ABD Irak’tan Ne İstiyor?
https://parstoday.ir/tr/news/world-i286050-abd_irak’tan_ne_İstiyor
Parstoday – 2003 yılında Irak’a saldırarak bu ülkeyi işgal eden Amerika Birleşik Devletleri, aradan geçen yirmi yılı aşkın sürenin ardından hala bu ülkede çeşitli hedefler peşinde koşmaktadır.
(last modified 2025-11-11T05:23:16+00:00 )
Kasım 11, 2025 07:23 Europe/Istanbul
  • ABD Irak’tan Ne İstiyor?

Parstoday – 2003 yılında Irak’a saldırarak bu ülkeyi işgal eden Amerika Birleşik Devletleri, aradan geçen yirmi yılı aşkın sürenin ardından hala bu ülkede çeşitli hedefler peşinde koşmaktadır.

Parstoday’in haberine göre, Donald Trump’ın ikinci başkanlık dönemi sırasında Washington, Irak’a ve bu ülkedeki gelişmelere özel bir önem vermektedir. ABD’nin Irak’taki hedefleri güvenlik, ekonomik, siyasi ve jeopolitik çıkarların bir bileşimidir. Washington; diplomatik, askerî ve istihbarî araçlarını kullanarak, Irak’ta kendisine görece “müttefik” bir konum kazandırmak ve aynı zamanda ABD karşıtı bölgesel ve küresel aktörlerin etkisini sınırlamak istemektedir.

Uzmanlara göre, Trump yönetimi bu petrol zengini ülkede aşağıdaki hedeflerin peşindedir:

Jeopolitik nüfuzun korunması:

ABD’nin Irak’taki en önemli amaçlarından biri, Batı Asya’nın kalbinde stratejik nüfuzunu sürdürmek. Irak, İran, Suriye, Suudi Arabistan ve Türkiye ile komşu olması nedeniyle bölgesel denklemde kilit bir konuma sahiptir. Washington, Irak’taki askerî ve diplomatik varlığı sayesinde güç dengesini kendi lehine çevirmeyi ve Rusya ile Çin gibi rakiplerin etkisini sınırlamayı hedeflemektedir. Bazı yorumcular, ABD’nin Irak’taki seçim süreçlerine de kendi yanlısı akımların kazanması için müdahil olmaya çalıştığını belirtmektedir.

Enerji kaynaklarının güvenliği:

Irak, dünyanın en büyük petrol üreticilerinden biridir. ABD, genel Batı çıkarları doğrultusunda, enerji kaynaklarının ve nakil hatlarının güvenliğini garanti altına almak istemektedir. Irak’ta kalıcı varlık, Washington’a küresel petrol piyasası üzerinde etki kurma ve enerji altyapılarına yönelik olası tehditleri önleme imkânı sunmaktadır.

Askerî varlığın sürdürülmesi:

Her ne kadar ABD güçlerinin çekilmesine dair görüşmeler yapılmış olsa da, Washington Irak’ta uzun vadeli askerî varlık arayışındadır. ABD’nin Irak hava sahasını kontrol etmesi ve stratejik bölgelerde üsler bulundurması bu stratejinin bir parçasıdır. Bu sayede ABD, kriz anlarında hızlı hareket ederek çıkarlarını koruyabilmektedir.

İran-Irak ilişkilerinin zayıflatılması:

ABD’nin perde arkasındaki hedeflerinden biri, İran ile Irak arasındaki yakın ilişkileri baltalamaktır. Oysa iki ülke arasında binlerce yıllık tarihî, kültürel ve dinî bağlar bulunmaktadır. Bu ortaklıklar, karşılıklı menfaatler doğrultusunda gelişen olumlu ilişkilerin temelini oluştururken, Washington’un bu dostluğu zayıflatma çabaları bölgedeki istikrarı baltalamaktadır.

Haşdi Şabi’nin zayıflatılması:

ABD uzun süredir Irak’ta Haşdi Şabi (Halk Seferberlik Güçleri)’ni hedef almaktadır. Oysa Haşdi Şabi, Irak ordusunun resmî bir parçasıdır ve DEAŞ terör örgütüne karşı mücadelede belirleyici rol oynamıştır. Irak Parlamentosu 2016 yılında çıkardığı yasayla bu gücü resmî silahlı kuvvetlerin bir unsuru olarak tanımıştır. Buna rağmen ABD, Haşdi Şabi’yi dağıtmak için çeşitli girişimlerde bulunmuş ve zaman zaman bu güçlerin mevzilerini bombalamıştır.

“İbrahim Anlaşmaları”na Irak’ı dahil etme girişimi:

Donald Trump, ilk ve ikinci başkanlık dönemlerinde Irak’ı İbrahim Anlaşmaları sürecine katmaya çalıştı. Bu anlaşmalar 2020’de İsrail ile BAE, Bahreyn, Fas ve Sudan arasında imzalanmış; hedefi İsrail ile Arap ülkeleri arasında diplomatik, ekonomik ve güvenlik ilişkilerinin normalleştirilmesi olmuştu.Ancak Trump’ın baskı ve vaatlerine rağmen, Irak halkı, dinî otoriteler ve çoğu siyasî grup bu sürece kesin bir şekilde karşı çıktı. Irak’ta, İsrail’in meşruiyetini reddeden tarihî ve dinî bir duyarlılık hâkimdir. Bu nedenle Bağdat, söz konusu normalleşme sürecine katılmadı. Buna rağmen ABD, perde arkasında çeşitli baskı ve aracılar üzerinden Bağdat-Tel Aviv arasında dolaylı yakınlaşma arayışlarını sürdürmektedir.

Bu durum, Washington’un Irak’taki varlığının yalnızca güvenlik ya da enerjiyle ilgili olmadığını, bölgenin siyasi geleceğini kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirme çabası olduğunu açıkça göstermektedir.