ABD Ulusal Güvenlik Belgesi, Transatlantik Ayrışmada Bir Dönüm Noktası mı?
https://parstoday.ir/tr/news/world-i287872-abd_ulusal_güvenlik_belgesi_transatlantik_ayrışmada_bir_dönüm_noktası_mı
Parstoday – ABD’nin 2025 Ulusal Güvenlik Belgesi’nin yayımlanması ve Ukrayna savaşı konusunda derinleşen görüş ayrılıkları, Washington ile Avrupa başkentleri arasında eşi benzeri görülmemiş bir çatlak oluşturmuştur.
(last modified 2025-12-09T09:55:52+00:00 )
Aralık 09, 2025 11:46 Europe/Istanbul
  • ABD Ulusal Güvenlik Belgesi, Transatlantik Ayrışmada Bir Dönüm Noktası mı?

Parstoday – ABD’nin 2025 Ulusal Güvenlik Belgesi’nin yayımlanması ve Ukrayna savaşı konusunda derinleşen görüş ayrılıkları, Washington ile Avrupa başkentleri arasında eşi benzeri görülmemiş bir çatlak oluşturmuştur.

Son günlerde, onlarca yıl NATO ittifakı ve ortak çıkarlar üzerine kurulu olan ABD–Avrupa ilişkileri, daha önce görülmemiş bir gerilim aşamasına girmiştir. Kökleri Donald Trump yönetiminin politikalarına dayanan bu anlaşmazlıklar, özellikle Ukrayna savaşı etrafında yoğunlaşmakta ve ABD’nin 2025 Ulusal Güvenlik Belgesi’nin yayınlanmasıyla doruk noktasına ulaşmıştır.

4 Aralık 2025’te yayımlanan bu belge, yalnızca Avrupa’yı “gerileyen bir güç” olarak tanımlamakla kalmıyor; Avrupa liderlerine sert eleştiriler yöneltiyor ve “Avrupa’nın mevcut gidişatına direnme” önerileri içeriyor.

Bu gelişmeler, Brüksel ve Washington’da ciddi endişelere yol açarak Batı ittifakının geleceğini sorgulatmaktadır.

2022 Şubatında başlayan Ukrayna savaşı, bu ayrılıkların ana eksenine dönüşmüştür. Trump yönetimi, “Önce Amerika” sloganı doğrultusunda çatışmanın hızlı biçimde sona ermesini savunmakta ve Kasım 2025’te yayımlanan 28 maddelik bir barış planını gündeme getirmektedir. Pek çok Ukrayna destekçisine göre bu plan Moskova’nın çıkarlarına hizmet etmektedir. Söz konusu plana göre Rusya’nın Kırım, Luhansk ve Donetsk üzerindeki kontrolünün tanınması, Ukrayna güçlerinin Donetsk’in bazı bölgelerinden çekilmesi, Ukrayna ordusunun boyutunun sınırlandırılması ve Kiev’e Batı güvenlik garantilerinin verilmemesi öngörülmektedir.

Alaska ve Cenevre’de Washington ile Moskova arasında yürütüldüğü belirtilen görüşmeler sonucunda hazırlanan bu plan, Avrupa’da sert tepkilerle karşılanmıştır. AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, Ukrayna ve Avrupa’nın dahil olmadığı herhangi bir planın “başarısız” olacağını vurgulamıştır.

Avrupa Konseyi Başkanı Antonio Costa da bu yaklaşımın “adil barışı zayıflattığını” ve Avrupa’yı gelecekteki Rus tehditlerine karşı savunmasız bıraktığını belirtmiştir.

Savaşın başından bu yana Kiev’e milyarlarca euroluk askeri ve mali destek sağlayan Avrupa ülkeleri, ABD planını “Kremlin’in dilek listesi” olarak tanımlamaktadır. Kasım 2025’te İngiltere, Fransa ve Almanya; mevcut cephe hatlarının korunmasını, Ukrayna’nın dondurulmuş Rus varlıklarıyla yeniden inşa edilmesini ve NATO benzeri güvenlik garantilerini içeren 19 maddelik karşı planlarını sunmuşlardır.

