa ile Amerika'nın yakınlaşması gerektiğini belirtti.
Bu açıdan, görünen o ki Biden'in başkan olarak G-7 olmak üzere önemli zirveye katılmasının, Amerika'nın demokrat başkanı Joe Biden'in Washington'un ortakları ile ilişkilerinin yönetilmesinde büyük bir sınav sayılmasıdır. Bu bağlamda Trump'ın Avrupa'ya karşı ve G-7 üyelerine karşı başlattığı tarife ve ticaret savaşı, Paris İklim Anlaşması, BERCAM nükleer anlaşması, Orta Menzilli Nükleer Güçler anlaşmalarından çekilmesi ve NATO'nun özellikle de Almanya'ya karşı baskıları arttırmasının bu süreçte pek olumsuz etki yarattığı söylenebilir.
Görünen o ki Avrupalı liderler, Amerika'nın yeni başkanının eski başkan Trump'ın Avrupa'ya karşı yaklaşımını terk etmesini bekliyorlardı. Bu bağlamda Almanya şansölyesi Angela Merkel ise G-7 zirvesinin ilk gününde Biden'ın yaklaşımına değinerek onun çok taraflılık taahhütlerine bağlı olduğunu öne sürdü.
Joe Biden'in Amerika dış arenasına diplomasinin geri dönüşüne dair açıklamalarına rağmen, Biden hükümetinin Siyonist Rejimin Filistinlilere karşı işlediği cinayetler, Kuzey Akımı-2 projesine karşı çıkmakta ve Almanya'nın zararına olan yaptırımları devam ettirmek, Suudi Arabistan ve BAE ile silah satışı ve askeri ilişkileri devam ettirmek, Suudi Koalisyonun Yemen halkına karşı zalimane savaşını desteklemek, tam da Trump gibi İran'a karşı maksimum baskı siyasetini sürdürmek ve yaptırımları iptal etmemek, Çin ve Rusya ile mücadeleyi sıkılaştırmakla pratikte Trump'ın tek taraflı siyasetlerini sürdürdüğü gözlemlenmektedir. Görünen o ki Amerika'nın bugünkü dış siyaseti, Trump'ın dış siyasetine fazlası ile benzemektedir.
Mısırlı analist Mansur Ebu Azim ise şöyle diyor: " Amerika başkanları, tahakküm ve hegemonya ilkelerine dayanarak askeri ve ekonomik güce dayanarak dünyayı yönetmek istiyorlar. Amerika hiçbir zaman bir taraftan da yumuşak güce dayanarak dünyayı yönetmekten de vaz geçmedi. "