Biden'ın Amerika kıtası liderleri oturumunda aşırı iddiaları
ABD Başkanı Joe Biden Çarşamba günü Los Angeles'te 9.su düzenlenen Amerika Kıta Zirvesi'nde yaptığı konuşmada, dolaylı olarak bazı Latin Amerika ülkelerine uygulanan yaptırımlara atıfta bulunarak, demokrasinin Batı Yarımküre'nin geleceğinin önemli bir bileşeni olduğunu iddia etti.
Biden, "Demokrasinin dünya çapında saldırıya uğradığı bir zamanda, yalnızca tanımlayıcı bir özellik değil, aynı zamanda Amerika kıtasının geleceğinin temel bir bileşeni olarak, inancını yeniden bir araya getirelim ve tazeleyelim." iddiasında bulundu.
Biden'ın dünyada, özellikle Amerika kıtasında demokrasiye ihtiyaç duyulduğuna dair iddiası, Washington siyasi süreçleri ve gelişmeleri ile tam bir çelişki içindedir. Bu yetki ve görevi hangi uluslararası otoritenin Washington'a devrettiği henüz netlik kazanmazken, Washington kendisini dünyada demokrasinin en büyük destekçisi olarak tanıtmaktadır.
Halbuki Amerika toplum ve siyasetinde bile demokrasinin yeri olmamıştır. Bunun açık bir örneği, ülkede Kasım 2020 başkanlık seçimlerinin ardından yaşanan siyasi ve sosyal tartışmalar ve özellikle eski ABD Başkanı Donald Trump'ın destekçilerinin 6 Ocak 2021'de Kongreye saldırısıdır.
Trump bizzat defalarca ABD'de demokrasi hakkında yalan söylendiğini, demokrasinin olmayışını vurguladı. ABD seçim sistemini yozlaşmış olarak adlandırdı ve son olayları seçim sahtekarlığı olarak nitelendirerek, benzeri görülmemiş bir siyasi krize neden oldu. Trump bu şekilde ABD'de demokrasiyi sorguladı. 6 Ocak olayı, ABD'nin siyasi arenadaki meşruiyetini ve uluslararası etkisini temelden sarstı.
Uluslararası Demokrasi ve Seçim Vakfı (İDEA) bir raporda, Amerika'da demokrasideki düşüşün en azından 2019'da başladığını ve eski Başkan Donald Trump'ın sonuçları sorguladığı 2020'de tarihi bir dönüm noktası yaşadığını söyledi. ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris bile "ABD'deki zayıf demokrasi durumu ABD için bir güvenlik tehdididir" demiştir.
Biden'ın konuşmasında değindiği bir diğer konu, Washington'un, Küba, Nikaragua ve Venezuela liderlerini Zirveye davet etmemesi ile kıtada ortaya çıkan ihtilaflara itiraf etmesiydi. Bu bağlamda Biden şöyle dedi: "Bölgemiz geniş ve çeşitlidir. Her zaman her konuda anlaşamıyoruz fakat demokrasiler anlaşmazlıkları çözebilir."
Washington daha önce bazı kıta ülkelerini demokratik olmamakla suçlayarak onları zirveye davet etmedi. Bu mesele ise zirvenin Meksika cumhurbaşkanı tarafından boykot edilmesine de yol açtı.
Aslında, Washington'un Amerika kıtasındaki eski ve hegemon rolü, 19. Y.y.da Monreo doktirini çerçevesinde Latin Amerika ile ilgili eski ve geleneksel tutuma dayanıyor. Buna göre Washington Latin Amerika'yı arka bahçesi görerek kendi çıkarları bağlamında kendisine bu ülkelere müdahale hakkı tanıyor. Venezuela, Küba ve Nikaragua gibi solcu Latin Amerika ülkeleri ve liderleri ise on yıllardan beri Washington'un hegemonik politikalarına karşı çıkarak Washington'u öfkelendiriyor.
Eski Bolivya Devlet Başkanı Evo Morales şöyle bir tweet attı: "Amerika kıtası zirvesi yanlışlıkla adlandırıldı. Küba, Nikaragua ve Venezuela'nın Amerika tarafından başına buyruk bir şekilde elenmesi nedeniyle ölü doğmuş bir zirvedir. Biden yakınlaştırma yerine tefrikayı yaygınlaştırmaktadır."
Joe Biden, eski Başkanı Trump'ın tek taraflı ve yıkıcı politikalarının Latin Amerika ile ABD'nin zarar gören ilişkilerini yeniden onarmayı ve bu ülkelerdeki ABD etkisini yeniden ortaya koymayı ve Çin'in karşısına çıkmayı umuyor. Bölge ise Washington'un hala Trump yönetimiyle aynı yolu izlediğini belirtmektedir. Aslında üç büyük Latin Amerika ülkesinin davet edilmemesi ve Meksika'nın zirveyi boykot etmesi Biden'ın iddiasını sorguluyor./