Cenevre’de tartışılan bu plan, Avrupa’nın “Kiev’in tamamen teslim edilmesini” önleme çabalarının bir yansımasıdır. Ancak Washington, Rus varlıklarının Ukrayna’ya kredi sağlamak için kullanılmasını engellemiştir.

Bu görüş ayrılıkları, Ukrayna barış müzakerelerini çıkmaza sokmuştur. Aynı zamanda, Trump’ın dış politika yol haritası niteliğindeki ABD 2025 Ulusal Güvenlik Belgesi’nin yayımlanması, bu ayrılıkları daha da derinleştirmiştir. 33 sayfalık belge, Avrupa’nın göç, ifade özgürlüğü kısıtlamaları ve göçmen karşıtı hareketlerin bastırılması nedeniyle “medeniyetsel bir çöküş” yaşadığını öne sürmekte ve kıtanın “20 yıl içinde tanınmaz hale geleceği” uyarısında bulunmaktadır.

Yeni ulusal güvenlik belgesi, Rusya ile stratejik istikrara vurgu yapmakta ve Avrupa’nın Rusya’nın yenilmesine yönelik “gerçekçi olmayan beklentilerini” eleştirmektedir. Ayrıca belgede “vatansever Avrupa partileri” olarak tanımlanan siyasi hareketlere destek verilmesi önerilmektedir. Avrupa’daki birçok hükümet ise bu partileri aşırı sağ olarak nitelendirmektedir.

Kremlin’in “Rusya’nın görüşleriyle uyumlu” bulduğu bu yaklaşım, Brüksel’in sert tepkisine yol açmıştır. Almanya Şansölyesi Friedrich Merz, bunun Avrupa’nın içişlerine müdahale olduğunu söyleyerek demokrasi ve temel hakların Avrupa’nın temel değerleri olduğunu vurgulamıştır. Sızan bilgilerde, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un da bu yeni Amerikan siyasetinin Avrupa’nın güvenliğini tehlikeye attığını belirttiği aktarılmıştır.

Bu eleştiriler, Ukrayna konusunu aşarak ekonomik ve ideolojik meselelere de sıçramıştır. Trump, “Monroe Doktrini’nin genişletilmesi” söylemiyle ABD’nin Batı yarıküredeki hâkimiyetini vurgulamakta ve Avrupa’daki yaklaşık 85.000 askerin azaltılmasını planlamaktadır.

Ticaret alanında da ABD’nin Avrupa çeliği ve alüminyumuna uyguladığı %25’lik gümrük tarifeleri ve AB’nin Dijital Hizmetler Yasası (DSA) üzerine yaşanan anlaşmazlıklar, transatlantik ilişkilerdeki gerilimi artırmaktadır.

Bu ayrılıklar yalnızca NATO ittifakını tehdit etmekle kalmamakta, Avrupa’yı güvenlik stratejisini yeniden değerlendirmeye zorlamaktadır. İtalya Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Direktörü Nathalie Tocci’ye göre “Avrupa, güvenliğinin Kiev’den geçtiğini anlamalı ve Washington’a bel bağlayamayacağını fark etmelidir.”

Avrupa savunma bütçelerinin 2035’e kadar GSYİH’nin %5’ine çıkarılması ve Zelenskiy’nin Avrupa ordusu önerisi, bu yönde atılan adımlardır. Ancak Trump barış planı konusunda baskı yapmayı sürdürürse, Avrupa Rusya ile mücadeleyi kendi başına sürdürmek zorunda kalabilir. Bu ise hem AB hem de üye devletler için büyük maliyetler anlamına gelmektedir.

Sonuç olarak bu kriz, Batı için gerçek bir sınavdır. Avrupa, birliği koruyup Ukrayna’nın teslim olmasını engelleyebilecek midir? Yoksa “Önce Amerika” politikası onlarca yıldır Atlantik’in iki yakasını bir arada tutan köprüyü yıkacak mı? Zelenskiy–Trump görüşmesinin mümkün olması ve Avrupa’nın ABD’nin yeni güvenlik belgesine vereceği tepkiler, bu sorunun cevabını daha netleştirecektir. Ancak kesin olan bir şey var: Transatlantik ilişkiler artık eskisi gibi olmayacaktır.