Sudan Krizinde Dış Aktörlerin Rolü Nedir?
Parstoday – Sudan’da dış müdahalelerin devam etmesi ve Hızlı Destek Kuvvetleri’nin Faşir kentini ele geçirmesiyle birlikte ülkedeki savaş yeni boyutlar kazanmıştır.
Faşir’in işgaliyle yüzlerce kişi hayatını kaybetmiş, işgal edilen bölgelerde infaz ve soykırım haberleri yayılmıştır. Darfur bölgesi valisi Mini Arko Minawi, sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı açıklamada, Hızlı Destek Kuvvetleri’nin %85’inden fazlasının yabancı unsurlardan oluştuğunu belirterek, bu durumun grubun gayri-milli yapısını ve Sudan’ın geleceği ile bütünlüğü açısından ciddi bir tehdit oluşturduğunu vurgulamıştır. Minawi, iç çatışmalara yönelik dış müdahalelere karşı durulması gerektiğini ve Sudan ordusu etrafında ulusal birliğin güçlendirilmesinin zorunlu olduğunu ifade etmiştir.
Yayımlanan raporlara göre, çatışmalarda 150 binden fazla kişi hayatını kaybetmiş ve yaklaşık 12 milyon kişi evlerini terk etmiştir. Birleşmiş Milletler bu durumu “dünyanın en büyük insani krizi” olarak tanımlamaktadır.
Faşir’in düşmesi, Sudan’ın geleceğini tehdit eden jeopolitik bir dönüm noktasıdır. Bu kent, Hızlı Destek Kuvvetleri’nin kontrolü dışında kalan son büyük bölgesel üs konumundaydı. Kentin düşmesi, bu kuvvetlere Çad ve Libya sınır geçitlerine erişim imkânı sağlamaktadır. Bu gelişme, Sudan’daki dış müdahalelerin ne denli ciddi bir mesele olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur.
Sudan’daki karmaşık iç durum ve ordu ile Hızlı Destek Kuvvetleri arasındaki çatışmalar, bölgesel ve küresel güçlerin siyasi ve askeri gelişmelere müdahale etmesi için bir zemin oluşturmuştur. Başlangıçta iç isyanlara karşı kurulan Hızlı Destek Kuvvetleri, bugün Sudan’daki en büyük askeri aktörlerden biri haline gelmiştir. Bu grubun birçok mensubu Çad ve Eritre gibi komşu ülkelerden Sudan’a getirilmiştir. Bu durum, Sudan krizinin artık sadece bir iç mesele değil, Kuzey Afrika’da nüfuz mücadelesi yürüten dış aktörlerin rekabet alanı haline geldiğini göstermektedir.
Dış müdahaleler; Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve Batılı ülkeler (ABD ve Avrupa Birliği) tarafından da açıkça yürütülmektedir. Örneğin, BAE geçmişte Sudan’daki altın madenleri ve diğer kaynaklara yatırım yaparak ekonomik ve siyasi nüfuzunu artırmış, savaşın başlamasından bu yana Hızlı Destek Kuvvetleri’ne silah, mali ve lojistik destek sağlayan başlıca aktörlerden biri olmuştur.
Suudi Arabistan ise Sudan’ı ortak tehditlere karşı stratejik bir müttefik olarak görmekte ve bir yandan Sudan ordusunu desteklerken, diğer yandan ülkedeki istikrarsızlığın bölge güvenliğine olumsuz etkilerini önlemeye çalışmaktadır.
Bölgesel müdahalelerin yanı sıra küresel güçler de Sudan krizinde rol oynamaktadır. ABD ve AB’nin müdahaleleri genellikle siyasi, insani ve stratejik gerekçelere dayanmaktadır. Bu ülkeler, özellikle 2019’da Ömer el-Beşir’in devrilmesinden sonra Sudan’da iktidar geçişi, demokrasi ve hukukun üstünlüğünü desteklediklerini iddia etmektedir. Ayrıca Washington ve Brüksel, Sudan’daki istikrarsızlığın komşu ülkelere yayılmasından ve terör örgütlerinin faaliyetlerinden endişe duymaktadır. Ancak bu müdahaleler, iç krizin daha da derinleşmesine ve Sudan’daki bölünmelerin artmasına neden olmuştur./