ABD, Venezuela Kıyılarındaki Tekne Saldırılarında Savaş Suçu mu İşledi?
Parstoday – Washington Post’un ortaya çıkardığına göre, ABD Savunma Bakanı saldırılarda “hiçbir kurtulan bırakılmaması” talimatını vermiş. Eğer bu iddia doğruysa, ABD’yi savaş suçu işleme eşiğine getirir ve Karayipler’de yeni bir krizi ateşleyebilir.
Washington Post 28 Kasım 2025’te yayımladığı haberinde, ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth’in 2 Eylül 2025’te Karayip sularında gerçekleştirilen operasyonda Ortak Özel Operasyonlar Komutanlığı’na (JSOC) sözlü olarak “Hiçbir kurtulan bırakılmayacak” emrini verdiğini bildirdi.
İlk saldırıda atılan bir füze, sürat teknesindeki 11 kişiden 9’unu öldürdü. Hayatta kalan iki kişi teknenin enkazına tutundu; ikinci saldırı, görünüşe göre Hegseth’in doğrudan emriyle, bu iki kişiyi de öldürdü. Bu olay, Ağustos 2025’ten bu yana 20’den fazla tekneyi hedef alan ve en az 83 ölü bırakan “Güney Mızrağı” operasyonunun bir parçası.
Trump yönetimi bu operasyonu, Washington’ın kokain kaçakçılığı ve yasa dışı göçten sorumlu tuttuğu “Tren de Aragua” adlı yabancı terör örgütüne karşı “meşru müdafaa” olarak savunuyor. Ancak gerçek bu etiketlerden daha karmaşık.
Bu teknelerde uyuşturucu bulunduğuna dair herhangi bir kamuya açık kanıt yok. Ölenlerin çoğu üst düzey kartel üyeleri değil, yerel balıkçılar veya küçük çaplı kaçakçılar. Daha da önemlisi, silahsız ve acil tehdit oluşturmayan kurtulanları öldürmek, Cenevre Sözleşmeleri ve ABD’nin kendi yasalarına (Savaş Yetkileri Yasası ve Silahlı Kuvvetler Yönetmeliği) göre kesin biçimde yasaktır.
Eğer Washington Post’un iddiası doğruysa, bu eylem yalnızca “yasadışı” değil, aynı zamanda “muhtemel savaş suçu” kapsamına giriyor.
Trump, hızlı bir açıklamayla Hegseth’i “yüzde yüz” destekledi ve “Eğer Pete bunu söylemediyse, konu kapanmıştır” dedi. Hegseth ise haberi “sahte haber” olarak nitelendirip tüm operasyonların askerî ve sivil hukukçuların onayıyla yapıldığını savundu. Ancak bir bakanın inkârı, resmî bir soruşturmanın yerini tutmaz. Bu emre ilişkin hiçbir video, ses kaydı veya yazılı belge yayımlanmadı; Pentagon ise sessizliğini koruyor.
Demokratlar ve bazı Cumhuriyetçiler derhâl soruşturma açılmasını talep etti. 13 senatör, Hegseth ve ABD Adalet Bakanı’na gönderdiği mektupta tüm belgelerin, izinlerin ve istihbarat raporlarının açıklanmasını istedi. Senatör Tim Kaine şöyle dedi: “Eğer bu iddia doğruysa, savaş suçu düzeyine ulaşır.”Fox News yorumcusu muhafazakâr Andy McCarthy ise şu değerlendirmede bulundu: “Uyuşturucu kaçakçılığı federal suçtur, savaş değil; hayatta kalanı bir İHA ile infaz edemezsiniz.”
Öte yandan Venezuela bu saldırıları “savaş ilanı” olarak tanımladı ve Karayip kıyılarında geniş çaplı bir tatbikat başlattı. Nicolás Maduro, Amerikalılara şöyle seslendi: “Güney Amerika’da yeni bir Gazze mi yaratmak istiyorsunuz?”
Bu gerilim, son anketlerin yalnızca %13 Amerikalının Venezuela’yı “ciddi bir tehdit” olarak gördüğünü göstermesine rağmen tırmanıyor. Sonuçta bu olay ABD’nin önüne iki temel soru koyuyor:
1. Uyuşturucuyla mücadele, savaş hukukunu bir kenara bırakmak için geçerli bir gerekçe midir?
2. Hükümet, Kongre onayı olmaksızın uluslararası sularda toplu öldürme operasyonu yürütme hakkına sahip midir?
ABD tarihinin gösterdiği üzere, askerî güç denetim ve şeffaflık olmadan kullanıldığında sonuç ya Vietnam’daki My Lai katliamı gibi bir skandal ya da 2003 Irak Savaşı gibi uzun bir savaşın başlangıcı olmuştur. ABD bugün benzer bir kırmızı çizginin eşiğinde duruyor.Eğer iddia doğruysa, Pentagon resmî savaşlarda bile mahkûm edilen bir eyleme imza atmış olur.Eğer yanlışsa, güvenilir bir medya kuruluşu güvenilirliğini kaybeder.
Her iki durumda da gerçeği ortaya çıkaracak tek yol, Kongre’nin bağımsız soruşturması ya da tarafsız bir komisyondur. O zamana dek “Hiçbir kurtulan kalmayacak” ifadesi yalnızca askerî bir emir değil, aynı zamanda bugünün Amerikalılarının cevaplaması gereken etik ve hukuki bir soru olarak kalacaktır.