Avrupa, Çin ve Rusya karşısında rekabet edebilir mi?
https://parstoday.ir/tr/news/world-i287376-avrupa_Çin_ve_rusya_karşısında_rekabet_edebilir_mi
Parstoday – Avrupa liderleri, Rusya, Çin ve ABD arasındaki küresel rekabetin giderek arttığı bir dönemde, geride kalmaktan ve bu oyunun en büyük “kaybedeni” olmaktan endişe ediyor.
(last modified 2025-12-02T08:14:19+00:00 )
Aralık 02, 2025 10:12 Europe/Istanbul
  • Avrupa, Çin ve Rusya karşısında rekabet edebilir mi?

Parstoday – Avrupa liderleri, Rusya, Çin ve ABD arasındaki küresel rekabetin giderek arttığı bir dönemde, geride kalmaktan ve bu oyunun en büyük “kaybedeni” olmaktan endişe ediyor.

Wall Street Journal’ın analizine göre, eğer Avrupa teknolojik, ekonomik ve askerî alanlarda mevcut edilgenliğini sürdürürse, küresel güçlerle rekabet etme kapasitesini tamamen kaybedecek. Parstoday’in aktardığına göre gazete şöyle yazıyor: Bu yaz, Avrupa’nın kaygılarının zirve yaptığı dönemdi; çünkü kıta, ABD ve Çin’in küresel ticaretin kurallarını yeniden yazma girişimlerini sadece seyretmekle yetindi. Krizin doruk noktası, Beyaz Saray’ın Rusya–Ukrayna savaşını bitirme planını Avrupa’yla istişare etmeden açıklamasıyla yaşandı. Brüksel, bunu kıtanın hayati çıkarlarına açık bir saygısızlık olarak yorumladı. Avrupa Birliği hızla Ukrayna’nın taleplerine daha yakın yeni bir plan hazırladı ve üye devletler aynı zamanda silahlanma programlarını hızlandırdı. Tüm bu adımlar, yıllardır AB’nin güçlü karar almasını engelleyen yapısal çıkmazdan kurtulma çabasıdır. Ursula von der Leyen, Avrupa Komisyonu Başkanı, yıllık Parlamento konuşmasında şöyle dedi: “Yeni dünya düzeninin güç temelli savaş hatları şu an çiziliyor. Avrupa dönüşmek zorunda.” Ancak bu dönüşümün nasıl ve ne kadar hızlı gerçekleşeceği, Avrupalı politika yapıcıların temel sorusu hâline gelmiş durumda.

Avrupa Birliği üzerindeki yapısal baskılar

Birçok mevcut ve eski AB yetkilisi, oybirliğiyle karar alma yöntemi, Brüksel’in karmaşık yapısı ve ekonomik bağımlılıkların kıtayı küresel sistemde zayıf bir konuma ittiğini düşünüyor. Bu nedenle Avrupa’da “daha küçük ve uyumlu ülkelerden oluşan gruplar” kurma eğilimi artıyor; bu gruplar daha hızlı karar alabilir ve ortak savunma, teknoloji ve sanayi projelerini hayata geçirebilir. Eski Avrupa Merkez Bankası Başkanı Mario Draghi, AB’nin rekabet gücünü artıracak bir plan hazırlamakla görevlendirildi. Draghi, Avrupa ülkelerinin savunma araştırma–geliştirme faaliyetlerini ortak yürütmesini, teknoloji şirketleri için tek tip kurallar geliştirmesini ve büyük sanayi devlerinin yatırımlarını yarı iletkenler gibi kritik alanlarda birleştirmesini öneriyor. Bu fikirler Avrupa başkentlerinde giderek destek bulsa da bürokratik direnç ve sanayi rekabeti hâlâ önemli engeller.

ABD ve Çin’in baskısı

Son gelişmeler, Avrupa’nın kenara itilme korkusunu daha da artırdı. Bu yaz, AB, ABD ile eşit olmayan bir ticaret anlaşmasını kabul etmek zorunda kaldı; bu anlaşma Washington’a %15’e varan gümrük vergilerini karşılıksız uygulama hakkı veriyor. Birkaç hafta sonra Donald Trump’ın Alaska’da Vladimir Putin’i sıcak bir şekilde karşılaması ve Moskova’ya baskı yapılması yönündeki Avrupa taleplerini görmezden gelmesi, kıtanın güvenlik denklemindeki sınırlı rolünü bir kez daha hatırlattı. Aynı zamanda ABD–Çin ticaret geriliminin nadir elementlerin tedarikini kesintiye uğratma ihtimali, Avrupa’yı zayıf bir konuma düşürdü. Her ne kadar Şi Jinping ile Trump’ın görüşmesi geçici bir ateşkese yol açmış olsa da, mesaj Brüksel için netti: Avrupa’nın ekonomik kaderi artık her zamankinden daha fazla başkalarının kararlarına bağlı.

Avrupa’nın belirsiz geleceği

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Avrupa’nın askerî ve ekonomik bağımsızlığını kaybetme riskine yıllardır dikkat çekiyor ve bugün alınacak kararların Avrupa projesinin kaderini belirleyeceğini söylüyor. Deneyimli Fransız diplomat Pierre Vimont gibi isimler, Brüksel’in yapısının “acımasız rekabet ve güç siyaseti” dönemine uygun olmadığını ve yeni gerçekliklere uyum için ciddi şekilde gözden geçirilmesi gerektiğini vurguluyor. Avrupa bu yıl savunmaya 560 milyar dolardan fazla harcıyor — bu miktar on yıl öncesinin yaklaşık iki katı — ancak ABD’nin NATO’ya bağlılığı konusundaki şüpheler sürüyor. Trump’ın Grönland hakkındaki açıklamaları bu tedirginliği artırmış durumda.

Avrupa karar anında

Çin’in ucuz ürün ihracatı ve özellikle elektrikli otomobiller gibi teknolojilerde Avrupa’nın önüne geçmesi, kıta üzerindeki ekonomik baskıyı artırıyor. Bu süreç, özellikle Almanya’da sanayi işlerinin kaybına yol açtı. Washington’un zaman zaman Çin’e baskı kurması, zaman zaman doğrudan anlaşma yoluna gitmesi gibi çelişkili öncelikleri durumu daha da karmaşıklaştırıyor. Almanya Şansölyesi Friedrich Merz, önümüzdeki yılların Avrupa’nın bağımsız bir ekonomik güç olarak kalıp kalamayacağını veya “Asya ve Amerika güçlerinin oyununda bir piyon”a dönüşüp dönüşmeyeceğini belirleyeceğini vurguluyor. Sonuç olarak Avrupa, güvenlik, ekonomi ve siyasi yapı konusunda vereceği zor kararların önümüzdeki on yılların kaderini belirleyeceği kritik bir dönemece ulaşmış durumda.