“Nobel Barış Ödülü” nasıl oldu da Washington’un Venezuela’daki savaş aracına dönüştü?
https://parstoday.ir/tr/news/world-i287424-nobel_barış_Ödülü_nasıl_oldu_da_washington’un_venezuela’daki_savaş_aracına_dönüştü
Pars Today – ABD’ye ve İsrail’e yakınlığıyla bilinen Venezuela muhalefet siyasetçisi María Corina Machado, 10 Ekim 2025’te Nobel Barış Ödülü’nü aldıktan kısa bir süre sonra, Trump yönetimi Venezuela’ya karşı daha cesur bir şekilde açık ve gizli askerî operasyonlara girişti.
(last modified 2025-12-03T02:15:13+00:00 )
Aralık 03, 2025 04:15 Europe/Istanbul
  • “Nobel Barış Ödülü” nasıl oldu da Washington’un Venezuela’daki savaş aracına dönüştü?

Pars Today – ABD’ye ve İsrail’e yakınlığıyla bilinen Venezuela muhalefet siyasetçisi María Corina Machado, 10 Ekim 2025’te Nobel Barış Ödülü’nü aldıktan kısa bir süre sonra, Trump yönetimi Venezuela’ya karşı daha cesur bir şekilde açık ve gizli askerî operasyonlara girişti.

Middle East Eye yakın zamanda yayınladığı bir yazıda şöyle belirtti: 2013’ten bu yana Venezuela’da iktidarda olan Nicolás Maduro hükümeti, ABD’nin Venezuela’nın geniş doğal kaynaklarını kontrol altına alma yönündeki emperyalist planlarına her zaman direndi ve aynı zamanda Washington’un müdahaleci politikalarını ve İsrail’in Gazze’deki suçlarını kınadı. Pars Today’in aktardığına göre buna karşılık, Avrupa’daki faşist akımlara yakın olan ve İsrail’in güçlü bir destekçisi sayılan Machado, ABD ve İsrail’in ülkesine saldırmasını ve kaynaklarını ele geçirmesini açıkça destekledi.

Nobel Komitesi’nin böyle bir kişiye ödül verme kararı, bu ödülün itibarı hakkında ciddi sorular doğuruyor. Daha önce savaş suçlarıyla suçlanan Henry Kissinger gibi figürlere verilen, ancak barış yanlısı lider Mahatma Gandhi’ye asla verilmeyen bu ödül, uzun süredir Batı’nın emperyalizmine ve militarizmine hizmet eden bir araç hâline geldiğini gösteriyor.

Bu ödüllerin tarihine bakmak da bunu doğruluyor:

1918’de, kimya ödülü zehirli gazların mucidi Fritz Haber’e verildi.

1926’da, tıp ödülü daha sonra var olmadığı anlaşılan bir kanseri “keşfetmesi” nedeniyle Johannes Fibiger’e verildi.

1949’da, tıp ödülü yıkıcı “lobotomi” yöntemini icat eden António Egas Moniz’e verildi.

2008’de ise tıp ödülü, AstraZeneca ilaç şirketinin mali desteğiyle araştırma yapan bir bilim insanına verildi.

Bu örnekler, Nobel’in ne bilimsel ne de etik üstünlük ölçütü olduğunu; çoğu zaman Batı’nın güç ve çıkarlarını pekiştiren bir araç hâline geldiğini gösteriyor. Ünlü Fransız yazar Jean-Paul Sartre, Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazandığında onu reddetmiş ve şöyle demişti: “Yolunuza devam edin.”

Bu ödüllerin kökeni, dinamiti icat ettiği için “ölüm tüccarı” olarak anılan Alfred Nobel’in vasiyetine dayanır. Nobel, bu ödüllerle olumlu bir miras bırakmayı amaçlamıştı. Ancak bugün bu miras, barış ve ilerlemenin sembolü olmaktan çok, Batı’nın güç gösterisinin bir aracına dönüşmüş durumda.

Gerçekte dünya derin bir etik ve varoluşsal kriz içerisindedir. Nobel Ödülü bu krizin çözümü değil, bizzat bir göstergesidir. Şüpheli figürleri ödüllendirmek yerine Gazze, Sudan, Venezuela ve dünyanın diğer bölgelerindeki masum kurbanlar için yas tutmak gerekir; çünkü onlar Batı militarizminin yayılması sonucu ortaya çıkan mağdurlardır.

Bugün Nobel, insanlığın sembolü olmaktan çok, mevcut düzenin korunması ve bitmeyen şiddetin meşrulaştırılması için kullanılan kültürel ve bilimsel bir örtüye dönüşmüştür.